bugün

izlediğim dünya çapındaki tek türk sinema filmi.
övüldüğü kadar var dediğim film.

kesinlikle beklentilerin çok üstünde ve çok fazla emek verildiği bariz belli.

özellikle animasyon sahneleri tırı vırı tarzında değil.

3-4 senelik uğraşmaya değmiş diyebilirim. tabi ki dünya çapındaki yapımlarla kıyaslamasam da türk filmleri içinde şu ana kadar gördüğüm en iyi filmdir. izlemeyenlere ya da izlemeyi düşünenlere tavsiye edilir.
hoş filmdir. beğendiğim filmdir.

http://notabilmeyenrockgi...tih-1453-izlenimleri.html
zamaninda bizansa yaptigimiz isgal, zulum ve yagmayi yere goge sigdiramayan tipik barbar turk filmi. tecavuze ugrayan bizans kadinlari ne olacak.
türkler istanbul'u kuşattığında sanki bizanslılar insan hakları evrensel beyannamesini yazıyordu da birileri türklere barbar deme hakkını kendinde görüyor. o dönemde herkes barbardı. güçlü ve teknolojisi daha iyi olan savaşı kazandı, tüm mesele bu. eğer bizanslıların imkanı olsa türkleri bir kaşık suda boğardı. tüm türk kadınlarına tecavüz ederdi. ne yani güçlü oldular, kadınlarına tecavüz ettirmediler diye mi barbar oldu atalarımız, bu neyin kuyruk acısı?
bazılarının çok beğendiği bazılarının çamur attığı, bazılarının da hiç beğenmediği fim.

her insan kendi fikrini söylemekte özgürdür ama dozajına göre ayarlamak gerekmektedir ki; örnek verecek olursam, (bkz: fetih 1453/#14748831) şimdi sen türklerin bizans kadınlarını tecavüz ederken seyretmekmi istedin, yoksa zulmü hatırlatmak içinmi böyle bir girişimde bulundun bilemiyorum, bir türk olarak da hangi taraftasın diye de sormak istiyorum.

gerçek şu ki; türk tarihi boyunca gelmiş geçmiş en iyi film bence, daha iyisi yapılırmı ? yapılır ama bu kadar güzel ve uğraş verilmiş bir film için acımasızca eleştiri yapmanız da bence birazcık kabalık gibi.

fazla laf kalabalığı yapmadan konuyu toparlıyorum ve diyorum ki;

filmi eleştirenler, iyisini siz yapın da bizde izliyelim.
bilgi arastırması olarak eksk kalmıs bir film örnek gösterilecek olursak fatih sultan mehmet tahtan indirilmemiş babasını kendisi cagırmıstır tahta ulubatlı ve fatih tanımamaktaydı ve hatta fatih vezirine sormustur sancagı dikince bu yiğit kim diye ama her ne olursa olsun tarihimizi anlatan nadir filmlerdendir bu yüzden izlenmesi gereken bir filmdir.
beklentimin çok üzerinde film , zamanla çok daha iyileri yapılacak elbet.

tarihimizi anlatan iyi çekilmiş filmler çok az malesef.
adı fetih olunca gidiyorsun tabi, merak ediyorsun, büyük bütçeler harcanmış film, e az buz tarihi de biliyorsun, fatih'in zekasını, mühendislik dalında aldığı eğitimleri falan gidiyorsun filme.

her şey filmin başında ki kartalla başlıyor, çizgi film izler gibi oluyorsun, o ne saçma kartal, kendini ps oyununda sanıyorsun, içinden geriye hangisi götürüyor, ateş x tuşu ile mi demek geliyor. neyse diyorsun bekliyorsun..

bi bakıyorsun, fatih'in zekasından eser yok, koşkaca sultan mehmet, ergen çocuklar gibi hopluyor zıplıyor, 2 ay sadece toplarla dövülen surlara ilk ateşte saldırı oluyor, ha sultan mehmet'in zekasından hala eser yok, o hala çadırda hoplayıp zıplıyor, sonra peltek bir ak sakallı dede geliyor, kimmiş o akşemsettin imiş meğer, hani büyük bütçeler ayırdın yanına iki üç tarih profesörü alsaydın, ulan akşemsettin'in bilinen en büyük özelliği köse olmasıdır köse. bekliyorsun, koskoca padişah ve onun en büyük hocası arasında etkileyici bir konuşma, gereksiz bekleme, bir rüya falan derken, hop sabah şehire giriyor fatih'in orduları.

bizans'mı savaş'a hazırlığı dansöz oynatarak ve ilginçtir baklava yiyerek yapıyor. savaş mavaş bizans'ın ne umrumda, ki tarihte az rastlanan bir kral vardır o zamanlar bizans'ın başında ve cephede savaşarak ölür, tüm danışmanları sağ kalırken, ama değinmeye ne gerek, nasılsa biz öyle gördük, bizans sadece içer.

sonuç olarak bir zamanlar kanal 7'de izlediğim fetih çizgifilmi bile daha güzeldi, en azından topun deneme atışı yapılır, fatih'in zekasına daha çok değinilirdi.

kısacası olmamış olan film.
bizanslılara ve türk ırkını çekemeyenlere verilmiş en büyük ayardır.

bizansa yapılmış barbarlık bıdı bıdı cik cik cik.
barbar türkler bıdı bıdı cik cik cik.

siken sevilir...keşke soykırım yapsaydık şuan aydın ve gelişmiş bir ülke olarak görülürdük.
--spoiler--
filmin sonunda istanbul feth ediliyor. ulubatlı ölüyor.
--spoiler--

--spoiler--
film boyunca fatma gülün suçu ne yada muhteşem yüzyılı izliyorum zannettim. uzun bakışmalar, dekolteli padişah eşleri. ulubatlı ve jüstinyen ikiside fatmagülün kerimi andıroid. ulubatlı ile esas kızımızın aşkı anlatılmış adeta. ulubatlı bayrağı dikerken kızımıza yarım saat bakış atıyor bune lan. çizgi filminde ulubatlının bayrağı dikişini izlediğinizde gaza geliyorsunuz filmde ise kızımızın karnındaki bebeye odaklanıyorsunuz.
sanki filmi rumlar çekmiş fatihe deccal, kafir vs hakaretler, dinsiz türkler vb.
mehter marşını geçtim üç hilalli bayrağı göremedim sarı kırmızı bayraklar sanki galatasaray.
böyle bir destan için tırt bir film.
--spoiler--
başarılı bir yapım olmuş bence, en azından tarihimizden zerre kadar haberi olmayanlar için kısa bir özet olmuş. yalnız bazı izleyiciler üzerindeki tesiri görülmeye değerdi. savaş sahnelerinden etkilenen delikanlı yiğit sinamaseverlerimiz sinema çıkışında maşallah hepsi birer aslan parçası gibi çıkıyordu salondan. oldu canım! o değil de röfleli kadınları farkenler oldu mu merak ettim doğrusu. neyse bir de çok uzun sürdü. 16:30 da girip 19:00 da çıkmak da neyin nesiydi öyle ?! bu kadar.iyi günner.
padişah'ın hanımının dekolte ile gezeebildiği, savaş alanında ulubatlı ağabeyimizin yavuklusuyla fütursuzca sarmaş dolaş takılabildiği* fethi anlatan filmdir. eğer ki öyle bir fetih varsa tabii.
ne güzel* savaş sahneleri çekmişsiniz be abi.ne olurdu biraz kitaba bağlı kalsaydınız?
onun haricinde ulubatlı hasan'ı canlandıran ibrahim çelikkol'da oyunculuk dersi veriyor resmen. amma sevişgen adammış. filmin en müstehcen sahnesi yine o'nun.
filmde çok fazla salak salak hatalar görebilirsiniz. mesela gırtlağına mızrak yiyen adam sahnesinde adamın yere düşüşüne dikkat edin izlerken.

bir de kafama takılan; her boka deliler gibi hazırlanan oyuncular, böyle bir yapım için iki saat kuran mı çalışamamış? filmin başında ikinci murat kuran okuyor. dublaj tabii. dublaj olması değil mesele. ses ile dudakların uyuşmaması. amına koyim kılıca kalkana hazırlandınız, buna mı hazırlanamıyorsunuz?
değeri paha biçilemeyecek kadar güzel bir yapım olan, lakin bir kaç gereksiz sahne barındıran*, profesyonel bir çalışma olan, izleyiciyi savaş sahnelerinin gerçekçiliğinde kasıp kavuran, harikulade bir filmdir.
ilk önce onun bunun, sağın solun, dincinin laikcinin filmi olamadığı için yazarlar tarafından özellikle kötülenen filmdir. çünkü eleştirilerini sadece taraf olarak yapabilirler.

türk sinemasına katacağı değer çok büyük olacak filmdir. senelerdir çekilen dandik kundik çanakkale ve kurtuluş savaşları filmlerinin aksine, film olması için çekilmişdir. her türlü eleştiriyi karşılayacak ve altında kalmayacak kadar objektif çekilmiştir. başarılı olduğu için tüm ekibi tebrik ediyoruz. tabiki 4*4 lük olmamıştır, beğenmemeye inat edenler direk yönlerini torrent aracılığıyla yurt dışına çevirmeleri rica olunur.

istanbul'un fethine işgal diyen arkadaşlar; doğuyu ermenistan ve kürdistan olarak ikiye bölüp, marmara ve egeyi de yunanlılara bıraklıp gidelim. sizlerde çocuklarınız mavi gözlü sarışın oluncaya kadar ''biz latiniz aslında'' diye saklanın ve çıkmayın hiç bir yerlere. sevgiler.
sinemanın görsel şölenden ibaret olmadığını, aslında filmi film yapan şeyin senaryo ve oyunculuk ve diyaloglar olduğunu bilmeyen insanların imza attığı bir yapımdır maalesef. yazık olmuştur harcanan emeğe ve paraya.
izlemediğim ama sonunu bildiğim film.
bu zamana kadar " ulan o kadar tarihimiz var , bir istanbulun fethini bile çekemedik" diye hayıflanıp dururken bir kaç yıl öncesinde çekimine başladığının haberini alınca merakla beklemeye başladık, gururlandık haliyle devamında
filmin setlerinden sızan haberleri takip ettik falan izlediğimizde ise tartışmasız ki film çok kaliteliydi, yüksek emek harcanmış ve izleyicinin takdirini de almıştır ama filmi bir bütün olarak değerlendirdiğimizde, ulu batlı hasanın üzerine fazlasıyla odaklanılması fatih sultan mehmetin neredeyse önüne geçmesi "keşke" dememize sebep olmuştur. Yanisi fatih sultan mehmetin aldığı eğitim, eğitimdeki dikkat çeken zekası gibi unsurları çocukluğundan alınacak 4-5 dakikalık hal ile anlatılabilirdi. Bu gibi doneler ile oyunculuk bağlamında değil canlandırılan tarihi bir şahsiyet olarak ona daha bir karizma katardı. Nitekim Fatih' in film içindeki karizması yetersiz kalmıştır. Ulu batlı hasan daha akılda kalmıştır. Bunların yanında gerçek kesitte falan çıkan dumanların içinden gelen sanki ak sakallı amca gibi birşey olarak ortaya konmuş olan Akşemsettin konusu ; bu ulu şahsiyeti gene 4-5 dakikalık bir şekilde anlatarak fatihle beraber ders yaptığı bir sahne ile halk arasında çokta sayılan biri olduğu gibi vurgularla kim olduğu da gösterilebilir bir background izleyiciye verilebilrdi.Tabiki bunlar filme daha iyi bir tad katardı. Ama bunların yanında ortaya konmuş bir şey var, oda fetih'tir düşman çatlatmışızdır. Vesselam.
ancak bir türk tarafından güzel bulunacak fakat bir yabancı tarafından izlendiğinde türklerin iticiliğine ekstra iticilik katacak filmdi.

bir amerikan filmini izlediğinizde adam haksız yere de başkasının ülkesine girmiş olsa öyle bir sebep oluşturuyolarlar ki kendinizi biran amerikayı tutar halde buluyorsunuz. halbuki haklı taraf karşısı! bi de bizimkine bakalım hiç bir sebep yokken ülkelerinde mutlu mesut yaşayan adamların ülkesine girip her yeri yakıp yıkıyoruz. üstelik de bir rüya ya da bir hadisle yola çıkarak.

güya islamlaştırmak adı altında talan edip, herkesi yaşadığı dini yaşama konusunda serbest bırakmak ne yaman çelişkidir. o halde islamlaştırmak için değil daha çok yarde söz sahibi olup daha büyük gelir sağlamak amaç. aaa bunun aynısı başka bir ad altında bugün de yapılıyor ne tanıdık bir olay! özgürleştirmek adı altında petrole çökmek. bir emperyal amerika, bir emperyal osmanlı.

ama en azından amerika yaptığı düzenbazlığı örtecek bir kılıf buluyor filmlerinde haksızken haklı oluveriyor, ya biz?

kızgın yağ döküleceğini bile bile merdiven çıkmanın adı cesaret değil de başka birşeydir de neyse o konulara fazla dalmayayım.
öncelikle ilginç bir film olmuş. Ama bu filmi seyretmeden önce "rant sineması" nedir? bunu bilmek gerekir. Filmi hiç beğenmediğimi söylemeliyim, ama bu filmin çok çok kötü bir yapım olduğu anlamına gelmiyor[arzu ederseniz kötü kelimesinin önündeki pekiştirme sıfatlarından birini atabilirsiniz]. öncelikle film ciddi analmda mitlerden beslenen bir film olmuş. Şimdi Ulubatlı hasan mitsel bir karakterdir. onun varolup varolmadığı bile kesin değilken cenova'dan gelen ve çocukluğunda ailesi haçlılar tarafından doğranan bir kız ile aşk yaşaması ve bu kızın urban'ın evlatlığı olması falan tamamen hayal ürünüdür[bu arada onun ailesinin öldürülme sahnesi ve bir haçlı tarafından saklandığı yerden çıkarılması jenne D'arc filminden bir sahneyi hatırlatmaktadır]. Şunu anlayabiliyorum, bazen gerçekler para etmiyor bunu mitler ile beslemek gerekir, hali ile insanların görmek istediğini insanlara allı pullu pazarlamak gerekir. Yönetmen de farklı bir şey yapmamış. Tabi ki filmin daha fazla seyirci çekmek amacıyla şişirilmesi burada önemli bir faktördür. Bu faktörlere, "dinin kullanımı"nı da eklemeliyiz. Film önce hadis ile başlar daha sonra Eyüp el ensari hz'nin bulunması ile bu mitsel derinlik genişletilir. Hali ile arap ülkelerine filmi pazarlamak için bunlar da gerekliydi.

sırf fetih dikkate alındığında yönetmen eminim ki hiç bir şekilde sevişme sahnesini filmin içine sokamazdı. bu yüzden tarihi geçerliliğinin olup olmadığı şüpheli olan birine[ulubatlı hasan] yalandan bir yavuklu bağlayıp[era] bir de onları seviştirmek, aslında belki de gerçekler anlatılsa efsaneviliğinden bir çok şey kaybedecek bir film için işin içine "rant amacıyla sevişme sahnesinin sokulması" bir noktaya kadar anlaşılabilir. Bir diğer nokta bu hatun'un ulubatlı hasan'ın gayrimeşru çocuğunu karnında taşıması ve filmin sonunda ulubatlı hasan öldüğünde de karnını sıvazlaya sıvazlaya gözümüze sokmasıdır. bu esas itibariyle "ulubatlı hasan" ölse de osmanlı'da hep ulubatlı hasanlar oalcağının sembolik ifadesidir. öncelikle Era karakteri iki boyutta incelenebilir. yukarıda ifade ettiğim ilk boyutuydu.

bir diğer nokta aslında olay örgüsel olarak ucuz hollywood'lardan hiçbir farkı yok. Batı sineması-bilhassa ingiliz sineması/david lean ve amerikan sinemasında gördüğüm bir eğilimden mütevellit filmin bu noktada ne kadar orjinallikten uzak olduğu aşikardır. Şimdi genellikle sömürgeci söylemde, bakış açısı olarak tarafında olduğumuz ülke bir başka ülkenin topraklarını işgal eder ve bu işgal etmeyi de "o ülkenin kendi tebasına eziyet etmesi" yani bir çeşit "o ülke halkını zulmetten kurtarma" nosyonu üzerinden temellendirir. Bunun kökenleri çok eskilere gider, kara afrika'nın işgel edilmesi bile bu söylen üzerinden temellendirilmiştir. Oryantalist söylem ile benzer eğilimler taşır. Bu filmde de hiç farklı bir şey görmüyoruz. Kuşatmanın ilk günlerinde ölen askerler ağır kayıplara uğrayanlar osmanlı askerleridir, kamera da hep bu sahneleri gösterir. Fetih'ten sonra yağmalanan istanbul hiç gösterilmez. filmin sonunda da fatih ayasofya'ya girer ve halkı zulmetten kurtarır. bundan sonra da "umutla bakarız dünyaya", "güllük gülistanlık dünyamızda hristiyanlar ile yaşar gideriz!". bu konu bir yerlerden tanıdık geliyor ama![şunu eklemeliyim burada yaptığım tarihsel bir eleşitri değil, tarihin ve filmin mitsel sunumunun eleştrisidir]

Bizans entrikacı, kötü, yozlaşmış bir devlettir. Osmanlı'ya kuşatmanın ilk günleri kayıplar verdirdiğinde papalık temsilcisi ile birlikte zevk-ü sefa alemleri ile vakitlerini geçirmektedirler. bizans parodiktir aslında, tek boyutludur ve mutlak kötüdür. aslında bizans ile papalık ve dolaylı olarak ortodoksluk ve katoliklik arasındaki mücadele[ki bilhassa ortodoks ile katolik kiliseleri arasındaki kopuşun temel noktasıdır istanbul'un latinlerce işgalinde iki kilise arasındaki tüm ilişkilerin de kopuş noktasını oluşturmuştur]nin yansıtılması gayet güzel bir şey belki bizans'ın tek boyuttan kurtarılması için bir çare olabilirdi ama bu "perspektif katma çabaları" bile "sömürgeci söylem"e hizmet etmekten başka bir işe yaramıyor. Çünkü "bizans halkı"türk sarığı görmek istiyor! Aynı era karakterinin ikinci boyutunu da "bu türedi" karaktere eklemleyebiliriz. Çünkü bu karakterin de ailesi haçlılar tarafından kılıçtan geçirilmiştir. Bu intikam ile yanıp tutmaktadır. yönetmenin hiç de bilinçli bir şekilde filmini sömürgeci söylem üzerinden temellendirdiğini düşünmüyorum, düşündüğüm örtük olarak kopya çekmenin ister istemez kendini açığa vurmasıdır.

sorunsallaştırılan belirli konular da var filmde. Mesela padişah ile çocukları arasındaki resmiyet ve fatih'in o hiç sarılamadığı baba tutkusu. Şimdi filmin şişirilmiş milliyetçi söyleminde suya sabuna dokunmadan ancak bu tip bir "sorunsal" eklemlenebilirdi. zaten yapımcı-yönetmen de farklı bir şey yapmamış. bir eleştri, vire hakkından sonra istanbul'un işgali/yağmalanması, belki de kenarından dokunulabilecek devşirmeler sorunu vs. Fakat iyi pazarlanmış, popülist, hiç suya sabuna dokunmayan, pek mitten tarih göremediğim[ben tarih göremedim mitten tarih gören varsa beri gelsin] hiç bir "paradeigmatik" bir nitelik de göremediğim biraz pahalıya malolmuş olsa da oldukça ucuz bir film.
Londra'da Manorhause muhitinde gösterimde olan film, tek tük british lerinde izlediği duyumlarını alıyorum, bence indiandır ama onlar beyaz britoların gidip izleyeceğine ihtimal vermiyorum.
"çagri" tadina, buyuk bir zevkle izlenen film.
sinemada yer buldugumuz gun gittik izledik.
dogrusunu soylemek gerekirse begenecegimden emin degildim ama gercekten etkileyici buldum. belki cok fazla beklentim olmadigi icin begenmisimdir bilemiyorum.. buyuk beklentilerle gidenler beklentileine karsilik bulamamislar ya hani... neyse...
malesef osmanli tarihi hakkinda ayrintli bir bilgiye sahip olmadigim icin ben tarihî elestirilere katilamayacagim..
ama filmin kusursuz olmadigina katiliyorum. goze carpan hatalar vardi.. fakat yine de filmi golgeleyecek kadar abartili bulmadim o hatalari.
bence yapilan en buyuk hata ulubatli'nin nikahsiz birlikteligi oldu. hic degilse bir nikah bahsi gecseydi daha hos olacakti. sonucta kurguydu ama yine de buyuk eksiklik oldugunu dusunuyorum..
ak semseddin'in aslinda kose olmasi, ulubatli'nin varliginin bile kesin olmamasi, fatih'in zekasina vurgu yapilmamasi, yabancilarin turkce konusmasi, savastaki askerlerin sakallarinin uzamamasi vs.. bunlar filmi izlerken tuylerimin dikendiken olmasini egellemedi..
istanbulun tasini topragini opmek istedim... gurur duydum atalarimla..
fatih'in veziriyle konusurken "mundar mi sehit mi olacagina karar ver" anlamindaki sozlerinden, evladina yaklasimindan, gordugu ruyalardan, ruh halinden, namaz sahnesinden cok etkilendim. hele ulubatli'yla kilic sahnesi muhtesemdi. son sancak sahnesi ise gercekten unutulmazdi. keske fatih'i biraz daha gorebilseydik diye dusundum sadece..
muhtesem yuzyila inat, harem bahsi gecmemesinden cok memnun oldum. gulbahar hatun hazirlanirken icimden "pes yani burda da mi!" desem de sonucu beni utandirmadi..
"gitmeyeni dovuyorlar" ya, itiraf edeyim o dovenlerden biri de benim.
izlemek, desteklemek lazim.. insallah devami da gelecektir..
istanbul'un fethini konu alan film. Rekora koşuyor.
Özlü sözlerin filmi.

--spoiler--
Top işi sanattır.
--spoiler--
Yıllardır böyle bir filmin çekileceğine inanarak beklediğim bir film.