bugün

taş bulması kolaydı, ama çok zevksizdi.

görsel
Osman geç kaleye , rıza yinemi top yok nolcak bu iş rızaa... Ve rızanın sırf topu yok diye dışlanır. Sonra kale 2 metreyle açar rövanşı maç bitimine 1 metre kalır. Amca atsana topu falandı feşman. Hey gidi be internet mi var o zamanlar şimdi sokaklar in cin top oynuyor....
milenyuma girildiği zaman eskide kalacak ve özlenecektir.
Abanmak fiilinden muzdarip bir nesildik lakin iyiydi o zamanlar güzeldi. Fmde değil sokaktaydık, özgürdük, çocuk gibi çocuktuk...
arabalar tarafından sıklıkla sabote edilen, asfaltın ağladığı, yeri geldiğinde kavganın olabildiği, kale taşlarının adımlarla sayıldığı ve dahi gol geçerliliği tartışmalarından ötürü şiddete yatkın olan sportif faaliyettir.
- üç korner bir penaltıydı.
- iyi oynayan iki kişinin aynı takımda yer almamasına dikkat edilirdi.
- penaltılarda kaleci değiştirilirse 2 penaltı atılırdı. eğer ilk penaltı gol olursa ikincisi atılmazdı.
- kaleci topu 3 kere sektirirse rakibe açılsana 3 kere sektirdim derdi, rakip açılırdı; efendilik vardı.
- maçı izleyen küçük bir grup varsa, penaltı olup olmadığına o karar verirdi, saygı vardı.
- maçlarda eğer iddia varsa ödüller genel olarak algida max, eskimo, meybuz, 2,5 litrelik kola vb. ürünlerden oluşurdu.
- frikiklerde baraj mesafesi, frikiği kullanacak olan kişinin koca bir zıplayışının akabinde 3 koca adım atmasıyla belirlenirdi.
- top, oyun alanı içerisindeki herhangi bir arabanın altına kaçarsa büyük bir şevkle arabanın altına yatılıp top alınırdı. topu ilk kim kaparsa o takım başlardı.
- gol olduktan sonra eğer tartışmalar olursa ve golü yiyen takımın bir oyucusu golü kabullenirse rakip takım direk o kişiyi yüceltip "adamın gol diyo" diyerek golü alırlardı.
- para o zamanlar kolay bulunmadığından maçın hangi takım tarafından başlatılacağına; bir tarafına tükürülmüş yassı bir taşın havaya atılıp, yaş mı,kuru mu seçiminde doğru tarafı bilen tarafın başlaması yöntemi ile karar verilirdi.

çok güzel günlerdi..
modern zamanlarda azalan, 90'lı yılların vazgeçilmezi olan maç türüdür. bu maçlarda, mahallenin en celebrity olanları, futboldan anlamasa dahi yer alırdı.
genelde gol mu direk üstü mü tartışmalarına rastlanır. her takımda bir tane yıldız oyuncu vardır.
Bu maçlarda biz kızlar fasulye olurduk. Asla maca alınmazdık, topa parmak ucu ile vuran sümüklülerin attığı ve haliyle kaçan topları yakalardık. Yakalamazsak, oyuna bu şekilde dahil olmazsak abi işkenceleri uygulanırdı üzerimizde. Ayrıca akşam ezanı okunduğunda ya da top mahallenin yaşlı insanının balkon ya da bahçesine atıldığında maç biter, bu ne üstün başın dayağı yenilirdi. Ey gidi.
-genelde ilk topun serbest olduğu maçlardır. yani kaleci topu istediği adamla buluşturduktan sonra mücadele başlardı.

-kaleci-oyuncu diye bir şey vardı. kaleci-oyuncu belirlenen alanlar içinde topa elle temas edip, oyunun diğer alanlarında da elle dokunmadan aktif bir şekilde rol alabiliyordu.

-kaleci olacak oyuncu son-son fi-fi fi sırasıyla belirlenirdi. son diyen kişi en son kaleye geçmekle birlikte sıralama ona göre yapılırdı.

-topun sahibi birazcık ayrıcalıklı, söz sahibiydi. takımla seçilirken ilk söz hakkı genelde kendine tanınırdı.

-topun sahibi söz hakkını kullanmadığı durumlarda takımlar adımlar ile belirlenirdi. rakip iki oyuncu arada belirli bir mesafe olmak koşulu ile karşı karşıya geçer ve birbirlerine doğru takım adında bulunan heceler kadar adım atar, ilk kim diğerinin ayağına basarsa o kişi oyuncu seçimini başlatırdı.

-maçlar dakika usulu ile değil, 5'de devre 10'da biter usulüne göre oynanırdı.

-bu maçlar ya top sahibinin eve gitmesiyle ya da akşam ezanı okunmasıyla son bulurdu.
kaleci olduğum maçlarda manyak gibi betona uçtuğum maçlardı, ulan iyi de sakatlamadık kendimizi.
Kazananında kaybedenin de kola içtiği maçlar.
Unutulur mu hiç.