bugün
- yahudi olmak istiyorum15
- sevgili olunan kızın çişini içmek17
- israi le türkiye ve iran baş edebilir mi8
- en sevilen su markası19
- son yapılan yemek24
- uzun saçlı erkek8
- menuet'in sufle yapıp beni çağırmaması8
- mariyya8
- doktor bir abiye sahip olmak8
- havaların soğuması21
- telefon özelimdir diyen sevgili12
- anın görüntüsü31
- birleşmiş milletleri küçümseyen beyinsiz piç8
- türkiyede gençler aile desteğiyle yaşıyor24
- hiç yaladınız mı10
- uyumayın ulan9
- nervio17
- eloande11
- bütün uludağ sözlük yazarlarının boktan yazması31
- güzel bir kadın eli yalamak8
- arkadaşlar sizce bu alınır mı12
- sözlük yazarlarının tatlıları26
- bahar candan9
- piyangodan para çıkanların sonunda parasız kalması11
- bazı yetkili kadınların ağzının çok bozuk olması12
- frekansı yüksek insanlar19
- bikbikin sakalları9
- 26 eylül 2024 ajax beşiktaş maçı26
- kadınların gereksiz canlılar olduğu gerçeği18
- sevilmek için gidilen en uzun mesafe9
- iş yerinde zamanın geçmemesi9
- true yu neden evlendiremiyoruz8
- karı gibi laf sokan sözlük erkeği12
- larisalisa16
- sevişmek için gidilen en uzun mesafe22
- 25 eylül 2024 galatasaray paok maçı33
- herkese nude atan kadın yazar20
- suriyelilere özel doğum hastanesi14
- cuma namazından foto paylaşmayan yazarı hoplatırım14
- vapurda denizi izlerken dinlenecek şarkılar8
- şimdiye kadar size sorulan en zor soru14
- hepinizin cuma namazına gitmesini emrediyorum15
- kadınınızı kalkındırır mısınız12
- marmara ereğlisi vs şarköy8
- oruspuda sevgili şefkati arayıp hüzünlenmek16
- muhtemelen canabar12
- türk topraklarına yunan botu değmesi24
- ülkede iyi giden tek şey14
- sinemada gidilen ilk film27
- eski akp'li belediyenin milyon dolarlık şatafatı16
Bir çocuksu tatlılık
almış sakin sabahı
Ağaçlar da geriyor
toprağa kollarını.
Bir titrek buğu
örtüyor ekinleri,
ve örümcekler geriyor
ipekten yollarını,
-sarıyor yol izleri
göğün parlak camını-
Kavaklı yolda
bir pınar durmuş şarkıya
şarkısı otların arasında.
Ve patikanın sakin
efendisi salyangoz
saf ve kendi halinde
çevresini süzmede.
Değerbilir ve
yiğit kıldı onu
doğallık içindeki bu ilahi sessizlik,
unutup dertlerini
bir gün babaocağının
istedi görmek
sonunu patikanın.
Yola revan olur menzile doğru
ısırganlı, sarmaşıklı
bir ormanda.Derken yaşlı mı yaşlı
iki dişi kurbağaya rastgelir;
hanımlar güneşlenmektedir
ortalık yerde
sıkıntılı, hastalıklı.
Şu yeni şarkılar da...
diye biri homurdanmakta,
bi şeye benzemezler.
Boş geç hepsini, der
yaralı ve handiyse körleşmiş
öbür kurbağa doğrulayıp berikini:
Ben gençken sanırdım ki,
eninde sonunda Tanrı
duyacak şarkımızı
ve eriyecek yüreği.
Ya benim görmüş geçirmişliğim,
öyle ya bunca yaşadım ben,
inancım sarsıldı bir kere,
şarkı söylemiyorum nice...
Kurbağalar sızlanıp
dileniyorlardı bir sadakacık
otları yara yara
burnu havada geçen
bir kurbağa gençten
Gölgeli orman önünde
bizim ürkek salyangoz,
haykırmak ister, nafile.
Kurbağalarsa iki adım ötede...
Bu bir kelebek mi?
der handiyse kör olanı..
iki boynuzcuğu var,
diye yanıtlar öbürü.
Salyangoz bu.Nerden,
a salyangoz, hangi diyardan?
Evden geliyorum, ama
çabucak dönsem iyi.
işte sana ödlek bir böcek,
diye tıslar kör kurbağa.
Hiç şarkı söylemez misin sen?
Söylemem der salyangoz.Ya dua?
Hiç mi hiç öğrenmedim.
inanmaz mısın sonsuz yaşama peki?
O da nedir ki?
O, en duru
suda yaşamaktır hep,
yakınında çiçeklenmiş kıyının
ve bol yemli bir otlağın
Ben küçükken, zavallı
ninem demişti bir gün,
ölünce gidermişim
en yüksek dallardaki
en körpe yapraklara.
Ne zındıkmış şu ninen de.
işin aslını bizlerden dinle.
inanacaksın doğruluğuna,
der kurbağa kızarak.
Yolu görmek niye?
diye inler salyangoz.Evet inanıyorum
vaaz ettiğiniz o sonsuz yaşama...
Kurbağalar,
pek dalgın, çekilirler,
salyangoz da yiter gider
ormanda ürkek ürkek,
Dilenci kurbağalar
put gibi kalalalırlar.
içlerinden biri sorar:
inanır mısın sen sonsuz yaşama?
Ben...hayır der üzgün üzgün
yaralı ve kör kurbağa.
Niçin attık ortaya bu lafı, hı,
salyangoza inandırmacasına?
Çünkü... Ne bileyim, niçin,
der kurbağa.
Kıvanç doluyum
duydukları inançla
seslenirken çocuklarım
ark içinden tanrı´ya...
Geri döner
zavallı salyangoz.Yolda
efil efil bir sessizlik
fışkırır kavaklardan.
Bir de bakar sokulmakta
bir öbek kırmızı karınca.
Giderler karışık kuruşuk
sürükleyerek aralarında
duyargaları kopuk
başka bir karıncayı.
Salyangoz haykırır:
Karıncalarım, az durun,
nedir bu ettiğiniz
kendi yoldaşınıza?
Olanı deyiverin bana,
Sen, anlat bakayım, küçük.
Ahı gitmiş vahı kalmış karınca
başlar üzgün üzgün:
Yıldızları gördüm ben.
Yıldızlar da neymiş? der
karıncalar usulca.
Salyangoz da düşünceli,
sorar: Ne yıldızları?
Evet, der karınca tekrardan,
gördüm yıldızları.
Tırmandım da en yüksek
ağaca karanlıkta
Gördüm binlerce gözü
şu kararan dünyamda.
Salyangoz sorar;
Anladım da, ne yıldızları?
Onları söylüyorum, başımızın üstünde
taşıdığımız ışıkları.
Biz görmeyiz ama,
der karıncalar devamla...
Bense bir otları görürüm sereserpe,
der salyangoz da.
Duyargalar sallayıp
çağrışır karıncalar:
Öldüreceğiz seni,
tenbelsin, baştan çıkmışsın sen,
görevin çalışmakken,
Yıldızları gördüm ben,
der yaralı karınca.
Salyangoz kestirip atar:
Bırakın şunu gitsin,
işinize bakın siz.
baksanıza şimdiden
çıktı çıkıyor canı.
Derken bir arı geçer
yumuşacık havadan.
Can çekişen karınca
dem alır sonsuz akşamdan.
Götürmeğe geliyor
beni bir yıldıza, der.
Görünce öldüğünü,
kaçışır öbürleri.
içini çeke çeke
karmakarışık zihinle
alır başını gider salyangoz;
dert olmuştur içine
sonsuzluk meselesi.
Yok, diye sızlanır, bu yoldan nihayeti
Yıldızlara varılır m'ola
buralardan kalkınca.
Ne desem, bu yavaşlık belası
engel olur varmama.
Boş şimdi düşünmek bunları.
Her şey sis içindeydi,
ölgün güneş ve bulut.
Çağırırdı kiliseye
uzak çanlar herkesi.
Ve patikanın bilge
efendisi salyangoz,
kafası karmakarışık, dinelmiş
seyrederdi çevreyi. *
almış sakin sabahı
Ağaçlar da geriyor
toprağa kollarını.
Bir titrek buğu
örtüyor ekinleri,
ve örümcekler geriyor
ipekten yollarını,
-sarıyor yol izleri
göğün parlak camını-
Kavaklı yolda
bir pınar durmuş şarkıya
şarkısı otların arasında.
Ve patikanın sakin
efendisi salyangoz
saf ve kendi halinde
çevresini süzmede.
Değerbilir ve
yiğit kıldı onu
doğallık içindeki bu ilahi sessizlik,
unutup dertlerini
bir gün babaocağının
istedi görmek
sonunu patikanın.
Yola revan olur menzile doğru
ısırganlı, sarmaşıklı
bir ormanda.Derken yaşlı mı yaşlı
iki dişi kurbağaya rastgelir;
hanımlar güneşlenmektedir
ortalık yerde
sıkıntılı, hastalıklı.
Şu yeni şarkılar da...
diye biri homurdanmakta,
bi şeye benzemezler.
Boş geç hepsini, der
yaralı ve handiyse körleşmiş
öbür kurbağa doğrulayıp berikini:
Ben gençken sanırdım ki,
eninde sonunda Tanrı
duyacak şarkımızı
ve eriyecek yüreği.
Ya benim görmüş geçirmişliğim,
öyle ya bunca yaşadım ben,
inancım sarsıldı bir kere,
şarkı söylemiyorum nice...
Kurbağalar sızlanıp
dileniyorlardı bir sadakacık
otları yara yara
burnu havada geçen
bir kurbağa gençten
Gölgeli orman önünde
bizim ürkek salyangoz,
haykırmak ister, nafile.
Kurbağalarsa iki adım ötede...
Bu bir kelebek mi?
der handiyse kör olanı..
iki boynuzcuğu var,
diye yanıtlar öbürü.
Salyangoz bu.Nerden,
a salyangoz, hangi diyardan?
Evden geliyorum, ama
çabucak dönsem iyi.
işte sana ödlek bir böcek,
diye tıslar kör kurbağa.
Hiç şarkı söylemez misin sen?
Söylemem der salyangoz.Ya dua?
Hiç mi hiç öğrenmedim.
inanmaz mısın sonsuz yaşama peki?
O da nedir ki?
O, en duru
suda yaşamaktır hep,
yakınında çiçeklenmiş kıyının
ve bol yemli bir otlağın
Ben küçükken, zavallı
ninem demişti bir gün,
ölünce gidermişim
en yüksek dallardaki
en körpe yapraklara.
Ne zındıkmış şu ninen de.
işin aslını bizlerden dinle.
inanacaksın doğruluğuna,
der kurbağa kızarak.
Yolu görmek niye?
diye inler salyangoz.Evet inanıyorum
vaaz ettiğiniz o sonsuz yaşama...
Kurbağalar,
pek dalgın, çekilirler,
salyangoz da yiter gider
ormanda ürkek ürkek,
Dilenci kurbağalar
put gibi kalalalırlar.
içlerinden biri sorar:
inanır mısın sen sonsuz yaşama?
Ben...hayır der üzgün üzgün
yaralı ve kör kurbağa.
Niçin attık ortaya bu lafı, hı,
salyangoza inandırmacasına?
Çünkü... Ne bileyim, niçin,
der kurbağa.
Kıvanç doluyum
duydukları inançla
seslenirken çocuklarım
ark içinden tanrı´ya...
Geri döner
zavallı salyangoz.Yolda
efil efil bir sessizlik
fışkırır kavaklardan.
Bir de bakar sokulmakta
bir öbek kırmızı karınca.
Giderler karışık kuruşuk
sürükleyerek aralarında
duyargaları kopuk
başka bir karıncayı.
Salyangoz haykırır:
Karıncalarım, az durun,
nedir bu ettiğiniz
kendi yoldaşınıza?
Olanı deyiverin bana,
Sen, anlat bakayım, küçük.
Ahı gitmiş vahı kalmış karınca
başlar üzgün üzgün:
Yıldızları gördüm ben.
Yıldızlar da neymiş? der
karıncalar usulca.
Salyangoz da düşünceli,
sorar: Ne yıldızları?
Evet, der karınca tekrardan,
gördüm yıldızları.
Tırmandım da en yüksek
ağaca karanlıkta
Gördüm binlerce gözü
şu kararan dünyamda.
Salyangoz sorar;
Anladım da, ne yıldızları?
Onları söylüyorum, başımızın üstünde
taşıdığımız ışıkları.
Biz görmeyiz ama,
der karıncalar devamla...
Bense bir otları görürüm sereserpe,
der salyangoz da.
Duyargalar sallayıp
çağrışır karıncalar:
Öldüreceğiz seni,
tenbelsin, baştan çıkmışsın sen,
görevin çalışmakken,
Yıldızları gördüm ben,
der yaralı karınca.
Salyangoz kestirip atar:
Bırakın şunu gitsin,
işinize bakın siz.
baksanıza şimdiden
çıktı çıkıyor canı.
Derken bir arı geçer
yumuşacık havadan.
Can çekişen karınca
dem alır sonsuz akşamdan.
Götürmeğe geliyor
beni bir yıldıza, der.
Görünce öldüğünü,
kaçışır öbürleri.
içini çeke çeke
karmakarışık zihinle
alır başını gider salyangoz;
dert olmuştur içine
sonsuzluk meselesi.
Yok, diye sızlanır, bu yoldan nihayeti
Yıldızlara varılır m'ola
buralardan kalkınca.
Ne desem, bu yavaşlık belası
engel olur varmama.
Boş şimdi düşünmek bunları.
Her şey sis içindeydi,
ölgün güneş ve bulut.
Çağırırdı kiliseye
uzak çanlar herkesi.
Ve patikanın bilge
efendisi salyangoz,
kafası karmakarışık, dinelmiş
seyrederdi çevreyi. *
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar