bugün
- anın görüntüsü15
- zafer partisi12
- sözlük kızlarının meme şekilleri14
- bugünün bir türlü bitmemesi8
- göbek deliği estetiği11
- kadın aldatması erkek aldatmasıyla aynı mıdır10
- şehirler arası otobüs yolculuğunda bastıran çiş8
- true ve koala arasındaki cinsel gerilim9
- biberonuna tiner koyularak öldürülen bebek9
- yazarların gurur duydukları özellikleri21
- izmirde 5 çocuğun öldüğü yangın14
- 13 yaşındaki çocuğun aids ten ölmesi9
- sözlük yazarlarının akşam yemekleri12
- apo yu hapisten çıkartmaya çalışmak10
- atatürk resmine basan piçe uçan yumruk17
- queen ravenna'nın ölmesi14
- bayburtta picasso'ya ait ünlü tablo yakalandı22
- bir cumhurbaşkanı nasıl olmalı11
- zeynep bastık'ın beyaz külodu23
- peter parker'ın mutsuz olması16
- atatürk'e düşman olanlar14
- gecenin şarkısı8
- izmir 3 koşuda hangi at gelir8
- birlikte diyete başlayalım mı9
- menzil cemaatinin 17 milyar serveti olması23
- yazarların romantiklik seviyesi25
- realite manipülasyonu14
- profesörün sokak köpeği saldırısına uğradığı ülke26
- yazarların kendilerini tanımlama şekli13
- kanka olmak istediğiniz yazarlar13
- kadınların katlandığı eziyetler14
- gül gibi kokan sözlüğün ağır abisi21
- belediye konserleri yasaklansın9
- mesai saatlerinde entry girenleri cimere bildirmek8
- israfa son vermek için yapılması zaruri olan 3 şey26
- judas'ın ölmesi8
- 17 yaşında bmw vs 3 yaşında egea9
- kedimi kim yedi1'in ölmesi13
- güvenmemeyi nasıl öğrendin10
- reis deyince akla ilk gelen23
- özlem zengin21
- gece yatarken kurulan hayaller16
- tanışmak istediğiniz yazar14
- bazlama açmayı bilmeyen kız10
- bir erkeğin bağımlılık yapabilecek özellikleri8
- ölsem helvamı hangi yazar yapar22
- sana şimdi ne mesajlar geliyordur8
- b12 takviyesi10
- yazarların en çok sevdiği aylar22
- puura11
entry'ler (63)
''kemalist müslümanlik" ya da "gardrop islami" köse yazisiyla cok faydali bir tartisma acmis yazar.
tek solukta okunan kitaplardan.
"bıyıklarını yaktirmadan anlamayacakti / ilk kez gördüğü mumun yakmasina inanmayacakti" demis sasir mum alevi ile oynayan kedinin öyküsü'nde...
durgun ve bol bol acı kahve.
insanı burcu esmersoy'u güzel bulmayanlar derneği kurmaya itebilecek kişi.
Ben dedemi pek sevmezdim. Hiç sevdirmedi çünkü kendini. Hep böyle gaddar, baskıcı, anlayışsızdı. Çok çok üzdü bizi bu zamana kadar. Ama bugün hastalandığı haberi geldi, kendimi bi hayli kötü hissediyorum. şekeri ve tansiyonu olan birinin özensiz yaşadığında nelere mal olabilceğini gördüm bi kere daha. Ilk defa bütün gün televizyon izledim, tivitir'a girdim, sözlük'e girdim kafa dagıtmak için. Insan ne kadar sevmese de çokca üzülüyormuş.
Her şey son bir aya yığıldı sevgili sözlük. Bütün sıkıntılar, stresler, problemler... Haydi hayırlısı bakalım.
Her şey son bir aya yığıldı sevgili sözlük. Bütün sıkıntılar, stresler, problemler... Haydi hayırlısı bakalım.
pek tabii temizlikçisinin maaşı kadar fiyatı olan ayakkabılar almaktan imtina etmeyen ece temelkuran.
anlayamadım, anlam veremedim işte hiç. Başka türlüsünü yorgunum anlatmaya.
git gide dünya'ya daha çok bağlanma, dünyevi olandan kopamama, ona benzeme diyebiliriz farklı bir bakış açısı olaraktan?
Hem Ne diyor büyük şair; " küçümsenecekse / memnuniyet küçümsenmelidir / dünyanın dönmekten memnuniyeti / insanların utancı dünyaya dönüşmekten"
Hem Ne diyor büyük şair; " küçümsenecekse / memnuniyet küçümsenmelidir / dünyanın dönmekten memnuniyeti / insanların utancı dünyaya dönüşmekten"
Aslında bu bir itiraf değil. Ya da itiraf, bilmiyorum. Evimiz bu kadar kalabalık, misafirler var, muhabbet var, gülen var eğlenen var, çay var, şartlar iyi yani gayet. Her zamanki gibi arayan soran mesaj atan eş dost var.
Ama gel gör ki ben kendimi çok "yabancı" hissediyorum. Konuşulanlar, insanlar hiç de bir şey ifade etmiyor gibi bana. Uzaktan bakınca çok düşünceli gibiyim, ama pek bir şey de düşünmüyorum sanki. Onu bile bilmiyorum daha.
Böyle bir kalabalıkta o tarifi mümkün olmayan "yabancı"lıkla sözlükte dolaşırken bu başlığa rastladım, daldım. O yüzden bir itiraf olmasa da "ben neden böyleyim" sorusunun düşünüldüğü bir yazıdır bu ey talip...
Ama gel gör ki ben kendimi çok "yabancı" hissediyorum. Konuşulanlar, insanlar hiç de bir şey ifade etmiyor gibi bana. Uzaktan bakınca çok düşünceli gibiyim, ama pek bir şey de düşünmüyorum sanki. Onu bile bilmiyorum daha.
Böyle bir kalabalıkta o tarifi mümkün olmayan "yabancı"lıkla sözlükte dolaşırken bu başlığa rastladım, daldım. O yüzden bir itiraf olmasa da "ben neden böyleyim" sorusunun düşünüldüğü bir yazıdır bu ey talip...
uzun zamandır şiirin kandilleri'ni bulamıyordum. Can sıkıntısı, gecenin huysuzlugu gibi şeylerden uzaklaşmak için kitapları kurcalarken rastgele elime geldi, bi okudum baştan sona.
Şu güzel mısraları yazmış güzel şair: "sevinç mi telaş mı / tahtaya kalkmış çocuk gibiyim karşında"
"sevgimiz bankalarda mevduat / ne soysuz aşk bu / caddelerde sokaklarda tabelalar tabelalar / tabelalar gibiyiz"
"en tetik yerindesin sabahın / kuşlar uçuruyor bakışların"
eh şimdilik bu kadar yeter.
Şu güzel mısraları yazmış güzel şair: "sevinç mi telaş mı / tahtaya kalkmış çocuk gibiyim karşında"
"sevgimiz bankalarda mevduat / ne soysuz aşk bu / caddelerde sokaklarda tabelalar tabelalar / tabelalar gibiyiz"
"en tetik yerindesin sabahın / kuşlar uçuruyor bakışların"
eh şimdilik bu kadar yeter.
yoruldun sen fisnecurugu.
canın yanınca susmayı tercih edecek kadar hem de.
susunca belki de tümüyle yanlış anlaşılacağını bildiğin halde yorgunluk.
işte bu yüzden susmak elbette zehirlidir. ve susunca tutulan çetele simsiyahtır.
canın yanınca susmayı tercih edecek kadar hem de.
susunca belki de tümüyle yanlış anlaşılacağını bildiğin halde yorgunluk.
işte bu yüzden susmak elbette zehirlidir. ve susunca tutulan çetele simsiyahtır.
rastgele denk geldiğim, aslında hep de kaçmak, entryleri okumak istemediğim başlıktı tip 1 diyabet.
okudum. okurken üç, dört, beş sene gerilere gittim. kardeşimin ilk hasta olduğunu zamanı yaşadım tekrar. o hastaneye kaldırılınca orda burda kaldığım yarım yamalak günleri, uyumadığım geceleri hatırladım. artık canımın çikolata çekmediğini farkettim mesela. o'nu düşündüm, kendimden çok o'nun geleceğini. sonra daha çok çalışmam gerektiği geldi aklıma. bu zamana kadar hiçbir arkadaşıma, hiçkimseye bu durumdan bahsedemeyişimi insanların ''bu yaşta ne hastalığıymış'' gibi lakayt bir tepki verme ihtimallerinin hep yüksek oluşuna bağladım.
Kalktım onun yanına gittim. Ve hep kaçtığım bu entryi girdim...
okudum. okurken üç, dört, beş sene gerilere gittim. kardeşimin ilk hasta olduğunu zamanı yaşadım tekrar. o hastaneye kaldırılınca orda burda kaldığım yarım yamalak günleri, uyumadığım geceleri hatırladım. artık canımın çikolata çekmediğini farkettim mesela. o'nu düşündüm, kendimden çok o'nun geleceğini. sonra daha çok çalışmam gerektiği geldi aklıma. bu zamana kadar hiçbir arkadaşıma, hiçkimseye bu durumdan bahsedemeyişimi insanların ''bu yaşta ne hastalığıymış'' gibi lakayt bir tepki verme ihtimallerinin hep yüksek oluşuna bağladım.
Kalktım onun yanına gittim. Ve hep kaçtığım bu entryi girdim...
dar pantolon ve arka cepte telefon... olmuyor.
entel maganda.
hiçbir özel mesaja cevap vermediğini belirten, hiçbir entry'i oylamadığını söyleyen, ve buna mukabil tepki alan... nedense "twitter'da niye bu kadar insan bu fişne'yi takip ediyor" sorularına muhattap kalan ve tüm hepsine twitter'ından cevap veren az ünlü yazar. ayrıca hoşbulduk!
iki dil bir bavul adlı belgesel filmde güzel anlatılmış durumdur.
fisnecurugu'dur. Her türlü artı, eksi ve bilumum oylama faaliyetleriyle tık'ını heba etmeyen, ve kolay kolay özel mesajlara geri dönmeyen hatta özel mesaj da atmayan yazarımdır. Prensip.
velev ki diye başlayan bir cümle kurmayacağım. Zira kemalist jargonun ağzına sakız yaptığı türban diye bir şeyin varlığını kabul etmiyorum. Başörtüsüdür, o kadar.
gün itibariyle zaman'dan ayrılan star'a geçen yazar. büyük ihtimalle de genel yayın yönetmeni olur star'da.