bugün

önceleri tırsmama, işin iç yüzünü öğrendikten sonra "ne yazıyoruz bee" dememe sebep olan batıl inaçlardan biri. Neden eşikte durulmaz diye düşünen birileri çıkmış ve -kaderin bir cilvesi olsa gerek- asker ocağında öğrenmemizi sağlamıştır. Tezkereleri almış olmanın verdiği huzurla bir akşam dershane sundurmasında çayımızı yudumlarken, birliğin ikinci komutanı olan yüzbaşımız, hem bizlere veda etmek, hem de çay içmek için geldi masamıza oturdu. Laf kalpazanlıktan açıldı, döndü, dolaştı ve en sonunda "hiç düşündünüz mü?" diye söze başlamasına neden oldu yüzbaşının. Efendim vakti zamanında, yani göçebelikten yerleşik hayata geçilen yıllarda, türkler evlerinde biri vefat ettiği zaman, ruhunun ancak eşiğe kadar gelip ziyaret edebildiklerine inanırlarmış. Onların ruhunu rahatsız etmemek adına, eşikte durulmaz demiş eski türkler. Akabinde bu olay biraz şekil değiştirmişse de günümüze kadar ulaşmayı hatta, annelerimizin "eşikte durma çarpılırsın" feryatlarıyla varlığını sürdürmeyi başarmıştır. Enteresan milletiz vesselam... susurluk gibi, uğur mumcu gibi, hrant dink gibi geçmiş şaibelerini unuturuz, iş batıla gelince yüzyıllar boyu hatırlarız inançlarımızı.
(bkz: 2011 de bize girecek mi) *