bugün

senle lisede tanışmıştık. lisedeki muhabbetimiz, şimdi üniversitede olduğu kadar iyi değildi. bir üst sınıftaydın o zaman, birlikte sigara falan içsek de, yine de bir soğukluk olurdu. kırıcı olmayı, alay etmeyi seven tiplerdendin hep. ben öyle değildim.
yine aynı okulda olmamız iyi bir şey. rastladıkça senle muhabbet etmeyi seviyorum. en çok da, arkadaştan öte bir şey olmayı ikimizin de hiç düşünmemesi, beklememesi, bunu ikimizin de bilmesi hoşuma gidiyor.
yazının başında, bu kez tanıdığım insanlardan birini seçip ona yazayım diye düşündüm, aklıma sen geldin. iyi arkadaşsın, akıllı kızsın. zamanla daha iyi arkadaş oldun, kişi olarak da geliştin. hepimiz geliştik, değiştik; bizim gibiler, olduğu yerde saymaktan rahatsız olur. hepimiz dedimse, hepimiz kim bilmiyorum.
okulu falan uzattık, son senemiz, tanıdık kimse kalmadı, bir avuç insandan birisin işte sen de, içlerinde en eski arkadaşımsın,
Bir Şiir olsam,
Beni okurmuydun?
Bir şarkı olsam,
Beni dinlermiydin?
Bir Gül olsaydım eğer,
Koklarmıydın içine çeke çeke.!!!!
unutursam fısılda.
görsel
Biliyorsun ki anksiyete bozukluğum var. Belirli noktalara dağılan bir kaygım yok, hafızamı bile ya şöyleyse diye şekillendiren/değiştiren. Aklıma gelen çocukluğuma ait görüntüleri bile etkileyen tarz da bir şey. Fakat buna rağmen sana gelince şekillendirmesine izin vermemeye, ya da kaygılarımın eleştiri oku olmasın diye çaba gösteriyorum, art niyet aramamaya çalışıyorum peki ya sence neden ? Bilemiyorum belki de aslında yazma amacım " hastalıkta, sağlıkta " diye bir kavram var. Hastalıkta yanımda olmayacaksa gitsin, olacaksa kalsın kavramı. Kötü günde de " biz kavramı yoksa " neyleyim ben böyle sevgiyi ?
Benimle konusmak icin turlu turlu oyunlar ceviriyorsunda umrumda degilsin soyliyim dedim.
(bkz: beşiktaş şehidi uğur ürker).
Tenin de ne güzeldir şimdi...

Kokun ilkbahardır dört mevsim...

Avunmaya çalışsam da yokluğunda,

Hep seni ister nefsim...

Sana bir sarılmaya, ömrümü veririm.

Bir nefes kokuna, dünyaları sererim.

Yaşayacaksam eğer sensiz, tanrı alsın canımı,

Ben, senin için canımdan da geçerim.
ah kızım ah gördüm göresicesi en farklısıydın benımki aşktı güzel değildin ama oyle bir anlatırsınkı sabaha kadar dinlerım seni ne anlatırsan anlat istersen rusça anlat gene dinlerım ben seni elbet kaybedeceğim seni fakat bilki seni sevmiştim be gülüm.
bu 1 ayın etkisiyle ruh halim çok karanlık oluyor, bu karanlığı neden canımı yakman aydınlatıyor onu düşünüyorum bazen, bazen sevgini düşünüyorum, azalması çok canımı sıkıyor hatam olmayan bir şey de, okuduğunda aa yine tartışma başlatıyor diyebilirsin ya da kötü davranıyor, kırıyorsun, üzülüyorum diyebilirsin. Senin hissettirdiklerin seni üzüyorken, beni nasıl üzüyor bir düşünmeni istiyorum. Evet bazen cidden sana kötü davranıyorum bunu kabul ediyorum, sen de hepsini biz olma umuduyla sineye çekiyorsun. Bazen kaybetmekten korkma yanındayım demek istiyorum ama ağırdan alırsın diye diyemiyorum, daha fazla canım yansın istemiyorum.
2. ise gördüklerim;
hep sana diyorum ya beni suçlamak yerine kendini suçlasan her şey düzelir dianetik terapisi oluşur diye. Sanırım ben de her şeyin hemen düzelme isteği için kendimi suçlamalıyım, çünkü bir çaba gösteriyorsun yakın davranıyorsun. Ama hatam olmayan bir şey de ikimizinde çaba göstermesi bir yandan komik, bir yandan korkunç, bir yandan can yakıcı geliyor. Aslında shakespeare'nin dediği gibi; sözlerin uçuyor havaya ama düşüncen yerde. öz olmayınca söz yükselmiyor göklerde. Ama senin sözlerinde ki özü görebiliyorum, çabanı görebiliyorum bu da mutlu ediyor; umutlu olmamı sağlıyor.
aslında işin özü; seni seviyorum.
(bkz: özet geç piç)
elbette bana değil.
anladım tamam. *
seni yatıp kalktığın kadınlardan, seni düşüp ufalandığın ağaçlardan topluyorum. seni dalından kahır ile, seni şehre zehir diye, seni sevda diye göğüsümde taşıyorum. seni marifet gibi Allah'a anlatıyorum. seni yutkunur gibi ama acıyla da kıvranır gibi; seni kentlerden köylere, köylerden göllere kum gibi, taş gibi, taşır gibi akıyorum. sen ki harikalar diyarı, sen ki Safranbolu'nun baharı ve sen ki dört mevsimin takvim yaprağı.
seni uykulardan, seni üzümlerden, seni rakı sofralarından topluyorum.
senin yağmurunu bereket diye, senin şemsiyeni kalkan diye, senin sesini yurdum diye biliyorum. seni; belki ararsın diye, belki ararsın diye, belki ararım diye bekliyorum.
Yaşadıklarımı dinlemekle kalmayıp bizzat yaşama fırsatına nail olsaydın belki bir anlık durur düşünürdün.

Zira hiç mi hiç en anlattıklarımı bir an olsun cidden dönüp düşünmedin.

Ayrı dünyaların insanlarıyız.

Fakat dünya, iki ayrı insanı yıllar sonra tekrar denk düşürebiliyor.
sorumsuzluğun beni deli ediyor. önemsiz gördüğün çoğu şey aslında önemli. aç gözlerini! hayat senin doğrularından ibaret degil.
Çağrı bırakıyorum.
Seni bırakmıyorum canıımm!
Sana çağrı bırakıyorum...
Gelinim sen anla.
evet dünyanın en mükemmel adamı.
seni çok özledim.
sana sayfalarca yazdım.
göremezsin, bilemezsin, duyamazsın.
ama yanımda olduğunu hissettir yine de.
hiç ölmemişsin gibi.
beni, abimi ve annemi koru.
hep varmışsın gibi.
baba..
ben tarafından sana yazılan bu yazıdır.
kalbi kırık her masalda; sonsuz bir yolculukta ürperen, korkudan ufalan göz bebekleri. hey aynı yastığın yanında silüetin. hep aynı sahne, sağ koltuğa baktığımda. içimde burkulur. görmek istemem. yol verin. upuzun. olsun yokuş. dik baya. inişi güzel olduğundan tatlı geliyor her yokuş. bu kayboluş! varlığın bir yokluğunla.

hep aynı cevaplar, o aynı soruyu sorduğundan. zor durumda. eller önde. bu savaş mı? istemem. var daha sevecek yerim. aşk sanmışsın. doğru değil. ben, içinde bastırdığın bitmek bilmeyen öfkeyim. bir öyleyim, bir böyleyim. oldum elde oyuncak. buna da çare buluncak. kaskatı kesildi parmak uçlarım, ilkin verdiği huzur ama bulamayacağım aradığım dokunuşları. sarıl bir önce. sonra konuş. önce dinle. sonra anlat. ben susarsam, sen konuş. sonunda tam manasıyla kayboluş. maske takmaz suratsızlar, icap etmez gizlemek. gel demek zor, git demekten. ama gitmedim ben. dört yol ağzı. pusulam yok. karanlık. selam ben sümbül değil kasımpatı.

aaa dını hatırladım. darma duman bir tünelde, saçma sapan arkadaşlar, bitmeyen bu yolculukta, erken indin sen vagondan. gidipte dönmemek istersin, darlar şimdi yolculuklar. iyi sabahlar. gün çok aydın. kahramanım, sen yalansın. apaçık ortamızda yalancı şahidiyle budalasın. sömür tüm emeklerimi; kaçır tüm dürüstlüğü, aşkı benden. bir gün inerken merdivenden, elinde kaldı kalbim. tükettin bilmesen de, zaten bilmesin de. öldüm sandım harbiden de. değilmiş. normalim bu. git-gel oldu, aydan aldım hazzı.

kapkaranlık yolculuk. hiç yok umut. unut. kalsın eskilerde. özgür günlerde. güzeldik biz severken de, nefret ederken de. güzeldi hep sahiden de. ilk kez gördüğüm, azat edilmiş ruhlarıyla, azap çekmiş tarumar bir ordu kaldı şimdi ellerimde. yok yürek. savaşalım mı? bir biz eksik kaldık hem.

uzaklarda ararken ruhumu yine
bir prenses uzaktan ağlıyor diye
ejderhanın hiçbir suçu olmasa bile
bir şövalye ölmekte; gözlerinde, ellerinde, düşlerinde.
Bugün tam 17 sene oldu kardeşim.
Sensizliğin 17. Kışı.
Dışarıda kar yağıyor.
Ben seni unutmadım.
Bahar gelince mezarının üstünü yine çiçekler kaplayacak.
Yaşadığım kabusu sen gördün biliyorum.
Hep kardeşlerimle sınanıyorum.
Senin yokluğunu kabullendim.
Varlığını asla unutmam.
Ablalar kardeşlerini unutmaz.
Üşüme olur mu?
Seni seviyorum.
Senin ben a*ına koyayım ama konumuz bu değil. Keşke konumuz bu olsa ama değil. Konumuzun bu olmasını istiyorum.
Ha bi de; öl.
Kötü geceler.
Ya tamam seviyoz seviyozda sende bize kopek cekiyosun birader ayip oluyo yani.

Bunu desem agzima yumrugu vurdugu gibi dagitir valla.

Saka saka.

Gel vicdansiz gel insafsiz cagirmAzdim acil olmasa.
Sen. Seni kast ettiğimi düşünen her kimsen...
Hiç ayrılık şarkısı dinlemedim. Sürünmedim.
Aşkı küçümsemedim ama beni işgal etmesine de izin vermedim.
Ah ulan diyerek rakı içip seni sayıklamadım.
Acı çekmedim. Yokluğunu sayıklamadım. Dertlenmedim. Avare olmadım.

Aşka hiç boyun eğmedim. Öyle aşık olacaktım ki; tüm hislerime boyun eğdirecektim.

Onun için ey geçmişimde dolunayların ışığında benden şiir isteyen romantikler; gözlerimi gözlerinden alamadığımı düşünen o kız ya da seni hiç unutamayacağımı zanneden sen.

Tüm bedenlerden aşkı hüküm altına alacağım insanı bulmak ümidiyle geçtim. Ve geçip gittiğim hiç bir beden de; hiç birinize üzülmedim. Denedim; üzülmek ağlamak canımı acıtmak ki belki aşıktım demek için can attım. Ama ne bir yandı canım ne de üzülebildim.
Skype'a bi göz at.
Sadece bir defa.