bugün

entry'ler (26)

yeryüzü müzesi

bilimkurgu kulübü'nün 18 öyküden oluşan antoloji çalışması. ithaki yayınları etiketiyle 19 Ocak'ta piyasada olacak. Ancak şimdiden ön sipariş vermek mümkün. arka kapağında bilimkurgu ve fantastik edebiyatın kraliçesi ursula k. le guin'den güzel bir mesaj da barındırıyor.

bilimkurgu kulübü

bünyesindeki 18 yazarı bir araya getirerek yeryüzü müzesi adında bir kısa öykü antolojisine imza atmış oluşum. hatta ithaki yayınları'ndan çıkan kitabın arka kapağında Ursula K. Le Guin'den kulübe hitaben yazılmış bir destek mesajı da var. bize de helal olsun demek düşüyor.

bilimkurgu kulübü

Türkiye'nin en kayda değer bilimkurgu platformu. Yazar kadrosu içinde türk bilimkurgu edebiyatının önde gelen isimleri de yer alıyor. Ülkemizde bilimkurgunun gelişip yaygınlaşması adına uzun yıllardır uğraş veren platform, aynı zamanda türk bilimkurgu hayranları için de eşsiz bir kaynak. internet sitelerini düzenli olarak takip etmekte yarar var.

http://www.bilimkurgukulubu.com

takip edilesi facebook sayfaları

Yeni keşfettiğim ve sağlam bağlandığım Bilimkurgu Kulübü sayfası da bunlardan biridir. Türkçe sayfalar arasında herhangi bir rakibi olduğunu bile sanmıyorum.

https://www.facebook.com/855016194538546

çaylaksınız

bünyesinde, sayısız uzun, sonsuz uzun günler geçirmeme rağmen bir türlü kurtulamadığım sözlük etiketi. Hayır yakında çırılçıplak soyunup istiklal'de bir aşağı bir yukarı koşmaya başlıcam sorumlusu sözlük olucak.

david lee roth

bir zamanlar van halen grubunun vokalistliğini de yapmış olan show insanı. Gençliğinde karşı konulamaz denli bir cazibesi vardı; ama şu sıralar kadayıfa dönmüş durumda.

karanlıkta herkes biraz zencidir

"toplumsal özlemlerle hedonizm arasında bilinçli savruluşun ve buna bağlı kırılmaların, öfkelerin, kısa süreli sevinçlerin otopsi raporları, otopsi şiirleri. okurunu da şair olmaya davet eden bir kitap.
karanlıkta okumaya çalışırken ışıkları söndürün."

pesimist

bir küçük iskender yazısı...

bir küçük iskender şiiri.

-"yüzünün yarısını bana vereceksin!"
yüzümün bir yarısı intihar eden sevgilimin peşinden gitti. öte yarısı film artisti olmak için evden kaçtı.

-"ellerinden biri benim olsun!"
ellerimden biri en büyük aşkımın saçları arasında kayboldu. ötekisi hapse girdi.

-"çocukluğunun en güzel günlerini bana armağan et!"
çocukluğumun en güzel günlerinden bazılarını kurtlar yedi. geri kalan kısmını ise çocuk esirgeme kurumuna bağışladım.

-"umutlarının aynısından bana da ısmarla!"
umutlarımın bir kısmından hüznüme şahane bir sos hazırladım. arta kalan kısmını evlatlıktan reddettim.

-"hiç kimsenin bilmediği yerlere gidelim!"
hiç kimsenin bilmediği yerlerin bir bölümü düşler altında kaldı. diğer bölümlerin inşası sürmekte.

-"herşeyini bana anlat!"
herşeyimin bir parçasından trajedi imal ettiler. boşta kalanlarını da sucuk yaptılar.

-"kalbinin temizliği için gündelikçi olabilirim!"
kalbimin temizliğinin bir katıyla uzayın sonsuzluğu ilgileniyor. öte katlarında zaten belalı yalnızlıklar yaşamakta.

-"hiç ayrılmayalım!"
ayrılıkların çoğunluğu ruhun iklim şartlarından: sen karasalsın, ben ılıman. ayrılıkların azınlığı bitki örtüsünden: sende kaktüsler var, bende plastik vazo çiçekleri.

-"saçmalıyorsun artık!"
saçmalıklarımdan kimisini hayattan aldım. kimisini alkol sanıp içtim.

sen iyisi mi üstüne basacağın bir mayın bul ve beni unut!

manuel puig

1990 yılında cuernavaca'da yaşamını yitiren yazar.

el beso de la mujer arana

örümcek kadının öpücüğü adıyla da bilinen manuel puig romanı.

zorunlu olarak bir hapishane hücresinde kalmak durumunda bırakılmış biri gay, diğeri devrimci iki insanın yaşadıklarını konu alır. valentin, molina'yı, molina'ysa valentin'i anlamıyor... ama zaman geçiyor, bir hücrede iki kişi. konuşmak, bir şeyler paylaşmak durumunda ki zaman geçsin.. aksini düşünmek bile imkansız. onlar da konuşuyorlar, molina valentin'e film anlatıyor, valentin kimi zaman sivri çıkışlarla monila'ya film hakkında ilginç yorum ve saptamalarda bulunuyor.

orumcek kadinin opucugu

orijinal adı el beso de la mujer arana olan muhteşem bir manuel puig romanı.

dusbuken

adını anımsayamadığım bir şahısın kaçak yayınlarında da yayınlanmış bir yazısı.

sıradan olayları büyük laflarla süslemek yerine sıradışı olayları basit kelimelerle anlatırdı bana .sarhoş pianolar çalardı beyninin içinde; kalp krizi gibi ani ve soluk kesici ritmlerlerle dans ederdi bizim duyamadığımız sarhoş piyanoların müziğinde.

ben ise ona tom waits şarkıları söylemek isterdim sürekli akşamdan kalma çatlak bir sesle.
girdiğimiz komalarda saatlerce birbirimizin gözlerinin içine bakardık . başkaları için anlamsız boş gözler.ama biz birçok şey görebilirdik kanımız %12 (hacmen) allkollüyken.

her sevişmemizde daha da şeytani bir gülümsemeyle bakardı gözlerimin içine; saçları yatağa dağılmış ve saç dipleri terden ıslanmışken. onunla sevişirken ruhsal bir acıdan mı yoksa bedensel bir zevkten mi hoşlanırdım bilemiyorum. o en başından beri cevabı biliyordu ama asla bana söylemedi.
bazen hiç bilmediğim cızırtılı bir plak lisanında konuşurdu benimle. içimdeki eski ve acı herşeyi uyandırıverirdi bir anda. sonra usulca yanıma sokulur ve teninin tatlı sıcak kokusunu duyacak kadar yakınlaşırdı. ona ait olan en saf şey bu kokuydu.

bakışlarını yıllarca okyanusun altında yatmış ağır bir kaya gibi boşluğa diktiği gün anlamamakta direniyordum, gözlerindeki kelebeğin bahar telaşı kıpırtısının nereye gitiiğini.

artık anlıyorum sonu asla beimle birlikte olmayacaktı. ben onun için hep "dünde kalan" oldum . o benim için hep "yarın" oldu; "yarın gidecek olan".

şimdi duşündüğümde ya da kalemin bıraktığı izleri düşünmeden takip ettiğimde ; anlıyorum kifayetsiz kalmanın, uzaklaşmanın , kaybetmenin, tenimde ve dilimde kalan tadı unutamamanın , tatlı ve ılık kokusunu dünyanın en ağır uyuşturucusu gibi hiç bitmeyen hep artan bir zevkle içime çekmenin ne demek olduğunu. ve onun bunlardan habersiz olmasının... tüm bu olanalara katlanabiliyor olmam bana kendimi diğer insanlardan daha güçlü hissettirse de ; hiçbirşeyin önemi yok bu gece yatağa yanlız girmekten ve bir kadın tenine ne kadar uzak kaldığımı bilmekten başka.

onun ellerinin sırtımdaki her kıvrımı bilmesi yolunu hiç kaybetmemesi ve geriye kalan bir kaç tırnak izinden başka herşey şimdi sadece bir illüzyon gibi geliyor. bir an gördüğün ve bittiğinde gerçek olduğuna inanamadığın bir illüzyon.

yine de biliyorum ki üzerimde bıraktığı eski bir yaz gecesinin taze havası ne kadar eskisede hiç çıkmayacak üzerimden ...

o bir "düşbükendi"... düşlerimi alıp değiştiren, büken, yenileyen sonra da hiç bilmediğim bir anda yok eden... düşbüken...

bulent burgac

best fm'de canlı yayına katıldığı ceyhun yılmaz show'da ekşi sözlük'te yazar olduğunu açıklamış kişi.

eskipazar

sınırları içinde eski roma'dan kalma hadrianapolis adlı antik kenti barındıran güzel ilçe. bugünkü adının da paflagonya döneminden beri kurulan pazarlardan geldiği sanılıyor.

atiye sultan sarayi

ayrıca kağıthane'nin en büyük parkı bir zamanlar bu sarayın bahçesi konumundaymış. Özellikle havalar ısındığında tüm kağıthane halkı için güzel bir mesire yerine dönüşür burası.

castaway

2002 yılında kurulan yerli bir rock grubu. taylan cihan, aslıhan hilal uyar ve ezgi ünlü tarafından kuruldu. grubun neath the surface ve night angel adında iki tane home kaydı var.

mecit unal

bartın'da tutuklu bulunduğu yıllarda kaleme aldığı yazı dizisi daha sonra lali berte'ye mektuplar adıyla kitaplaştırılmış aydın yazarlarımızdan.

lali berte ye mektuplar

her güzel ve yıllandıkça değeri anlaşılan kitap gibi basımı olmayan kitap. Oysa o kadar da talep var ki! adeta umut ve umutsuzluk karışımı bir duygu akar her satırından. bunu rahatça özümseyebilirsiniz.

lali berte

mecit unal'ın ölümde bile ayarabileceğini söylediği düşsel güç... lali berte ye mektuplar kitabı, "ve lali berte özgürlük demektir" şeklinde biter.

yön radyo

yön fm'in yeni adı. yine istanbul için 96.6 frekansından yayında. içeriğindeki programlarda da bir değişiklik göremedim. Yalnızca adı ve cıngılları değişmiş. (bkz: http://www.yonradyo.com)