bugün

alman yazar Goethe'nin werther adlı zilzurna aşığı anlattığı, allahım ölsün de bitsin bu acı artık şeklinde okunan yapıtı.
turkce'ye genc werther'in acilari seklinde cevrilmis goethe eseri. kendisini rahatlatmak icin yarattigi werther'i intihar ettirmis, ama okuyanlar gercek sanip onlar da salmislar zamaninda. edebiyatin kitleler uzerinde kurabalicegi hakimiyetin bariz bir ornegi.
tevatüre göre döneminde gençleri intihara sürüklemiş bu kitap. çeviriden mi doku uyuşmazlığından mı bilinmez, zatım, bu sentimental eseri esefle karşılamıştır.
zamanında kitabı okuyup da intihar eden tipler kitabın sonuna resmen spoiler vermiştir. ulan adamlar intihar ediyor, biliyorsun ki werther de salıp gidecek, okusan nolur okumasan nolur. ağız tadıyla okuyamadım kitabı. sonunu biliyorum olum daha ne olsun.
başlayıp da bitirilemeyecek kitaplardan biri*
thomas mann'ı özel bir roman yazdıracak kadar etkilemiş bir eserdir. ayrıca werther'in kişiliği ve tutkulu yaradılışını goethe'den aldığı belli bir gerçek gibi gözümüze girer.
"bu gözleri açık gördükçe benimkiler de kapanmaz" gibi baba bir söz eden baba yazar goethe nin kitabı.
imkansız bir aşkı anlatan goethe kitabıdır. kesinlikle okunulması gereken kitaplardandır. fakat bu kitabı çok ciddiye alırsanız ömrünüzün geri kalan bölümünde, hep o kitaptaki aşkı arayıp mutsuz olabilirsiniz. sonuçta bir hikayedir o ve bırakın öyle kalsın.
werther , intihar etmeden önce goethe nin " die leiden des jungen werthers " adlı eserini okusaydı, ne yapardı diye düşündüğüm eser.
okumaya başlanıp bitirilemeyen kitaplar statüsüne sokanlara sitem edercesine kısa olan kitap. vakti zamanında bırak avrupa kıtasını, asyayı bile sallamış, werther gibi giyinmenin modaların modası olduğu duygusal erkeklerin el kitabı. "yeri gelir çeker vurum kendimi!" diyecek kadar çok sevebilmenin yazılaşmış hali.

wertherin ölmesiyle goethe'nin yaşama devam etmesi ise alman efsanesi gibi geliyor bana. ah şööön vayter, şneller.ha bir de unutmadan (bkz: rammstein)
okunması gerçekten de pek bir insanı yaralayan, werther adı altında, goethe'nin üniversite yıllarından kalma bir aşkını anlattığı, her yönüyle, imkansız aşka hem kendi penceresinden hem de toplumsal taşlama yaparak bakabilen, alman edebiyatının karmaşık olduğu döneme denk gelen ''sturm und drang bewegung'' döneminde yazılmış, her edebiyatsever okuması gereken nadide goethe eseri... ilk olarak 1774 yılında yayımlanmıştır...
die leiden des jungen werthers ismini secerken yazarin kendi isminden esinlendigi de iddia edilir ce$itli kaynaklarda..
(bkz: johann wolfgang)
(bkz: bas harfler)
(bkz: anladin sen anladin)
sabahattin ali'nin "kürk mantolu madonnasi"ni bu kitaba bir cevap, bir katki olarak bilmisimdir hep. bu iki kitabi bir serilermiscesine okumali.
ayrica goethe'nin bu kitabi yazdigi sehir olan wetzlar(almanyanin hessen eyaletinde)'da bugün halen lotte'nin evini, werther'in gezindigi ve kitapta mükemmel bicimde anlatilan yerleri görebilirsiniz.
(bkz: ah Lotte)
içinde, biz insanlar için;
"Zindanların duvarlarına hoş resimler, iç ferahlatıcı manzaralar çizen tutuklulara benziyoruz." gibi kitabı bırakıp 10 dakika düşünmeye sevkeden cümleler bulunan başarılı eser.
aslında akışkan ve çok da keyifli bir kitap olmamasına rağmen cımbızla çekilen cümleler ders niteliğinde.

--spoiler--
ilham ırmakları neden böyle ender coşup taşıyor? Onun dalgalarının ve gelip sizin mıymıntı ruhlarınızı sarsması niye böyle ender oluyor? Sevgili dostlarım, bunun nedeni şu: O ırmak boyunun iki yanında oturan ağırbaşlı, düşünceli kimseler, fidanlıklarını, kulübelerini, seralarını, bağlarını, bahçelerini sel basmasın diye setler yaparlar, çukurlar, kanallar açarlar ve korktukları tehlikenin önünü böyle yaparak kapatmış olurlar. Evet, işte bu yüzden dahiyane yapıtlar azdır !
--spoiler--
15 eylül tarihli mektuptan;
ağaçlar yere devrilmiş yatıyorlar... keşke bir prens olsaydım! papazı da, karısını da, muhtarı da, köy meclisini de cezalandırırdım. fakat prens olsaydım, ülkemdeki ağaçlar umurumda olur muydu acaba?
kitabı okurken siz de werther gibi lotte'ye aşık olursunuz zamanla bu aşkınız nefrete dönüşür, psikjolojiniz bozulur. kitabın sonuna doğru kitaptaki lotte'ye - veya varsa kendi lottenize- küfrediyor olmanız muhtemeldir.
buyuk alman yazari goethe'nin buyuk eseri. hukukcu olarak calisirken, arkadasi kestner'in nisanlisi charlotte buff isimli genc bir kiza umutsuzca asik olan goethe bu iliskiyi kendi adini koymadan bu kitapta romanlastirdi. konunun kahramani olan genc werther'in olumuyle sonuclanan bu eser butun avrupa'da oyle bir un salmistir ki kitabin etkisinde kalan pek cok genc ayni ask dramina ozenerek intihar etmislerdir. bu aksam olurum beni kimse tutamaz hesabi yani.
ilham veren klasik.
(bkz: genc w nin yeni acilari)
(bkz: die neuen leiden des jungen w)
Büyük romantik yazar Goethe'nin romanıdır. Goethe kendi yaşadığı bir aşkı anlatır. Romanda duyguları doğrultusunda hareket etmekten başka çaresi olmayan insan romanın merkezindedir. Bu insanın önemi insana özgü özelliği - tutkulu aşkı - kendisine yol gösterici olarak seçmesindedir. Romanda Lotte'ye duyulan aşk edebiyatın zirvesindedir.
1770'lerde yazılmaya başlanan romantik roman oldukça geniş bir kitleyi etkiledi. Birçok kişinin intihar etmesine neden oldu. Bugün romanın en anlamsız bulunan kısmı aşırı duygusallığıdır. Son derece kasvetli bir havada ilerleyen romanın sıkıcı olduğu tezi öne sürülmektedir. Bunlar çok temelli eleştiriler değil. Her eser dönemi dikkate alınarak değerlendirilmeli. Ayrıca Goethe'nin aklı ön plana alan bir yazar olduğu gerçeği de gözden kaçırılmamalı.

Birkaç alıntı:

" Aklımızı, mantığımızı serbestçe kullanmaktan bizi alıkoyacak her şeyden kaçınmalıyız; çünkü ruh özgürlüğüne ancak böyle ulaşabiliriz."

"Kimi vakit isyan ediyorum... Lotte'yi öylesine içten sevdiğim, başka kimseyi gözüm görmediği, hiçbir kadına bakamadığım, hoşlanmadığım halde, onun başka bir kimseyi sevebilmesine isyan ediyorum. Nasıl sevebiliyor, sevme hakkını nasıl da kendinde görüyor, bunu anlayamıyorum."
içinde şöyle bir cümle geçiyor imiş : "ne de duygusal oluyor bu insan bozuntuları".
seni kurtaramazlarmış...zavallı çaresiz adam!..anlaşılıyor ki, biz kurtulamayacağız...
alman konulu filmlerin de çok duyardım ben bu lafları, şimdi kitap olmuş.