bugün

başlığı ve altına girilen entryleri okuyunca hüngür hüngür ağlamama sebep olmuştur. düşüncesi bile tüyler ürperticidir. babası vefaat eden herkese allah sabır versin.
her başarında acaba bir yerlerde görüyor mu diye düşünür insan.
her hareketinde acaba hayatta olsa ne derdi diye düşünür.
her gece iyi geceler öpücüğü verdiği günler özlemle anılır.
güneş yine doğmaya devam eder.elbette ki hayat devam edecektir mutlu anlar olacaktır.ama her mutluluk biraz eksik kalacaktır..
en zoru da yıllarca özlemekten çok, daha onlarca yıl özlemeye devam edeceğini bilmektir..
kelimelerin anlam yitirdiği, nefes almanın hiç bir şey ifade etmediği an.
gelipte sözlüğe girildiğinde tüm eğlenceli entrylere bakarken birden kendi durumunu hatırlamak ve böle bir entry olup olmadığına bakmaktır. öle derindirki her hareketinde hatta nefes alışında bile hissedersin acısını. bide ani gidişi vardır en kötüsüdür. bi akşam gider, gelmez ama sen hep beklersin. beklersin bi gün gelir diye. yavaş yavaş gelişen bir süreçtir yokluğuna alışmak. alışıtğını sandığın anda bile alışmamışsındır aslında. sabah olupta güneş doğdğunda içindeki derin boşlukla uyanmaktır. asla tam olmaz yaptıkların. en güzel en mutlu anında bile aklına gelir hatırlarsın. bunu görseydi keşke dersin, ne kadar mutlu olurdu. ailenin sorumluluğunu üstlenmektir babanın ölmesi. 11 yaşında olmanıza bakmazlar yıkıverirler üstünüze sorumluluğu. ama kimse hatırlamaz sizinde kaybınız olduğunu. böle böle sadece siz teselli eder olursunuz unutursunuz ağlamayı. yanlız kalıpta ağlamak istediğinizde bu sefer gözyaşları direnir size ağlayamazsınız acınız dahada artar. aynaya bakıp tanıyamamaktır kendini. her baba kız diyaloğunda kıskanmaktır karşındakini. babalar gününün acı gelmesidir. bi parçanızın eksilmesi ve asla dolmamasıdır...
bir orospu cocugunun uzulmeyecegi olay. cunku babasi belli degildir.
büyümeden yaşlanmaktır.
goz yaslarini sinirsiz kilan olaylardandir.
Tükendim gecelerce çırpınmaktan...Ellerimi hayaline uzatıp boş avuçlarıma tekrar tekrar bakmaktan...Sabahları yastık ıslak uyanmaktır..En saçma sapan reklamda dahi ağlayabilmektir apansızca.geri gelecek diye ummaktır en acıtanı... Bir anda bir haber gelir ve altüst olur tüm değerler ve hiçbirsey bir daha apaydınlık olmaz ,yerine oturmaz.Emanet gibi yaşamaktır, heran çekip gidecekmiş , saat gelecekmiş gibi bir tedirginlikle eğreti bir hayata mahkum olmaktır babanın ölmesi
hani ilk yürümeye başlarsın ya yönelirsin ona doğru, açmıştır kollarını sana,
ilk kez konuşuyorsun, ilk söylebildiğim iki hecelik kelimeydin ba-ba,
şimdi yürümeye başlarsın ya mezarına doğru, hatırlıyorum seni fotoğraflarla aklımda kaldığı kadarıyla,
son kez konuşuyorsun, son söyleyebildiğin iki kelimelik cümleydin rahat uyu ba-ba! *
bir kaç saat anlam veremediğin, bir kaç gün düşünemediğin, birkaç hafta inanamayıp açılan her kapının ardında çıkıp gelmesini beklediğin, az bi zaman sonra sana şaka yapıldığına dair paranoyak düşüncelere sevk edildiğin, bu süre zarfı ve hayatının sonuna kadar her fotoğraf karesine, her anı birikintisine, her hüzünlü olaya ıslak gözlerle tepki vermeni sağlayacak, insan hayatının her anını milyonlarca keşkeyle dolduran olay.
hiçbir zaman kapıyı çarpıp çıkamamanıza, arkada birini bırakamamanıza neden olan; insanı "ya onu da bir daha göremezsem" korkusuyla yaşatan olaydır.
önce farkına varmamaktır. (küçüksünüzdür zira) farkına vardıktan sonra (üniversite yıllarında filan) epeyce kötü olmaktır. geciken acı fenadır. vicdan rahatsızlığıyla, utanmayla beraber gelir.
ilk sedyede yattığını gördüğünüzde 'sana yakışmıyor hadi kalk!' deseniz de fayda etmeyen, dibe vurduğunuz, yüreğinizde fırtınaların koptuğu andır. *
babası hayatta olupta babasını kaybetmiş insandan, daha iyi durumda olmak.
(bkz: söylemeyin öyle şeyler akşam akşam)
en çok evlenirken koyan durumdur! Gerçi herzaman koyar insana o ayrı! için burkulur sığınmak istersin ama yoktur işte gelmeyecektir...
(bkz: isyan etmek)
uyanırsın kapıda bir tabut vardır. uyanmanında uyumanında farkı yoktur. toprağa gömerler su dökerler. arapça dua okurlar. gidilir.
bunca yil sonra burun direginizin sizlamasidir.
yurekte bir sizidir.
keske yapmasaydim dir.
keske opseydim dir.

sozlukte ender ciddi girdileri yasatan olaydir.
babalar saygindir.
bir kere basa gelecektir.

benim bir kere oldu.

(bkz: cezaevine goruse giden minik kiz)
yaşıyorken öleceğini bilmek, acı çekeceği günleri beklemek, acınızı kat kat artırır. (bkz: akciğer kanseri)
(bkz: allah korusun)
ağlamasını görmeye dayanamadım, ölmesine hiç dayanamam.
babamın ölmesi.. düşünmüştüm önceden nasıl karşılayacağımı, neler hisedeceğimi, ancak hiçte tahmin ettiğim gibi olmadı hissetiklerim. o ölmeden önce ölümünü düşünüp ağlardım. hatta tüm yakınlarım için teker teker ağlardım. hatta psikyatriye gittim bu yüzden uzun zaman önce. sonra ne olduysa bıraktım bi sonuç alamayacaktım heralde. hiç sarılmadım babama çocukluğumdan sonra onu da ben hatırlamıyorum teselli için ablam anlattı. en çok seninle oynardı, sarılırdı dedi. antibiyotikler yüzünden kuruyan nefesini açmak için kullandığı o denizsuyu mu nedir öyle bi şey işte en çok ona ihtiyaç duyup, istediğini sanki onunla iyileşeceğini sandığı geliyor aklıma. hep o an geliyor aklıma deniz kokusu duyduğumda en çok. hiç tahmin ettiğim gibi olmadı hissetiklerim. anlamadım bişey ve anlamıyorum hala. kimsenin gelmesini istemedim. gelenler oldu uyudum. o lanet olası merasime katıldım nezaketen. hiç bişey yapmadım. sanırım bi ara pişmanlıktan inledim son bi kez bakmaya cesaret edemediğim için. sessizce höööö diye garip bir nefes attığımıda dışarı, hatırlıyorum teyzem anladı ve ısrar etti. sayesinde son anda görebildim babamı. iyiki gördüm en son kasılıp acı çekerken gördüğüm bedeni oldukça sakin görünüyordu. son nefeslerinin gürültüsü sonsuz bir sessizliğe dönüşmüş öylece duruyordu. beni tanıyanlar şaşırdıklarını söyledi güçlü bulmuşlar. metanetmiş. bilmem ben. sadece uyumak istiyordum ve işe gitmek uyandığımda. nasıl becerdim bilmiyorum ama sağol dedim gelenlere ve bir yabancı gibi katıldım merasime hep beraber gidip hep beraber döndüğümüz biyerdi. belki onlar olmasaydı daha başka olurdu diye geçirdim içimden. aslında biraz daha orda kalmak istiyordum ve dokunmak toprağına. yapamadım alıp götürdüler beni. onlar ne dediyse onu yaptım. eskiden düşünürken bile ağlardım oysa. ve allahım ben ne yapacağım derdim. ama böyle oldu. fazla düşünmedim. kahretmeyi bırakmıştım. biraz küfrettim.. noluyor lan dedim. içinden çıkamadım işin vazgeçtim. kabul ediyorum dedim ölüsün sen. dedem de öyle. bi gün biz de.. yapacak bişey yok. hiç bişey yok dedim kendime. anladım dediğimi. tekrarlamadım. kabul etmek gerekiyordu. ediyordum. daha hastane kapısında çöpe attığımızda anlamıştım herşey çöp. çöp... çöp... çöp kutusu hani şu bildiğimiz konteyner. kalp elektrosu, tahliller hepsi hepsi, çarpan çalışan herşey durduğu için atıldı çöpe. artık olmadığı için. lazım olmayan herşeyi.. attık. kırıldım.. nefret mi etmeliyidim abimden çöpe attığı için. değil dimi. nefret etmedim zaten. seviyorum onu ve geriye kalanları... bir babanın ölmünün ardından hissedilen duygu bulanıklığına örnektir.
kaygının ötesinde bir korku, fobi, hatta şizofreni derecesinde tedirginlik haline getirdiğim olasılıktır. her gün kafamda kurup babam eve 10 dakika bile geç gelse keşke daha fazla sarılsaydım diye ağlamaya başladığımı bile bilirim. ayrıca öyle bir duygudur ki bu geceleri kalkıp nefesini dinlemeye başlar, onun yanından ayrılıp odaya gittiğimde bile her an öyle bir ihtimal varmış gibi tedirgin olmaya başlarım sadece aklıma düşsün yeter.. allah korusun seni baba, sakın yanımdan ayrılma..

edit: eksileyeni silicem lan mesaj atsın eksileyen.
babanın hayatta olupta yokmus gibi olmasından, daha az acı veren olaydır sanırım