bugün

29 mart'tan sonra ne bok yerse yesin dediğim kent. türk siyasi tarihinin fırsatı kaçtı. iki tane muammalarla dolu adayın yanında temiz, yaptıklarıyla yapacaklarıyla kendini ortya koyan bir adam varken siyasi çekişmelerle sağ-sol kavgasıyla bu fırsatı tepmiştir.

29 mart akşamı otobüste küfrede küfrede geldim ve kimse de sesini çıkartamadı. niye bu kadar seviyesiz, dengesiz bir halka sahibiz bilmiyorum ama bu dakikadan sonra herşeye layıklar.
(bkz: deveye diken insana siken yaranır)
en lüks yeri gaziosmanpaşa olan şehir. evet biliyorum, istanbul'un en dandik semtlerinden birine tekabül etmekte. düşünün artık.
bir yerinizi çizdirebileceğiniz yerlerinden biri de tarihi ulus'tur, hani şu istanbul'un nezih yeri. düşünün artık...
11 nisan'da devrimci gençliğin eylemlerine sahne olacak şehir.

--spoiler--

Coğrafyanın dört bir yanından geliyoruz. Büyüttüğümüz umut fidanlarını baharın ortasında Ankara’da yeşertmeye geliyoruz. isimlerini belki duyduğunuz belki de duymadığınız halkı adına ölenlerin selamları ile geliyoruz. idam sehpasında "yaşasın halkların kardeşliği" diye haykıran Deniz Gezmiş’in, Denizler ölmesin diye yola çıkan ve tetiğe basan Mahir’in o dağ gibi yüreğidir tarihimiz. Ser verip sır vermeyen ibrahim Kaypakkaya’nın cesareti ile geliyoruz.
Çekilen onca acı, verilen bunca kavga, peşinde koşulan düşler; halkımızın açlığı öfkeye dönüşsün, çocuklar özgürce uçurtmalarını uçurabilsin diyedir. Biri yiyip birileri bakıyorsa eğer, ellerimizle emeğimizle yaptığımız kondularımızın yerini göğün ışığını kapatan beton yığınları alıyorsa, çocuklarımızın geleceği çalınıyorsa, ölümün kaçınılmaz gerçekliğinin yerini açlıktan ölmek alıyorsa ve bunlara rağmen birileri allı pullu bir yaşam sürüyorsa, işte kıyamet ya koptu ya da kopacak demektir.
Sanmayın ki bizler sadece birer sevdalı gençleriz. işçi, işsiz, öğrenci gençliğiz biz, aydınlık adına kurulan düşlerimizi, bitsin bu acılar diye beslenilen umudumuzu çalanlara karşı yürüyenleriz biz.
Halkının yaralarına çare olamayan, yitikliği kadar köhne olan bir ülkeyi değil, sevgiyle, kardeşlikle, aşkla gelecekten umutlu bir dünyayı kurma düşünde olanlarız biz. Gökyüzünü fethe çıkanlarız biz. Paylaşmayı bir ödev olarak alıp, anlatacak olanlarız biz. Özgürlüğü paylaşmak, mülkiyeti paylaşmak, çalışmayı paylaşmak, üretimi paylaşmak, mutluluğu paylaşmak, acıları birlikte göğüsleyip, sevinçleri paylaşmak.
Geliyoruz karanlığın ortasından sesimizi duyurmaya. Geliyoruz alanlarda halkımızın öfkesini paylaşmaya. Geliyoruz bu vicdansız dünyanın vicdanı, kalpsiz dünyanın kalbi olmaya.
Ellerimiz emeği, yüreğimiz sevdayı anlatacak. Usanmayacağız kırılsa da dallarımız, kopsa da fırtınalar. Kurduğumuz düşleri büyütmekten usanmayacağız. Düşlerinin büyüklüğü kadar özgürlük yaşayan, bir başkasının suratına atılan tokadı kendi suratında hissedenleriz biz.
Geliyoruz…
Karanlığı yırtanların ardından devrimci gençliğin birliği ile geliyoruz. Aydınlığı getirmeye söz verdik On'lara. Bedeli ne olursa olsun devam ettirmeye geliyoruz tarihimizi.
Bu tarih hepimizin. Devrimci gençlik umudu büyütüyor.
Ankara’ya umut fidanları dikmeye geliyoruz. Biz halkımızın umudu, sıkılı yumruğu olmaya geliyoruz.

--spoiler--
üvey evlat.
kıyılardan gelmiş muhacirler için soğuk..
istenmeyen belki de.. ama zaruri işte...
asteğmen acemi birliğinde 200 kişiydik. sınavda dereceye giren 10 kişiye tercih hakkı veriliyordu usta birliğe dağıtımlarda. 10 kişinin tümü de ankarayı istedi. o derece bir şehir yani.
bürokrasi ve öğrenci şehri diyebiliriz. insanları günlük rutin bir hayat yaşarlar, ve oldukça düzenlidirler.
en sevdiğim gri...
masa başı.
ah yağmur dönerken kara
şarkılar var falımda
hepsi sana bu gece ankara.
mayıs itibariyle üniversitelerin şenlikleriyle dahada bir renklencek olan şehir.
geçliğin azmadığı, ANITKABiR'in bulunduğu, memur şehri olarakta tabir edilebilen güzel şehir.
candır. tilkinin dönüp dolaşacağı kürkçü dükkanıdır. bunun değerini başka yerlere gidince anlıyor insan
baba ölür, ankara'ya sövülür. sevgili terk eder, ankara'ya sövülür. okulda durumlar kötüdür, hep ankara yüzündendir. ankara'dan gidilmelidir ki hayat güzellessindir. ankara sucludur hep, özellikle dogma büyüme ankaradaysaniz. halbuki öyle degil o iste. ankara yuvadir. arkadas, hatta sevgilidir bazen. en iyi bildiginizdir. it kopuk dolu sokaklari, en cok kendinize guvendiginiz yerleridir cogu zaman. hatta melih gokcek'iyle cennettir, cennet. **
tam 21yıldır yasamakta oldugum,bazen beni sıkan,uzaklasmak kacmak istediğim ama uzaktayken deli gibi ozlediğim guzel sehir..seviyorum be!
buram buram bürokrasi kokan şehir.
ankara için bi' gri şehir tanımlamasını anlamam bir de "bürokrasi kenti" denmesini. lan sanki yolda yürürken "şşş hocam n'aaptın sen yaa, her şeyin bi sırası var. bekle kenarda abicim, bekle önce kadınlarla çocuklar bi geçsin, olmuyo ama!" mı diyorlar?

ama denizi yok.
havası hala bozuk olan şehir, yaz gelse de grilerinin üzerine güneş ışlıklarıyla oyunlar yapsa.
soğuk ama insanın bi şekilde alıştığı şehir.
son bir haftadır dışarı çıktığım an yağmurun başladığı şehir. yağmurlu bu ara.
ilk başta çoğu kişi tarafından sevilmese bile zaman zaman ankara'yı ve ankara'da yaşayan insanları tanımaya başladıkça kendisini sevdirmeye başlayan şehirdir. içerisinde bulunan güzellikleri keşfettikçe kendisini daha çok sevdiren ve en sonunda ankara'ya gelmeden önce yaşadığınız şehiri ne kadar özleseniz bile ankara'da geçirdiğiniz belirli bir süreden sonra geldiğiniz şehiri unutmanıza bile yol açabilecek şehirdir.
Kimine göre gri şehirdir. Renksiz yolların kasvetli binalarla çevrelendiği memur şehridir. Kimine göre yaşayınca sevilen, gidince özlenilen şehirdir. Aidiyet duygusunu sonuna kadar yaşayabileceğiniz bir şehirdir.
kesinlikle türkiyenin londrasıdır. istanbuldan gelicek yolcular güney yarın küreden kuzey yarım küreden geçecekmişçesine hazırlanmalıdırlar.
korsan kitaplarını çok sevdiğim kasvetli şehir. kızılayda fellik fellik 5 tl lik kitap aradığımız olmuştur. sayesinde güzel bir kitap arşivi yapma yolunda ilerlenebilir.
Yakup Kadri'nin en güzel romanının ismi...
Cok yaziktir ki segmen kulturunun yerini yavas yavas pavyon kulturune biraktigi baskentimiz.