bugün

ingilizcesi (#homeless) dir...
her kar felaketinde zabıtalarca kovalanarak bilumum spor salonuna götürülen kalabalık güruh.
yorganı gazete sayfaları olan. evsiz bırakılan yada sokakta yaşamaya zorlanan, serseri tayfası olarak algılanıp devletçe gözetim altında tutulan.
http://okuzcuk.azbuz.com/...5000000000768314#comments
her bölge de her sokakta görülebilen , evi barkı olmayan kimsesiz insanlar. şuana kadar muhattap olduğum evsiz kişilerin türkçesi ve konuşma tarzları çok düzgündü. zaten nereden baksan hepsinin zengin bir geçmişi var. ben ise ayırım yapmaksızın , özellikle bu soğuk ve yağışlı havalarda hepsi için dua ediyorum en azından rahatlıyorum böylelikle. benim semtimde bulunanlar için yapabileceklerim sınırlı ama genel olarak türkiye geneli olarak binlerce evsiz var , kar yağdığı zaman spor salonu açıp bir iki gün bakmakla kalmaz . her konuda özeniyor ve ab şartlarına uygun yaşamaya çalışıyorsak diğer ülkelerde evsizler nasıl bakılıyorsa türkiye de despor salonu haricinde çok çok daha verimli işlerin yapılması şart. ben görüyorum , sen görüyorsun üzülmekle kalıyoruz. bir iki tinerci görüyor yakıyor diri diri o adamı uyurken. onlar için hala bir proje yok. dışarısı evsiz kaynıyor. onlar da insan değil mi?
şu an içinde bulunduğum gruptur.

avantajları;
-istediğiniz zaman, istediğiniz eve gidersiniz. abi, kardeş, arkadaş, arkadaş, arkadaş... bu, istanbul koşullarında iyi bişeydir. akşam nereye yakınsanız, oraya .... naş!!!
-evde bitmiş yiyecek, içecek için endişelenmezsiniz. elektrik, su, doğalgaz faturaları hiç umurunuz değildir.
-yeri gelince ofiste yatarsınız, kimseye hesap vermezsiniz.
-tüm gün ve geceniz size aittir. gezip toza bilirisiniz. ( bu benim için geçerli değil, köle izavra gibi * çalışıyorum)
-her gün konuşacak yeni şeyleriniz olur.
vs...

dez avantajları;
gittiğiniz evin atmosferine göre yaşarsınız; kendi sıkıntı ve mutluluklarınız kısmen geri plana atılır, yemek ne bulursanız yersiniz, nerede olursa uyursunuz, yıkanmak için her fırsatı kollarsınız. imkanınız varken aç olmasanız bile yersiniz, çoraplarınızı elinizle yıkarsınız...vs vs

nihayetinde, eviniz yoktur yahu!!!... daha ne diyim. bakmayın avantajları diye bişey yazdığıma. 'evsiz' sinizdir. bu kelime kökü itibariyle zaten olumsuz bişeydir.
gider ayak bir şarkı armadağan ediyorum...
bu da gelirrrrr...
bu da geçerrrrrr...
alışmalısın dayanmalısınnnn..
(bkz: #2876457)
bir ibrahim altay romanı elime ilk alışımda bitirdim. zaten 100 sayfa bişey hakkında enty girmeye değer ney buldun niye bu entryi giriyosun soruna cevaben ben kitapta hiçbirşey bulmadım bana zaman kaybı geldi. içimde rahat etmiyor bir yandan belkide yanılıyorumdur *
"evsizlerin ölümüne kimse pek aldırmaz." *
bir ailesiz, yurtsuz, aidiyetsiz olmanın doğal getirisi...
iş yerinin penceresinden, efil efil esen, ağaçların altındaki banklarda uyurken görüldüğünde sinir eden insan.
Abd'deki evsizler genelde bir evcil hayvan, en çok da köpeklerle bir bağ kurmayı tercih eder. içindeki sevgiyi onu karşılıksız seven bir canlıya vermeyi tercih eder. Hatta bu bir nevi abd'li evsizlerin habersiz anlaşmalarından biri, evsizsen köpeğin vardır.
daha farklı boyuttan bakarsak hollywood filmlerinin benimsettiği bir görüşte olabilir. köpek filmlerde her daim en sevilen karakter ve izleyicinin görmekten sıkılmayacağı bir oyuncudur.
zaten evsiz barksız kahraman red kit'in de rintintin ve düldül'den başka kimi vardı ki?

biz de evsizin tek dostu battaniye oluyor. kültür farkı burada da mı karşımıza çıkıyor yoksa mnskm!
özellikle avrupa'da çok olan dilencilerden köpekleri, insanlıkları ve şaşırtıcı kültür düzeyleriyle ayrışan yaşayacak bir çatısı olmayan insanlar.

http://www.bbc.co.uk/turk.../141212_macaristan_yoksul

--spoiler--

Ama diğer yandan da Budapeşte'de ve hatta Avrupa'nın pek çok başkentinde, evsizlerin, birer vebalı gibi şehir merkezlerinden sürüldüğü bir ortamda bizlere çok temel bir gerçeği anlattığı için sanırım çok önemli bir ders.
Sokağa düşmenin, kişinin gururunu ve insan olma onurunu terk etmesi için yeterli olmadığını gösteren bir öykü.
Her şeye rağmen bir bayrak gibi taşınan bu onurun çevredeki insanların değer yargılarını değiştirebileceğinin de bir kanıtı.

--spoiler--
evi, barkı olmayan kişi.

ödediğin morgıçda, giydiğin dizel kotta, 3 liraya dandik bir kıraathanede satılsa yüzüne bakmayacağın starbaks amerikanosunda görebilirsin evsizleri.

ev sahibi olmak, ilkel bir dürtüdür. mağaram olsun, karda kışta kalmayayım diyen, ateşi bulunca şaşıran, korkan, sevinen ilkel atalarımızdan aktardığımız, ayıkmayalım diye pompalan bir dürtüdür.

bakıyorum karı koca devlet memuru, morgıç alıyorlar. maaşın biri krediye gidiyor.

insan, bizim gibi ülkelerde 20 sene yaşar hanımlar, beyler. 20 sene. 25 yaşından 45 yaşına kadar.

25inden sonra başlarsın para kazanmaya.

45ten sonra yaptığın pompa eskisine benzemez. 45inden sonra yaşadığın aşk, eskisi gibi heyecanlandırmaz seni. yediğin etin tadı aynı olmaz. hatta et yiyemezsin. kolesterol, şeker, tansiyon..

bu 20 senenin 10 senesi ciddi bir borç altına giriyorsun. sen bunu yaparken, adamlar yatlarda seks partileri yapıyorlar. 2+1 eve 800 bin tl ödüyorduk bir ara. arkadaşlar affınıza sığınıyorum da bu nasıl bir manyaklık lan?

güzel giyin. temiz giyin ama dizel kot nedir babako? hatunu kendi mi tavlıyor? pantolona tav oluyorsa kadın, o ne kadar kadındır?

yediğin, içtiğin, giydiğin şeyler seni tanımlamıyor. ve eğer dindar biriysen bak sana söyleyeyim o evsizlerde senin bu madde düşkünlüğünün, içi boş takıntılarının, dizginlenemez aç gözlülüğünün hakkı var.

bugünden itibaren vazgeç. kölesi olduğun şeyleri bırak. bak nasıl hafifleyeceksin.
görsel
Görünce üzüldüğüm insanlar. En temel ihtiyaçlarıni giderecek imkana sahip değiller. Belediyeler en azından her yere evsizler için duş ve çorba hizmeti başlatabilir. Her türlü israfa imkan var iyilik için imkan yok malesef.
"tok tut" uygulaması bu eksikliği gidermeye çalışıyor.