bugün

"Ne garip..
insanın hayatı soruyla başlayıp, soruyla bitiyor:
Adını ne koydunuz?
Merhumu nasıl bilirdiniz?"

Can Dündar
anti milliyetçi light solcu. tavizkar devlet tutumundan yana.
Cumhuriyet gazetesinin genel yayın yönetmeni olmuştur. Hayırlı uğurlu olsun, güzel hamle doğrusu. Cumhuriyet'e uzun zamandır aradığı taze kanı kazandırabilir. Tebrikler.
örgüt kurma suçundan yakında içeri alınması muhtemeldir.

sabah dururken hiç tasvip edilir mi bu hareket?

görsel
cumhuriyet gazetesi genel yayın yönetmenliğine getirilen üstad. sevgiyle okuyacağız kendisini doya doya.
subliminal akp mesajları vererek akp'nin iktidar olmasını sağlayan mossad ajanı.
can dündar'ın akp'ye subliminal destek verdiği bir programı.

https://www.youtube.com/watch?v=60bVEhojdKY
https://twitter.com/candu...status/569390819981045760

nasıl bir zihniyete sahip insanoğlu kendi şanlı askerini 2 kuruş etmez, işgalci paralı askerlere benzetebilir ki... yanlış topraklarda doğmuşsun can dündar. bu toprak üstünde yaşamayı hak etmiyorsun.
bir yazısı vardır ki...

--spoiler--
Asıl eksiklik, çareyi başkasında
aramaktı. Hayatın matematiği farklı; iki yarımı toplayınca bir etmiyor.
insan tek başına mutsuzsa başka biriyle de mutlu olamıyor. Önce yalnızdık.
9 ay boyunca karanlık bir yerde dışarı çıkmayı bekledik ve dünyaya ağlayarak
geldik. Pişman gibiydik. Ya da mecburen gelmiş gibi. Biraz büyüdükten sonra,
kendimizi bildiğimiz anda, içimizi kemiren, kalbimizi kurcalayan o tuhaf
duyguyu hissettik:

Bir yerde bir eksik var dedik. Korktuk. "Bunun sebebi ne?" diye sorduk
kendimize. Cevabı yapıştırdık: "Demek ki sahip olmadığımız bir şeyler var. O
yüzden eksiklik hissediyoruz". Peki, neye sahip olmamız gerekiyor? çocukken
"yaşımız küçük" diye düşündük. Her istediğimizi yapamıyoruz. Kurallar,
yasaklar var. Büyüyünce her şey yoluna girecek.
Büyüdükçe Bir şey degişmedi.
Yine huzursuzduk. içimizden bir ses aynı sözcükleri fısıldıyordu: "Bir eksik
var. Kafamız karıştı. Nasıl kurtulacağız bu igrenç duygudan? Nasıl geçecek
bu? Aklımıza yeni cevaplar geldi:

Okulu bitirince geçecek. işe girince geçecek. Para kazanınca geçecek. Tatile
gidince geçecek. Okulu bitirdik. Diploma aldık. işe girdik. Kartvizit aldık.
Çalıstık. Para kazandık. Taşındık. Araba aldık. Çalıştık. Eve yeni eşyalar
aldık. Tatile gittik. Dans ettik. Terfi ettik. Kartviziti değiştirdik. Daha
çok çalıştık. Daha çok para kazandık. Çalıştık. Çalıştık. Geçmedi. "Bir
yerde bir eksik var" hissi, hala orada duruyordu. Bu sefer de "Sevgilimiz
olunca geçecek" dedik. "Yalnızlığımız sona erince bu illetten kurtulacağız.
"

Beklemeye başladık. Derken, biri çıktı karşımıza. aşık olduk. Ve anında
başka biri olduk. Daha
güçlü, daha guzel, daha akıllı biri. Hesap
cüzdanları, kartvizitler, hatta ilaçlar bile böyle hissetmemizi
sağlamamıştı. Sevgilimizin gözlerinde, daha önce bize verilmemiş kadar büyük
sevgi ve hayranlık gördük. Sevgilimizin gözlerinde Tanrı' yı gördük. Işığı
gördük. "Tünelin ucundaki ışık bu olmalı" diye düşündük "kurtulduk".

Sonra bir gün, daha dün bize deli gibi aşık olan insan çekip gidiverdi. Ya
da artık eskisi gibi sevmediğini söyledi. Ya da başka birine aşık olduğunu
söyledi. Ya da daha kötüsü, başka birine aşık oldu ama söylemedi. Telefonu
açmamasından, elimizi tutmamasından, sevişmemesine bahane bulmak zorunda
kalmamak için biz uyuduktan sonra yatağa gelmesinden anladık, bir terslik
olduğunu. Belki de sevmekten vazgeçen veya terk eden sevgilimiz değildi,
bizdik. Fark etmez. Sonuçta aşk bitti. Şimdi her yer bomboş. Şimdi tekrar

yalnızız. Başladığımız yere döndük.

Yıllarca uğraştık, eksiğin ne olduğunu bulamadık. Halbuki her şeyi denedik,
her yere baktık. Öyle mi? Bakmadığımız bir yer kaldı. içimize bakmadık.
Eksik parçayI dışarda aradık ama içimizde saklı olabileceğini akıl etmedik.
Birilerini sevdik, birileri bizi sevsin diye uğraştık ama kendimizi
sevmedik. Şaşıracak bir şey yok, tabi ki sevmedik. Kendimizi sevsek bu kadar
koşturur muyduk? Canımız yanmasın diye duvarların ardına saklanır mıydık?
Kendimizi boş sanıp doldurmaya uğraşır mıydık? Terk edilmekten korkar
mıydık? Asıl eksiklik, eksik olduğumuzu düşünmekti. Asıl eksiklik, çareyi
başkasında aramaktı. Hayatın matematiği farklı; iki yarımı toplayınca bir
etmiyor. insan tek başına mutsuzsa başka biriyle de mutlu olamıyor. "Herkes
beni sevsin" diye uğraşınca kimse gerçekten sevmiyor, herkes sevgisine şart

koyuyor, sinir koyuyor. Oysa "kendime duyduğum sevgi bana yeter" diye
düşününce, kendimizi olduğumuz gibi kabullenince yarım tamamlanıyor. Her şey
bir oluyor. iste o zaman perde aralanıyor. Acı diniyor. iste o zaman başka
biri bir araya gelerek, hesabın kitabın, korkunun kaygının hüküm sürdüğü
sahte bir sevgi yerine, gerçek bir sevgi yaratılabiliyor.

CAN DÜNDAR
--spoiler--
Can Dündar (d. 16 Haziran 1961, Ankara) araştırmacı, gazeteci ve belgesel yapımcısı.

Lise öğrenimini Ankara Atatürk Lisesi'nde gerçekleştirdi. 1982 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Basın Yayın Yüksek Okulu'ndan mezun oldu. 1979'dan itibaren sırasıyla Yankı, Hürriyet, Nokta, Haftaya Bakış, Söz ve Tempo'da çalıştı. 1986'da ingiltere'de London School of Journalism'i bitirdi. Orta Doğu Teknik Üniversitesi iktisadi ve idari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi bölümünde siyaset bilimi dalında yüksek lisansını 1988'de, aynı bölümünde doktorasını 1996'da tamamladı. Televizyona 1988'de TRT'de Seynan Levent ile başladı. 1989'da 32. Gün'de çalışmaya başladı.

Köşe yazarlığı 1994'te Aktüel'de başladı. Aynı yıl günlük köşe yazıları yazmaya başladığı Yeni Yüzyıl gazetesinde beş yıl çalıştı. 1999 Ocak'ından 2001 Ocak sonuna kadar Sabah gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. 2001 Ocak ayından beri Milliyet gazetesinde, ADA başlıklı köşe yazısı yazdı. Ancak 1 Ağustos 2013 tarihinden itibaren Milliyet gazetesiyle yolları ayrıldı.[2] Milliyet'ten ayrıldıktan sonra BirGün'de Doğan Tılıç'ın köşesinde bir ay boyunca haftada üç gün yazdı. Dündar, 25 Ekim 2013 tarihinden beri Cumhuriyet gazetesinde yazıyor.
Paralelcilerin kuklasi olmuş adam.
paralelciler önüne ne koyuyorsa yayınlıyor.
ülkesine sıkıntı yaratmak için and içmiş gezici atatürkçü gazeteci.
gezi olaylarında canlı yayında söylediği "...Annelerin kucağından çocuklarını alıyorlar. Çocukların çığlıklarına tanık oluyorum. Bir katliam hazırlığı bu. gerekirse oraya gidip TOMA nın önüne yatacağım..." sözleri henüz unutulmuşken cumhuriyet gazetesinden trollemeye devam ediyor. yalnız bu sefer skene yakalanacak sanırım. trollspor.
zamanında atatürk e karga kovalattı diye linç eden kemalistler tarafından bugün götü yalanan adam.
itin köpeğin kuyruğuna basmış yine. ortadoğu'yu kana bulayan o mühimmatlar, o roketler hep götünüzde patlayacak. hepiniz bokunuzda boğulacaksınız merak etmeyin.
annesi için o kelimeyi kullanmak istemediğim insanlara dert olmuş gazetecidir.

cesareti saygı duyulası insandır.
29.05.2015 tarihli cumhuriyet gazetesi haberinde çıkarıp masaya vurmuştur.

işte o masa :

https://s.instela.com/s/c...e9c5fd5bc6c5453372c49e69d
Tecrübeli gazeteci. Ülkenin namuslu aydını. Dürüst, temiz, çalışkan insan. hep yazması gerekir.
Cinsiyetiyle ilgili şüphelerin olduğu, devletini yabancılara satma girişiminde bulunan ajandır.

Eşini bir kadınla aldatmamış vay be!

Kendisi ayrıca rum yahudi kırmasıymış. Tüm bu özellikleri bünyesinde bulunduran birinin mit tırlarını haber yapmasına, vatana ihanet etmesine elbette şaşırmadık.

kaynak:http://twitter.com/maske3g
kendisini başarılı sanıyor, bunun gibileri 4 gözle bekliyo ülkeye bişey olmasını. ülkenin bildiğin gizli durumlarını açığa çıkararak bilip bilmeden ışide bilmem ne götürüyolar falan, bu yakın da içeri girer, girmezse devlet enayilik yapar. pkk yı dolaylı yoldan korumayı nasıl da seviyolar.
kendisinden olmayana hep ajan der bunlar efendim, yazık!'
benim bildiğim casuslar elde ettikleri bilgileri gazete üzerinden halka servis etmez gizli saklı rakip devletlere satar. can dündar'ın yaptığı bırakın casusluğu tam bir gazetecilik örneğidir. illa casus arıyorsanız o görüntüleri can dündar'a temin eden adamı bulun. can dündar'a şu diktatörlük döneminde de böyle cesurca bir haber yaptığı için madalya takın. ya da durun en iyisi siz o madalyayı gotunuze sokun nasıl olsa 13 senede bundan zevk alır hale geldiniz.
üç vakte kadar devlet sırlarını ifşa etmekten gözaltına alınabilecek yazar abimizdir.
Şakirt kardeşleriyle siki iletişim halinde bu aralar.

Savaş sucu diyip bik bik otuyor, tatlı su humanistligi yapıyor ya deli oluyorum AMK.
Cemaatin iyi servis bilgileri sağladığı gazeteci.zaman'da yazarsa yakında şaşırmam.