bugün

özgürlüğünü, ailesini, hayatının bir daha geri gelmeyecek yıllarını laz bir armatörün gemisinde for a few dollars more maksadıyla harcayan; genç yaşta zengin olma hayalleri kuran insanların vasfıdır.

herkes iyi para, sosyal statüden bahsediyor ama ilk fırtınadan sonra ne yaşadığınızı/yaşayacaklarından haberleri yok.

ayrılık yine bir nebze telafi ediliyor vsat sistemlerle. gemiden ayrıldığınızda karadaki hayatın ne kadar hızlı ve boş geçtiğini görüp yine mutsuz hissediyorsun. etrafın ne kadar kalabalık olduğunu düşüneceksin. tuzladan, ambarlıdan, zeytinburnundan en yakın durağa kadar yürürken istanbulun o klasık trafik halinden abd'den aldığın iphone ile fotoğraf çekip insta story'e atıyorsun . Ve üstünde eğik buruk bi yazı (bkz: hiç özlememişim).

en son gördüğün komşu çocuğunun şimdi senin boyunda olduğunu gördün, sen daha k*ç* boklu veletken elinde büyüdüğün sebahattin amcanın vefat etmiş olduğunu aylar sonra öğrenip "vay bee" çekiyorsun. evinin kedisi sütlaç'ın kalp krizi geçirip öldüğünü söylüyorlar keşke daha da sarılıp bi veda edebilseydim diyorsun... yüzüğü atıp yeni bir hayata başlayan eski nişanlının nikah şekerini görüyordün ama gözün bi kağıttaki yazıya takıldı; evleniyoruz..

karadasın artık, mutlu olmaya zorluyor kendini yine, askerliği verdin zaten, meslekte elinde... Ama film,dizilerdeki gibi ilk seferde kızı alamıyorsun, alsan da gözü korkuyor atıyor yüzüğü. aklına personel müdürünü aramak geldi.

"abi 6 hafta sonra döneyim gemiye. benim işim kalmamış karada".

6 haftanın ilk 3 haftası su gibi geçiyor. 2 hafta devlet işleri ve aile ile ilişkilere gidiyor. son hafta bavul toplama, arkadaş ziyareti derken yine lumbar ağzında 2. ye veriyorsun katılış ordinonu, gösteriyorsun cüzdanı. hadiii, yine aynı b*k. yine sinirli insanların yüzüne bakıyorsun.

kaptan köprüüstüne çıkıyor, neticede ilk günün, güvenemedi. ufak bi muhabbet, bi darbe de oradan, bırakıyor yorgun bir gözcüyle gecenin lanet kasvetinde. ingilizce muhabere* bilmeyen kaptanlarla orta yolu bulmaya çalışıyorsun...

neyse işte s*ktir edin, olmayın denizci.
dunyanin en zor meslegidir bana kalirsa. dusunsene, bismillah vira, 30 gun seyirdesin. gunde 8 saat calisiyorsun, 3-4 saatte ekstralara gitse 12 saat bomboşsun.. 7-8 gunde bir bi gemi goruyorsun onla da aranda 4-5 mil var, fenerlerini zor goruyorsun falan... kic tarafta olta atiyorsun, ilk baslarda torik, orkinos falan birseyler gelir sevinirsin ama sonra siradanlasiyor amk. stajimi verdigim su zamanlarda acaba siktir edip biraksam mi diye dusunuyorum.. sevdigim kadina bu kadar zulum olacagini bile bile nasil sevdigimi soyleyebilirim, nasil evlenirim !? grandada ais, arpa, vhf varken acaba kac yasindan sonra cocugum olmaz diye dusunmeden edemiyorum.. acaba kac yasindan sonra hayata gec kalmis olacam? tonarla para ugruna mi geldim bu dunyaya yoksa daha basit bi hayat mi yasamaliyim? bilemiyorum iste. yasiyorum su aralar sadece...
hoş gelmiş inşallah kızdır.
Bir zamanlar Dünyanın en zor mesleklerinden birinin, gemi adamlığı olduğunu okumuştum. Düşününce anladım.

Sonraları denizcilerle tanıştıkça, saptamanın ne kadar doğru olduğunu anlamıştım.

Kolay gelsin onlara, diyorum da... Biliyorum çok zor.
denizciler biraz çapkın olurlar ama ben onlardan
değilim. hayatımın kadınını arıyorum.

kumandan Hüsamettin - süt kardeşler.

akla bir film repliğini getirmiştir.
Çoğu kimsenin arayıp bulamayacağı manzaralara karşı rakısını yudumlayan ve ondan sonra da hesabındaki paralarla alamayacağı bir kaşarlı tosta sevinip küçük şeylerle mutlu olmayı alışkanlık edinmiş kişilerdir denizci.
sizin için sergüzeşt, eşi evlatları için sene de bir görünen güzel bir hayal, işin maddiyat boyutuyla ilgilenenler içinse kocaman bir dolar işareti...
ooo paranın altında kalıyor herifler yaaa...
danası anasını götürüyor güzel kardeşim. üç kuruş menfaati var evet. ama hayatından o kadar şey götürüyor ki o dolara endeksli kafan zor alır.
eşi hamileyken evinden ayrılıp evladını 3 yaşında gören ustam vardı benim. şimdi ki gibi imkan teknoloji çok iyi değildi.
bir telefon etmek için bile günlerce gözümüz receiver da sinyal beklerdik...
ben de mi böyle olacağım diye düşünürdüm hep. oğlum doğduktan 1 ay sonra kavga dövüş inebildim gemiden fransa da
şimdi 6 aylık ve ben yine kokusuna bile doyamadan yad ellerdeyim.
neyse anlatılmaz bir hadisedir.

etrafında dört duvar vardır denizcinin.
tepesinde de bir çatı...
altı mavi üstü mavi...
umudun rengidir mavi. o yüzden çatı da mavidir.
mesleğin olmazsa olmazı olan sıkıntı, zorluk, özlem, stres ise dört duvarıdır.
umudunuz kaybolur yani çatımız uçarsa birgün bilin ki o dört duvar üstümüze yıkılır. bu dört yükün altında eziliriz.
bizleri bu kadar sabırlı kılan allah'a hamdolsun.

gemiadamı da derler.
ne kadar sert ve bir o kadar gurur verici...
*Doğumlara ve ölümlere geç kalan,
*"Her limanda bir sevgili." geyiğinden nefret eden,
*Özlem duyan ve duyulan,
*Denizin karadan seyredildiği gibi romantik olmadığının farkında olan insan.
Daha gitmesine aylar varken, yanindayken bile özlersin.. dokunmaya bakmaya kıyamazsın..yanindayken zaman dursun diye dualar edersin.askini denizle paylasmaya razi olursun.o gemi sevdigin adami azad edene kadar beklersin. Aşkı,sabrı,
Sevmeyi sevilmeyi ögrenirsin böyle bir adamla.
öyle büyür ki askın ne denize sıgar ne gökyüzüne..
Herkese nasip olmaz öyle asklar. Yanindakini herkes sever ama beklemekte yaninda yokken de sevebilmektir asil marifet !
Herkes bekleyemez bir denizciyi .
Valizine dört mevsimi sığdıran onunla denizleri gezen ve eve gelince o valizi bir köşede hazır bulunduran insan.
meslekten öte yaşam tarzıdır, aylarca evden uzak olup denizi tek sırdaş olarak bellemektir. gemi güvertesinden başka gezicek yeriniz yoktur, oturup bir sigara yakarsınız ve hayaller kurup dahada efkarlanırsınız.
part-time sevgili arayan kızların gozde meslegi.
playboydur.
deniz yaşamını, basit yaşama tercih eden, gözleri ateş, yüreği hüzünlü kimselerdir.
denizdeyken sallanarak, tasalanarak, bir gözü sürekli açık olarak uyuyan insandır.
karadayken denizi, denizdeyken karadan daha fazla özleyen karaya çıktıgında 1 ay kendine gelemeyen tam kendine geldiginde tekrar denize dönen testestoron seviyesi oldukça yüksek çetin,mücadeleci bireyler.
özlemlerin, zorlukların, maceraların insanıdır. bazı şeylerden kazanırken, birçok şeyden de kaybeden insandır. kara şartlarına göre çok güzel maaş aldıkları açık bir gerçektir, fakat hemen hemen hepsi "değer mi ulan?" sorusunu sormaktadır kendisine denizdeyken. peki ne için değer mi? bütün sevdiklerini arkanda bırakmaya, ömrünün belki de en güzel yıllarını yaşayacakken bunu denizde harcamaya, her gece yatağa uzandığında "kötü birşeyler oldu karada galiba" hissine kapılmaya değer mi? eksileri ve artılarının çok olduğu bir mesleği yapmaktadılar. tartıya koyduklarında ağır basan taraf her zaman degismektedir. deniz suyu kaçmıştır bir kere g.tlerine. ben "denizciyim" demiştir bu insanlar ve olay artık kopmuştur. topraktan gelip toprağa gidecek bir canlı olduğu halde suda yaşamayı inatla sürdüreceklerdir. evliliklerine, dostluklarına, arkadaşlıklarına her dönüşlerinde aynı insanlarla yeniden başlayan insanlardır. ortada uzun süre yok olmasının vermiş olduğu bir özlem, ondan habersiz değişen birçok şey bekler onları her dönüşlerinde. acılar, mutluluklar, doğumlar, ölümler...değişmeyen tek şey kendi hissettikleridir.

yazacak anlatacak çok şeyleri vardır, fakat onların bir çoğunu anlamak için denizci olmak lazımdır!!!
gözünüzü denizlerde bırakır denizciler. her limanda sevgili bırakan cinsler kuruyuk gemılerınde calışırlar. gemıden ıner ınmez barlar caddesınde alırlar sogugu.
vakti zamanında tattık efendim. Hani şu kıçına deniz suyu değen bırakamaz lafı vardır ya, 6 senedir karadayım memuriyet vesilesiyle, ama aklım fikrim hep o ucunu bucağını göremeyip radarla gözle dürbünle "hiçmi insan yok bu koca okyanusta aq" dediğim günleri özlediğimi hatırladım. Ahhh ahhhh, ne olurdu o salakçasına laf olsun dye girdiğim kpss den puan alamasaydım bea....
seviyorum denizi vesselam.
denizci 4 mevsimi bie bavula sığdıran insandır. geleceği için bugünü yaşayamayan insandır.
dünyayı gezerler fakat . genede tam bir mutlu olamazlar .çünkü ,her zamn yalnızdır, samini bir dostu sevgili olmadan gezmek. ne kadar gezmektir.
denize karadan bakmak ile
>denize denizden bakmanın farkı nedir
>bilirmisin
>deniz:
>
>elveda demenin buyrukluğunu
>mavinin tonlarıyla avutmaktır
>sevdiklerinden
>her saniye uzaklaşıp
>yine her saniye
>onları göreceğin güne yaklaşmaktır
>özlemin adını
>sözlükten daha iyi
>telafüz etmektir
>
>sensizliğe
>şiirler yazmaktır
>dört mevsimi
>bir bavula sığdırmaktır
>hayal bile edemeyeceğin
>uzakların
>okadarda uzak olmadığını
>bilmektir
>mavi ile yeşilin
>sarhoş olduğu yeri
>360 kertede görmektir
>kimsenin bilmediği
>bir dili konuşmaktır
>yakamozun her
>rengini görmektir
>yokluğunda
>sevgi gibi acıtmasıdır
>
>deniz:
>en kara bulutları
>en sert rüzgarları
>en büyük dalgaları
>insanlarla uğraşmaya
>tercih etmektir
>sancak ve iskeleyi
>adını bilmediğin bir yıldızdan almaktır
>
>gerçek kuzeyi bilmektir
>
>ülkeni
>dünyanın her yerinde
>temsil etmenin gururudur
>kendi yazdığın efsanelerin
>baş rolünü oynamaktır
>her limanda bir sevgili değiminden
>nefret etmektir
>deniz:
>insanın düşünce balonlarıyla
>dolaştığı yerlerdir
>deniz tutmasını
>alkol sarhoşluğuna
>benzetmektir
>
>yokluğun aslında
>nasıl bir erdem olduğunu
>keşfetmektir
>
>fırtınanın hayallerini
>yenemeyeceğine
>inanmaktır
>ufka bakıp
>dünyayı küçümsemektir
>deniz:
>hep geleceği düşünüp
>bu günü harcamaktır
>
>keşke belki kelimesini
>aklından çıkarmaktır
>uykulardan kanter içinde uyanıp
>dua etmektir
>sabretmenin erdemidir
>
>deniz:
>tanrıyla buluşmaktır
>
>insanın
>inandığı herşeyin
>aslında bir yalan olduğuna
>inanmaktır
>
>ölmekten korkmamaktır
>duvarın bir kenarına çöküp
>ağlanacak haline ağlamaktır
>hayatinda birkere bile olsa
>gidip bir daha dönmemeyi̇
>düşünmektir
>
>deniz:
>doğumlara ve ölümlere geç kalmaktır
>insanın yanlız doğduğunu
>ve yine yanlız öleceğini
>hatırlamaktır
>bir son varsa
>sonuna kadar gidilecek
>yerdir
>
>deniz inanmaktır
>yaşamaktır
>
>sevmektir ölesiye sevmektir şimdi söyle
>sen karadaki sen denizi sevdiğinimi zannediyorsun...

Erhan Kaptan.
ruhunu dalgalara satmış adamlardır. özlediğide çok olur özlendiğide...
denizde yaşayan çapkın yaratıklardır. kitaplarda, filmlerde gördüğümüz üzeri acayip piç olurlar. yanlış anlamayın hemen; hatunların efendi erkek yerine piç tercihi meselesi. yani çok kız kaldırırlar demeye getiriyorum. ayrıca genelde rahat insanlar olurlar her şeyi kafalarına takmazlar... en azından öyle düşünüyorum.
Aselsan'ın, tasarı aşamasında olan insansız deniz aracı.
Jean Genet'in ayrıntı yayınları tarafından basılan romanı.Yazardan beklendiği üzre eşcinsellik,suç,şiddet,aşk,nefret gibi konuları en sivri biçimde ele alır ve sınırlarla oynar.Psikolojik açıdan okumakta zorlanılabilir.Bu romanın bir filmide çekilmiştir.