bugün

NASIL oldu bilemiyorum.
Zaten neyin nasıl olduğunu bildiğim zaman mutlu olamadım.
Falih Bey:
- Haklı çıkmaktan usandım, derdi.
Ne dediğini sezerdim.
Şimdi anlıyorum.
***
Nasıl oldu bilemiyorum.
1950'ye döndüm.
Ben eskiye dönecek adam değilim ama, birden canım o yılları özledi.
Acılı, öfkeli, dostlu, umutlu ve köküne kadar umutsuz bir yaşam parçası.
Şiirler yazardık.
Nasıl oldu bilemiyorum.
Şimdiye dek hiç olmamıştı.
O yıllarda yazdığım bir kötü şiir takıldı dudaklarıma.
Bu dudak takıntısını özür dileyerek sizinle paylaşmak istiyorum.
***
Ortasında kalmış denizlerin.
Ne elinde bir tahta parçası,
Ne sırtında cankurtaran
Rotası değişiyor dört direkli
Gemilerin
Korkularından.
Dalgalar kulaçlamakla bitmese de,
Onun son nefesini çok bekleyeceksin okyanus.
***
Bu kötü şiirden kurtulamayınca, gerçekten denizlere doğru gitmek istedim.
Türkiye bir yarımadadır. Denizler de bizimdir.
Tekne gerçekten çok küçüktü.
Denizler büyümeye başladı.
Dalgalar hırçınlaşıyordu.
Denizden anlayan genç bir arkadaş dümendeydi.
Gideceğim yeri de denizden tam kestiremiyordum.
Kıyılara yüz metre kala benzin bitti.
Yedek benzin vardı.
Huni yoktu.
Dört metrelik kıçtan takma motorlu teknelerde, benzin bitince huni yoksa, yedek benzini kullanmak için belaya kalırsın...
Rüzgâr...
Sallanan ceviz kabuğu...
Bir azıp, bir yumuşayan çırpıntı ve sakıncalı dalgalar.
Huni olmadığı için, her tarafa dökülen ve benzin tankına çok az dökülen yedek benzin...
Hiçbir şey umurumun teki değildi.
Denizlerden korkacak halim yoktu.
Aslında gidecek pek bir yeri olmayan, öfkeli, bıkkın, tatsız-tuzsuz bir adamın, gidecek yer aramadan, gitmesi gibi gitmek istiyordum denizlerde.
Çocukluğumda da Pendik banliyösünün lokomotifi önünden, kıl payıyla geçmek oyunlarım vardı.
***
Ortasında kalmış denizlerin.
Gibi mi?
Öyle değilse bile hep öyle, her zaman öyle.
Tanımadığım bir evin rıhtımına çıkmak zorunda kaldım.
Özür diledim.
Sonra, eski dostlarımla buluştum.
Eski, çok eski.
Onlar bana eski tangolar çaldılar.
Ben onlara başka şiirler okudum. Kendi kötü şiirimi okumadım.
Denizler...
Güzel bir adresti denizler.
Nasıl oldu bilemiyorum.
Ortasında kalmış denizlerin.
Dalgalar kulaçlamakla bitmese de.
Onun son nefesini çok bekleyeceksin okyanus...
***
O tarihlerde takvim çok taze bir takvimdi...
Çok akıllı değildik.
Hiçbir zaman da galiba düşünmedik akıllanmayı.
Öyle işte...
Çok eski dostlarım, çok eski tangolar çaldı...

çetin altan