bugün

bulutların üstünden
bıraktım ben kendimi
sonunu düşünmeden
duygular sarınca beni
gizlice tuttum elini
yüzüne baktım usulca
gözlerin fısıldadı ahh!
mutluluğu yavaşça...
kalbimden ismin geçti
kimseler duymadı... *
"saçının tellerine gönlümü taktı kader." diyor bir şarkıda. ki çok dinlemem türk sanat müziğini ama bu anlamıyorum anlamına da gelmez tabi ki. yaralarımı tırmalar kanatır çoğu zaman ondan dinlemem genellikle.

saçının tellerine bile dokunmaya kıyamıyorum ki o hayat değerindeki uykundan uyanacaksın korkusuyla, değil gönlümü takmak. mümkün olsa da üstündeki tüm yükleri de alabilsem ve biraz rahat ettirebilsem seni ruh dünyanda.

ben mi? boş ver beni düşünme, eşeğe semeri ağır gelmiyor, başka bir deyişle acı patlıcanı kırağı çalmıyor; çalamıyor...

dünyanın zorluğu, ölüm dahil; senin sevginle harmanlandıktan sonra bana denizde kum tanesi.

daha iyiyim bu gece. daha ferah içim... uçurum kenarından seyretmek hayatı bazen baş dönmesine sebep olur bilirsin. son zamanlarda öyle bir şeydi hissettiğim. çok düşünürken yürüyünce yolun sonunu şaşırıyor bazen insan; affet!

gözlerimin fazla yorgun olmadığı bir gecedeyim. sana yazmak geldi yine içimden. yalın, duru, açık özneli, sıralı cümle olan sana...

her eylemi tutarlı, anlamlı, olumlu bir cümle olan sende dolaylı bir tümleç olabilmek ne kadar güzel... dolaylı tümleç deyip geçme sakın! yer kavramını karşılar cümlede; ki yer kavramı önemlidir bilirsin, eylemin güvenli bir ortamda gerçekleşebilmesi için.

dudaklarındaki o muzip tebessümü görür gibiyim.

adı konulmayan bir öykünün kahramanlarıyız ikimiz... bazen durum öyküsü oluyoruz, bazen olay öyküsü.

tarz olarak birbirine benzemeyen bu iki kavram dikkat ediyorum da sende ve bende bir anlam kazanıyor.

durum öyküsünde zaman, mekan yoktur, hayattan bir kesit vardır sadece. olay öyküsünde son mutlaka vardır. gelişme bölümü de. hayatın içinden bir kesit değildir olay öyküsü. hayatın tümüdür...

sen benim olay öyküm olur musun?

olay öyküsünde durum öyküsünün en naif kahramını olmaya hazırım ben.
oğlunun adını efe koymuşsun.
eyvallah.
Sana yazdım seni. Hasır altı düşlerimin kırmızı kalemle altı çizili kelimelerim.
o kadar çok özledimki seni anlatamam.sesini özledim,en çokta o gülüşünü özledim.birisi eskiden çıkıp bana deseydi oğlum sen ilerde birini köpek gibi seviceksin,yemeden içmeden kesilceksin ve ondan ayrıldığın zamanda deli gibi özlüceksin onu diye inanmazdım.çünkü ben hep kendimi birine bağlanmıcak sanıyodum ama öyle bir bağlandımki sana ne yaptın artık bana zamanında bilmiyorum ama çok özledim seni daha şimdiden.buna alışmalıyım artık ama çünkü olmucaksın artık.
aslında artık yazmıyacaktım buraya ama yine de yazıyorum şimdi. niye bu kadar uzattım veya uzatıyorum bilmiyorum. sen bazı şeylerin arkasında durmadığın için onlar öyle değersiz gibi kalmasın diye belkide. sana böyle uzakken kızıyorum ya hani sende bunu anlamıyorsun belki. nedenini söyleyeyim, yaptıklarından sonra belki diyorum hep, umut ediyorum elimde olmadan, kendi kendime bişeyler yapıyorum belki gelirsin diye sonra gelmiyorsun. hayal kırıklığına uğruyorum. sonra düşünüyorum ve düşündükçe, beni hayal kırıklığına uğratanın hep sen olduğunu anlayınca, kızıyorum işte sana. tek başına hayal kurup bunların yok edilmesini izlemek ne kadar kötü bilemezsin biliyorum ama kötü işte. insan en sevdiğine bile kızabiliyor, o kadar kötü. neyse artık okuduğunu da sanmıyorum bunları. mutlusundur diye düşünüyorum o yüzden mutsuz değilim merak etme. birde travis dinlemeye devam ediyorum. iyi uykular.

--spoiler--
And I had a feeling
That you were very far away
But a little voice inside me said
You'll never get away from here
--spoiler--
canımı sıktın çocuk, ne bileyim öyle dememeliydin, biraz ince eleyip sık dokumalıydın.
avuçlarımda avuçların erisin.
kokun ciğerlerime sinsin.
gözlerin gözlerimde kilitlensin.
dudakların dudaklarımda mühürlensin.
sevgili annem. sevgili annemin arkadaşları, komşular ve pek sevimli afacanları... ben bu yazıyı size yazdım.

sizin bağırış-çağırışlarınız yüzünden, yine bir gün eyvah! diyerek uyandım bu sabah. en nefret ettiğim şeydir bu uyandırma şekli. bir yandan afacanların çığlıkları, bir yandan sizin bitmeyen dedikodularınız, bir yandan çay bardağı, tabak çanak sesleri iyice sinirimi bozdu. bu odada mahsur kaldım. duş alacaktım, tuvalete gidecektim. hayallerim vardı... ama bu gün denen illet yüzünden kendi evimde rahatça hareket edemiyorum. bornozumla salonda dolaşamıyorum elimde kahve fincanıyla... anne senden rica ediyorum bu komşuları, kadınları ben yokken çağır. gece gelsinler mesela. ben okuldayken. ha olmaz mı?
neyse bu günün anlam ve önemi dolayısıyla size pek kızamıyorum değerli annemin arkadaşları, komşuları.
belki benim kağıt param,
bir şekilde, döne dolaşa
senin cebine girmiştir
belki aynı posta kutusuna,
değişik zamanlarda da olsa,
birkaç mektup atmışızdır
ayın karpuz dilimi gibi
batışını izlemişizdir deniz kıyısında
aynı köşeye oturmuşuzdur köhnede
belki de birkaç gün arayla
olamaz mı?
olabilir.

bostancı dolmuş kuyruğunda
sen başta ben en sonda
öylece beklemişizdir...
sabah 7:30 vapuruna
sen koşa koşa yetişirken,
ben yürüdüğümden kaçırmışımdır
aynı anda başka insanlara,
seni seviyorum demişizdir....
mutlak güven duygusuyla,
başımızı başka omuzlara dayamışızdır
olamaz mı?
olabilir. *
Bugünde bize the sailor song düştü sevgilim.
bugünde çok şey istedik tanrıdan. idare edelim.
aramıyorsun lütfen ara.
hayat bu...tam sensiz olabileceğime kendimi inandırmışken ve tam artık biz imkansızız deyip umutlarımı yitirirken bir anda yine karşımdasın. nasıl bir kaderse bu ne zaman kopsak birbirimizden, geçen zamana inat yine aynı yerde bir şekilde yollarımız kesişiyor. sensiz olmak için uğraşırken aslında hiç sensiz olmadığımı farkediyorum... daha önce belki bir çok insan yaşadı bizim yaşadıklarımızı. bizimki çok farklı demiycem. söyleyebileceğim tek şey bizim aşkımız ne zaman bitse dostluğumuz aynı hızla devam etti. dostluk tamamda bide aşk vardı o nerde? bana diyosun ki sen benim herşeyimsin. evet sende benim herşeyimsin ama neden yoksun canım yanımda. neden en güzel günlerimizi ayrı geçiriyoruz. daha önce kaç kere denedik başka insanlar soktuk hayatımıza başka insanlar tanıdık başka tenler tattık sevdiğimizi sandık ama yine yanıldık ve yine teselliyi birbirimizde aradık...anlama istemesende benim senden başka kimsem yok. şimdi bu kadar zaman sonra bir sürü olayın beraber üstesinden gelmişken ve imkansızı başarmaya bu kadar yakınken yapma canım bunu.beni sensiz bırakma...beni yalnız bırakma.çocukluğumun, gençliğimin tek kahramanı olan sen, yaşlılığımında kahramanı ol...evet canım ömrüm senin ve beni kalan ömrümde sensiz, yarım bırakma...eğer bir geleceğim olacaksa bu senle olsun sadece sen ol yanımda ve ben sadece seni seveyim...
senin için yazdığım mektupların müsvetteleri yok ki anla seni de böyle plansız seviyorum.
bu kez utanıyorum.
utanıyorum çünkü gerçek bir insan olamadım..
ne iyi evlat, ne iyi bir kul..
yapamadım, başaramadım doğum sonrası yaşamayı
farksızlık mevcudiyet gösterdi bitkiler ve ben arasında
en iyi olmak istedikçe, yeşermek istedikçe soldum..
ne üstüme yağan kar pakladı beni
ne de hırpaladı üzerime düşen yıldırımlar..
bir idea olarak kaldım nesneler evreninde
ne zaman ülke olduğumu sansam
truva atları soktular yüreğime işgal ettiklerini sandılar.
ne zaman kudüs olsam kendileri için saldırdılar yağmaladılar gönül zenginliklerimi
ama onlar ne yaptıysalar kaybetmedim değerimi
güzelliğimi.. yitirmedim kutsallığın verdiği suküneti
ta ki bu sefere kadar
şimdi değişti her şey
artık bembeyaz yüreğim..
saflık saklıyor çünkü içinde..
karma karışık bir güzellik saklıyor..
ama engel değil karmaşık oluşu ışıklarına
şüphe de ettirse bazen varlığından
gidecek diye korkular salsa da içime
hayatta tutuyor beni
ideadan nesneye geçiş
fetih sonrası şehre çöken huzur
kutsallığı yüceltme
ruhumu dinlendirme..
ne aradıysam buldum aslında sende

tek nefesle kıyamet getiren israfilsin belki
belki tek nefesle dirilten..
ve madem sen gelmeden önce ölüydüm ben
kıyametsiz cehennemdeydim, kovulmuştum cennetten
sensin demek beni hayata getiren..
iyi ki de geldin girdin fikirlerimin içine sen
vücut buldu hayallerim..
elleri oldun şiir ağlayan kelimelirimin..

(seni seviyorum bir tanem..
senin hayallerinde sevilmeyi düşünemediğin kadar belki...
belki kendine yakıştırmadığın kadar...
ama benim aşkım en çok sana yakıştı bugüne kadar..
unutma sen kovalayıp defetmedikçe bu adam ömrünü sana adar...)

uğrunda bunlar yazılan kadın beni terketti. hemde beni hiç sevmediğini söyleyerek.. işte kadınların kafası bu kadar be sözlük. ama ne diyelim helal olsun. yine de iyi olsun.. yazıktır üzülmesin..
"kendin ol
kendin ol
sen buysan başkası ol
buysan kederden öleceğim
başkası olursan
de kimi seveceğim..." *
bana küçükmüşüm gibi davranmanı özledim. tehlikelerden beni korumanı, kahramanım olmanı. düşlerimi paylaşmanı özledim. kuşburnu yerine çay söylediğin zaman üzülmeni özledim. eksik olduğum konuları belirleyip ona göre kitap okuyorum diye büyük büyük konuşmanı özledim. ben en çok seni özledim galiba.
artık korkulur yanı kalmadı, uğurlar olsun...
Bütün duyguların ilkini seninle yaşadım ben. Aşkıda,nefretide,intikam duygusunuda.
(bkz: Allah belanı versin)
tam 11 yıl dile kolay. ben sana baktım. yemedim yedirdim. yanında olamasam bile anneannen ve deden sana gözleri gibi baktılar. anlamadım ki bir an da nasıl bırakıp gittin bizi. deden sana otopsi yaptı. kolları bacakları morarmış dedi. ne yaptım ki ? ben mi bakamadım sana. yıllarca sana hem analık hem babalık yaptım. şimdi bahçede ebedi yatağın olan gül ağacının altındasın. zarifem dünyanın en güzel kaplumbağasıydın sen. çok özleyeceğiz seni.
sen nasıl bir insansın öyle!
zalimsin.
umursamaz ve bencil.
gülüşünden nefret ediyorum.
içimdeki ses sussa, merhametimi assam,
acımasam senin kadar taş olsam alır mıydım o doktor sırasını sana?
ne çare ki senin kadar kötü olamıyorum.
ne halin varsa gör diyemiyorum.
bir de kalkmış benden sevgi dileniyorsun.
git! uzak ol benden.
ben senin hayatının bir bölümünde yer aldım ama sen benim hayatımın tamamıydın anlamadın..
2013 ten edit: bu neyy lan? ne duygusal şeyler yazmışım,şaşırdım kendime.*
bensiz değiyor saçlarına kar.
avuçların ıslanıyor bensiz
bensiz üşüyosun.
bir camda buhar oluyor nefesin
bir köprüden geçiyorsun,
bir yola giriyorsun bensiz.
karlar önüne düşüyor birbir
ayak izlerin bile bensiz.
bazen düşünüyorum da;
acaba gerçekten sen benim sevgimi haketmiyor musun?
notaların arasına biriktin, maynard için 10.000 gün varsa; 89 gün tam da olmadığın yerde olmadığın zamandayım ben.
ve geriye kalan sadece 66 gün. 65 gece.
cümleler duraksadı, yazamıyorum bile.
gelme vaktin gelmiş.