bugün

Ivana Sert'in yazdığı kitapla gelen kitap ayracının kitaptan daha çok giderinin olması.

görsel
caner erkin yazayım sadece detaylarını biliyorsunuz.
Sabah erken kalkmak bunlardan bir tanesi.
Ders çalıştıran kişinin, dersi anlattığı kişiden daha düşük alması.
Babası olmayan kişinin sessiz sinema oyununda babam ve oğlum u anlatmak zorunda kalması.
Dünyanîn geri kalanıyla ilgilenemeyecek derecede kendi mutsuzluguma gömülmüş olmam. Futbol, dizi izlemekten zevk alamamam, yüzümün artık hiç gülmemesi, sabahtan beri 4 duvar arasında düşünüp durduğum, yapacak başka hiç bişeyin olmadıgı gerçeği.
arkadaşının babasının öldüğünü ondan öğrenmek.

sınıftayız, biri giriyor içeri tanıyorum babası yoktu onun da.
söylüyorum ''biliyor musun babası yok onun çok üzülüyorum ben ona ya...''
gözleri doluyor, benim de...
''benim de babam yok.'' diyor o an.
o andan sonra ne desen boş, ne söylesen boş...
cenaze namazı için saftayız.
sağ tarafımda duran arkadaşla cenaze namazından sonra ne yiyeceğimizi konuşuyoruz.
Ben, balık diyorum, o ise "balıktan başka şeyler yiyelim" diyor.
Ne yenileceği tartışmaya dönmek üzereyken imam efendi cenaze namazına başlıyor ve konu kapanıyor.
Ölen öldüğüyle kalıyor, hayat olduğu ve kaldığı yerden devam ediyor.
ölü,konuşmalarımızı duysaydı, kim bilir neler düşünürdü?
erkek: canım halı saha maçım var çıkacam ben birazdan.
kız: film izleseydik beraber diye düşünmüştüm ama istiyorsan git tabi.
erkek: peki öyle yapalım.
kız: aşkım canım yaaa.

kız: akşam kızlarla beraber takılacaz aşkım.
erkek: film izleseydik beraber diye düşünmüştüm ama istiyorsan git tabi.
kız: o zaman hazırlanayım yarım saate çıkacam ben.
erkek: iyi, iyi eğlenceler o zaman.

vay amk.

sonra vay efendim siz anlayışsızsınız, siz düşüncesizsiniz, siz öküzsünüz.
gecenin saat birinde siz barda eglenirken bir anda daha ilkokul'a gittigi belli olan kucucuk bir cocugun size "bir gul alir misiniz abla?" demesi. kim bilir neler cekiyor o saatte disarida gul satiyor. ruyalarima girdi yemin ederim icimde oyle bir dert oldu ki dusundukce kalbim agriyor.
ilk okulda aşık olduğum kız, facebookta ortak arkadaşlar sayesinde önerilerde karşıma çıktı. durur muyum tabi hemen girdim profiline hatun bildiğin adriana'nın türkiye şubesi olmuş aman allahım!, insanın allaha inanası geliyor görünce.
peki ya sonra sözlük? ya sonra neler gördü bu gözler, görmez olaydım. o mükemmel güzelliğin fotoğrafının altına "hayatın anlamı s.ç.s" diye yorum yapmış "s.ç.s" ne ulan, evet amk işte böyle kızlar böyle apaçiler ile takılıyor sözlük.
üzerinden romanlar yazılası olaylardır.
fenerbahçemizin maçını izliyorum kahvede kuyt penaltı kaçırdı tabi ben kuyt a ana baba girdim sokuşturdum arkama bi döndüm annesi babası 3 ay önce trafik kazasında vefat eden yakışıklı genç içim yandı lan çok kötü oldum amk emenikenin golüne sevinemedim ama bi gol daha atalım o çocuğa sarılıp sevincem çook kötüyüm sözlük bee.
buz gibi havada duşa girmek zorunda olmak.
Oturmuşsun ''into the wild'' tarzı özgürlük temalı filmler izliyosun . Vay be adamlar hayatı yaşıyorlar abii diyosun, Heavy metal dinleyip triplere giriyosun , sonra oturup türev çalısıyosun. Komik mi lan bu? Hayır.
insanoğlunun yaşamında denk geldiği ve içerlediği durumlardır.

Bir örnekle taçlandırmak gerekirse;

markette çıkışmayan parayı 8 yaşındaki bir mendilci çocuğun kasiyere hitaben "benden al abla" diyerek tamamlaması. Ardından sizin daha önceden aldığınız çikolatayı çocuğa sunmanız ve böylece iç burkan, görünmez bir bağınızın oluşması.
milli olamadik gittilerdir.
Erken uyuyup erken kalkma diretmesi.
bir cenaze evinde, yetim kalmış iki küçük kız çocuğunun gözlerindeki hüzün. gözümü kapattığımda gözlerimin önüne geliyor.
boğazda düğümlenme hissi yaşatan anlardır.
--spoiler--
*
-:* iğretmeniğ ben senin için civciv aldım.
+: * civciv mi?
-evet iğretmeniğ.annem seni yemeğe davet edecek o civciv büyüyünce.
+nasıl yani?
-civcivim büyüyüp tavuk olunca keseceğim.sen ye diye.misafir geleceksin ya bizim eve iğretmeniğ.ama civciv büyüyünce.
+...
-bir şey demedin iğretmeniğ.civciv büyüyünce geleceksin bize değil mi?

--spoiler--

daha dün 5. sınıfa giden bir öğrencimle geçti bu konuşma.bugünse çarşıda biraz işim vardı.çok geç bir saat de değildi ama yine karışmak üzere ortalık.insanlar toplanmış falan.bir konvoy geçti gitti yanımdan.düğün konvoyu sandım önce.insanların üzerlerinde yöresel kıyafetler falan da olunca.sonra bir arabanın penceresinden 4 adam çıkmış, bir sonraki arabadan da.hep beraber bağırıyorlar kornalar eşliğinde ''pkk halktır, halk burada!'' diye.kalabalık el sallıyor onlara.insanlara baktım.geldim geleli ilk kez garipsedim, ilk kez düşündüm ''ne yapıyorum ben burada'' diye.göründüğü kadar kolay olmuyormuş.ilk kez bugün anladım, bugün.dizlerim tutmadı.oturup ağlamak istedim.görenler ne der diye düşünmeden ağlamak istedim sokak ortasında.bir yandan da yürüyorum gözlerim dolu dolu...arkamdan biri geldi bisikletli.yüzü gözü örtülü.
nefes nefese seslendi.

-iğretmeniğ o tarafa gitme.biber gazı gelecek birazdan.

ben boş boş bakıyorum hala çocuğa.yüzünü açtı çocuk ve tekrar ''oraya gitme iğretmeniğ''.

allahım!bunu söylerken kaşla göz arasında da sakızını çıkarıyor ağzından.nasıl güzel gülümsüyor, nasıl!gülümsemek bir çocuğa bu kadar yakışabilir.bir çocuk ancak bu kadar içten gülümseyebilir, ancak.

benaf.kürtçe anlamı isimsiz demekmiş...anlamını öğrendiğimde çok şaşırmıştım.dersine giren tüm öğretmenleri yaramazlığıyla, asiliğiyle canından bezdiren hatta bayan hocaları sinirden ağlatan benaf.karşımda durmuş beni uyarıyor, böylesine bir olaydan o kadar normal bahsedebiliyor ki.sadece 6. sınıfa gidiyor oysa.gülmek o kadar yakışıyor ki.toparlanıp soruyorum
''evine çok uzak değil mi buralar benaf.ne işin var burada hem hava da soğuk. ''
gülümsüyor ve başını önüne eğiyor.
bu çocuk gülümsemek için yaratılmış olmalı diyorum içimden.
benaf tekrar ediyor''iğretmeniğ geri dön'' ve bisikletine binip uzaklaşıyor.bana ''gitme'' dediği yöne doğru.
o an farkediyorum.benaf incecik giyinmiş.montun fermuarı açık ve altında atlet gibi bir şey var sadece.havaysa dondurucu soğuk, buz gibi bir rüzgar.içim elvermiyor.sesleniyorum arkasından.''benaaf!''. gelmez ama.gelmeyeceğini bilerek sesleniyorum.hep kaçar öğretmenlerinden.dayak yemekten ya da azar işitmekten korktuğundan değil ama, onlara öylesine alışmış ki.şurda dayak yese hemen şurda gülümser.hep güler benaf.belki de bilmiyorum.belki de bir sebebi yoktur gelmemesinin.ama gelnez.beni uyarması bile onun için büyük bir adım.ağzındaki sakızı çıkarması.
benaf bisikletini durdurup uzaktan bana bakıyor.
gel diyorum elimle ve benaf geri dönüyor.
''efendim iğretmeniğ ne oldu?''
hava soğuk üşüteceksin deyip fermuarını boğazına kadar çekiyorum.başını okşuyorum.''durma orada, dikkatli ol.'' demekten başka bir bok gelmediği için elimden kendime kızıyorum.

bazı şeyleri anlamıyorum, anlayamıyorum sözlük.insanları böylesi bir kavgaya sürükleyen ne anlamıyorum.o yaşta bir çocuğun biber gazı ve plastik mermiyi ayırt edebilmesini anlayamıyorum, pkkya halk denmesini anlayamıyorum.kardeşçe yaşamak varken paylaşılamayan ne anlamıyorum.anlamıyorum sözlük.
Amacınıza ulaştıktan sonra aslında o kadar da büyük bir sey olmadıgını görüp bu muydu yani bunun icin miydi o kadar emek durumunu yaşamak.
Yıllarca emekliliğini bekleyip az bi zaman kala ölen amcadır. Babamın arkadaşı idi.
(bkz: otobüste kaşınan taşak)
Ayrıca Afgan amcanın amerikan askerine çay verirkenki fotoğrafı epey burkutur.
en çok sevdiğinizin sizi paramparça edip bunu umursamaması.