bugün

fazlasıyla si.ko bir şey.
mor ve ötesinin gül kendine isimli albümünden bir parça.
biz katlanmanın başka bir bahanesini bulamamışsak, güzel değil.
hayalin dozunu kaçırmaktır.
güçlü olmak. güçlü olurken eğlenmek, yaptıklarından haz almak. aile.
Sevmekten vazgeçemiyorum hayatı, ne kadar kimi zaman oflayıp puflasakta bizi bir şekilde anlamlı kılmasını biliyor bu kısır döngü...
hayat, uçan bir uçakta olmakla, düşen bi uçakta olmanın arasındaki yerdir.
Hayat buysa üstü kalsın.
en güzel kısmı "mış gibi yaptığımız" kısmıdır.

yaşıyormuş gibi yaptığımız kısmı haricen.
hayat insanların kendi yaşam sürelerine verdiği isimdir. gerçekte ise dirilik, canlılık demektir. evrende her zerre canlıdır, diridir, hayatı vardır. bu evrenin bütününe öyle bir şekilde gizlenmiştir hayat aşktır, aşk evrendir, evren birliktir. Hayatı, aşkı veya evreni anlayan insan asıl gayesine ulaşmış demektir.
sevilse de, sevilmese de; kişinin gerçekten sahip oldugu tek şey.
büyürüz. sakinleşiriz biraz. ağlarız güleriz. zaman geçer. sarhoş oluruz bir gece. siktiri boktan bir kırtasiyenin vitrinindeki eşyalara bakıp dalabiliriz. o yoktur. nerdedir kimledir bilinmez. belki çok seviyoruzdur belki de hiç sevmiyoruzdur. o bizi düşünmez bile. zaman geçer. ağlarız. sonra belki bir daha hiç gülemeyiz, o bilmez. bilmez çünkü "seni sevmiyorum ve hiç sevmedim" bir duvardır aramızda. ötesi yoktur. biz ağlarız belki biraz. belki biraz sarhoş olur, belki onu çok severiz hala ama o bilmez. bilse de bir şeyin değişmeyeceğini biliriz. o sevmez. ötesi var mı? ötesi yalnızlık, ötesi alkol, ötesi hüzün, ötesi en sıcağından kahverengi gözler.
artık dün ki insan olmadığımızı, bakıp kendimize, değiştiğimizi, yüzümüze yüzümüze vuran 5 harflik koca bir hayat.
afet hoca geldi aklıma sonra ortega sonra pilot vardı inceden afete yazıyodu afette boş değildi ona ama iyi kadındı be.
ilkokulda hayat bilgisi dersi gördük ya işte ben o dersten de kalmıştım.
hayat, istediklerinle edindiklerin arasında geçer.
arzularımız ve kaderimiz arasında özgür ve insan kalmaya çalıştığımız anlamını çözmekten aciz olduğumuz süreçtir.
aslında çok basit. karmaşık olan şey onu basit yaşama çabası.
sikik roller bütünü.
- mutlu muyuz albayım?

+hayat o kadar uzun ki hepsini mutsuzlukla dolduramıyoruz...

Jorge louis borges'a selam ederim...
mendil satan çocuğun burnunu koluyla silmesi kadar acımasız olan.
--spoiler--
Çok enteresan bir kelimeydi mutluluk. içini asla dolduramazdınız. Ne kadar mutlu olursanız olun, kelimenin içinde yine biraz daha yer kalırdı. Çok değişik şekillerde ve durumlarda olabiliyordu. Bir çocuk sadece bir limonlu top şeker ile mutlu olabiliyorken, bir yetişkini mutlu etmeye bu yetmiyordu mesela. Mesela birisi için mutluluk yaratan bir olay diğer bir kimse için yıkım olabiliyordu. Bu sayede mutluluğun göreceli bir şey olduğunu ve şekilden şekle girerek aramızda dolaştığını anladım. Kendisiyle bu güne kadar pek rastlaşmadıysam da sokağıma uğramışlığı vardır. Birkaç kez de uzaktan gördüm. Yaz günü sıcağın alnında gazozuna maç yapan mahalle veletlerinin gözlerinin içinde görmüştüm bir keresinde. Kızıl saçlı çilli bir genç kızın sahilde esen rüzgârın soğuğundan korunmak için sarıldığı delikanlının gözlerinin içinde de aynı mutluluk vardı. Asker dönüşü oğlunu karşılayan annede de… Anladım ki mutluluk kalbimize ikamet eden ve gözlerimizden kendini ele veren bir olguydu. Ne yazık ki mutluluk kelimesini belki de en çok düşünen ve onu anlamaya çalışan birisi olan bana, hiç uğramamıştı Mutluluk. Seçici paralı bir fahişe gibiydi. Çoğu zaman sizden para isterdi. Bazen sadece zevki için sizinle olurdu.

Daha derinlerde insanların mutlu olduğu zamanlarda bunun değerini bilmediğini gözlemledim. Mutlulardı. Çoğu insanın uğrunda birçok şeyi feda edebileceği kadar mutlulardı. Ama asla sahip çıkmıyorlardı mutluluklarına. ilk fırsatta yere düşürüyor, çamur ediyorlardı. Bir evcil hayvan gibiydi mutluluk. Büyük heveslerle sahip olduktan bir süre sonra, işini görmesi için dışarı çıkarmaya veya suyunu değiştirmeye ya da temizliğini yapmaya üşeneceğimiz bir evcil hayvan. Sürekli bakım isteyen, Kocaman gözlerle size bakan, ayakkabılarınızı kemiren, koltuğuna pisleyen ve en önemlisi, ilgilenmediğiniz zaman size küsen bir evcil hayvandı mutluluk. Bu yüzden ben evimde hiç mutluluk beslemedim…...

Sıkıntı.

Hepsi geçecek.

Sabır.

Uyku.

Hayır uyuma.

Yazık olan dünlerim vardı mesela benim. ‘Bugün’lerde üzülürdüm onlara hep. Ah keşke derdim kendi kendime. Tekrar orda olsam derdim. Ne vardı şimdiki aklım o zaman olsaydı derdim. Bir şans daha dilenirdim. Dünüme yazık olduğuna çok geç karar verdim hep. Carpe diem vardı hani. Anı yaşamak. işte ben bir türlü senkronu tutturamadım. Hep bir gün öncesini yaşadım hayatım boyunca. Ertelemeli fikirlere sahip bir adamdım ben. Elden ne gelirdi…...

“Bir gün gelecek, hayat bana bir fırsat verecek” kuyruğuna hoş geldiniz. Adından da anlaşılabileceği gibi bu kuyruğa hayattan fırsat bekleyenler geliyor. Sistem çok gelişmiş, aklınızdaki düşünceniz, hayattan beklediğiniz o fırsat elbiselerinizin üzerinde yazı olarak beliriyor! Ah bi fırsatım olsa yurt dışında okurdum diyenler var mesela. Şu kıza açılacak bir fırsatım olsa diyenler de var mesela. Çok kalabalık bir kuyruk burası. Nasıl olmasın canım! Herkesin bir beklentisi var bu hayatta! Efendim bu kuyruk, uzun zamandan beri hiç ilerlemedi. Zira hayat kimseye fırsat vermiyor, nefes aldırmıyor. içerdeki bazı çok güvenilir kaynaklardan aldığımız habere göre hayat bu gün de ofisinde yokmuş. Çektirdiği ıstıraplardan ötürü tanrıdan plaket almaya gitmiş. Seremoninin ardından da tekrar insanların yakasına yapışmakla meşgul olacakmış. Bu yüzden hayattan bu gün de pek bir beklentiniz olmasın. Kuyruğa yeni katılanlar var. Bak işte genç bir delikanlı. Babamı tekrar görmek isterdim yazıyor üzerinde. Bir diğer kızda ise çok sevdiği ayakkabılarla ilgili uzun bir yazı var. Dediğim gibi beklentiler farklı. Fakat elden gelir bir şey yok. Hayat bu gün de yok…...
--spoiler--
aha ben bunun ta amına koyim.
hayat ne güzel konuşan vapurlar filan.
"y" ile "t" yer değiştirdiğinde acının, yıkımın, kaybın adı... başın sağ olsun hatay.