bugün

şimdi düşündükçe inanamadığım ama gerçek olduğunu hepimizin bildiği olay.

milli takıma kondisyoner olarak mahalle maçı oynanayan çocuğu getirmeli bence.
yedide devre on beşte biter anlayışıyla başlayıp on beşe yaklaştıkça sırasıyla on yedi on dokuz yirmi bire... uzatılan maçlardır.
maç biter soluk soluğa kalırsınız. herkes su içmek için çeşmeye gider.dinlenir sonra devam edilirdi.
acı ama gerçektir.o cocuklarının hepsi şimdi yamuk bacaklara sahiplerdir.*
(bkz: japon kalesi mac yapmak)
(bkz: dj yardır)
"adamın gol diyo"

"gol değil taşın üzerinden geçti"

"yavaş gir olum" ( o an kızılır ancak sonradan unutulur)
"ben almam olum topu" ( arabanın altına VEYA BiR BAHÇE'YE KAÇAn topu almak için kim alacak tartışması )
gibi replikler vardır.
o 4 saatin yarısı arabaların ya da teyze ve amcaların geçmesini beklemeyle geçiyordu.
parayı denkleştirdikten sonra, adi bir plastik top alınarak başlayan mahalle maçlarıdır. alınan plastik top en fazla 1 saat dayanır. kalan 3 saati patlak topla oynamak zorunda kalırsınız.

gözlemlerime göre 4 saatin en az 2 saati arabaların altına kaçan topları almakla geçer.
muhtemelen halı saha maçından daha çok zevk verecek maç.

-abi gol.
-direğin üstündenden geçti gol değil
-o zaman korner
-hııı.tamam
-.................

ya da

-abi kaleleri minyatür mü yapsak kalecimiz yok

gibi komik diyalogları olması muhtemeldir.

ayrıca kendi içinde kendiliğinden oluşmuş felsefik kavramları barındırır

3 korner 1 penaltı
direğin üstünden geçti
bizim kalecimiz yok
taç sınırının olmaması haliyle taç olmaması
yıldız oyuncunun her iki yarıda(iki yarı oluyorsa tabi) farklı takımlara transferi muamması
engelli futboldur.oyuncular dışında sahadaki arabalara,yoldan geçen insanlara da calım atılması gerekir.
yoldan araba geerken oyunun durması
ve daha niceleri
kames'in patlamasıyla, maç alanına araba park etmesiyle ya da annenin çağırmasıyla sona erir.