bugün

Ahmet Hamdi Başar, istanbul Üniversitesi Fen ve Edebiyat Fakültesi Coğrafya bölümü mezunu olup, Birinci Türkiye Millet Meclisi üyeleri arasında yer alır. Limancı lakabı ise, kendisinin istanbul Liman Şirketi’nin kurucusu olmasındandır. Ahmet Hamdi Başar, kongreye öncülük yapmakla kalmamış, ülke ekonomisinin kalkınması için meclise kanun teklifleri de sunmuştır. Çabalarının karşılıksız çıkması üzerine, Cumhuriyet Halk Partisi’nden istifa etmiştir. Bundan sonra da, 1950 seçimlerinde Demokrat Parti’nin istanbul Milletvekili olarak seçilmiş ve 1953’e kadar partiye ve millete hizmetlerde bulunmuştur lakin bu partide de çabalarının karşılığını alamayan Ahmet Hamdi Başar, hayal kırıklığına uğrayarak partiye istifasını vermiştir. Yazar kimliğiyle de bilinen Ahmat Hamdi Başar’ın “Demokrasi Buhranları” adında kitabı ve “Vergi Reformu ve Klakınam Davamız/Tüccar Derneği” adında bir adet dergi sayısı mevcuttur.
çok sayıda eser vermiş bir entelektüel. geniş kitleler tarafından pek tanınmamış denebilirse de türkiye entelektüelleri arasında benim şu ana karşılaştığım en ama en ilginç figürlerden biridir.

"insan kendine güvenmez ve hayatının değersizliğine inanırsa, aradan uzun seneler geçince yaptıklarını unutur. Şimdi çoğu aklımda değil..."

"çocukluğundan başlayan ve aşağı yukarı hayatımın her devresinde devam eden bir çeşit aptallıkla birlikte, herlhade bunda bazı çeşit zeka belirtileri de varmış demek."

"sonraları galatasaray müdürlüğü yapmış, çok terbiyeli, çok efendi bir adamdı behçet bey. o da macit bey gibi fransa'da tahsil etmişti. o zamanlar için modern ilim metodlarını kavramış genç profesörler arasındaydılar. fakat ben fransa'da okumuş oldukları için hemen darülfünun'da profesör olan bu gibi yeni yetişmiş gençlerde ne ilmin kendisini ve ne de heyecanını bulamıyordum."

"işte Ankara'da bugünlerde konuşulan en önemli konu bu "mutedil devletçilik" meselesiydi. isyansyondan şehre dğru yürüyoruz. Şükrü Kaya Bey, katibi umumi tevfik bey ve daha birkaç kişiyiz. Biri Şükrü Kaya'ya soruyor:
'mutedil devletçilik ne demektir? Bu Avrupa'nın neresinde tatbik olunmaktadır?'
Mesele hakikaten önemliydi. Çünkü Avrupa'da tatbik edilmemiş, görülmemiş hiçbir şey iyi olamazdı. Onun için mutedik devletçilik sisteminin Avrupa'da karşılığını bulmak lazımdı."

"her fabrika bende hemen aynı tesiri yapar. makine kudreti karşısında kendimi çok küçük hissederim."

"gazi ile ankara'daki çiftlikteki ilk karşılaştığım 1926 senesi ağustos ayının 18.günü edindiğim intiba, o günden sonra hayalimde büyüdükçe büyümüştü. o her şeye kadirdi; her şeyi görür ve bilirdi. aldatılmaz tesir altında bırakılamaz, hiçbir şeye boyun eğmezdi. seyahatte hastalandığını, istanbul'dan profesörler getirildiğini işittiğim zaman şaşkına dönerdim: "niye hastalığa mağluıp oluyor, onu yenemiyor?"

"dünya buhranı bizim için bulunmaz bir şanstır. kullanabileceksek ancak bu devrede kalkınacağız."

"en büyük tehlike bu memleketlerde batı'nın yahut daha genel deyimle sanayici ve kapitalist milletlerin ilmiyleve kafasıyla düşünmeyi ve çalışmayı gerçek yol bilen aydın ve yönetici zümreden gelir."

"...ben uluorta sanayileşmenin aleyhindeydim"

"sanayici efendilerimiz biraz susar mısınız!"

"kapıkulu devletçiliği ne kapitalist ne sosyalist ne faşist kategorilerden birine sokulamazdı."

"çeşitli yazılarımda da belirttiğim gibi ben türkiye'nin 18. asrın sonlarında ve 19. asrın başlarında batılı bir devletin müstemlekesi olmamış bulunmasını milletimiz için mutsuzluk sayarım."

"yeni türk devleti babıali'nin devamından başka bir şey olmadı. çünkü bu devleti sınıfsal çıkarı açısından yöneten ekonominin dışında ilkel ve sömürücü bir sınıf elinde kalmıştık. gerçi ona yeni zümreler eklenmişti; fakat gerek bunlar gerekse yaratılan fırsatardan yararlanarak yeni yeni teşekkül etmeye başlayan burjuva sınıfı bile kapıkulu karakter taşımaya, bu kategori içinde yer almaya yönelmişti."

"bir tek parti devrini yaşayamadığımız gibi, şimdi çok partili rejimi de yaşayamıyoruz."

"inönü'nün değişmez başkan ve milli şef olması, Atatürk'e ve atatürkçülüğe karşı osmanlı'nın bir zaferidir."

"bizde cumhuriyetin kurulması güç, saltanatın geri gelmesi kolay olmuştur."

"milli şef devrinin bence en büyük zararı fikre karşı olan amansız düşmanlığıydı. bu devirde fikir saymak, eroin satmaktan daha tehlikeliydi."

"kitaplarımdan birini istanbul üniversitesi hukuk fakültesi dergisinde eleştiren bir doçent benim şu fransız bu alman aliminden ilham aldığımı ve anılan fikirlerini kopya edip kendime mal ettiğimi yazdığı zaman şaşırıp kalmıştım. çünkü bu alimlerin adlaırnı ilk defa duymuştum. şüphesiz onların eserlerinden tek bir satır bile okumamıştım."

"bu tip (batılılaşmadan bahseder) her bakımdan ideal bir insan olmadığı gibi, kurduğu toplum düzeni de ideal bir düzen değildir."

"mikroptan korkan insanlar vardır, hiçbir şeye ellerini süremezler; durmadan korku ve vehim içindedirler. ben kendimi onlara benzetiyordum: hürriyetten korkuyordum."