bugün

dinimizde övülen bir durumdur.

"Size cennetlikleri bildireyim mi? Onlar hem zayıf oldukları hem de halk tarafından zayıf görüldükleri için kimsenin önemsemediği, fakat şöyle olacak diye yemin etseler, Allah'ın isteklerini geri çevirmeyeceği kimselerdir. Size cehennemliklerin kimler olduğunu söyleyeyim mi? Katı kalpli, kaba, cimri ve kurularak yürüyen kibirli kimselerdir.” (Buhârî , Eymân, 9; Müslim, Cennet, 47)"

"Cennetin kapısında durup baktım. Bir de gördüm ki, içeri girenlerin çoğu yoksullardı. Zenginler ise hesap vermek için alıkonulmuştu. Ayrıca onlardan cehennemlik olanların da cehenneme sevkedilmeleri emrolunmuştu." ( Buhârî, Rikâk, 51, Müslim, Zikir, 93)

"Fakirler, cennete zenginlerden yarım gün önce, yani (dünya hesabıyla) beş yüz sene önce girerler." (Tirmizî)
fakirlik cesitli sekilde algilana bilir. halk arasin da en yaygin olani maddi durumlari iyi olmayanlardir. peki fakir sadece gelir ile alakadar midir? tabiki hayir. manevi fakirlik de vardir. manevi fakirligi su sekilde ele alabiliriz. dusunelim ali adinda bir arkadasimiz var yada
esra adinda. cinsiyet fark etmez burada. bu arkadasimiz hic bir degeri ve inanci yoktur. ne birine saygi duyar nede saygi bekler. neden mi? cunki manevi degerleri yoktur, bunlar olmayinca kimse ile empati kuramaz. odun geldin odun yasiyorsun hesabi. manevi fakirlik bu sekilde az da olsa anlatilabilir.
herhangi bir şeyden maddi veya manevi yoksun olmak.
kozzy ve beleş kahveleri.
tiksindiğim durum. kime yakın olursa olsun da bana uzak olsun.
evinizde otururken merdivenleri ağır ağır dinlene dinlene çıkan ayak sesleri ve market poşetinin hışırtısı.. Vaktiyel dikkatimi oldukça çeymiştir. Ne kadar çok hışırtı o kadar çok alışveriş..Eger ki sizin paranız yoksa ve poşettekileri dolduracak tencereleriniz onlara hasretse..
o gün bugündür marketten elim kolum dolu çıkmam, çıkamam.
(bkz: ahmet bican gülcü)
gözü kör olasıca.
hatırlarım da çocukluğumda ilkokulda düzenlenen nice gezilere katılamamıştım bu yüzden.
ah ah...
hayatın dönüm noktalarının sizi getirdiği duraktır.

hatırlayacaksınız grafikler olurdu matematikte, geometride...
orada grafiğin yönünün yukarıdan aşağıya döndüğü nokta vardır ya hani, işte orasıdır mühim olan.

karşınıza çıkan fırsatlar ve değerlendirebildikleriniz, şanssızlıklarınız, sizin ve yakınlarınızın başından geçen tüm olaylar o grafiğin yönünü ayarlar aslına bakılırsa.
ne kadar sizin elinizde ise o kadar da dış etkenlere bağlıdır.

grafiğin sana getirdikleri ne ise hayatla da öyle bir ilişki kurarsın.
ve hikaye öylece devam eder.

grafikteki çizgi sen doğmadan önce de aşağılardaymışsa zaten ''şansın yokmuş'' der geçerler kardeşim.

hayata gelirken seçimi sen yapamıyorsun ki zengin-fakir aile diye..

bir de şöyle bir şey derler elbette;

başa gelen çekilir.
tavuk dönerin yanında ayran içememektir. o lokmalar boğazınıza düğümlense de cepte sadece otobüs parası vardır. bedava olduğu için yenen biberlerden daha acı gelir insana.
güzel ülkemde abartıldığı kadar fakirlik açlık derecesinde aile yoktur.sadece canı istemediği için iş aramayan bulduğundada çalışmayan karısını evlere temizliğe gönderen akşam elinden karısının gündeliğini çocuğunun rızkını alan o parayla zıkkımlanan,yeşilkart sahibi,odunu kömürü,erzağı sosyal yardımlaşmadan alan godoş babalar ve onun yüzünden sefil olan aileler vardır.
elini cebine attığında boş olması değil; elini cebinden çıkardığında tutacak birinin olmamasıdır.

alıntı.
içselleştirmesi zor olandır. fiyatına bakmadan canının istediği şeyi istediğin kadar söyleyemezsin. kutu mu şişe mi sorusuna 'şişe' dersin. hayattan beklentin kredi kartı limitinin açılmasıdır. istediğin arabaya binemezsin, istediğin evde oturamazsın, istediğin hayatı kuramazsın. it gibi çalışırsın elinde kalan parayla içinden çıkamadığın sisteme kızıp anca 2 bira alır içersin. canı sıkıldığında 'bi yurt dışına gidip gelen' kişilere kıskançlıkla uzaktan bakarsın. arabayı devirli kullanmazsın ki çok yakmasın. belki 20 km fazla yol yaparsın ama mutlaka yarın gideceğin yer işindir. telefon operatörlerinin sitelerinde kendi web masterlarının geçirmediği kadar zaman geçirirsin 10 dk fazla konuşabilmek için. hesaplar yaparsın, gerçekleşmesi için 3 sene geçmesi gerekir. matematiğe küfredersin. sana biçilen rol vade farksız 12 ay taksitle alışveriş yapmak, gözünün içine sokulan ev, araba, tatil reklamlarına ağzın açık bakmak, kendinden fakir gördüklerini ezerek bir nebze hayata tutunmak, çalışmak, kazanamamaktır. üniversite diplomasını alıp yırtasın da gelir, gidip çobanlık yapasın da. türkiye'de stoacı olmak için filozof olmaya gerek yoktur. Asla gerçekleşmeyeceğini bildiğiniz hayallerin insana ne gibi bir yararı olur, insan hala bunlarla mutlu olmayı başarabilir mi, hayal kurmak için dermanı nerden bulur meçhul. saati de 12 yaptık. yarın iş var. çalışmaya devam.
Çoğu kez maddi anlamda yoksunluk, eksiklik olarak görülse de her alanda insanın kendini bir şeylerden eksik bırakması sonucu ortaya çıkan yetersizlik durumudur.
Her yerde olan fakirlik açlık ya
da açıklık değildir. Fakirlik para
ve altına sahip olamama da
değildir. Fakirlik, sahafta
satılmamış bir kitabın
üzerindeki tozdur. Fakirlik, kağıt imha makinasında, gazete
parçalayan bir bıçaktır. Fakirlik,
arabanın camından dışarıya
atılmış muz kabuğudur. Fakirlik
yemeksiz geçirilen bir gece
değildir, fakirlik düşünmeden geçirilen bir gecedir.
Ali Şeriati
- yoksulluk kaç gün sürer baba?
+ 40 gün oğul.
- 40 gün sonra zengin olur muyuz baba?
+ yok oğul, alışırız.
ekmeğin arasına salça sürememektir.
hiçliktir. monotonluktur. görevinizi daimi olarak yapmak mecburiyetiniz vardır. arasıra kaçamak olayı yok yani.
görsel
görsel
görsel
şahsi düşünceme göre bir seçimdir. devletin, devletlerinden fakirliği yok etme gibi bir politikası olması anlamsız ve yersizdir.
sol frame'de gördüğümde "ulan bana inat mı açılıyor böyle başlıklar" diye düşündüren başlıktır.
insanların yüzüne çok vurulmaması gereken şeydir.
kötü birşeydir ama insan hayatının bir bölümünde bunu yaşamalıdır diye düşünülmektedir bazı şeylerin kıymetini daha iyi anlamak için.