bugün
- gecenin şarkısı15
- gozlerinmeyhanesi'nın vefat etmesi24
- karınız için sözlüğü bırakır mısınız11
- hayal dünyasında yaşamak9
- true'nun yetkili olması9
- çocukluk travmaları10
- en etkili içki hangisi8
- güzel erkek isimleri13
- yazarların en sevdiği cem karaca şarkıları16
- homofobik yazarlar birliği10
- rakının berbat bir içki olması17
- sözlük yazarlarının yapmayı en çok istediği meslek21
- hayatı seviyorum eylemleri21
- sözlük yazarlarının favori haber kanalı8
- anın görüntüsü15
- utopyalarkralicesi8
- true ile utopyalarkralicesi11
- larisalisa öldü mü12
- galerinizde bulunan en saçma fotoğraf12
- true'nun ölmesi8
- profilinizden karakter analiz ediyorum toplanın16
- sözlükte birbirine yakıştırdığınız yazarlar11
- sözlükteki ruh hastaları24
- true neden evlenemiyor9
- yazarların çektiği çiçek fotoğrafları11
- mantı8
- nervio abla36
- akp belediyesinin 85 milyon liraya konser vermesi12
- en son ne yediniz13
- 1 milyon dolar'a ismet'in tırnaklarını yer misiniz8
- seküler yaşamın faşist bakış açısı15
- larisalisa17
- sabah ereksiyonu olamıyorum11
- yaşı geldiği halde evlenmeyen insan11
- kız kardeşini date'e hazırlayan abi22
- wolverine gibi tırnakları olan kız8
- rusya nükleer güç kullanılır mı sorusu23
- gece dışarıdan gelen hav hav hav sesleri11
- an itibarıyla yazarların nerede olup ne yaptığı30
- chatgpt ile yazarların görselleri14
- etek giyersen tecavüzü hakedersin10
- erkeklerin erkeklere taktığı kırıcı lakaplar13
- ellerim bos gonlum hos11
- kürdüm 5000 yıllık tarihim var var mı diyeceğin19
- amerika'nın icat ettiği bir şey söyleyin13
- geceye bir şarkı bırak8
- insan olmaya ceyrek kala23
- doktorların hastalara sevgi göstermemesi8
- true'nin iki kadın arasında kalması16
- 200 tl lik banknot16
entry'ler (422)
Üstünden yıllar geçse de her sene olduğu gibi doğum gününü göğe bakarak kutlamaktır. Aslında sevmek fazlasıyla iyi veya kötü pişmanlık barındırır bazen içinde. Gene de olsun bee… Unutmadım, unutulmuyor… iyi ki doğdun, iyi ki varsın, iyi ki tanıdım seni…
gülünce küçülen gözlerini, attığın kahkahanın sesini, alnındaki lekeyi, dişindeki çiziği, yürüyüşünü, kolundaki saatini sallayışını, ayakkabı bağlayışını yıllar geçmesine rağmen unutmadım, unutmayacağım. umarım bir gün bir yerde karşılaşırız. son kez olduğunu bilerek bakmak isterim gözlerine...
sözlüğün yaş sınırlaması olmadığını düşünürsek kimi, niye rahatsız etti diye düşünülen durum. tamam anladık en çıtır sensin.
şırnakta görev yaptığım okulda hiçbir öğrenci okumuyor, protesto ediyor, ıslık çalıyordu. okuyan da türk kelimesini kürde çevirip okuyordu. zorlamayla olmuyor bazı şeyler. onca şeye rağmen ısrarla her sabah andımızı okuyorduk. güzel günlerdi...
istediğini giymekte özgür yurdum öğretmenidir. başka bir sıfatlama yapmak anlamsız gelmektedir. Öğretmenin kılık kıyafet yönetmeliği vardır ama kimi buna uyar, kimi uymaz. okul idaresi sorun çıkarmıyor demekki.
uzun zaman bırakmak isteyip karantina sürecinin başlamasıyla bıraktığım ama hala rüyalarımda yaptığım eylem. bu gidişle kesin gene başlarım.
genelde psikolojik sorunların yaşanmasıyla istemsizce yapılan eylem sonucudur. diş gıcırdatması da eklenirse kişiye de ev içindekilere de uykuyu haram edebilir. sakinleştirici ilaçlarla biraz olsun yatıştırılabilir ama geçici bir çözüm olur.
Bayram dolayısıyla gün boyu tüm Türkiye’nin yaptığı görüşme türü. Tam kapı kapı gezmekten kurtulduk derken ekran ekran dolandık bugün.
Kendime dahi zaman zaman itiraf edemiyorum. Düşünmekten utanıyorum. Unutamıyorum. Beynimi söküp atasım geliyor. 11 yıl geçti gitmiyor aklımdan. Evlendim, çocuğum oldu. Hayat telaşına verdim kendimi ama olmuyor. Kırdığım yumurtada, yattığım yastıkta, giydiğim kotta, izlediğim dizide, dinlediğim müzikte, yaptığım tostta onu hatırlıyorum. Oğluma bakıyorum onun çocuğu olsa daha mı esmer olurdu diyorum. Sonra düşüncemden utanıyorum. Sonra olmadık bir koku geliyor burnuma gene başa dönüyorum. Sosyal medyaya sarıp uzaktan takip ediyorum. Neye ne yazmış, neye gülmüş bugün diye. Sanki geçen 11 yıl rüyaymış da uyanıp gene onu arayacakmışım gibi geliyor. Ağır depresif moddayım ve çıkamıyorum. Kendimle bile yüzleşmekten korkarken başkasına aktaramıyorum beynimin içindekileri. insanın bu zamanlar için psikolog arkadaşı olmalı.
yıllar sonra girip böyle bir başlık görünce merak edip "ben kaç mışım?" diye baktım * 5. nesilmişim. o kadar olmuş mu ya dedirtti anlık.
peki hangi nesildeyiz şuan?
peki hangi nesildeyiz şuan?
Değilim, olmuyor, yapamıyorum, mutlu olacağımı da sanmıyorum .
Uykusuz, bitkin, yorgun, üzgün, depresif... Bir gece de onu düşünmeden uyumak istiyorum. Yıllar geçti ben her gece aynı *
tüm pişmanlıklar, keşkeler, acı çekişler gün yüzüne çıkar, bir iç savaş başlar *
ilk gün sıcağı sıcağına insanda bir boşluğa düşmüşlük hissi verir. araman gerekiyor ama arayamıyor veya telefonunun çalmasını bekliyorsun ama çalmıyordur.
ilk günkü acıyı 11 yıl çekmek ise daha da zordur. her yeni gün katlanarak artar acın*
ilk günkü acıyı 11 yıl çekmek ise daha da zordur. her yeni gün katlanarak artar acın*
Onu kaybedeli dokuz yıl oldu... dile kolay... Yokluğunu hala derinden hissettiren dünya iyisi, mutluluk abidesi biriydi.
Yüzünü bile anımsayamıyorum artık o kadar zaman geçmiş. Mezarına en son ne zaman gittim, mezarı nerdeydi hatırlamıyorum bile. Vefasızlığım canımı sıkıyor, daraltıyor beni. Hep giderdim aslında ona. Hayat telaşı her şeyi ertelettiriyor insana.
Gittiğinden beri o kadar çok şey yaşandı ki hiç birini konuşamadım onunla. Adım atsak kritiğini yapardık yaşasaydı hayat bambaşka olurdu benim için. Yiğit’in isim annesi olurdu kesin. Alır, gezdirir, oynardı onunla. Oğlu gibi bakardı, en has kankası olurdu adım gibi biliyorum. Hakkında yazılanları okusa kesin duygulanır gene de geyiğe vururdu. Hep öyleydi... Hayatı önemsemez, mutlu olacak bir şeyler bulurdu hep. Kendi karamsarlığımı onunla aydınlatıyordum belki de. Özledim... Seneler sonra Taksim’e gittiğimde daha bir anladım. Kahkahasını, gülüşünü, yüzünü, gözle anlaşmamızı özledim...
Yeri dolmayacak ablam. inan bana her zaman eksikliğini hissediyorum. Vefasız kardeşini umarım affedersin...
Yüzünü bile anımsayamıyorum artık o kadar zaman geçmiş. Mezarına en son ne zaman gittim, mezarı nerdeydi hatırlamıyorum bile. Vefasızlığım canımı sıkıyor, daraltıyor beni. Hep giderdim aslında ona. Hayat telaşı her şeyi ertelettiriyor insana.
Gittiğinden beri o kadar çok şey yaşandı ki hiç birini konuşamadım onunla. Adım atsak kritiğini yapardık yaşasaydı hayat bambaşka olurdu benim için. Yiğit’in isim annesi olurdu kesin. Alır, gezdirir, oynardı onunla. Oğlu gibi bakardı, en has kankası olurdu adım gibi biliyorum. Hakkında yazılanları okusa kesin duygulanır gene de geyiğe vururdu. Hep öyleydi... Hayatı önemsemez, mutlu olacak bir şeyler bulurdu hep. Kendi karamsarlığımı onunla aydınlatıyordum belki de. Özledim... Seneler sonra Taksim’e gittiğimde daha bir anladım. Kahkahasını, gülüşünü, yüzünü, gözle anlaşmamızı özledim...
Yeri dolmayacak ablam. inan bana her zaman eksikliğini hissediyorum. Vefasız kardeşini umarım affedersin...
zar zor elde edinilen sonrasında sırtı devlete yaslamanın verdiği rahatlamayla insanı mest eden, salla başı al maaşı modunda olanları çoğunlukta olan meslek grubu.
il merkezine göre daha çok gelişmiş şırnak ilçesidir. sınır kapısıdır. halkın geneli kapıdan beslenir. haftalık giriş çıkışlarla nevale toplanır. kaçak olan her şeyi bulmanız mümkündür. en sorunsuz anında bile sorun yaşanabilir, her an her şey olabilir. ipekyolu caddesinde yürürken taşlanmanız an meselesidir. çünkü genelde ara mahallelerden yola taş atan çocuklar mevcuttur. yolda giderken panzerin girdiği mahalleye girmemeye özen gösterirken bulursun kendini. hedef olmasanız da dolaylı olarak hedef olursunuz. en ilginç yanı da dersinden çıktığın öğrenci çıkışta servisini taşlar köşeyi dönene kadar. bugün de cam ensemize patlamadı diye sevinirsin ama iki üç haftada bir o servis camı illa değişir. çocukların oyun kültürü farklıdır anlarsın. ertesi gün anlatsan da anlamazlar çocukturlar(!)... sokakta yürürken "Atatürk'ün piçi" diye küfür yer, istifini bozmadan, tek kelime edemeden, boğazın düğümlenerek yoluna devam edersin. değişik bir memleket, ayrı bir dünyadır silopi. havasında bibergazı vardır. yürürken esir alır ara ara seni. bünyen alışır zamanla gözlerini yaşartan ağır havaya. değişik bir yerdir yani. başka şehirden oraya gelip de psikolojisi yerinde olan kimseye rastlamadım. nüfusu 75 bin civarında olup memur dışında halktan kadın görmeden geçer zaman. görsen de koloni halinde iki üç kuma görürsün bir sürü çocukla. kısacası farklı ülkede yaşıyormuş hissi uyandırır insanda...
öğretmenliğin gerekliliğidir. dünyadaki gelişmelere ayak uydurma çabasıdır. öğretmen olup atanınca hepsi bitti sanırsın ama daha yeni başlar insan ders çalışmaya...
öğretmenlikten zerre anlamayan beynin ürettiği genellemedir. pireye kızıp yorgan yakmaktır. ha hiç karaktersizi yok mudur? tabiki vardır. hangi toplulukta karaktersiz insan yoktur ki... ama öğretmenlere dil uzatırken önce dönüp kendine de bakabilmeli karakterli insan ki eğer kendini karakterli sayıyorsa... yapmayın gençler... ana baba evinde, ekmek elden su gölden, ergen psikolojisiyle atıp tutmak kolay.