bugün

şimdi 'kadınların gittiği kuaför' diyeceğim, 'yok yaaa, allaaseen, ciddi misin?' gibi yavşak yavşak simileyler göreceğim, o yüzden diyorum ki, kadınlar... bizim kadınlarımız...

kadın milletinin en mutlu olduğu, yegane mekanlardan biridir, aynı zamanda bu mesleği icra eden kişilere de 'bayan kuaförü' denir, zor bir zanaattır, topuz yap, lüle yap, bukle yap, gelin başı yap, fön çek, cilt bakımı, manikür, pedikür. ohooooo kadınların işi biter mi? bir de bunları yaptığın gibi, beğendirmen lazım, zor iştir zor...
(bkz: erkek berberi)
krizin teğet geçtiği kuafördür. zira memlekette sürekli güzelleşme, sürekli saç rengi değiştirme, kaynak yapma-kaynak sökme eğiliminde olan bir bayan kitlesi var. dolayısıyla müşterisi hiç eksik olmayan, periyodik aralıklarla paralı müşterisi gelendir.
sabırsız kişiliğimden olsa gerek,girdiğim gibi çoğu zaman geri çıktığım mekanlardan biridir.

kalabalık ve sıkıcıdır.
içeriye cansever olarak girip, charlize theron olarak çıkma mucizesini gerçekleştiren kadınları görmek açısından gayet faideli bir mekandır.
işletmeciliğini günümüzde bayanlardan çok daha fazla erkeklerin yaptığı kuaför salonlarıdır.
kadınların saçını başını yapan kişiye denir.
pek çoğunda hafif bir gay havası vardır ki bu çok normaldir. kim günün 12 saatini başka başka kadınların en önemli aksesuarı olan saçıyla başıyla geçirse biraz kırar. çünkü kuaföre giden hatun kişisi,kaşı çıkmış ,saçı yamulmuş,depresyona girmiş bir şekilde o koltuğa oturur. ve ister ki ordan angelina jolie gibi kalksın,o adam öyle bir saç yapsın ki yamuk burnuda düzelsin.ne yapsın bu adam,cami belli mihrap belli.o zaman işte başıyor sallamaya ,hayatım çok güzel oldu,ay bir salın bak herkeslerin aklı şaşsın gibi nidalarla sırtını sıvazlaya sıvazlaya,montunu elleriyle giydirerek yolluyorlar kadını.kadın mutlu ,hemen inanıyor taş gibi olduğuna.
zamanla tabi birde bunun kadın erkek ilişkisi boyutu olduğunu anlıyor kuaförümüz.bu adamlar mecburen bir topmuşcasına davranmak zorunda kalabiliyor.neden? çünkü bir hatuna bu kadar iltifat edersen,ya yanlış anlar yada yapışır. bizede evli barklı bildiğin hetero bir adamın,meslek için değişimini izlemek düşer.
çoğunda, özellikle yakışıklı ve genç erkeklerin en çirkin kadına bile iltifat etsin diye çalıştırıldığı mekanlar.
erkek cinslerinin illa ki lafazan, o da olmadı yılışık olduğu, tecrübeyle sabittir.
yeniden dünyaya gelsem en çok olmak istediğim meslek, hatta büyüyünce ne olacaksın diye sorunca bayan kuaförü diyeceğim bütün sosyal baskılara rağmen. nedeni şu, kutusuna 10 lira verdikleri boya ile boyadıkları saçtan 100 milyon gibi para kazanırlar, elektrik hariç masrafı olmayan fönden 5 lira ile 25 lira arası değişen paralar alırlar ve en güzeli hiç masrafı olmayan saç kesmekten minimum 20 maksimum orasını bilmiyorum lira kazanırlar. sonuç olarak başlangıçtaki masrafları ve aylık her dükkanın sahip olduğu giderleri saymazsak gayet iyi para kazanırlar. işleri gereği kadınlarla haşır neşir olmak da çabası. bütün bunların yanında kadınlarla aran iyiyse ve yaptığın işi satabiliyorsan en üst noktaya gelebilirsin. işte ben de kuaför işte en üst noktada olsa ne olur diye düşünürken yıllar içerisinde çalıştığım işlerden aldığım sikko sikko paralara bakınca bu mesleği neden seçmediğime yanıyorum. hatta ben anadolu lisesine giderken her gün kuaförlük ve kalfalık diye bir okulun önünden geçer aşağılar gözle bakardım çocukluk tabi yeniden o günlere dönebilsem servisten inip müdüre yalvarabilirdim beni de alın diye. hayata 18 yaşında atılmanın verdiği avantajı da saymıyorum bile. ayrıca hiçbir zaman kendini tüketmeyecek bir meslek sonuçta kadınlar yemez içmez ama kuaföre gider.
eğitimini almadan psikolog olabilen insanlardır, dert tasa keder gam entrika ne varsa git anlat kesinlikle bir yorumları verecek bir akılları vardır.
saçı bir türlü istenilen şekilde kesmeyendir. dergilerden saç şekli bulursunuz, önüne koyarsınız resmi ama o yine kendi bildiği şekli keser. önünü kısa keser, yamuk keser. ne kadar keseceğini gösterirsiniz, belinizdeki saçlar bir anda omuz hizzasına gelir. istisnasız herkesin kaşını ebru gündeş kaşı yaparlar, saçı istenilen renkte boyamazlar.
arada kırıkları aldırmak dışında uğranılmaması gerekilen yerdir. saçınızı kesmeyi, kaş-bıyık almayı, saç kesmeyi kısa zamanda öğrenin bence, hem para gitmiyor hem de saçınızın kaşınızın** şeklinin nasıl olacağını keyfinizin kahyası belirliyor. müthiş!
çoğunlukla naparlarsa yapsınlar beğenilmez olanlardır.

o saç 10 güne kalmaz oturacak yalanını sıkça duyabileceğiniz, yine de bir bayanın vazgeçilemeyen yegane yeridir.
kız arkadasınızın numarasını alıp mesaj atabilme potansiyelleri vardır.
saç keserken çaktırmadan dayayanları da mevcuttur.
(bkz: yavşaktır)
bayan kuaförleri bir nevi terapisstir. aşk, meşk,iş, dedikodu tüm hayatınızı dökersiniz. genelde çenesi düşük tiplerdir. çıktıktan sonra bünyede rahatlama hissedersiniz.
eğer size dertlerini anlatmaya başladıysa yandınız.
roller değişmesin. siz ona terapiye gidiyorsunuz neticede.
bıcır bıcır canımlı cicimli konuşmaların dönüp durduğu güzelleşmek veya kendine çeki düzen vermek amaçlarıyla gidilen tuhaf mekan.
kadınlara hizmet veren işletme. *
Bugün bir arkadaşımın arkadaşı olması sebebiyle ilk defa içine girdiğim ve uzun uzun kaldığım, etrafta dönen muhabbetlere ayar olduğum, genelev ortamına yakın bir yer gibi geldi. sonra dayanamadım ve sordum.

+ arkadaşım buraya gelen kadınlarda mı bir anormallik var bende mi bir anormallik var. bu kadınlar çok acayip.

- abi biz kurumsal çalışıyoruz. Dikkat edersen kapı kilitli rezervasyonlu çalışıyoruz. Çoğu anlaşmalı olduğumuz gazinolarda, masaj salonlarında çalışan kadınlardır bize gelenler.

iyi'ki sormuşum yoksa tüm dişi aile üyelerine kuaförü yasak edecektim.
Para tuzağı ,pilavlı sohbetten farkı olmayan yer .
kadın olanlarının acımasız eleştirilerine mutlaka maruz kalacağınız insan.

ilk kez gittiğim bir kuaföre işe başlamadan önce standart cümlemi sarfettim. kuaför, 40-45 yaşlarında bir kadın.

-kaşlarımın incelmesini istemiyorum, şeklini bozmayın, doğal şekliyle kalsın, sadece toparlayın lütfen.
+ama bence doğal şekli güzel değil.
- bence güzel. (ben seviyorum kaşlarımı ya alla alla)
+ama bakın şimdi, bu kavsin burda değil, burda olması gerekiyor.
-gerekiyor mu ? nasıl yani ? benimki böyle sonuçta.
+bakın şimdi şurdan şöyle yapıcam, burayı da kısaltıcam, göreceksiniz çok daha güzel olacak.
- (pes ediyorum, çenemi yoramayacam daha fazla) tamam o zaman, size bırakıyorum.
+korkmayın, ben sizi çirkinleştirir miyim hiç hehehe ? (klasik bir bayan kuaförünün samimiyet kurma çabası)
- korkmuyorum, beni ne kadar çirkinleştirebilirsiniz ki ? (kadını ve beni bir kahkaha alır)
+ooo çok güzelsiniz elbette, çok samimiyim. ama benim kadar güzel misiniz acaba ?
-sizin kadar da değilim tabi ahahaha. şaka yapıyorum zaten, çirkin olmaktan korkmuyorum, mükemmel olmaya çalışmadığım için kaşımı maceraya sokmak gereksiz geliyor.
+olsun olsun, ben çok güzel yapıcam şimdi, göreceksiniz.

ve eleştiri darbelerinin ardı arkası kesilmez:
+ay dökülmüş kaşınız, niye öyle ?
-dökülmüş değil, hep öyleydi, seyrek benimki. (doğulular gibi fırça gibi çıkmıyor napayım)
+su içmiyor musunuz ?
-cildin kuru mu diyeceksiniz ?
+evet çok kuru, günde ne kadar su içiyorsunuz ? (doktor kesildi başıma)
-sebebi az su içmek değil. şehrin iklimi ile alakalı, buradayken kuruyor.

sonrasında;

+gözenekleriniz çok tıkalı niye öyle ? (lan hergün 2 çeşit ürünle peeling yapıyorum)
+ ay dudaklarınız da baya kurumuş, dökülüyor ? (mal mısın ya, dışarıda hava -5 derece, lip stick kullanacak kadar da aklım eriyor) +lazer epilasyon yaptırmayı neden düşünmüyorsunuz ? (yav yaptırmadığımı nerden biliyorsun, alnımda 'kılı tüyü salmış' mı yazıyor. ) şeklinden sorularla beni öldürdü, bitirdi ya la.

kuaförden çıkarken de çıkarken kapının önünde buz tutumuş su bikintisine basıp kaydım, yere düştüm, kafam tutunmaya çalıştığım demir direğe çarptı. nazarı değdi bunun bence. çekemedi o beni, anlamıştım zaten.
erkek berberinin aksine müşterilerine değdirmezler.
saçları boyadıktan sonra kafa derisinde oluşan şiddetli kaşınmayı, saç yıkama esnasında kafanıza masaj yaparak giderir bu insanlar.

o esnada siz resmen nirvanaya ulaşırsınız. yirmi dakikadır kaşınan saç köklerinizin her biri itinayla bu adam tarafından kaşınıyordur... hayatın gerçeğinden uzaklaşır, sarhoş olursunuz. bedeniniz ruhunuzdan ayrılır.

ben hayatımda, hiçbir erkeğin dokunuşuna, boya yaptırdığımın akabinde saçlarımı yıkamaya gelen bayan kuaförünün dokunuşu kadar muhtaç olmadım. olamam da.

o anda benden ömrümü istesin, ömrümü veresim gelir. bırak 50-60 lirayı.
1cm kes dediğin saçı 10 cm kesen götü poklu kuaför. Arabanı taşlamazsam.
en popüler dedikoduların yapıldığı yerdir. ayrıca sakın oraya saçınızı uçtan kestirmeye gitmeyin. 1 cm diyorsun 5 cm kesiyor salak.