bugün

entry'ler (109)

ay yüzlüm

Fon müziği çöpçüler kralı filminde çalan o çok eski bilindik Bora Ayanoğlu bestesinden geliyor.
https://m.youtube.com/wat...yYSBBeWFub8SfbHUtWXVudXMg

ilk sözlü versiyonunu da yunus emre'nin
Taştın Yine Deli Gönül şiirinden esinlenerek yine kendisi seslendirmiştir. ilk halini dinlemenizi de tavsiye ederim.

Bora Ayanoğlu- Yunus/Taştın Yine Deli Gönül
https://m.youtube.com/wat...WluZSBkZWxpIGfDtm7DvGw%3D

gök ada

görsel

Dünya' dan yaklaşık 200 milyon ışık yılı uzaklıktaki birbirine çekim uygulayan iki büyük galaksinin görüntüsü.

https://www.bilimma.com/h...clu-arp-248i-goruntuledi/
https://www.nasa.gov/imag...-a-pair-of-space-oddities

Birkaç hafta önce notlarım arasına kaydettiğim NASA' nın sitesindeki 4 Kasım 2022 tarihinde yayımlanmış olan ingilizce metnin ilk paragrafının Türkçe çevirisini paylaşayım aklıma gelmişken:

--alıntı--

NASA/ESA Hubble Uzay Teleskobu'ndan alınan bu görüntü, Dünya'dan yaklaşık 200 milyon ışık yılı uzaklıkta, Başak takımyıldızında yer alan ve aynı zamanda Vahşi Üçlü olarak da bilinen Arp 248 galaktik üçlüsünde yer alan iki gök adayı göstermektedir. Bu görüntüde görülebilen iki büyük sarmal gök ada - daha küçük, ilgisiz bir arka plan sarmal gök adanın yanında yer alır - parlak bir köprü ile birbirine bağlı görünmektedir. Bu uzun yıldız akışı ve yıldızlar arası toz, gelgit kuyruğu olarak bilinir ve ön plandaki iki gök adanın karşılıklı yer çekimsel çekiminden oluşur.

--alıntı--

iz bırakan kitap cümleleri

Yaklaşık üç ay önce bitirdiğim bir kitaptan;

görsel
'Saray, köşk yaptırma ey kutlu hakan
Kara yer altında hazır senin evin

Yüksek, geniş ve süslü sarayların burada kalıp
Kara yer altında yatacaksın sen ağlayıp

Niçin topluyorsun bu altın gümüşü
Senin payına düşecek olan iki parça bez.' (sayfa 123)

'Dünyayı nice toplarsan topla
iki bez parçasıdır düşen payına

Yoksul, zengin her ikisi de ölümden sonra
Yine eşit olurlar kara yer altında.' (sayfa 275)

Kutadgu Bilig- Yusuf Has Hacib.

9-10 ay önce bitirdiğim bir başka kitaptan,

görsel
'Ne kadar çok okursam, o kadar çok öğreniyor ve hiçbir şey bilmediğimden o kadar çok emin oluyorum.' (sayfa 69)

Voltaire- insan Yalnızca Anlamadığı Şeye inanabilir

Son olarak çok kayda değer ve önemli bir fikir olduğunu düşündüğüm bir tespitle bitireyim,

görsel
'Dünyada kazanılan hiçbir servet, insanın uğrunda can verdiği özgürlükle kıyaslanamaz.' (Sayfa 550)

Miguel de Cervantes- Don Quijote (Don Kişot)

kitap alıntıları

Buraya eklenebilecek binlerce alıntı var ama hepsini yazmaya vakit yok ne yazık ki. Ama Ara sıra aralarından birkaçını eklemeyi gerekli görüyorum çünkü okuduğum büyük fikirler yalnız benim zihnimde barınırsa bir tek bana yararı dokunur o nedenle belki denk gelip de bu fikirlerden istifade etmek isteyenler olabilir diye paylaşmak istedim. 9-10 ay önce bitirdiğim üç farklı kitaptan birkaç bölüm;

görsel
'Boş insanlar öfkelerini de sözlere yansıtır.' (Sayfa 20)

görsel
'Elbette her insan kendini önemsemeli; ancak şunu unutmamalı: o aslında evrenin küçücük bir parçası...' (Sayfa 77)

'ürettiğim ne varsa yalnızlığıma borçluyum.' (sayfa 26)

Johann Wolfgang von Goethe- Dünyanın derdi bitmez (aforizmalar).

görsel
'Evet, hayatta herkesin değişik görevleri, işleri olabilir; ama hiçbir yetki, başkalarına saygısızlık yapma hakkını vermez.' (Sayfa 48)

Herman melville- Moby Dick.

görsel
'Hayat serüveninde en değer verdiğim şey, devlet değil, sürünün yüzeysel düşünce ve duygularının aksine asil ve yüce olanı ortaya çıkaran, yaratıcı, sezgisel birey ve kişiliktir.' (Sayfa 122)

'incelikli fikirler ve soylu davranışları ancak büyük ve sağlam karakterler üretebilir. Para, yalnızca bencilliğe hitap eder ve sahiplerini, karşı konulmaz bir şekilde suistimal etmeye kışkırtır.' (sayfa 35)

'Günümüzde öğretim özgürlüğü için en büyük tehlike, bir dış tehlikenin varlığını ileri sürüp öğretim, düşünce alışverişi, basın ve öbür haberleşme özgürlüklerinin kısıtlanmasında, engellenmesinde aranmalıdır. Bu durum, insanların geçim güvenliklerini tehlikeye sokan koşullarla yaratılmaktadır. Bunun sonucu olarak da özel hayatlarında bile düşüncelerini açıklayamayanların sayısı, günden güne çoğalmaktadır. Halk yönetiminin, demokratik bir yönetimin geleceğini tehlikeye düşüren bir durumdur bu.' (sayfa 116)

'Nasıl ki bireyin kişiliği toplumdan beslenmeden gelişemezse toplumun gelişimi de yaratıcı, özgür düşünen ve hüküm veren kişilikler olmadan mümkün olmayacaktır.' (Sayfa 36)

Albert Einstein- aforizmalar.

kozmos

Prof. Dr. Carl Sagan'a ait olan başyapıt niteliğindeki bir eser ve tarihteki en değerli kitaplardan birisi.

Bizim ülkemiz sınırları içindeki ya da Dünya'daki en büyük kütüphanelerde bulunan milyonlarca eser arasında ne derecede yararlı kitaplar vardır bunu bilemem ya da ben Dünya'dan göçüp gittikten sonra yazılıp çizilecek kitaplar arasından ne derecede etkileyici, büyük eserler ortaya çıkar onu da bilemem fakat subjektif bir yorum olarak Kozmos kitabı için ölmeden önce mutlaka okunması gereken ilk on kitaptan biri olduğu çıkarımını yapabilirim rahatlıkla. ilk kez 1980 yılında yayımlanmasına rağmen yazıldığı dönemin çok çok ötesinde fikirler ve bilgiler barındıran ve bundan on binlerce yıl sonra bile insanlığa çok değerli ve yüksek kazanımlar sağlayabilecek, gerçek bir başyapıt niteliğindeki eserlerden biri olma özelliğini taşıyan kalitede bir kitap olduğunu düşünüyorum. Kitabın içinden bir kısım tarihsel birikimin önemini güzel vurgulamış:

"Dünyanın büyük kitaplıklarında milyonlarca cilt kitap bulunur. Bunlar, kelime olarak, 10¹⁴ Bit'lik bilgiye eşittir. Resim olarak da 10¹⁵ Bit'lik bilgiye. Bu sayı, genlerimizdeki bilgiden on bin kez fazladır. Beynimizdeki bilgiden de on kez çok. Haftada bir kitap bitirirsem, ömrüm boyunca, yalnızca birkaç bin kitap okumuş olurum. Bu da zamanımızın en büyük kitaplıklarındaki kitapların içeriğinin yüzde birinin ancak onda biri demektir. Bütün sorun, hangi kitapları okumam gerektiğini belirleyebilmektir. Kitaplardaki bilgiler doğduğumuz zamanki gibi kalmaz, sürekli değişir. Olayların değiştirdiği kitaplar dünyanın gidişine ayak uydurur duruma getirilir. iskenderiye Kitaplığı kurulduğundan bu yana yirmi üç yüzyıl geçti aradan. Kitap olmasaydı, yazılı kayıtlar bulunmasaydı, yirmi üç yüzyıl ağızdan ağıza geçen bilgiyle ne öğrenebilirdik?" (Sayfa 232-233)

Aslında bu kitabı çok öncelerden biliyordum lise yıllarında biraz inceleyip daha sonraki senelerde okurum diye bırakmıştım zaten o sıralar kitap okuma alışkanlığım pek yoktu ve o dönemler müsvedde kağıda not almadan okuduğum için şimdi hatırlamıyorum neredeyse hiçbirini, sonrasında üniversite sınavı, peşine üniversitedeki zorlu yıllar ve hayatın yoğunluğu eklenince edebiyat dünyasını keşfedebilme şansı olmamıştı, mezun olduktan sonra daha çok içli dışlı olabildim kitaplarla ve aslında hayata dair öğrenebileceğim en büyük fikirleri ve bilgileri de bu süreçte kazandım.
Evdeki kitap 1990 senesine ait ikinci basım versiyonu olduğu için sayfaları yıpranabilir diye yeni halini satın alıp öyle başlamayı düşünüyordum ama ileride geniş zamanlı düşünme ve araştırma vaktim olmayabilir diye daha fazla ertelemeden bu sene okumaya karar verdim.
Kitap 1980 yılına kadarki mevcut bulgularla yazıldığı için içinde güncel olmayan ve geçerliliğini yitirmiş bazı veriler de var doğal olarak ama uzay keşif araçlarının yeni yeni fırlatılmaya başlandığı bir dönemde çıkmış bir eser olduğu için bu tür ufak tefek sayısal devinimler çok normal, yaşamın ve insanlığın teknoloji ilerledikçe gelişen ve değişen bir unsur olduğunu dikkate alırsak Uzay/Evren keşfedildikçe astronomi gibi birçok bilimsel alanda belki şu anki mevcut bildiklerimiz de farklılaşacaktır ve Dünya var oldukça ileride çok daha detaylı, doğru ve geniş kapsamlı bulgulara ulaşılabilecektir, haddizatında insanlık tarihi olarak Kozmos'un keşfinin başlarında sayılırız henüz. Öyle ki kitapta da değinildiği üzere 1900'lü yıllara gelinceye kadar Evren'de başka galaksi olduğundan bile haberleri yoktu insanların yalnızca Samanyolu Galaksisi var sanılıyordu. Hatta kitaptaki bu konuyla ilgili o kısmı paylaşayım:

"XX. yüzyıla gelinceye dek, astronomlar, Kozmos'ta yalnızca bir tek galaksi, Samanyolu Galaksisi var sanıyorlardı. Bu arada Thomas Wright ile Immanuel Kant teleskopla yaptıkları incelemeler sonunda başka galaksilerin var olduğunu sezmişlerdi." (Sayfa 168)

Astronomlar bile 20. yüzyıla kadar Evren'de tek bir galaksi, sadece Samanyolu Galaksisi olduğunu zannediyorlardı ama teknoloji ilerledikçe, araştırmalar çoğaldıkça, beyinsel ve algısal derinliğimiz geliştikçe şu an Dünya'daki 8 milyarlık insan popülasyonundan bile yüzlerce kat fazla sayıda galaksinin bulunduğu bir Evren'de yer aldığımızı anlamış olduk...
Günümüzde Gözlemlenebilir Evren'in çapının yaklaşık 93 milyar ışık yılı (1 ışık yılı ≈ 9,46 trilyon km) şeklinde hesaplandığını ve tahmin edildiğini düşündüğümüzde aslında bu sonsuzluk içinde insan yaşamının ne denli büyük bir şans olduğunu daha iyi anlayabiliriz. Güneş'in bulunduğumuz galaksi merkezi etrafında dönüş hızının saniyede yaklaşık 200-250 km olduğu biliniyor, Samanyolu Galaksisi'nin de yaklaşık olarak saniyede 600-630 km ve saatte 2,2 milyon km hızla hareket ettiği bilgisini ele alırsak; Dünya adlı gezegene gelecek yıllarda tehlikeli bir asteroit çarpmasından, bir nötron yıldızından, bir süpernovadan, kuasardan veya kara delikten ya da başka bir kozmik unsurdan gelebilecek bir etkiden ötürü yok olma riskiyle karşı karşıya kalabileceğimizin, bundan dolayı da insan neslinin ve üzerinde yaşadığımız gezegenin varlığını devam ettirebilmesi için her şey bir yana Uzay çalışmalarına ve keşiflerine en önemli zamanı ve çabayı harcamamız gerektiğinin farkına varabiliriz (bu arada Dünya şu an içinde bulunduğumuz zamanda güneş sistemi ile beraber Samanyolu Galaksisi'nin Orion sarmal kolu dolaylarında hareket ediyor, yıllar geçtikçe Orion sarmal kolundan çıkıp başka bölgelere yol alarak galaksi merkezi etrafında hızla dönmeye devam edeceğiz güneş sistemi ile beraber).
Kitaptan bir başka kısmı daha paylaşmak istiyorum;

"Viking ve Voyager uzay araçlarının enerji kaynakları olan radyoaktif güç santralleri, nükleer silah yapımında yararlanılan teknolojiye dayanıyor. Balistik füzeleri nişanlamaya, yöneltmeye ve bizi saldırıya karşı korumaya yarayan radyo ve radar tekniği, aynı zamanda gezegenlere fırlatılan uzay araçlarını dinlemek, onlara komut vermek ve başka yıldız yakınlarındaki uygarlıklardan gelebilecek sinyalleri dinlemek için kullanılan tekniktir. Eğer bu teknolojileri yeryüzünden kendimizi silip süpürmek için kullanırsak, gezegenlere ve yıldızlara ulaşma girişimlerinde bulunamayız. Bunun tersi de olabilir. Eğer gezegenlere ve yıldızlara yolculukları sürdürürsek, şovenizmimiz temellerinden daha da sarsılacak. Kozmik perspektif içinde bakmaya alışacağız. Başka dünyalara ve yıldızlara çıktığımız yolculuklardaki keşiflerin tüm yerküredeki insanlar adına yapılabileceğini kabulleneceğiz. Enerjimizi ölüme değil, yaşama adanmış bir girişime yatıracağız; yerküremizi ve üzerindeki insanları anlamayı derinleştirerek başka yerde hayat araştırmasına girişeceğiz. Uzayın keşfi -araçlarda insan bulunsun ya da bulunmasın- savaşın gerektirdiği aynı teknolojik ve örgütsel becerileri gereksindikten başka, yine savaştaki gibi cesarete ve yiğitliğe yer verir. Nükleer savaş patlamadan önce gerçek bir silahsızlanmaya gidilirse, uzayın keşfi büyük devletlerin askeri sanayi kuruluşlarını uzun süreli olumlu bir girişim için bir araya getirebilir. Savaş hazırlıkları için yapılan yatırımlar, Kozmos'un keşfi amacına oldukça kolay biçimde yöneltilebilir.
Gezegenlerin keşfi programı fazla bir harcamayı gerektirmez. Sovyetler Birliği'nin uzay bilim ve teknolojisi için harcadığı para ABD'nin harcadığının birkaç katıdır. Bu paraların toplamı, iki ya da üç nükleer denizaltı maliyetine eşittir. Ya da yapımına yeni girişilen bir silah sistemi için her yıl ayrılan maliyet artışı parasına eştir. 1979 yılının son üç ayında F/A-18 uçakları yapım projesinin maliyeti 5,1 milyar dolar artarken, F-16 tipi uçakların maliyet artışı 3,4 milyar doları bulmuştur. 1970-1975 yılları arasında ABD'nin ulusal siyaset uygulaması olarak Kamboçya'yı bombalamak için harcadığı para tutarı olan 7 milyar dolar, B. Amerika'yla Sovyetler Birliği'nin içinde insan bulunmayan uzay araçlı keşifler için şimdiye dek harcadıklarından fazladır. Viking'in Mars gezegenine ya da Voyager'in dış Güneş sistemine gönderilmesine harcanan para, Sovyetler Birliği'nin 1979-80'deki Afganistan işgaline harcadığı paradan azdır. Teknik personel kullanımı ve yüksek teknoloji üretimi sağladığı için uzayın keşfine yatırılan paranın ekonomik verimliliği yüksektir. Yapılan bir araştırmadan anlaşıldığına göre, öteki gezegenlere yatırılan her doların ulusal ekonomiye 7 dolarlık katkısı oluyor. Buna rağmen, kaynak yetersizliğinden ötürü ertelenmiş önemli ve aslında pekâlâ uygulanabilir girişimler söz konusudur."

(Sayfa 286-287)

Her insan son derece basit bir irdelemeyle bu durumu sorgulayabilir aslında; Neden Dünya olarak savaşlarla veya başka biçimde kendi kendimizi yok etmek yerine, devasa uzay sistemi boyutu bazında aslında bir kum tanesinden bile daha küçük bir yer kapladığımızı idrak edip zekamızı ve zamanımızı Evren'i keşfetmek, insanlığı yükseltmek için kullanmıyoruz? Sadece yukarıdaki kısmı okuduğumuzda bile aslında ne kadar dahice yazılmış bir kitap olduğunu anlayabiliriz bu yapıtın, içerisindeki tespitler gerçekten de insanlığın gidişatı bakımından oldukça önemli fikirler barındırıyor.
Bizim bildiğimiz ölçüdeki Kozmos'un bile ne kadar büyük bir sistem olduğunu zihinde daha gerçekçi canlandırabilmek adına görsel olarak bir ekleme yapmak istiyorum, ben de bu resime mayıs ayında denk gelmiştim araştırma yaparken,
görsel .

Dünya gezegeninin hatta içinde olduğumuz galaksinin Uzay sistemi içinde ne kadar ufak boyutta kaldığını az çok betimliyor aslında bu görsel, belki daha önce denk gelmeyen ve istifade etmek isteyen olabilir diye paylaşmak istedim.
Çok fazla uzatmadan bitireyim yazıyı, eğer hayatta olursam ileriki yıllarda yeni baskısını alıp bir kez daha okumayı düşündüğüm bu kitap bana kalırsa tarihteki gelmiş geçmiş en iyi, en değerli ve en ilham verici yapıtlardan birisi olabilir.

kitap alıntıları

görsel

'– Bana kalırsa insan dünyada bir kere yaşadığı gibi, ömründe bir kere sever.'

intibah, sayfa 141.

Milyonlarca insan arasından kendi gibi birine denk gelip bunu gerçeğe dönüştürmek evrenin en çetrefilli mucizelerinden biri olsa gerek. Ömrü boyunca bir kişiye aitlik duyarak yaşamayı bekleyen çoğu insan için, hiç kimseyle itikat kuramayıp bu Dünya' dan yalnız göçebilecek olma ihtimali de olası sonuçlar arasında gözüküyor.
insan büyük ve yüce bir sevda yaşamayı ne kadar derinden istese de karşısına bu fırsatı sunacak özel bir kişi çıkmıyorsa nafile, belki de bazılarımızın yazgısı eli hiç kimsenin eline dokunmadan toprağa karışmaktır, kim bilir...

iz bırakan kitap cümleleri

görsel

'Davranışlar, insanların karakterini gösteren aynalardır.'

Johann Wolfgang von Goethe- Dünyanın Derdi Bitmez, sayfa 47.

görsel

"insanlar başaklara benzer. içleri boşken başları havadadır, doldukça eğilirler."

Michel de Montaigne- Hayatın Değeri Uzun Yaşanmasında Değil iyi Yaşanmasındadır, sayfa 87.

kitap alıntıları

görsel

"Hiçbir şey bir erkeğin kişiliğini iyi aile terbiyesi almış bir kadınla kuracağı yakınlık kadar geliştiremez."

Lev Nikolayeviç Tolstoy- itiraflarım, sayfa 15.

"Eğer aşkından eminsen evlilik hayatının zorluklarından da korkmamalısın, gerçek aşkın bunların ötesinde bir şey olduğuna inanıyorum."

Lou Andreas Salomé- Feniçka, sayfa 58.

iz bırakan kitap cümleleri

görsel

' Babamın altın kurallarından biri (uyulması güç olan) de şuydu:
"Saygı duyamayacağın bir kimseyle asla arkadaş olma." ' (sayfa 73)

'Bir cumhuriyet, adalet ve onur ilkelerini kafasına yerleştirmiş bir insan kitlesine sahip olmaksızın sağlanamaz.' (sayfa 59)

Charles Darwin- aforizmalar.

Bir başka kitaptan;

'...edebiyat ve sanatla ilgilenmiş, en güzel yıllarımı kütüphanelerde geçirmiş, elime ne geçse; Newton'ın "Principia" sından, Paul de Kock romanlarına kadar okumuştum ve hayatımın çoğunu çarçur ettiğimi düşünüyordum. Ama bunun yapabileceğim en iyi şey olduğunu anlamam çok uzun sürmedi.' (sayfa 86)

'insan beynindeki alfa dalgaları 6 ile 8 hertz arasındadır. Vücut boşluğunun dalga frekansı 6-8 hertz arasında titreşir. Bütün biyolojik sistemler aynı frekans aralığında çalışır. Dünyanın elektriksel rezonansı da 6 ile 8 hertz arasındadır. Yani biyolojik sistemimizin tamamı -beyin ve dünyanın bizzat kendisi- aynı frekanslarda çalışır. Bu sistemi elektronik olarak kontrol edebilirsek insanoğlunun bütün zihinsel sistemini de kontrol edebiliriz.' (sayfa 71)

Nikola Tesla- aforizmalar.

Sevdiğim başka bir kitaptan birkaç kısım;

"bir devleti yerle bir etmek için, yöneticinin hatasının söylenmediği bir düzen yeter". (sayfa 21-22)

"insanoğlu para kazanmak için sıhhatini verir. Sonra, sıhhatini kazanmak için parasını verir. istikbali düşünürken insanoğlu yaşadığı günü unutur. Böylece; ne bugünü yaşar ne de istikbali. Aslında ölüm yokmuşçasına yaşarken, yaşamamış gibi ölürler." (Sayfa 66)

"konuşmadan önce düşün; sessizliği bozacak kadar değerli mi?" (Sayfa 78)

"Gösteriş, bir insanın kültürel zayıflığını yansıtma halidir." (Sayfa 61)

Konfüçyüs- nereye giderseniz gidin ama tüm kalbinizle gidin.

Ve son olarak sevdiğim bir başka tespiti paylaşarak bitireyim;

'... beni bir gün unutacaksan bir gün bırakıp gideceksen boşuna yorma derdi boş yere mağaramdan çıkarma beni alışkanlıklarımı özellikle yalnızlığa alışkanlığımı kaybettirme boşuna tedirgin etme beni...' (sayfa 473)

Oğuz Atay- Tutunamayanlar.

onuncu yıl nutku

Tam metni şu şekildedir:

" Türk Milleti!
Kurtuluş savaşına başladığımızın 15' inci yılındayız. Bugün cumhuriyetimizin onuncu yılını doldurduğu en büyük bayramdır.
Kutlu olsun!
Bu anda büyük Türk milletinin bir ferdi olarak bu kutlu güne kavuşmanın en derin sevinci ve heyecanı içindeyim.
Yurttaşlarım!
Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyeti' dir.
Bundaki muvaffakiyeti Türk milletinin ve onun değerli ordusunun bir ve beraber olarak azimkârâne yürümesine borçluyuz.

Fakat yaptıklarımızı asla kâfi göremeyiz. Çünkü daha çok ve daha büyük işler yapmak mecburiyetinde ve azmindeyiz. Yurdumuzu dünyanın en mâmur ve en medeni memleketleri seviyesine çıkaracağız. Milletimizi en geniş refah vasıta ve kaynaklarına sahip kılacağız. Milli kültürümüzü muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracağız.

Bunun için, bizce zaman ölçüsü geçmiş asırların gevşetici zihniyetine göre değil, asrımızın sürat ve hareket mefhumuna göre düşünülmelidir. Geçen zamana nispetle, daha çok çalışacağız. Daha az zamanda, daha büyük işler başaracağız. Bunda da muvaffak olacağımıza şüphem yoktur. Çünkü, Türk milletinin karakteri yüksektir. Türk milleti çalışkandır. Türk milleti zekidir. Çünkü Türk milleti milli birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir. Ve çünkü, Türk milletinin yürümekte olduğu terakki ve medeniyet yolunda, elinde ve kafasında tuttuğu meşale, müspet ilimdir. Şunu da ehemmiyetle tebarüz ettirmeliyim ki, yüksek bir insan cemiyeti olan Türk milletinin tarihi bir vasfı da, güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir. Bunun içindir ki, milletimizin yüksek karakterini, yorulmaz çalışkanlığını, fıtri zekâsını, ilme bağlılığını, güzel sanatlara sevgisini, milli birlik duygusunu mütemadiyen ve her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek inkişaf ettirmek milli ülkümüzdür.

Türk milletine çok yaraşan bu ülkü, onu, bütün beşeriyete hakiki huzurun temini yolunda, kendine düşen medeni vazifeyi yapmakta, muvaffak kılacaktır.

Büyük Türk Milleti, on beş yıldan beri giriştiğimiz işlerde muvaffakiyet vadeden çok sözlerimi işittin. Bahtiyarım ki, bu sözlerimin hiçbirinde, milletimin hakkımdaki itimadını sarsacak bir isabetsizliğe uğramadım.

Bugün, aynı inan ve katiyetle söylüyorum ki, milli ülküye, tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni âlem, az zamanda bir kere daha tanıyacaktır.

Asla şüphem yoktur ki, Türklüğün unutulmuş büyük medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, bundan sonraki inkişafı ile, âtinin yüksek medeniyet ufkunda yeni bir güneş gibi doğacaktır.

Türk Milleti!

Ebediyete akıp giden her on senede, bu büyük millet bayramını daha büyük şereflerle, saadetlerle huzur ve refah içinde kutlamanı gönülden dilerim.

Ne mutlu Türk'üm diyene! "

Mustafa Kemal Atatürk - 29 Ekim 1933.

türkiye

(#45162838) ek bilgi olarak TÜiK verilerinden 2021 yılı nüfusuna ait excel tablosuna baktığımızda yaklaşık 84,7 milyonluk nüfusta 42 milyon 428 bin 101 kişinin erkek, 42 milyon 252 bin 172 kişinin kadın olduğunu görüyoruz. Yaş gruplarının istatistiklerinden yola çıkarak oluşan nüfus dağılımı kabaca şu şekilde; (kendi yaptığım hesaba göre yaklaşık sayılar)

0-14 yaş nüfusu= 19 milyon kişi (yaklaşık)
15-19 yaş nüfusu= 6,2 milyon kişi (yaklaşık)
20-29 yaş nüfusu= 13,2 milyon kişi (yaklaşık)
30-39 yaş nüfusu= 12,7 milyon kişi (yaklaşık)
40-49 yaş nüfusu= 12,2 milyon kişi yaklaşık
50-59 yaş nüfusu= 9,5 milyon kişi (yaklaşık)
60-69 yaş nüfusu= 6,8 milyon kişi (yaklaşık)
≥70 yaş (70 yaş ve üzeri) nüfus= 5,1 milyon kişi (yaklaşık)

Rakamsal olarak dağılımı hatırlamak istediğimde lazım olur diye kendi yaptığım yaklaşık hesabı buraya kaydedeyim dedim daha sonradan istediğim zaman dönüp bakabilirim böylece unutursam.
https://www.nufusu.com/turkiye-nufusu-yas-gruplari bu siteden kontrol edebilirsiniz yaş gruplarına göre nüfusu, hepsinin dağılımı verilmiş...

sözlük yazarlarının favori şarkıları

Hayatımda şimdiye kadar dinlediğim tüm şarkılar arasından en az yirmi beş-otuz civarı vardır favori olarak gördüğüm şarkı sayısı. Onlar arasından yaptığım bir seçkiyi paylaşayım (ilk şarkıdan sonraki sıralama karışık);

• Zeynep Dizdar- Vazgeç Gönül, https://youtu.be/VmVnwm12qpo
• Ferda Anıl Yarkın- Sonuna Kadar, https://youtu.be/slTJhCBXUpQ
• Barış Manço- Can Bedenden Çıkmayınca, https://youtu.be/RTpyeclPZuU
• Mary Hopkin- Those Were the Days, https://youtu.be/QptZ8tYZAkE, https://youtu.be/QeLSKEG_Ugw (ikincisi türkçe çevirisiyle beraber)
• Yine bir Gülnihal, https://youtu.be/V2SuIanBvOY *, https://youtu.be/aVkPXgfs1CU * (iki farklı versiyon)
• Güller ve Dudaklar, https://youtu.be/qfNSpPiN0vo *, https://youtu.be/LHtyuBV85RI * (iki farklı versiyon)
• Eklemedir Koca Konak, https://youtu.be/_e5qyDBHLXc
• Nükhet Duru- Ben sana vurgunum, https://youtu.be/E0lI5169AYM (özellikle orkestrası oldukça başarılı bir şarkı, 1:41-2:10 arası çalan kısmı epey seviyorum. bilmeyen varsa diye not düşeyim; şarkının sözleri Sabahattin Ali' nin eskisi gibi şiirine ait).
• Sezen Aksu- geri dön, https://youtu.be/jiRzQoFcIIA
• Ajda Pekkan- Dert Bende, https://youtu.be/OWdLUgijSLY
• Burcu Güneş- Kaybol Benle, https://youtu.be/6eA12wHQc0Q
• Düş Sokağı Sakinleri- Sevdan Bir Ateş, https://m.youtube.com/watch?v=xkjRoEVA4JE
• ilhan irem- işte Hayat, https://youtu.be/P0wtshwp6o4
• Eylem Aktaş- söyleyemedim, https://youtu.be/YzH9-glqEMo
• Hümeyra- Sessiz Gemi, https://youtu.be/5S2MZnG3FT8 (Yahya Kemal Beyatlı şiiri)
• Muazzez Ersoy- güz gülleri, https://youtu.be/1EF3f6rwSsU
• Nesrin sipahi- Aşkın kanunu, https://m.youtube.com/watch?v=jIJKNNxU3GM
• Selçuk Ural- Güle Güle Sana, https://youtu.be/j6oHTrs8qUA
• Sema- Fikrimin ince Gülü, https://youtu.be/mYVckxZVI_g
• Zerrin Özer- Her şey seninle güzel, https://youtu.be/0qkRpYn7dcc
• Cutting Crew- I Just Died In Your Arms Tonight, https://youtu.be/6dOwHzCHfgA
• rbd (rebelde)- sálvame, https://youtu.be/RoayB0pLRC0, https://youtu.be/M3zE4by3-3s (sözleri ile beraber)
• Richard Marx- Right Here Waiting, https://youtu.be/S_E2EHVxNAE
• Karla Bonoff- All my life, https://youtu.be/m42kGE_8IOY (sözlerindeki derinlikle beraber en sevdiğim parçalar arasında)
• Evanescence- My immortal, https://youtu.be/5anLPw0Efmo (bana göre şimdiye kadar yapılmış gelmiş geçmiş en iyi şarkılardan biri)

Bu şekilde favori olarak gördüğüm şarkılardan bir kısmını eklemek istedim. Normalde ben şarkı dinleyeceğim zaman telefonda müzik klasörümden açıyorum ama burada dinlemek isteyen olursa kolaylık olsun diye yanlarına linklerini de koydum. Bunların dışında sevdiğim başka birçok parça da var onların bazılarını da listenin devamı olarak alt kısma yazarım belki yeni şarkı keşfetmek isteyenlere faydası olur. Başka bir vakitte bu entry i editleyip ekleyebilirim diğer şarkılardan da.

hiç evlenemeyecekmişsin gibi hissetmek

"Ölüm değilse bizi ayıran
Yazık olmuş, hata yapmışız."

Aslında bu şiir dizeleri özetliyor durumu, temelde tam olarak böyle düşünen, bu fikri şiar edinmiş biriyle karşılaşmadığım için galiba bir şeylere başlayamadım hayatımda hiçbir zaman çünkü kendi karakterimde birisine tesadüf edemedim şu ana kadarki yaşamımda. ama bu asla benim seçimim değildi, böyle olmasını ben istemedim. Aslında gerçek bir sevda yaşayabilmeye dair umudu kalmamış insanların içinde devamlı olarak büyür bu hissiyat, hiç evlenemeyecekmişsin ve ölene kadar yalnız olacakmışsın gibi gelir insana, bu ağır bir duygudur aslında düşünmek bile ruha baskı uygulamaya başlar bir yandan da gitgide kanıksamışsındır bu yalnızlığı. Nereden baksan bir geç kalmışlık duygusu, yakın gelecekte içindeki büyük boşlukların dolacağına dair ümidin de kalmamıştır artık.
Zaten şimdiye kadarki hayatında sevgililiğe dair bir şeyler yaşamamış, hiç kimseyle yan yana oturmamış yan yana bile yürümemiş, kimse ile elleri kavuşmamış birisinin bu tür şeylere olan inancı belli bir yaştan sonra artık yok seviyesine inmeye başlıyor, hayat boyu hep tek başına devam edecekmişsin hissi oluşuyor artık içten içe. çünkü gerçekten de kendin gibi birine denk gelebilmek evrenin en zor rastlantılarından biriymiş şu fani Dünya da, insan bunu ne kadar yoğun ne kadar derinden istese bile. uzun uzun yıllar beklemişsindir o tek kişinin birden çıkagelmesini, o tek kişiyle hakiki bir gönül olayı yaşayabilmeyi, tüm bedeninle tüm ruhunla sadece bir kişiye ait olabilmeyi yıllar yılı beklemiş ve umut etmişsindir, fakat talih odur ki milyonlarca insan arasından senin yüreğine denk, tıpkı sen gibi gerçek bir sevda yaşamak isteyen yakın ruhlu biri asla denk gelmemiş ve çağ seni yalnızlığa mahkum bırakmıştır.

"Yan yanaydık ve şehir böyle mucize görmemişti."

işte sırf bu muhteşem cümleyi yaşayabilmek için yıllar boyu o doğru insanla karşılaşmayı bekledim, ne var ki şimdiye dek içinde bulunduğum tüm ortamlar, tüm o kalabalıklar benle en ufak bir benzerliği olmayan canlı hayaletleri andırıyordu adeta, tersine hiçbir zaman rastlayamadım. bana hayatımın en büyük duygusunu yaşatabilecek birine rastlamayı, onda her yönümle kendimi bulabilmeyi umut ettim uzun yıllarca. ve şimdi anlıyorum ki bu sadece boşa beklenmiş bir hayalden öte değil, varılması imkansıza yakın bir hedef, çünkü bu dünya da benim karakterimde birisi yok benim herhangi bir kadın biçiminde karşılığım yok. olsa bile ya benden önce başka bir çağda yaşayıp öldü ya henüz dünya ya gelmedi ya da aslında hayatta fakat ben nerede olduğunu bilmiyorum, dahası ne zaman gelecek, ben dünya dan göçüp toprağa karışmadan önce çıkacak mı çıkmayacak mı onu da bilmiyorum. Belki de ben umutları yırtık cebime koyup, gerçek olmayacak bir hayalin peşinden gitmişim ondan bu tükenmişlik, vazgeçmişlik. Düşünüyorum da, bu çağ tek bir insana ait olmayı isteyen, orjinal, sahici, ruhu gelişkin kadınların çağı değildir belki de, her ne kadar ben şimdiye dek bu fikri kabul etmek istemeyip iyimser düşüncelerle bakmış olsam da onlarda öyle değerli, öyle derin bir karakter yoktur belki de, boşuna beklemişimdir bunca sene. Bu ihtimal artık kafamda daha ağır basmaya başladı çünkü farklı olanı hiç göremedim şimdiye kadar koskoca şehirde bile. Tüm yönleriyle nereden baksan bir yozlaşmışlık, bir güvensizlik bir dengesizlik çağı. derinden sevmenin ne anlama geldiğini bilmeyenlerin, günü gününü tutmayanların, sadakatsizliğin ve sahteliğin rekor kırdığı bir devir. Böylelerinin arasında ruhen yalnız kalmak onurlu ve orjinal bir insan olmamıza işaret ediyordur belki de.
Neyse. Ölümlü dünya. inşallah herkes belli bir yaşı geçmeden, geç olmadan evvel dengine rastlar ve hak ettiği hatıraları, içine dert olmuş eksiklikleri dolu dolu yaşayarak öyle gider bu dünya dan toprağın altına.

izmir

Bir süre sonra insanın içini karartan ve ruhunu daraltmaya başlayan bir şehir, özellikle son iki yıldır böyle hissediyorum o yüzden ilk fırsatta gitmeyi planlıyorum, beni buraya bağlayan bir şey yok. Belki başka bir şehirde yaşasaydım her şey bambaşka olabilirdi, yılları burada heba etmek istemiyorum belki de birkaç seneyi çoktan harcadım ama en azından ölmezsem geri kalan seneleri değerlendirmek istiyorum başka bir şehire giderek.

tezer özlü

1943' te doğmuş, 1986' da hayatını kaybetmiş yazar. Kalanlar isimli kitabında not ettiğim sözlerin içinden ikisini paylaşayım;

"Şunu öğrenmelisin: Sen hiçbir işe yaramaz değilsin. Seni senden çalan toplumdur." (Sayfa 60)

"insanın başkalarına söyledikleri kendi duymak istedikleridir. Yazdıkları, okumak istedikleridir. Sevmesi, sevilmeyi istediği biçimdedir." (sayfa 61)

Önemli tespitler yapmış gerçekten zamanında...

sait faik abasıyanık

1906 yılında doğup 1954' te hayatını kaybetmiş olan yazar ve şair.

"Önümüzde hayat... Her gün bir başka uykuya yatıp bir başka rüya göreceğiz. Halbuki zaman, ağır ağır bizimle beraber akan nehir, bir göle varıyordu. Bu gölde artık biz akmıyor, dalgalanıyorduk."

Sarnıç adlı kitabının ilk sayfasında yazdığı bu kısımla insanı yaşamın sonuyla ilgili düşüncelere sevk etmiş biraz da...

Kitabının bir sayfasında geçmekte olan
'Nüsgün' kelimesi internette aratınca hiçbir yerde çıkmadı Türkçe sözlükte de mevcut değil, demek ki unutulmuş bilinmeyen bir sözcük internette bile geçmediğini fark ettim o yüzden buraya ekleyeyim anlamını;
nüsgün: öz su, yani bitki ve hayvan dokularında bulunan sıvı, anlamına geliyormuş. (Sarnıç kitabı, sayfa 17).

Kitabın sonlarına doğru okuduğum bir kısımdan;

"Otobüsün camına kafasını dayadı. Yine hayal etti. Hayal etmek kadar güzel şey yoktu. insanı yapan eden hayal etmekti." (Sarnıç, sayfa 96)

Hayal kurmanın önemine ve değerine değinen yazar güzel bir tespit yapmış zamanında, gerçekten de insanlar olarak bizi biz yapan şeylerden birisi zaman zaman hayatla ilgili düşünüşlere, hayallere dalmak bence. Biz farkında olmasak da çoğu zaman yaşama tutunmamızı sağlayan, bizi motive eden olgu gelecekle ilgili kurduğumuz düşler aslında...

en güzel şarkı sözleri

'Gider mi insan çok seviyorken?
Şimdi dur demem
Nasıl olsa bir gün anlar
Beni anlarsın'

https://youtu.be/3u-7V-JI6Ko

iz bırakan sözler

"kalp deniz, dil kıyıdır. denizde ne varsa kıyıya o vurur."

yazarların ruh hallerini anlatan şarkılar

Müzik klasörümdeki sevdiğim parçalardan birini paylaşayım;

Rengin- aldatıldık (1996)
https://youtu.be/cbLp3GNjfd0

Bize neler neler öğrettiler sevdalar üstüne
Aldatıldık, aldatıldık sevda böyle değil
Ne masallar ninniler söylediler dünya üstüne
Aldatıldık, aldatıldık dünya böyle değil...

kitap alıntıları

Belki ben sağ kalır da yazarım kitabeni
Belki de sen yaşarsın ben çürürken toprakta;
Anılardan koparıp alamaz ölüm seni
Ben unutulsam bile tüm gözlerden uzakta.
Benim yazdıklarımla adın ölümsüz olur;
Ben bugün ölsem herkes için ölüyüm yarın,
Toprağın bana verip vereceği bir çukur,
Sen gömütte yaşarsın - gözünde insanların.
Sevecen dizelerim anıt olur da sana:
Henüz doğmamış gözler bile okur durmadan,
Yarınki diller övgü sunacak varlığına
Bugün soluk alanlar göçse bile dünyadan.

Sonsuz yaşayacaksın kalemimin gücüyle,
Gireceksin her ağza, her soluğa, her dile.

William Shakespeare, soneler, sayfa 81. (kültür yayınları).