bugün

imkansızın farz edilmesi, varsayılması.
örnek: "tekrar dünyaya gelsem..."
Bildiğin mesela yani kelimesinin eski dildeki karşılığı. Bir nevi olmayacak duayı hayal etme. Bu meyanda ihtimal dahilinde bile olmayan varsayım. Bir de yine aynı anlama gelen misal, Diyelimki, örneğin, farzetki (farzeyle) olarak kullanıldığında teşbihte hata olmaz mucibince cümlenin içini doldurmaya, müşahhas (somut) deliller ile örneklendirip konuyu etraflıca anlatmaya yarar.

farzımuhal (tdk)

zarf (fa'rzımuhal, l ince okunur)

eskimiş Arapça farż + muḥāl (olması, gerçekleşmesi olanaksız)

1. zarf. Olmayacak, gerçekleşmeyecek bir şeyi olacakmış, gerçekleşecekmiş gibi düşünerek, sayarak

2. Tutalım ki, sayalım ki, varsayalım ki.