bugün

insanoğlunun bitmek tükenmek bilmeyen egoizmi, açgözlülüğü ve bunların arkasında bulunan sapık ideaolojilerini cicili bicili maskeler altına saklayıp gerçekleştirilmeye çalışılması yüzünden bugüne kadar milyonlarca insan masum yere savaşlara, katliamlara sokulmuştur ve bu hala günümüzde devam etmektedir.. peki ya tüm bunların yapılmasının amacları nelerdi? işgal ettikleri gereksiz yere öldürdükleri insanlara barışı huzuru getirmek mi? kan dökerek, katlederek tecavüz ederek kurşuna dizerek şarkılar yazarak mı? hepimiz polyannacılık oynayıp "o masum cocuklar gereksiz yere öldü ama ya başka masum cocuklarda ölseydi.." demekten öteye neden gidemiyoruz neden hala bu insanlar amaclarını yerine getirmeye devam edebiliyor? yıllardır ülkemiz ve başka ülkeler üzerinde yapılan gizli anlaşmalardan insanlar haberdar değil? biz buna sömürgecilik enerji kaynağı ihtiyacını karşılama yıllardır osmanlı imparatorlugu bayragı altında huzur altında yaşayabilen müslüman halktan alınan bir intikam ve bunun gibi binlerce mantıklı! sebep diyebilirmiyiz?
schlettwein isimli bir almanın 1904 yılında yayınladıgı broşürde sömürgecilik hakkındaki düşüncelerini:
"biz koloni siyaseti bakımından önemli bir noktaya gelmiş bulunuyoruz. bir tarafta saglıkli bir egoizm ve bilinçli bir kolonicilik, diğer tarafta bir insaniyetperverlik, manasız bir idealizm ve akılsızca bir yufka yüreklilik var.
herşeyden önce herero'ların mülkü olmasına izin verilmemelidir. ve yalnız bu kadarıyla kalmayıp, içlerinde milli hisleri uyandıran faktörleri de yok etmek gereklidir. herero'lar çalışmaya mecbur edilmelidirler. yıllar süren bir angarya onların hakettikleri bir cezadır ve aynı zamanda en mükemmel terbiye örneğidir. misyonerlerimizin vaaz ettikleri hristiyanlık hisleri ve birbirini sevmek prensipleri derhal ve şiddetle yasaklanmalıdır" diyerek ortaya koydugunu...
bu satırların yazarı schlettwein'in, alman koloniler nezareti tarafından bütçe komisyonu müşavirliğine tayin edildiğini ve fikirlerini yayması için kendisine propaganda seyahatleri yaptırıldıgı gizli arşivlerde yıllarca saklandıktan sonra ortaya cıkmıştır. bumudur acaba modern, insan haklarını koruyan insana değer veren amerikanın avrupanın ve onların destek verdiği ülkelerin mantığı ve siyaseti?
1992 yılı nisanından başlayarak, adeta bütün bosna hersek'i dünya haritasından silmek ve müslüman bosna halkını da soykırıma uğratmak icin sırtlanlar gibi saldıran sırp vandallarının, medeni batının! gözleri önünde insanlıgın yüz karası katliamlara giriştikleri.. bu etnik soykırıma maruz kalan yüzbinlerce boşnaklıdan birisi olan derviş behiç'in yaşadıkları vahşeti:
"siz hiç canlı molotof kokteyli gördünüz mü? arkadaşlarımız gözlerimizin önünde teker teker patlayarak ölüyorlardı. midelerine sarkıtılan boruyla onlara zorla petrol içiriyorlar, ve sonrada ağızlarına sokulan petrollü bezle ateşe veriyorlardı. bazılarının yüzük ve serçe parmaklarını kesiyorlar, sonra bunları yemelerini emrediyorlardı. çünkü sağlam kalan üç parmak, hristiyanlıkta kutsama işaretini simgeliyordu" diyerek ürpererek anlatması da yapılan katliamın boyutlarını gözünüzde canlandırabilmeniz icin en can alıcı örneklerden birisidir.. bir daha soruyorum bumudur barış huzur? nerde modern avrupa ve barış meleği amerika? ah pardon zaten onların arkasında nasıl da unuttuk..haydi hep beraber polyannacılık oynayalım bir daha "ya kalan diğer parmakları da kesselerdi onları da yedirtselerdi" "ya tuzlu ayran icirip tansiyonda öldürselerdi hepimizi..mazallah bende tansiyon var ayol kaldıramam ben bunu lay lay lom"
peki bunlar olurken tüm insan neslini bu tür vahşetten bihaber etmeyi nasıl başarıyor bu insanlar? bilmem nerenin başbakanı cıkıyor bu tür vahşetler olurken ve diyor ki "yaw sizin su galatasaray ne güzel takım hele bi hasan şaş'ınız var süper yahu korkutuyorsunuz bizi, avrupa fatihisiniz siz koçlarım benim eheh" "sizin şu mehmet süper cocuk pırlanta gibi maşallah" diyor x ülkenin başkanı ve "vur" emrini arkasından cıkarıyor kana susamış bir halde.arkasından da halkımız "hakkaten güzel konustu bu adam sevdim yahu" diyor.ve kültürel bağımlılık denilen olay burada tam olarak devreye giriyor. peki nedir bu kültürel bağımlılık? gelin onu da söyle acıklayalım
bir ingiliz muhtedisi olsun ve ismi de dr. colin turner olsun..iran'a bir araştırma maksatlı gitsin..ve o sıralarda da amerika birleşik devleti'nin "büyük şeytan" olarak en büyük düşman kabul edildiği humeyni devrimi sonrasında birşey anlatılsın..bir hikaye diyelim buna da.. dr. colin amca anlatsın bunu.. "on yıl kadar önce iran'da 'amerikaya ölüm' diye bağıran, ihtilal ve şeriat isteyen binlerce müslümanın katıldıgı bir gösteri izlemiştim" desin dr. colin "fakat dikkatimi çekti. göstericilerin belki de yüzde 75 i amerikanın malı olan levi's blucinlerini giyiyordu. dağılan kalabalıgın ardında kalan yerdeki sigara izmaritlerini ise yine amerikan malı olan ya marlboro yada winston idi" diye ilginç bir teşhiste bulunsun.. peki burdan ne anladık? bir el güya bizi batılı ile bağlayan bağları koparıyor; diğer el ise o bağları sıktıkça sıkıyor.. değil mi? diğer amaçlarından birisi olan kültürel yozlaşmayı silahların yanında sağlam bir içten çöküşü ile gerçekleştirmek. amerikan filmeriyle ve mallarıyla kültür ihracının da kullanıldıgı da bir gerçektir tüm bunların yanında..

"hadi bizim başkan üşüdü ortadoğudan yakıt alalım ama kanıda iyice akıtalım ki izimiz kalsın bir kurşun atalım o cocukların kafasına da psikolojisi bozuk askerlerimizde orgazm yaşasın rahatlasın yahu"

madem ki bu yapılanlar barış uğruna rahat bir hayat uğruna istemiyorum bush'um sagol kalsın onlar sen o şeyi getirmeden öncede mutluydu..