bugün

meraklı bünyelerin geleceği öğrenmek, kısmet, bela var mı diye anlamak amacıyla suya bile bakarak anlam çıkarma hadisesi.
msne magic 8 ball ı eklemek suretiyle baktırdığım hededir. **
falcılık, divan-ü lügat-it türk'te bir kimsenin gönlündekini bilmek olarak açıklanmaktadır... insanımızdaki şamanizm kalıntılarından bahsetmeye gerek duymuyorum... bence, fal baktırma merakı bir çeşit kendini anlatmak, özellikle tanınmayan birine fal baktırmak, yakınımızdaki kimselere bir çeşit tepkidir...
genelde kadınlar arasındaki zaman geçirgeci.son zamanlarda erkekleride sarmış. *
"kısmetin var"
"ilerde çok zengin olacaksın"
"herkes seni çok seviyor"
"çok talibin var"
"sen bitanesin yok senin gibisi" *
"sen seçilmiş adamsın dünyayı kurtaracan" *

gibi safsatalar ile psikolojik olarak insanların egosunu tatmin eden ,güven duygusu tazeleyen, kişinin kendini bi bok sanmasına yarayan hede.

(bkz: fala inanma falsızda kalma)
fatih anadolu lisesinin kısaltması.
insanın istediklerini bir de baskasından duyma istegi üzerine gittigi veya gelecegi hakkında ne olacagını merak edip baktırdıgı şey.
fatsa anadolu lisesi'nin kısaltması.
Önümde kapalı bir fincan var şimdi...
Tabağına ters kapatılıp içinden eciş bücüş şekillerden medet umulan..
Biraz eğlence biraz heyecan belki biraz da hayaller umutlar...
Kaybedilenlerin bulunması ya da olmayanların gerçekleşmesi...
Bak burda bir yol var uzun:) uzun yol yapacaksın sen...
işte şurda da ayakkabı çıkmış yüksek hedeflerin var:)
Aaaa orda da uzun boylu (misal) biri mi ne var arkası dönük tanışmamışsın ama daha zamanı var:)
Biri var kızgın sana böyle açık tenli (nasıl görülüyorsa)
Dur sana yurtdışı var: uçak çıkmış (ee Türkiye içi yok ya uçakla seyahat:)
Aşık olup evleneceksin sen:) (laf işte)
Dur şimdi yumruğunu sık bakayım...
Senin bir kızın olacak kesin, sonra oğlun:)
Bir kahveye bak nelere kadir ve bir el:)

Belkilerime benzer tüm fallarım...
fal,

Eşiğine dayanıp seyirdiğim
cansız doğa: Bir çingene geldi
gece, ellerimi açtı ve uzun,
dingin bir yağmur düştü yüzüne:
"Her şey geçer sen geçmezsin".

Güldüm, katıldım: Bilmem mi
kuytudan beslenen yorgun tekliğimi:
Ben amansız çatlak, sudan ve çıradan
çıkma yangın lehçesi: Her şey geçer
ben kalırım.

enis batur
insanlara duymak istediklerini söyleyen uyanık kişilerin yarattığı kazançlı kapı.

(bkz: ev)
(bkz: araba)
(bkz: kısmet)
(bkz: para)
"deli saçmasi bunlar, savsata" diyerek zekeriya hoca tarafindan ifade edilen kadinlarin çok ilgi gösterttiği gaibi atma sanati..
Eşiğine dayanıp seyirdiğim
cansız doğa: Bir çingene geldi
gece, ellerimi açtı ve uzun,
dingin bir yağmur düştü yüzüne:
"Her şey geçer sen geçmezsin".

Güldüm, katıldım: Bilmem mi
kuytudan beslenen yorgun tekliğimi:
Ben amansız çatlak, sudan ve çıradan
çıkma yangın lehçesi: Her şey geçer
ben kalırım.

enis batur..
şimdi kalanlar yokluğumu pay edecekler aralarında
gittiğim şehirse yalnızlığımı
ben yine ıpıssız kalacağım
değişen birşey olmayacak
bana ait ne varsa ortaya dökecekler bir bir
ama kimse "ben"ime dokunmayacak
amaçsızlığım orada da devam edecek
ağlak ve umarsız hallerim
içimden gelen hayvani dürtülerim
mesela hep hatırlayacağım insan olmadığımı
buradan gitmek beni insan da yapmayacak
biraz temiz hava alacağım o kadar
daha küçük bir kafeste,daha kalabalık yaşayacağım
medeni görünüp aba altından sopa göstermeye devam edeceğim
orada da vahşi gözleriyle takip edecek beni yamyamlar ordusu
gitmek neyi değiştirecek peki
hiç...
sadece sürüye daha iyi katılacağım,
daha önce farklı(laştırılan)lar sürüsünde yer arıyordum kendime
öyle "farklılar"dı ki sıradanlığım aralarında fark yaratmış gibi
bir kenara ittiler beni
şimdi "sıradan"lara o kadar "sıradan" geleceğim ki
muhtemelen yine çemberin dışında kalacağım
suratında "sıçan adam" ifadesi olan yeni yüzler
bir süre sonra onlara da alışacağım...
bu ülkenin sınırları içerisinde hangi ile gidersem gideyim
bavulum hep elimde olacak
her an gitmeye hazır
biraz daha iyi tanıyacağım belki ait olduğum toprakları
ancak buraya aitliğimi anlamaktan korkuyorum
gittiğim halde korkuyorum hala
tüm cesaret naraları bir kenara
değişen birşey olmayacak!
haklı bir kaçış değil benim ki zaten
kalıcı bir seyahat hepsi bu!
başlık parası için alamanyaya gidip yavuklusunu unutanlar gibi
değişen birşey olmayacak!
gittiğim yerde de varlığımı parça pincik edecekler
ben gittiğimle kalacağım
bugüne kadar öğrendiğim ilim dışı şeyler
yani edebiyat kimilerine göre kimilerine göre sokak felsefesi
daha küçük bir şehirde insanlara kuru gürültü gelecek
kimisi bahçesindeki domatese kızacak kurtlanmış yine diye
kimisi "toprak" diyecek insanın özüdür gerisi laf-ı güzaf
ve birazcık farklı cümleler kullandım diye
hindisi kucağında kabaracak bir adam
memleketin dahili ve harici bedhahlarına küfrettim diye kızacak
et yiyebilip süt içebilen ama etliye sütlüye karışmayan birileri
"bana dokunmayan yılan bin yaşasın"larla
diğerlerini öldürecek yılanları besleyenler
yani gitmem memleketi de kurtarmayacak
değişen birşey olmayacak!
yani gitmem kimsenin hayatını değiştirmeyecek
annemin içi biraz daha rahat edecek ben yanında olunca
ben kalabalıklara girdikçe yalnızlaşmaya devam edeceğim
hayatı bir camın arkasından izlemeye ve yazmaya
kabul ettim bir gün ben de onlardan olacağım
yeşil yanmadan kendini yolun karşısına atmaya çalışan
sonra da şoförü suçlayan acelecilerden
sonra sürücü olduğum vakit ayağında tekerlek varmış gibi koşuşturmasını izleyeceğim insanların
ve var gücümle basacağım klaksona küfür niyetine anlarsınız ya
trafik polislerine ceza kesmesin diye çorba ısmarlayacağım
insan hayatı "mercimek kadar" ucuz olacak benim için de
yine ahkam kesmeye devam edeceğim
herkes eğri bir ben doğru gibi
süslü cümlelerimle boş kağıtlara makyaj yapacağım
bütün paramı şimdilerde daha çok önem verilen güzelliğe harcarken
yerde sürünen birilerine hiç yardımım dokunmayacak
onlara "param yok" diyeceğim "size ekmek yok"
"çünkü sakatsınız, yoksulsunuz,açsınız,türk değilsiniz"
"yaşamasanız da olur"
"zaten iyice çoğaldınız memlekette iş mi yok kardeşim"
tuzum kuruyacak!
"iş,ekmek, özgürlük " diye bağıranlardan olmayacağım
sesim sadece konserlerde kısılacak
kimseyle haksızlıklar uğruna tartışmayacağım
ve ılık olacağım
değişen birşey olmayacak!
yeditepesi olmayacak gittiğim kentin
bu yüzden
yokuşta arabası istemsiz bir şekilde aşağı sallanmasın diye
beni arabasının tekeri önüne koymayacak kimse
orada ikiye bölünmüş kaya parçası gibi filesiz kalesi olacağım çocukların
sonra iki kenarına koyacaklar beni toprak sahanın
ve uzun zaman sonra farkedecekler yeşilliklerin tadını
çim sahada dizleri taşlarla parçalanmadan oynayabileceklerini
yeşil otlardan yapılmış yemekler yediklerinde
katıldıkları sürüden sebep!
değişen birşey olmayacak...
orada da hiçbir gruba dahil olmayacağım
orada da öbek öbek ayıracağım insanları
iş arkadaşları
çocukluk arkadaşları
yeditepede kalan arkadaşlar
işi düşünce arayanlar
işi düşse de aramayanlar
ve öylesine arkadaşlar
görüyorsunuz ya değişen birşey olmayacak!
ben değişime inanmaya devam edeceğim ama
küçük beynim içinde büyük şiirlerden mısralar barındırmaya devam edecek
ve anlamayacak birilerine şiirleri sevdirmeye çalışacağım yine
fazla duygusal olduğumu iddia etmeye devam edecek birileri
ille de bıçağın ucunda yaşayacağım
tam deşen yerinde ve kendi karnımı oymaya devam edeceğim
günün birinde herşey normal gelmeye başlayacak
evlenip yuva kurmam ve kadınlık görevi olarak
çocuk doğurmam gerektiğine inanacağım
bu bana mantıklı gelecek sırf böyle süregelmiş diye
kendim mutlu olmadan mutlu etmeye çalışacağım aslında düşlerime hiç de uymayan bir adamı
sevebilirim de tabi ama eskisi kadar içli olmayacak
aklıbaşında gereklilik kipinde takılı bir sevgi olacak bu
kurgulanmış "sevmem gerekiyor" sevgisi işte şu aileye hissedilenden
sonuçta yine sevebilirim "değişen birşey olmayacak"
sırf pençeleri yok diye kendine iyi demeye devam eden milyonlarca insanlardan biri olacağım
kötülük yapmayan ama yapılanlara sesini çıkarmayan
alkışlayan, yuhalayan ama linç etmeyen
tribünde oturacağım
değişen birşey olmayacak!
metropolden biraz daha uzak
ilkel hayata biraz daha yakın olacağım
denize olan aşkım devam edecek
orada vapurlar olmayacak bir de martılar
ve kedi miyavlaması sanıp güldüğüm sesleri
iki yakasını bir araya getiremeyen bir şehir olmayacak gittiğim şehir
o şehrin bir boğazı ve boğazında kalan "gavur" gemileri olmayacak
sahilden ufka baktığımda "binbir gece" göremeyeceğim
istanbul'u dinlemeyeceğim ama gözlerim kapalı olmaya devam edecek
galata kulesine kavuşamayan kız kulesi de
aşkı kulelerle tasvir eden şairler de olmayacak orada
karaköy deyince oradaki "genelevler" gelecek insanların aklına
galata köprüsünden önce "balık ekmek"
sadece kayalık bölgelerde üç beş kayıksız balıkçı göreceğim
fazla değil
gitmek istediğim yerlere en fazla yarım saatte gideceğim
yağmurlu günlerde daha az kaza göreceğim
ve daha az "vah vah" diyeceğim
orada beyoğlu olmayacak arka sokakları da muhtemelen
ara sokaklar olacak yalnızca
istanbul türkçesine biraz daha uzak kalacağım
karayoluyla oniki saat kadar uzak
ve yöresel ağzı öpeceğim kireçten sararmış dişlerine aldırmadan
yaş tütüne biraz daha yakın olacağım
rakıya girmemiş anasona biraz daha yakın
toprağa biraz daha...
değişen birşey olmayacak!
çuvalcıları, tinercileri, itilmişleri, boşvermişleri
biraz daha az göreceğim
biraz daha kısık gözlerle bakacağım insanların gözlerini fal taşına çeviren cinnet olaylara
göğe kaldırdığımda başımı
gündüzleri "güneş"i geceleri "ay"ı göreceğim
gündüzleri mavi geceleri koyu lacivert olacak
ama yıldızları biraz daha fazla göreceğim
değişen birşey olmayacak!
televizyondan izleyeceğim
herhangi bir yerinde bomba patlayan büyük şehri
ve "iyi ki orada değilsin" diyecek annem
"yoksa aklım sende kalırdı".
ben de bunca zamandır neredeydi diyeceğim
tartışacağız
sivri dilli ve ukala olmakla suçlayacak beni tartışmanın şahitleri
değişen birşey olmayacak!
canım sıkılınca elimde bir kutu birayla moda sahile inip
çingene kadınlarla sohbet edemeyeceğim
baktığımda "ayasofya"yı görmeyeceğim
"uzaktan daha güzel görünüyor " diyemeyeceğim koskoca tarihe
ramazan ay'ında sultanahmet meydanını ve eyüp'ü
televizyondan izleyeceğim
hınca hınç insan dolu imanlı kalabalık
"tanrı'yı meydanlarda arayan, camilerde, taş duvarlarda arayan inançsız insanlar" diyeceğim
oraya hiç gitmemiş gibi...
mezar taşlarına konan kuşlara hiç hayret etmemiş gibi
artık "turist havasında" gideceğim şehir
bir zamanlar aşkım olan...
"yaşadığım en güzel aşktı ama karşılıksızdı" diyeceğim şehir
artık aşık olmadığım için
boğmayacak beni
herşeye uzaktan bakacağım
şehir uzaktaki mum ben nasrettin hoca
orada kar yağmayacak o yüzden bir mum da yeter beni ısıtmaya
değişen birşey olmayacak!
beşiktaş'tan üsküdar'a bakarken "ah" demeyeceğim
önünde otobüs beklediğim herhangi bir ev
kimsenin özelini işgal etmek olmayacak
avrupa da asya da bir benim için
ben anadolu yakasında olacağım biraz daha güneyde
aynı tarafta ama biraz daha uzak
giderken bana gitme dediği halde tüm mağrurluğumla gittiğimi hayal edeceğim
gitme dediği halde buna mecbur olduğumu ima edeceğim
bu mecburiyeti dayatan kim "ben"
değişen birşey olmayacak!
bir çeşit terapidir. sohbet eder gibi, çok fazla ciddiye alınmadan dinlenir ve aşırı umut bağlanmazsa çok zevk verir.
elleri kelepçeli, ayakları prangalı
beş vakit ve üç öğün işkenceyle beslenen bir mahkum gibi
nakledeceğim kendimi
içim sıkıldı diye otobüsten inmeyeceğim
yol üstü bir şehrin güzelliğine aldanıp
diğerleri gibi "gerçek olmayan bir dünya"yı camdan izleyeceğim
gözümü yol şeritlerinden ayırdığımda
ağaçlara bakacağım sonra biraz daha yukarı kaldıracağım başımı
gövdemden ayrılması istercesine yukarı
ve şansım varsa "ay" beni izliyor olacak
değişen birşey olmayacak!
ne bu şehri değiştirecek gidişim
ne vardığım şehri
içinden geçtiğim şehirler de değişmeyecek ben geçtim diye
ben gittim diye yer yerinden oynamayacak
ve kimse ağlamayacak
ben geldim diye kahkalara boğulup kırmızı halı sermeyecekler ayaklarımın önüne
kimsenin "güneş"i doğmaktan vazgeçmeyecek
dünya kendi ekseninde dönmeye devam edecek
meridyen değiştireceğim hepsi bu
ve "yer kabuğu" bu durumdan etkilenmeyecek
velhasıl herkes kaldığı yerden devam edecek
ben devam ettiğim yerden kalacağım
değişen birşey olmayacak!
"yok" gideceğim "yok" kalacağım
ve yazmaya devam edeceğim
ta ki bundan daha iyi yazamam diyene kadar
değişen birşey olmayacak!
çünkü en güzel cümlem istanbul'da kalacak
"en güzel hikayem" !

(öyle dedi içtiğim kahvenin telvesi ya da ben öyle anladım)

16 kasım 2008
telvelere "fal" usulünce bakıp bakıp bakıp bir iki kelam etmektir aslı... dilekler tutarak fincanı önce bir sallayıp "neyse falım çıksın halım" diyerek tabağına kapatmak, beklentileri bir an önce duyabilmek için parmağındaki yüzüğü fincanın üstte duran tabanına koymak, hatta fincanın sapını kalbine doğru çevirmek, açılacağı vakit dilekleri yine bir içinden geçirerek dört gözle ve can kulağıyla anlatıcıya kitlenmektir. 3 vakte kadar neler olup biteceğinden haberdar olma arzusudur, geçmişle geleceğin o an o fincanın içinde hapsolmasıdır. fincandan sonra sıranın tabağa gelmesidir. akan telvelerin sulanmasıyla damlaların paraya, kısmete, sıkıntıya vs bir şeye yorumlanmasıdır. tabağın, fincanın kenarına bir güzel sıyrılmasıdır. tabağı evirerek çevirerek anlatmaya devam etmektir. nihayetinde koşarak yıkamak ve fincanı açık şekilde bırakmaktır. kısmetlerin kapanmaması, dilenenlerin hemen gerçekleşmesi adına...
kelt mitolojisinde Kader taşı.
genellikle trakya kökenli hanım vatandaşlarımızın avucumuzu yoklayarak ve ekstradan düşman ve masraf çıkarmak şartıyla icra ettikleri seyyar medyumluk.

daha da enteresan olanı erkeğin fal bakmasıdır.yattığı yerde bile rahat yoktur.
allah korusun erkek fal bakmasın bakarsa da bakmasın.
7,62 kalibrelik, global operations'ta da yer alan bir tur silah.
http://www.impactguns.com/store/fal_rifles.html
falımda çıkan
kahvenin siyahı
ömrümden kalan
kırık kalp
elimde bir kaç mektup
tam düşecekken vazgeçen
iri bir gozyaşı tanesi
sebep sensin sebep bu fallar
yıllarca bir teknede biri var
sana gelecek dediler
tekne battı sen gelmedin
kıyıdaydım
nasıl oldu anlamadım
fırtıya kapılıverdim
kadınlarımızın olmazsa olmazı,küçük çaplı ekşın. (kadınlara fazla bile)
"sözde inanmayip"
ancak icten icten inanip yalancilar zümresine girmemize vesile olan aktivite.
hayatımda ilk kez ayların verdiği bunalımla gereksiz bir kızın elimi alıp, sevdiğin kız, çoktan uçtu,sakın gitme lafından sonra tam olarak inanmaya başlayacakken, soyadımı sorup öğrendiğinde soyadında darlık var demesiyle piyuuu! çektiğim hede..