bugün
- kürt milliyetçiliğinin çok komik olması19
- tezgahtarlık yapan doktora mezunu28
- 25 yaşındaki kız 38 yaşındaki erkek ilişkisi10
- istanbul8
- anın görüntüsü14
- su faturasının elektrik faturasını sollaması11
- sözlükten hatun kaldırmak19
- uzay pornosunun adı ne olmalı15
- ali koç da bizim aziz yıldırım da bizim22
- gavsın 4 büyük meleğin özelliklerini taşıması13
- herkesle iyi geçinmek14
- irem derici'nin erkek sevdası17
- akraba evliliği bir özgürlüktür19
- savaştaki ülkelerden daha fazla enflasyon olması16
- kur koruma ne demek11
- rte türkiyenin geleceğinin garantisidir15
- bizi tanrı değil bilim kurtaracak16
- cinlerin musallat olma sebepleri20
- hiç yaşamadığın şeyi hatırlamak11
- ali koç12
- kadının kocasına ismi ile seslenmesi mekruhtur18
- icardi190515
- ellerim bos gonlum hos9
- gideon reid morgan jj29
- jose mourinho18
- küresel ıkınmanın yahudi olması gerçeği14
- islam10
- meral akşener14
- bir insanın sizi sevmediğini nasıl anlarsınız12
- ctrlx ile adana sokaklarında gece vakti gezmek9
- üstteki yazar hakkında fikrini söyle13
- allah'ın bizi yobazlarla imtihan ettiği gerçeği15
- arkadaşlar sizce bu bana yakışır mı8
- saraca silsüpüroğlu14
- tatvan belediyesinde rte'nin resminin indirilmesi26
- aktroll yazarları donuzlayıp umursamamak11
- amerikan film klişeleri9
- esma bint mervan15
- atatürk'ün yabancılarla evliliği desteklememesi11
- aziz yıldırım ve ali koç'un canlı yayına çıkması43
- dursun özbek'in aziz yıldırım'a verdiği ayar9
- erkek sünnetine 18 yaş sınırı getirilmesi16
- erkek erkeği siker mi15
- yazarların bira içme rekorları13
- bik bik'in gece kapısına gidip serenat yapmak14
- aziz yıldırım12
- bir hafızın ateiste karşı müthiş açıklamaları9
- 9 haziran 2024 fenerbahçe başkan seçimi11
- akp nin iktidardan düştüğü gün13
- ali koç ve aziz yıldırım başkanlık seçimi8
Uzundur gece,
uzundur, ölemeyen
adam için, uzun süre
yalpa vurur çıplak bakışları
sokak lambalarının altında,
içkili soluğuyla körleşen gözleri
ve tırnaklarının altındaki et kırıntılarının
kokuları, uyuşturmaz her zaman, Tanrım,
uzundur gece.
Beyazlaşmıyor saçlarım,
çünkü ben, makinelerin rahminden çıktım
sürünerek, çamkatranı pembe bir çizgi
çekmiş alnıma ve saç örgüsüne,
saçlarda karbeyazı boğulmuş. Ama ben,
büyük reis, yürüdüm onçarpıyüzbin
ruhluk kent boyunca ve ayaklarım,
onçarpıyüzbin soğumuş barış çubuğunun sarktığı,
deri kaplı gökyüzünün altında kırkayaklar gibi
kaynaşan ruhlara bastı. Çoğu kez
meleklerin huzurunu istedim kendime,
bir de dostlarımın çaresizlik çığlıklarıyla
dolmuş av bölgelerini.
Ayakları ve kanatları iki yana açılmış,
herkesin bildikleriyle havalandı gençliğim,
kirli su birikintilerinin ve yaseminlerin üzerinden
uçularak varıldı, kare köklerinin gizini saklayan gecelere,
şimdi ölümün söylencesi, sanki her saat penceremde,
kurt sütü verin bana ve gırtlağıma benden öncekilerin
kahkahalarını akıtın, eğer safaların üstünde
uyuya kalırsam, ve eğer görürsem utandırıcı bir düşte
düşünmeyi beceremediğimi, ancak yılan biçimi
saçakların püskülleriyle oynayabildiğimi.
Annelerimiz de düşlemişlerdi
erkeklerinin geleceğini,
pek etkileyiciydi gördükleri,
her biri devrimci ve yalnızlığına gömülmüş,
ama bahçede, duanın ardından,
yalazlanmış otların üstüne eğildiklerinde,
aşklarının geveze çocuğuyla eleleydiler.
Söyle, benim kederli babacığım, neden
susmuştunuz o zamanlar,
düşünmeyi sürdürecek yerde?
Gecelerden birinde yitip gittiğinde insan,
ateş etmeyen bir topun yanında
ve ateş fıskiyelerinin ortasında,
kahredesiye uzundur gece; sarılık olmuş
ayın atığının, safra rengi bir ışığın altında,
iktidar özlemiyle dolu bir düşün ardından
fırtına gibi geçip gitti (engelleyemediğim) kızak,
içinde kürklere bürünmüş tarihle birlikte.
Uyuduğumdan değil: Uyanıktım aslında,
buz iskeletlerinin arasında aradım yolumu,
eve döndüm, kollarıma sarmaşıklar doladım
ve bacaklarıma, güneşin kalıntılarının yardımıyla
yıkıntıları aklaştırdım.
Kutladım büyük bayramları,
ve ancak müjdelendikten sonra,
ekmeği ikiye ayırdım.
Büyük izler bırakan bir zamanda,
çabuk gitmelidir insan, bir ışıktan
ötekine ya da bir ülkeden bir başkasına,
gök kuşağının altında, pergelin ucu yürekte,
odak noktası alınan ise, gece.
Alabildiğine açık. Dağlardan
göller, göllerin içinde dağlar görünür,
ve bulutların arasında, çalar
birinin dünyasının çanları.
Kimin dünyası olduğunu öğrenmek ise
bana yasaklanmıştır.
Bir Cuma günü oldu
-oruçluydum yaşamım adına,
havadan sanki limon suyu damlamaktaydı
ve kılçıklar saplanmıştı damağıma-
o sırada bir yüzük çıkardım
açılan balığın içinden, doğumumda
gecenin nehrine atılmış ve batmıştı.
Onu geceye geri verdim.
Ah, keşke korkmasaydım ölümden!
Bulabilseydim sözcükleri,
(kaçırmasaydım),
dikenler olmasaydı yüreğimde,
(güneşi vurabilseydim),
olmasaydı ağzımda bu susamışlık,
(vahşi suları içmeseydim),
açmasaydım kirpiklerimi,
(sicimi görmeseydim).
Gökyüzü mü çekip götürdükleri?
Taşımasaydı eğer yeryüzü beni,
çoktan uzanmış yatıyor olurdum,
çoktan yatardım, gecenin
olmamı istediği yerde,
daha kabartmadan burun deliklerini,
ve ayağını kaldırmadan
yeni darbeler için,
hep peşinde yeni darbelerin.
`Hep gece.
Ve gün,hiç yok`.
Ingeborg Bachmann
uzundur, ölemeyen
adam için, uzun süre
yalpa vurur çıplak bakışları
sokak lambalarının altında,
içkili soluğuyla körleşen gözleri
ve tırnaklarının altındaki et kırıntılarının
kokuları, uyuşturmaz her zaman, Tanrım,
uzundur gece.
Beyazlaşmıyor saçlarım,
çünkü ben, makinelerin rahminden çıktım
sürünerek, çamkatranı pembe bir çizgi
çekmiş alnıma ve saç örgüsüne,
saçlarda karbeyazı boğulmuş. Ama ben,
büyük reis, yürüdüm onçarpıyüzbin
ruhluk kent boyunca ve ayaklarım,
onçarpıyüzbin soğumuş barış çubuğunun sarktığı,
deri kaplı gökyüzünün altında kırkayaklar gibi
kaynaşan ruhlara bastı. Çoğu kez
meleklerin huzurunu istedim kendime,
bir de dostlarımın çaresizlik çığlıklarıyla
dolmuş av bölgelerini.
Ayakları ve kanatları iki yana açılmış,
herkesin bildikleriyle havalandı gençliğim,
kirli su birikintilerinin ve yaseminlerin üzerinden
uçularak varıldı, kare köklerinin gizini saklayan gecelere,
şimdi ölümün söylencesi, sanki her saat penceremde,
kurt sütü verin bana ve gırtlağıma benden öncekilerin
kahkahalarını akıtın, eğer safaların üstünde
uyuya kalırsam, ve eğer görürsem utandırıcı bir düşte
düşünmeyi beceremediğimi, ancak yılan biçimi
saçakların püskülleriyle oynayabildiğimi.
Annelerimiz de düşlemişlerdi
erkeklerinin geleceğini,
pek etkileyiciydi gördükleri,
her biri devrimci ve yalnızlığına gömülmüş,
ama bahçede, duanın ardından,
yalazlanmış otların üstüne eğildiklerinde,
aşklarının geveze çocuğuyla eleleydiler.
Söyle, benim kederli babacığım, neden
susmuştunuz o zamanlar,
düşünmeyi sürdürecek yerde?
Gecelerden birinde yitip gittiğinde insan,
ateş etmeyen bir topun yanında
ve ateş fıskiyelerinin ortasında,
kahredesiye uzundur gece; sarılık olmuş
ayın atığının, safra rengi bir ışığın altında,
iktidar özlemiyle dolu bir düşün ardından
fırtına gibi geçip gitti (engelleyemediğim) kızak,
içinde kürklere bürünmüş tarihle birlikte.
Uyuduğumdan değil: Uyanıktım aslında,
buz iskeletlerinin arasında aradım yolumu,
eve döndüm, kollarıma sarmaşıklar doladım
ve bacaklarıma, güneşin kalıntılarının yardımıyla
yıkıntıları aklaştırdım.
Kutladım büyük bayramları,
ve ancak müjdelendikten sonra,
ekmeği ikiye ayırdım.
Büyük izler bırakan bir zamanda,
çabuk gitmelidir insan, bir ışıktan
ötekine ya da bir ülkeden bir başkasına,
gök kuşağının altında, pergelin ucu yürekte,
odak noktası alınan ise, gece.
Alabildiğine açık. Dağlardan
göller, göllerin içinde dağlar görünür,
ve bulutların arasında, çalar
birinin dünyasının çanları.
Kimin dünyası olduğunu öğrenmek ise
bana yasaklanmıştır.
Bir Cuma günü oldu
-oruçluydum yaşamım adına,
havadan sanki limon suyu damlamaktaydı
ve kılçıklar saplanmıştı damağıma-
o sırada bir yüzük çıkardım
açılan balığın içinden, doğumumda
gecenin nehrine atılmış ve batmıştı.
Onu geceye geri verdim.
Ah, keşke korkmasaydım ölümden!
Bulabilseydim sözcükleri,
(kaçırmasaydım),
dikenler olmasaydı yüreğimde,
(güneşi vurabilseydim),
olmasaydı ağzımda bu susamışlık,
(vahşi suları içmeseydim),
açmasaydım kirpiklerimi,
(sicimi görmeseydim).
Gökyüzü mü çekip götürdükleri?
Taşımasaydı eğer yeryüzü beni,
çoktan uzanmış yatıyor olurdum,
çoktan yatardım, gecenin
olmamı istediği yerde,
daha kabartmadan burun deliklerini,
ve ayağını kaldırmadan
yeni darbeler için,
hep peşinde yeni darbelerin.
`Hep gece.
Ve gün,hiç yok`.
Ingeborg Bachmann
ingilizce cv denen bokun açılımı.
meali: "bu fani hayatta neyin peşinden koştun?"
meali: "bu fani hayatta neyin peşinden koştun?"
türkçe anlamı öz geçmiş'tir.
Latince Özgeçmiş (CV); beceriler, deneyimler, eğitim durumu ve iş tecrübesi vb. ilgili konularda hazırlanan kişiye ait özettir. Özgeçmişte içerik net, açık ve kısa olmalıdır.
iş görüşmesine girmek için adaylar özgeçmiş yazarlar. Diğer adayların arasından sıyrılıp görüşmeye seçilebilmek içinse, iyi ve etkili yazılmış bir özgeçmiş gereklidir.Özgeçmiş adayın özelliklerini işverene sunuluşudur. Özgeçmiş işe uygunluğu, özellikleri ve başarıyı özetle anlatan bir araçtır. Özgeçmiş asla tek başına yollanmaz, yanına mutlaka ön mektup eklenir. Amaç, adayın kendisini işverene daha iyi tanıtmak.
iş görüşmesine girmek için adaylar özgeçmiş yazarlar. Diğer adayların arasından sıyrılıp görüşmeye seçilebilmek içinse, iyi ve etkili yazılmış bir özgeçmiş gereklidir.Özgeçmiş adayın özelliklerini işverene sunuluşudur. Özgeçmiş işe uygunluğu, özellikleri ve başarıyı özetle anlatan bir araçtır. Özgeçmiş asla tek başına yollanmaz, yanına mutlaka ön mektup eklenir. Amaç, adayın kendisini işverene daha iyi tanıtmak.
genelde başarı hikayeleriyle doludur. gerçeği yansıtmaz.
orijinal yazılışı curriculum vitædir. æ karakteri başlıkta görünmüyor maalesef.
tam türkçe karşılığı: yaşam yolu.
tam türkçe karşılığı: yaşam yolu.
iş başvurusu yaparken verdiğimiz 'cv' nin asıl adı.
alın bu bilgiyle ne yapıyorsanız yapın mq.
swh...
alın bu bilgiyle ne yapıyorsanız yapın mq.
swh...
bilgi için çok teşekkürler şüphesiz.. her gün sözlük sayesinde genel kültür seviyem yükselişe geçiyo sjsjs..
güncel Önemli Başlıklar