bugün

konusu hoş olmasına rağmen sıkıcı işleyişi ve mizahi ögelerin azlığı ile yavan bir tat veren filmdir. izlemeyi düşünen vatandaş için yapacak daha iyi bir şey olmadığında zaman geçirilesi bir filmdir de.
Filmi izlerken inceden eğlendirir "çok saçma, ne alaka, aha olmamış bu, bu sahnenin tek mantıklı yanı çalan şarkı" gibi yorumlar yaptırır ama film bittipte 15 dakika geçtikten sonra "1 dakika ya" dersin ve ağlamaya başlarsın.
beni bittikten sonra ağlatan tek film sanırım.
genel olarak soundtrackteki hero şarkısına tapılsa da beni en çok meşgul eden she's got you high oldu.
üç beş defa izledim ben bunu ya. epeyce güzel. izlesin bence herkes sözlük.
(bkz: beşyüz days of summer)
--spoiler--
tom: bana söylemeliydin..
summer: biliyorum.
tom: ..dans ederken.
summer: daha teklif etmemişti.
tom: ama hayatındaydı.
summer: evet.
tom: o zaman benimle neden dans ettin?
summer: öyle yapmak istedim çünkü.
tom: sen, canın ne isterse onu yapıyorsun değil mi?
--spoiler--
zooeyin masum güzelliği ve şapşal çocuğun onu o kaltaklığına rağmen hala sevmesi nedeniyle insanı gıcık eden ama izlenilmesi gereken bir filmdir. kızlar hep böyle şapşal aşık birini ister, erkeklerde bukadar güzel ve asi birini. sonuçta güzel bir filmdir . filmin müzikleride cabası. (bkz: regina spektor - hero)
izlediğim en iyi aşk filmlerinden biridir. ya da daha açık olayım. ilk 3 e rahat girer. casting mükemmel. soundtrack efsane. alınacak dersler, kendi hayatından bulacağın kesitler, diyaloglar. herşeyiyle güzel olmuş. beğendim. bu arada kız çok güzel be kaaaanka
eğer siz de bu filmin adını tıpkı benim gibi "beş yüz deys of samır" şeklinde söylüyorsanız tiz vakitte ingilizce öğrenmeniz gerektiğini çevrenizdekilerin gülüşlerinden anlayabilirsiniz.

500 days of summer ve eternal sunshine of the spotless mind* ingilizcenin turnusol kağıdıdır.
soundtrack' ları filmden daha çekici olan, filmin başında da belirttikleri gibi aşk filmi değil gerçeklik filmi olan bir yapıt. verilmek istenen mesaj iyi hoş ama o kadar saat o mesajı anlatmakla niye uğraştın kardeşim gel kısa film yapalım şunu dedirtir.

edit: filmin orjinal adında '' a'' yok. *
--spoiler--
bilmiyorum dostum...sanırım kesinleşti.
summer’a resmen aşık oldum.
gülüşünü seviyorum.
saçlarını seviyorum.
dizlerini seviyorum.
boynundaki kalp şekilde olan doğum lekesini seviyorum.
konuşmadan önce bazen dudaklarını yalamasını seviyorum.
gülerken çıkardığı sesleri seviyorum.
uyurkenki halini seviyorum.
bu şarkıyı her duyduğumda aklıma onun gelmesini seviyorum.
bana hissettirdiklerini seviyorum.
sanki herşey mümkünmüş gibi.
sanki...yaşamaya değermiş gibi.

summer’dan nefret ediyorum.
yamuk yumuk dişlerinden,1960’lardan kalma saç kesiminden,
kemikli dizlerinden,
boynundaki ezilmiş hamam böceğine benzeyen lekeden nefret ediyorum.
konuşmadan önce dudaklarını yalamasından nefret ediyorum.
gülerken çıkardığı sesten nefret ediyorum.
bu şarkıdan nefret ediyorum!.

bir yanım unutmak istiyor.
bi yandan da,bu evrende beni mutlu edebilecek tek insanın o olduğunu biliyorum.

--spoiler--
popüler kültürürün izlenmesse olmaz,çekim teknikleri dışında saçma sapan filmlerinden biridir.
basit ama vurucu bir sonu var:

--spoiler--
- nice to meet you, ı am autumn.
--spoiler--

acı(çürümüş) fındık tadında bir film işte.
henüz ben dahil "beş yüz days of summer" dan farklı telaffuzuna rastlamadığım izlenesi filmdir.
2 defa izlediğim ve evleneceksen böyle adamla evlen yoksa boş iş bunlar dediğim film. iyidir adam hoştur cok şekerdir.
zaman kaybı olan filmdir.

içinde pek fazla duygu yoktur, bazı tesadüflere yer verilmiştir filmde.

izlemeseniz de olur hatta izlemeseniz daha iyi olur.
--spoiler--
kader diye bir şey yoktu. öyle olması gerektiği için olmuyordu.

--spoiler--
filmi izleyeli yarım saat oldu. şimdi oturmuş the smiths dinliyorum hüzünlü hüzünlü. etkisini böyle gösteren bir film olsa gerek.
hoş bir filmdir.
vakit geçirmek için izlenebilir ama zaman kaybı değildir.
soundtrackları güzel olan filmdir.
Aşkı irdeleyen çok çok güzel ve farklı bir film.Adı aşkın 500 günü olarak çevrilmiş olsada hiç öyle romantik komedi klişeleri ve saçmalıkları barındırmıyor bu film.Gerçek,hayatın içinden ve karakterde kendinizden bir şey bulabiliyorsunuz.Ayrılık acısının üstüne de güzel gidiyor,yeniden umutla bakmanızı sağlıyor herşeye.

--spoiler--
Bütün film boyunca summerı öldürme isteğinin geçmediği,aşkın ne kadar da boş ve acıdan ibaret olduğu duygusundaydım.Ama filmin sonu; her şey tesadüften ibaret ve hiç beklemediğin anda yine çiçek açabilirsin ve yine o aptalca ama güzel olduğunu bildiğin duyguları yaşayabilirsin dedirtti.
Ayrıca esas çocuğun işten istifa ederken yaptığı konuşma işte bu dedirtti.Evet her şey o aptal pop şarkılarının,kartların,filmlerin suçu!
--spoiler--
aşkın 500 günü olarak çevrilen, aslında summer'ın 500 günü diye de düşünülürse güzel olan filmdir. başrollerdeki birinin adının da summer olduğu düşünülürse hoş oluyor tabi.
aman aman güzel bir film olmasa da izlenir.Joseph Gordon-levitt için izlenir.
3rd rock from the sun dizisindeki velet bile böyle bir aşk yaşarken, biz hala 'kanka o kız çok paranı yer, hiç bulaşma' takıldığımız için, gerçeklerden biraz daha soğmama neden olan ve zooey deschanel in 'new girl' adlı dizide oynamasına rağmen hala gözümden düşmemesine sebep olan güzel bir festival filmi.
regina spektor gibi ulvi bir sanatçıyla tanışmama vesile olmuş güzide film.
kesinlikle izlediğim en güzel aşk filmlerindendir.

`Tom: Kimsenin sevgilisi olmak istemiyordun, şimdiyse evlisin.
Summer: Bana da sürpriz oldu.
Tom: Asla anlayamayacağım galiba. yani hiç mantıklı gelmiyor.
Summer: Birdenbire oldu.
Tom: Evet işte anlamadığım da o. Birdenbire olan ne?
Summer: Bir sabah uyandığımda biliyordum.
Tom: Neyi biliyordun?
Summer: Seninleyken asla emin olamadığım şeyi.`

bütün film boyunca summer a sinir olur insan ama filmin sonlarına doğru bu konuşma geçince hissedilen duygu çok garip değil midir? herkes kendisinden bir şey bulur bu sahnede, kimi summer olur kimi tom..