bugün

her sey yoluna girdi gordugun gibi. sana uyguladigim terapi ise yaramis.
Sevgili ben;

Ben aslında sen'im. Bu mesajı da sana geçmişten yazıyorum.
Çok müthiş hayallerin var,gerçekten. Tertemizler. Çok temizler. Umarım geçen bu süre zarfı içerisinde kirlenmemişlerdir. Sonuçlar amacı etkilememeli, değiştirmemeli. Çünkü amaç senin için bi varoluş sebebidir,bundan eminim. Ve amacın yoksa sende yoksun.

Ne ettin,ne yaptın bilmiyorum. Hala çalışmaya devam mı ediyosun? Hala? Sahi nereye kadar sürecek bu çalışmalar? Güzel ülkemin memur zihniyetli insanlarının o beğenmemiş bakışlarından çok korkuyosun değil mi? Biliyorum. Korkma, dedim ya ben senim. Sana saygı duyuyorum. Sen her neredeysen ve ne durumdaysan saygı duyuyorum.

Bu ülkede bi insanın ulaşacağı en kral yaş 70-80 civarı. Yani ortalama bi 35-40 yıl daha yolun var. Bu yolu para-pul telaşı için geçirmektense, çetin bi mücadele sonrası aç kalmayı tercih ediyorum. Umarım bu yazıyı okuduğunda fikirlerin değişmemiştir. Sen değişmemişsindir.

Şunu unutma, ezberci,baskıcı ve farklı olamayan bi toplumun evladısın sen. Okulunu bitirip bi iş bulsaydın,hatta askere gitseydin kimse sana gıkını çıkaramazdı. Saygı duyarlardı. Ama sen ezber bozdun ve buna alışık olamayan herkes arkandan konuşuyor. Bunu bilerek girdin bu yola. Bu yüzden ilk başlarda sakladın herkesten. Ama artık bitti.

Sakın umudunu kaybetme. Herkesin,herşeyi çok iyi bildiği bi yerde yaşıyorsun. Bırak devam etsinler. Sen onlara kulağını tıka, ve yoluna devam et. Et ki küçük çukurlar sadece "az daha ayağını burkacağın" tehlikecikler olarak orada kalsınlar.

Seni seven
Sen..

(Şaka mı da yapar kaçarım aga)
biliyorum çok yoruluyorsun, bazende umudunu kaybediyorsun ama sabret bitecek az kaldı, hadi biraz daha sık dişini, güzel günler bizimdir inşallah.
iyice yarasaya bağladın. yat uyu artık be!
her ne kadar sıkılsan da doğru yolda olduğunu bil. adam ol, yoldan çıkma.
müdür nabıyon?
O bakışı daha önce bir yerde görmüştüm.
Kederin açık bir kitap gibi
Çok uzun zamandır bu haldesin
Biri sana birşey yapmış olmalı..
Ama bir gün güneş seni aydınlatacak
Tüm gözyaşlarını gülümsemelere döndürecek
Bir gün tüm hayallerin gerçek olacak
Bir gün güneş seni aydınlatacak
O bakışı daha önce öyle çok gördüm ki
Gözlerindeki üzüntünün farkındayım
Yaşamın tıpkı bir dilek kuyusu gibi
Nereye gittiğini sadece zaman gösterecek
Ama bir gün güneş seni aydınlatacak
Tüm gözyaşlarını gülümsemelere döndürecek
Bir gün tüm hayallerin gerçek olacak
Bir gün güneş seni aydınlatacak
Yalnız gecelere elveda de
Kuzey ışıklarına elveda de
Soğuk kuzey rüzgarlarına elveda de
Giden sonbahara elveda de..

ve bu şarkıyı kendime armağan ediyorum.

http://www.youtube.com/watch?v=3bINmmNpViM
artık " erkeği elde tutma kılavuzu" gibi saçma sapan kitaplar karıştırsan iyi olcak. zira son günlerde yaptıklarınla düştüğün durumlar yüzünden kendinden nefret etme oranın had safhaya ulaştı.
içimdeki kelebekler ölmüş sanırım * ya da üşengeçler uçmak için.
"ben nasıl bir hatunum sen nasıl bir civansın..."

sevgili kendim,
sabahına zor varılmış bir günün 9. saatlerinde yine birlikteyiz.
- sana içimden "inek" diyesim var ama bu isim sahipli. şurası kesin ki, içine sığ bir inek çöreklenen birisin sen. bir defter doldurdun sırf yoksunluk muhteviyatlı fikirlerinden, yazsana işte, ölme heyecandan... söz mü verdin bir de yazmayacağım diye? e peki, yaşa o zaman. hakkındır bu senin.

+ yaşayayım, çok fazla zaman geçirdim sadece kelimelere indirgenmiş bir yaşam biçimiyle.

- kıyamam diyorsun, üzülmeyesin sonra? ona "kendine gel artık" diyen seni kendinden alıp götürmesin sonra?

+ iyi de ben korkuyla karışık, mutsuzluğa alışık... yaşamayayım mı hiç? ben demedim mi, mutsuzluğa da varım diye?

- oldu canım, anı yaşa sen. sonra üzülürsen ka...

+ üzülürsem ben üzüleceğim. sevdiğim adam üzecek beni. yani, anlamıyor musun? lütfen anla artık, sevemediğim biri ile huzurlu zaman geçireceğime sevdiğim adamla mutsuz olayım istiyorum.

- fotoğrafı gördüm. yine çıkarmışsın ortalık yere. nesin, necisin çözemedim ki seni...

+ o fotoğrafa bakamadığım zamanların da mı bir değeri yok?

- haklısın, mutlu olmayı hak ettiğini düşünüyorsun, çok haklısın.

+ bu konuda hemfikiriz en azından.

- tekrar soruyorum. üzülmeye hazır mısın? bak bunu o yapmasa ailen yapacak ki ailenin sana vereceği üzüntü hepsinden kanlı olacak. o da olmazsa çevredeki beş para etmez dediğin tiplerden zarar göreceksin.

+ dört yıl boyunca öyle çok üzüldüm ki, hiçbiri önemli değil.
hem sen ne diyorsun ya, ben onunla mutsuzluğa da varım.
aNLIYOR MUSUN BENi?

edit: aile bireylerinden biri çıkıp bilgisayar ekranını izlemeye gelir. ekran kapatılır.
çalışsana seni tembel şey. bütün gün oraya buraya entry girip duruyorsun.
bir yer sofrasında
bir kuru ekmek dilimi,

küçük bir dereye düşmüş
ömürsüz kelebek olsam.

varoş bir sokakta
boyanmamış bir tuğla,

karıncanın ağzındaki
minik çekirdek olsam

ne kadar küçülsem ne kadar
ne kadar anlamsızlaşsam
ceplerime sığmayan hataları
hangi çöpe boşaltsam

nasıl rahatlasam nasıl
nasıl akıllansam
yaşamın hakkını vermeye
nerden başlasam

ne zaman ölsem
ne zaman ölümsüzleşebilsem
ne zamana dek bu zayıflıklar
hangisini , nasıl öldürsem
nasıl yok olsam değil
nasıl var olabilsem...
salaksın. yemin ediyorum salaksın. bok vardı ya çünkü bağırıp çağırıp ortalığı ayağa kaldırıcak. bok gibi kaldın işte. salk
hala dikkatsiz, genç ve güçsüzsün...
doktora gitmeyip, her defasında ağrıyan dişe karanfil basan sevgili tavushavası. senin kafana sıçim.
babalar günün kutlu olsun teflon'cum. bu sözlükte kimin ne mutlu günü olduysa kutladık. bizim kafamız kel mi ulan ! izanınızı sikiim sizin.
Bu pazarların mangalı olmalı.
bazılarına gerizekalı deyip duygularını incittiğim içim özür diliyorum. ben biliyorlar sanıyordum.
benden bi sik olmaz.
bir daha gani müjde imzalı dizi, film, belgesel, kısaca hiçbir bokum izleme. sonunda göt yerine konuyorsun.
unutma bu kazığı.
(bkz: allah gani gani rahmet eylesin)
bir halüsinasyona aşık oldum,
bilinçaltım içinde bir kişilik yarattı ve ben o varmış gibi;
onunla ağlayıp gülüyorum.
kavga edip barışıyorum.
kıskanıp sahipleniyorum.
bir alışveriş merkezinin ortasında hiçkimseyi takmadan "sevgiliiim" diye bağırabiliyorum.
yalnız sesi var, yalnız cümleleri.
ama
bir yüzü,
bir bedeni,
belki bana söylediği adının gerçekliği bile
yok.

onu ispat edemem,
ama onu korkulacak kadar sevmediğimi de ispat edemem.
pişman olacağın şeyleri yapma!
çok hıyar gördüm hayatımda ben be hacı. ama senin gibi turfanda olanına az rastladım, adam ol kendine gel. önüne bak artık, gerisini salla gitsin. hadi ikile.
kendimden başka kimse yok artık elimde. kendimden başka konuşacak kimsem, anlatacak kimsem yok. ne yaptıysam kendime yaptım zaten. önemsizleştirdim kendimi bile bile. değer vermedim de ne oldu. kırdım kendimi, geçer dedim, biter dedim olmadı. neden kendimi bu kadar değersiz yaptım ki ben. kendinden verdikçe ama almadıkça hiçbir şey, çok eksiliyorsun, verecek hiçbir şey kalmıyor artık.

bugün gidiyor her şeyim. tüm hayallerim, çocukluğum hatta. düşünsene 15 yaşındaymışsın ilk gördüğünde. 8 sene. 8 sene boyunca koyduğun o yer onu ne olacak şimdi. ne büyük bir boşluk. karadelik gibi. içten içe seni yiyen, bitiren, sömüren bir karadelik. ne safmışım eskiden. kimse değmemişken tenime daha, yalanlar söylenmemişken bana ne safmışım. gerçek sevgiye inanmışım. vardır demişim. ümit etmişim. hep gelecekte mükemmel olacağımızı sanardık zaten. olmayacağını anladığımızda avvunacak bir şey de olmuyor. tam 8 yıl önce tanıdın da onu ne oldu. ne çok inandım kadere. alnında onun yazdığına. hayatın bilerek sizi karşılaştırdığına. onun olman gerektiğine, onunla yaşlanman gerektiğine. ne büyük bir acı. yaşadığın en kötü tecrübeyi sana yaşatan kişiyle aynı mıydı o? her şeyden koruyup kollamak istediğin, göğsüne sarıp orada uyutmak istediğin, tüm acısı geçsin diye, yerine ben çekeyim diye dua ettiğin kişi miydi? değildi aslında. sen yarattın onu. kafanda kurdun. öyle olsun istedin çünkü. aslında değildi. birini sevince sonsuz kredi veriyorsun ona. ne yaparsa yapsın affetmek istiyorsun. hiç olmamış gibi davranmak. ama olmuyor işte. senden önemli mi diye soruyorsun. sevse, o da seni o kadar düşünse affetmen gerekir miydi diye? nerede kadar kandırabilir ki bir insan kendini?

çok büyük bir değişim gibi geliyor. nasıl yaşayacağım onsuz duygusu çöküyor yüreğine. sonra bakıyorsun insanlar neler yaşıyor. ne acılar unutuluyor. bu mu geçmeyecek diyorsun. ama geçmiyor işte. sana yaşattıkları unutulmuyor. her sabah uyandığında o kandırılmışlık, o işe yaramazlık hissi ta şuranda hala duruyor. nereye kadar? neye yetemedin, neydi veremediğin... çok mu mühim sanki. insan sevdiğinin en zor anında yalnız bırakır mıydı? zor günler biterdi ama bu kadar basit, sığ ve iğrenç şekilde mi biterdi. kötü sonlar bile bu denli kötü olamazdı. bembeyaz bir sayfanın üstüne devrilen mürekkep şişesi gibi mahvetti hayatımı. düşlerimi, ümitlerimi... hayatını sunarsın birine ama o elinde silahlarla bekler seni avlamak için. alır da hayatını çöpe atar. işte böyle bir şeydi bu his. her şeyini verirsin ama karşılığında gördüğün dünyadaki en ağır karşılıktır. sevmediğini söyleyip çekip gitseydi diye dua ettirir insana.

bir kızın olsun istedin sadece. mutlu olamadığın o kadar senenin acısını çıkartacaktın. babasızlığı yaşamayacaktı kızın senin gibi. mutlu olacaktı. mutlu bir aileyle büyüyecekti. sevgi. alt tarafı buydu istediğin. sevilmek, sevmek. mutlu olmak. bu dünyada istenecek en son şeymiş meğerse. en zor istekmiş, en imkansız olanmış. sevdiğinle bir ömür geçireceğine inanmaksa en büyük yalanmış.
önce küçük hayaller kur kendine gercekleşsinler sonraları yukselt biraz cıtanı en sonunda en buyuk hayaline ulaşırsın .