bugün

2008 kadar olmasada beğendiğim oynarken kıçımda kıl dönmesi olan oyundur.
Bir hevesle indirdiğim ve şu an kurmakta olduğum güzide oyun.
an itibariyle siktiri çektiğim oyun.

bu ne len? günlük mü la bura?
yıllık 20.000.000 amerikan dolarını aşan maaşımla, manchester united'ı başarıdan başarıya koşturduğum güzide oyun. alex ferguson'un, eric cantona'nın, george best'in yanında; kulübün efsaneleri arasına girmeme az kaldı. taraftarlar ceyhun ceyhun diye çıldırıyor. yarın öbür gün yeni bir maceraya yelken açıcam lan ben * diyerek istifa etsem, kahırlarından ölürler diye endişelenmekteyim.

edit: sonunda beklenen oldu ve kulübün efsaneleri arasına adımı altın harflerle yazdırdım. bu da screenshotı;

görsel
cardiff city ile blackpool arasında oynanan maçların şenlik havasında geçtiği oyundur. ayrıca bu vesileyle, fm'de yönetecek takım aradığımı da belirtmek isterim. önerebileceğiniz seksi takımlara açığım beyler, takım lazım yahu. cardiff sevmiyor bizi.

ha, maça gelelim. geçen sezon yardırmıştık ilk haftalar. blackpool karşısına da lider olarak mı ne çıkıyorduk, öyle bir şeydik. ilk yarı 6 gol yedik, ikinci yarı 4 gol attık. ss'sini de koymuştum sanırım sözlüğe. 6-4 kaybettik. sezonun ikinci maçında da içerde 8-1 yendik. ilk yarısı 7-0 bitmişti o maçın da.

sonra tepetaklak olduk, özellikle 6-4'lük mağlubiyetten sonra. toparlanamadık, yalan olduk. sezonu da orta sıranın da altında bitirdik. hiç hoş olmadı. ikinci sezonun hemen başında blackpool deplasmanına gittik yine. çok kısır geçti maç. dakika 8 iken 1-0 geriye düştük. 32'de skoru eşitledik, 33'te blackpool 2-1'i yakaladı. ilk yarı bu skorla sona erdi. doldur boşalta geçtiğimiz vakit, 77. dakikada 2-2 yaptık. 83'te 3-2 öne geçtikten sonra 87 ve 88'de yiyerek 4-3 geriye düştük. duraklama dakikalarında, 90+2'de bulduğumuz golle, blackpool deplasmanından bir puanla ayrıldık.

şüphesiz, hiç beğenmedik bu maçı. 6-4, 8-1'den sonra 4-4 ne lan?!
yeni aldigim asus netbookta bur turlu oynayamadigim oyun. hata verip kapaniyor nedense.
tam da 1 nisan günü yapmış olduğu nisan 1 şakasıyla yardırmış oyun.

görsel *
yardımcı programlarından genie scout'un 10.3.0 versiyonu ile uyumlu sürümü çıkmış oyundur.



http://uploaded.to/file/t5t079
http://netload.in/dateiIzxNXhvy3V.htm
bir türlü sevemediğim menejerlik oyunu serisinin 2010 versiyonu.
oyunda 2035 yılına geldiğinizde her takımda birer luca toni ayarında golcü, john terry ayarında defans oldugu için hiçbir macın sonucunun kesin olmadığı oyundur. taraftarların kalabalık oldugu ve aynı macta havanın yağmurlu - karlı olduğu maçlar 3d görünümde kasmaktadır.
vize haftası yaklaşırken adama moral vermek yerine adamı fıtık eden oyun. agüero'yu totnımıma transfer ettikten sonra milli takımdaki bir maçında 4 ay sakatlandı. reva mı lan bu bana? reva mı?
disc not found hatasıyla beni sinir eden ve fm 2006'ya dönüş yaptıran oyun.
valencia ile oynamanın tam bir ömür törpüsü olduğunu keşfettiğim oyun.

üç kere kariyere başladım bu takımla, üçünde de istifamı verdim 15 maç sonunda. dördüncü deneyden umutluydum ama bu da deplasmanda bilbao mağlubiyetiyle başladı, nasıl toparlarım bilmiyorum artık. hayır arkadaş anlamıyorum, 4-5-1 deniyorum olmuyor, 4-4-2 deniyorum olmuyor, 4-3-3 bile denedim o da olmadı. ne olacak nasıl oynayacak bu takım hiç bilmiyorum. zaten parası yok transfer mümkün değil, bir de her maç 20 gol pozisyonuna girmeme rağmen gol atamıyorum bu takımla.

ha bu arada, david albelda'nın tam bir şerefsiz olduğunu öğrenmemi sağlamıştır bu oyun. yahu insan her maç mı kırmızı kart görür? adama dikkatli oyna kart görme diyorum "tamam hocam söz bu son" diyor hoop yine kırmızı. bilgisayarım hala yaşıyorsa bu adam her kırmızı kart gördüğünde yaktığım "yatışma sigarası" sayesindedir.

anti-david albelda diye bir grup kurmaya karar verdim. yaşadıklarımı belgesel olarak çekip yayınlarsam, bir çok "anti" gruptan fazla üye toplarım kesin.
twente macerası boka sarınca 4.sezonda bıraktığım eski oyunuma geri dönmeme sebep olan oyun.
ulan fiorentina unutamıyorum seni ya. çok seviyordum olm seni. sana ömrümü adadım. sen gittin beni kovdun mınakoym. senden sonra deportivo ve roma'da hep seni aradım. hep ilerde jovetic'i görmek istedim. rakip atak yapınca "kalemde frey var lan kime gol atıyorsunuz siz ehehe" diye rahatlamak istedim. olmadı işte. gelen geçen koyuyor bu aralar bana. totti'yi gittim b takıma attım. roma'ya da sempatik adamlar aldım. ancak yeniliyoruz abi paso. anlamadım bu işi ben. harbi depresyonda bir antrenörüm bu aralar. maça girerken sanki tek başımayım gibi hissediyorum. ama fiorentina'da çok mutluydum ya. böyle yedek kulübesinde murat boz çalsa sanki hepimiz bir anda kucak dansına başlayacaktık. gırgır vardı takımda. roma'da bi sikim yok. ruhsuz bir ortam. dur bakalım. sene sonu veririm istifamı ingiltere'ye yada almanya'ya giderim.

sarhoş olunca milletin aklına eski sevgilisi geliyor benim ise fiorentina kariyerim.
türkücü alişan'ın da tepecikspor kadrosunda bulunduğu aşmış oyun.

`http://2.bp.blogspot.com/...TH6os/s1600/alisan_fm.jpg`
bu oyunda bir şey farkettim. tatile gidince use current match tactics demeyince bile yardımcı benim oynadığım taktikle oynuyor ve benim gol attıramadığım adamlar tatile gidince kesin gol atıyorlar.antrenörlerin oyuncuyu nasıl oynattığını da öğrenemiyoruz sanırım.
(bkz: askerdeyken özlenilen şeyler)*
takım tanınırlığı ve gücü konusunda ciddi sıkıntıları olan oyun.

ifk göteborg ile sezonun ilk maçında, içerde brommapojkarna'yı ilk yarıda attığım gollerle 2-0 yendim. "fark atamadık diye triplere girecekler" diye beklerken, "beraberlik bekliyordum, mağlubiyet b'pojkarna'yı yaralayacak" dedi.

ulan o sahada brommapojkarna'yı yenemeyeni döverler, ne beraberliği?
birçok kişinin deli gibi oynamak isteyerek kurduğu ama oynamadığı oyundur.
4-5 arkadaş toplanıp sabaha kadar oynayabileceğiniz en güzel oyunların başında gelir football manager 2010.
böyle oyunun allah belasını versin arkadaş.son 3-4 maçımı kazanmış büyük moralle çıkıyorum burnley maçına. benim takım leeds. ilk atakları ben yaparken bir anlık kaleci hatasından golü yiyoruz ama yılmak yok deyip atak üstüne atak yapıyoruz ama nafile kaleyi bulan ikinci top da gol oluyor. hemen ardından 3. golü görüyorum kalemde. Posession 63'e 37 ve burnley'in 6 şutundan 3'ü tutmuş ve 3'ü de gol. benim 17 şutumdan 8'i kaleyi bulmuş ama gol yok. dakika 72'de dördüncü kaleyi bulan toplarında 4'ü de atıyorlar. maç da böyle bitiyor. maç sonunda 20 şutum var 8 topum kaleyi bulmuş.hiç bu kadar aşağılandığımı hatırlamıyorum. allah belanı versin burnley.
fikstür anlayışına hayran kaldığım oyun.

30 hafta sezon. 25 haftada toplamışım 50-55 puan, açık ara liderim. sonra helsingborg'u fark ediyorum. 19 maç oynamışlar, puanları da bana yakın.

hayatımın feykini yedim resmen. yiyorsa deplasmanda yen hadi şimdi helsingborg'u. ulan fm...
4-3-3 taktiğiyle muhteşem sonuçlar elde edebileceğiniz oyundur. bir dl, bir dr, iki dc, bir dm, iki mc ve 3 st ile* harika sonuçlar alabilirsiniz, hem bu mevkide oynayacak oyuncu bulmak da zor olmaz. bildiğin forvet, orta saha ve defans işte.

ifk goteborg'u aldım ve "bir daha ortada bırakmayacağım oyunu" yeminiyle, 4-3-3 taktiğiyle oyuna başladım. ac oulu'dayken skautumun keşfettiği emrah kol'u derhal kadroma kattım. robin söder, tobias hysén ve emrah kol ile harika bir forvet hattı oluşturdum. orta sahada izlandalı kaplanlar bjarnason ve sigurdsson takıma büyük fayda sağladılar. tuomo turunen, takımın beğenmediği fakat sonradan çok sevdiği medo, eriksson, muhteşem performansıyla taraftarın gönlünde taht kuran lund, henüz 17 yaşında olmasına rağmen göteborg'da bir sezon forma giymeyi başarabilmiş harika çocuk dyrestam...

eskiden yaptığım gibi, uzun uzun kariyer yazmak isterdim fakat ne kafam kaldırıyor, ne vaktim kalıyor buna.

sezona iyi başlıyor, seri galibiyetlerle zirveye yerleşiyoruz. sezon başında "avrupa ligi'ne falan katıl ne bileyim" diyen yönetim, şampiyonluk yarışına girişmemizle coşuyor. uefa avrupa ligi elemesinde cska sofia'yı isveç'te 4-1'le geçiyor, bulgaristan'da aynı skorla mağlup oluyoruz. uzatmada, 97. dakikada yediğimiz golle maç 5-1 oluyor. 105'te golü bulup 5-2'lik skorla gruplara kalıyoruz. rapid wien, anderlecht ve villarreal'in olduğu gruptan büyük bir sürpriz yaparak çıkmayı başarıyoruz. sonuçlar şöyle oluyor,

ilk sırada yazılanlar, içerde oynanan maçın sonucudur. ilk sıradaki, göteborg'un gol sayısıdır.

villarreal: 1-5, 0-1
rapid wien: 2-1, 4-1
anderlecht: 2-1, 1-2

ikinci turda standard liege ile eşleşiyor, içerde 2-0 kazanıp deplasmanda 0-0 berabere kalınca, villarreal'in rakibi oluyoruz. gruplarda bizi rezil eden villarreal, el madrigal'de 2-0 kazanıyor, isveç'teki maç 0-0 sona eriyor ve liege'in kaderini bir sonraki turda yaşayarak ve taraftarımıza büyük bir sevinç yaşatarak anamızın ligine dönüyoruz.

fikstürü 3-4 hafta geriden takip eden helsingborg, maçlarını kazanması halinde liderliğe oturacak. "5 maç üst üste kazanamazlar" diyorsam da, malmö ve elfsborg karşısında alınan beraberlikler canımı sıkıyor. son şampiyon aik stokholm'e içerde 4-3, dışarda 4-2 kaybediyoruz ve onların da şampiyonluk yarışına girmelerine izin vermiş oluyoruz. helsingborg bu sırada önce djurgarden'e 4 tane, sonra hammarby'ye 6 tane atıyor. tam şampiyonluktan ümidimizi keserken, aik, deplasmanda helsingborg'u yeniyor ve "senin rakibin benim aslanım" diyor. ve deplasmanda 4-2 kaybedilen maç da bu olaydan sonra oluyor. maça, aik'in 3 puan ve yanılmıyorsam 6 gol averajı önünde çıkıyoruz. ilk yarıda yediğimiz gollerle maç 4-0'a geliyor ve aik liderliği alıyor. 86 ve 88'de gelen gollerle 4-2 yeniliyoruz ve averajla liderliği elimizde tutuyoruz.

sezon içinde kalmar'ı 5-0 yeniyoruz, örgryte deplasmanında(aslında deplasman da sayılmaz, aynı stadı paylaşıyoruz) 6-1'lik galibiyet elde ediyoruz. uefa avrupa ligi elemesi bekleyen taraftar, aik stokholm'le girilen şampiyonluk yarışından son derece memnun. son haftalara giriyoruz. aik 28 maçta 60 puanla lider, biz 27 maçta 57 puanla ikinciyiz... bahsi geçen kalmar galibiyeti bu maçta geliyor 5-0 ile. aik, yine bizden önce oynuyor. häcken'i deplasmanda 3-0'la geçiyorlar. o hafta maç yapmıyoruz, bir hafta sonra häcken bizimle oynuyor. harika bir oyun oynanıyor, ilk yarıyı 5-2 önde kapatıyoruz fakat ikinci yarıda küme düşmemek adına insanüstü bir performans sergileyen hacken, soğuk terler döktürüyor bize. 5-4 kazanıyor ve son haftaya kafa kafaya giriyoruz. averaj farkıyla lideriz hala.

aik, evinde hammarby ile oynuyor. ilk yarıda zorlanarak 2-0 geçtiğimiz örebro deplasmanına gidiyoruz. aik, 14. dakikada ivan obolo'nun golüyle öne geçiyor ve maçı 3-1 kazanıyor. aynı saatte başlayan maçta, gol kralı olan futbolcumuz tobias hysén hiçbir varlık gösteremiyor. 1-0 geriye düşüyor, 63. dakikada bjarnason'un uzaklardan bulduğu golle beraberliği yakalıyoruz. bu yeterli olmuyor, aik 2 puan farkla, 2. kez üst üste şampiyonluk kazanıyor.

***

ikinci sezon az önce başladı. geçen seneden nefret ettiğim stokholm ekibiyle oynuyorum ilk maçı içerde. hysén'in 2 golüyle, 3-2 geçiyoruz. ilk sezon, 23 hafta kadar peşimizden gelen ve en büyük rakibimiz olarak gördüğümüz helsingborg deplasmanına gidiyoruz bu maçın ardından. inanılmaz zor bir fikstür...

bu entry girilirken o maç oynanıyor. işte skor tabelası, işte hala inanamadığım sonuç,

görsel

"göt göt göteborg!" tezahüratlarıyla inleyen stattan çıkardığımız galibiyetle, zirveye yerleşiyoruz. uzun uzun yazamayacağımı söylemiştim, aklımda kalanıyla ancak bu kadar "kısa" yazabildim. ayrıca entrynin başında, sonra açıklayacağım demiştim. bazıları türkçe oynadıklarından ve mevkilerin ingilizcesini bilmediklerinden sorun yaşayabiliyorlar. şöyle ki,

dl: defender left, sol defans.
dr: defender right, sağ defans.
dc: defender center, ortadaki defans elemanı. (2 tane)
dm: defensive midfielder: defansın önünde, orta sahanın arkasındaki eleman. libero dediğimiz.
mc: midfielder center. orta sahanın ortasında görev yapan amca (2 tane)
st: striker. forvet, santrafor. 3 tane var bundan.

***

yeni sezon da böyle başladı,

ifk göteborg 3-2 aik stokholm
helsingborgs if 1-7 ifk göteborg
ifk göteborg 6-0 trelleborg

***

göt göt göteborg, o kupa gelecek ulan göteborg'a.
cardozo, veloso, vukcevic şu an aklımda olan bunlar arkadaşlar bu adamlar her takımda oynar.
sonunda dayanamayıp fm 2009'dan beri oynamadığım fenerbahçe'yi tekrar alıp efsane yapmak için uğraş verdiğim oyun.

takıma genel olarak bakacak olursak transfersiz ligi birinci bitirebilecek seviyede olduğunu görüyoruz. özellikle volkan demirel, gökhan gönül, mehmet topuz, andre santos, emre, lugano ve alex gibi yerlerinin en iyisi olan futbolcular var. ancak gelin görün ki doğru düzgün kanat oyuncusu yok takımda. hal böyleyken 4-1-2-1-2 gibi fantastik bir taktik geliştirdim. selçuk, önder, deniz ve ali bilgin gibi çöpleri yollayıp dmc bölgesine -transfer listed olan- gago'yu monte ettim. bursa'dan da türk bir yedek olsun diye ozan has'ı aldım. ortasahayı güçlendirmek için de jem karacan'ı mehmet topuz ve emre'nin yanına aldım. özer'e de ortasaha pozisyonu antremanı verip yedekten ısındırmaya başladım. dandik forvetlerim (sağ olsunlar) semih-gökhan-güiza ligi domine ederek şampiyonluğa ulaşmamı sağladılar. özellikleri büyük düşüşe geçen alex'i kendisini ısrarla isteyen bayern'e, yaşlanan ve elden ayaktan düşme potansiyeli yüksek olan emre'yi de devre arasında bremen'e kakaladım. boca'dan sözleşmesinin bitmesini beklemeden riquelme'yi kadroma dahil ettim ve daha sonraları da (1.5, 2 yıl boyunca) çok verimli oldu. bilica'yı ve lugano'yu devre arasında iyi paralara yollayıp ömer toprak (en iyi transferim diyebilirim) ve eren güngör takviyelerini yaptım. yedekte de gıkını pek çıkarmayan bekir vardı. sezonu şampiyon tamamladım, ancak uefa'da ilk turda adını hatırlamadığım (arsenal olabilir) güçlü bir rakibe elendim. ayrıca türkiye kupası da o sene beşiktaş'a gitti. sezon sonu dandik forvetlerimin hepsini sattım. yerlerine tuncay, sercan ve deniz naki'yi alarak kadroda iyileştirme ve gençleştirmeye gittim. tuncayı kaptan yaptım ve sezonu sağlam istatistiklerle kapatarak riquelme'yle birlikte takımı sırtladı ve takımın lig ve türkiye kupası şampiyonu olmasını sağladı. tabi devre arasında yaptığım ve kısa sürede simgeleşecek rafael sobis transferinin de bunda büyük katkısı olacaktı. ayrıca yaya sanogo gibi önceden keşfettiğim genç bir ismi de çok ucuza kadroya dahil etmemle birlikte forvetteki seçeneklerimin artmasıyla sercan'ı ve deniz naki'yi kiralıklar listesine koydum. ayrıca altyapıya da sağlam genç oyuncular almaya devam ettim. alt yapıdan oynattığım ilk oyuncu olan abdülkadir pek verimli olamadığı için sezon sonunda ispanya'ya kiraladım. kiralamamla birlikte 12 ay sakatlanarak beni nice üzüntülere boğsa da kendisi geleceğe ümitle bakmaya devam etmekteydi.*
neyse, milan'ın baskısıyla andre santos'u takımda tutamamıştım ve onun yerine transfer listed assou ekotto ve eski göz ağrım özgür çek'i de almıştım. sezon sonu assou ekotto da isyan etti ve çok da sikimdeydi deyip aldığım paranın 2 katına gönderdim lavuğu. nedir bu milan'daki fenerli sol-bek sevgisi, anlayamadım gitti. yine devre arasında transfer ettiğim esteban granero ve arsenal'den aldığım denilson'un da 2. şampiyonlukta büyük katkısı olduğunu unutmuşum. ne karışık yazı oldu lan bu. benim bile kafam karıştı. unutmadan, şampiyonlar liginde gruptan çıkmama rağmen milan'la eşleşmiş ve 1-1 ve 1-0 gibi skorlarla elenmiş olmam fena moralimi bozdu.

3. sezona beleşe yolladığım riquelme'nin yerine beleşe almış bulunduğum ronaldinho, romelu lukaku (wonderkid) ve sol beke de boca'dan sağlam bir ücretle aldığım luciano fabian monzon'la birlikte fırtına gibi bir giriş yapmış bulunmaktayım. her ne kadar karışık ve boktan bir yazı olduysa da affola. ben bu oyun hakkında yazılmış uzun entryleri okumayı sevdiğim için beceremesem de böyle uzun uzadıya yazmayı da seviyorum.