bugün

entry'ler (810)

günde 3 litre su tüketmek

düzenli içilmesi gerekmektedir. çünkü hepsini birden içip kurtulayım derseniz epik fail olursunuz. kaybedeceğiniz mineralleri ve diğer önemli bileşenleri geri getirmeniz belki de aylar sürecektir.

asosyalliğin insana kazandırdıkları

asosyallik çevrenizdeki insanların sayıları ile seviyesi belirlenen birşey değildir. sizi derinden anlayan insanlar var mı? bu önemlidir. yoksa dışarıdan bakıldığında son derece sosyal olan bir sürü insan gece uyuma vakti geldiğinde son derece yalnızlaşır. nihayetinde çevresindeki insanlar tarafından anlaşılmayan kişiler iç dünyalarında yaşamaya başlarlar ve zamanla zaten diğerlerinin kendisini anlayamayacağı dürtüsü bastırdığından başka kimselere kendi iç dünyalarından bahsetmezler bile.

böylesi bir asosyalliğin kişiyi intihara bile itebileceği gerçektir. kazanımı olmaz.

ancak yalnızlık farklı bir durum. yada işsizlik de denilebilir. böyle olunca insanların hayal dünyası geniştir. her şey olabilir. bu ara ışıda katılma trendi var...

bu arada, evet asosyaliz, hepimiz asosyaliz diyenleri anlamak güç. kendini asosyal ilan edip bu illetin herkeste olduğunu söyleyerek normalleştirme çabası bence. ben asosyal birisi değilim. fikirlerimin %1 ini burada paylaşıyorum. başka insanlara fikirlerimi anlatırken içsel bir motivasyonum var. mutlu oluyorum heyecan duyuyorum.

ayder yaylası nın imara açılması

birisi çıkıp dur demezse, türkiye de dokunmaya kıyamadığımız nere varsa hepsini alacak arap kardeşlerimiz. katar baktı ne güzel la her şey yaparım ben burada dedi o günden beridir, karadeniz beton istilasına açıldı.

fe inne-allahe seri-ul hisab

evlenmek için gerekenler

çalışkanlık. paranız olmasa da borç ödeme kabiliyeti oluşturur. başlıklardaki entrylere bakıyorum da kimsenin anneden babadan yana ümidi yok. *
arkadaşlar, hayat müşterektir. erkek yada kadın olsun, evlilikten doğacak tüm sıkıntıların altına kimse tek başına girmemelidir.

evlenmek hayattaki bulanıklığı hedeflerdeki sapmaları düzeltir. aklınızı ve çabanızı daha odaklı bir şekilde kullanabilirsiniz.

en gerekli olan huzurdur. baktığınızda anlarsınız onuda. elizabetçilerin yazdığı olumsuzluklar bence kedi-ciğer ilişkisi.

kuzey kore

mevcut durumumuzda ülke olarak örnek almamız gereken ülke gibi ülkedir. ey amariga, ey çin, ey rusya ey israil diye bağırıp neden böyle yaptınız yahu diye devam eden cümleler kurmaktansa adamlar fukara sümüğü gibiyiz sıkıysa dokun yapışır çıkmayız modunda.

ayrıca içerisinde algı olarak kendilerini dünyanın en güçlü ülkesi sanan ve bu yönüyle özgüven patlaması yaşayan kişilerle dolu ülkedir.

veliaht ve taht kavgasını önlemek için mi yoksa ülkenin imajını kurtarmak için mi bilinmez, malezyada dynasty üyesini eski kgb yöntemleri ile infaz eden ülkedir.

velevki guam adasına bomba atarsa avusturya macaristan veliahtı olacak ülkedir.

donald trump suriyede kimyasal silah kullanıldı diye hava üssünü bombaladığında, buna sessiz kalan herkesin başına aynı bombalar düşecektir. diyen bir başkanı vardır. babasından çok çok daha sert bir mizacı bulunur.

ülkedeki vatandaşlara demokrasi ne diye sorlduğunda şeytanlık derler. belkide doğrudur. demokrasi bir roma hayalidir. ve roma cumhuriyette olduğu zamanlarda hiç bir zaman sezarların yönetimindeki gibi güçlü olamamıştır.

yalancıyı seyyah kabul eden yığınlar

dedim ustam ne dedi bu.

bakın araştırmadan etmeden böyle saçma sapan şeyleri ortaya atmak bence cahilliktir. siz hiç marco polonun tecavüzcü olduğunu söyleyen italyan gördünüz mü? yada cristof colombus un tecavüzcü olduğunu söyleyen bir portekizli?

geçmişimize sahip çıkmak zorundayız. kendimi osmanlı torunu ilan etmiyorum, hatta bugünün türkiyesinde herşeye muhalefet ederim. ama tarihimiz ve tarihimizin önemli şahsiyetlerine böyle bok atarak değil.

yalancıyı seyyah kabul eden yığınlar

e tabi ebe sikmek şart olmuş.

çalışmak zorunda kalan öğrenci

ilk okul 5. sınıf: markla borçlanan babanın batışı ve aileye bakmak bir kenara icralardan korumak için çoluğu çocuğu memleketteki yıkık dökük eve göndermesi.

orta 1: yaz ve cumartesileri oto-elektrikçide çalışıp, okuldan sonraları simit, kalem, yara-bandı satmak.

orta 2: yaz ve okuldan sonraları oto-elektrikçide çalışıp, akşamları eve gelen çuvalla fasulyeden taşların temizlemek.

orta 3: yaz ve okuldan sonraları oto-elektrikçide çalışıp, akşamları liselere giriş sınavına hazırlık.

Anadolu lisesini kazanış.

lise hazırlık: oto-elektrikçide istihdam fazlası sebebi ile işten çıkarılış, 2 gün boyunca ucuz işçi statüsü ile iş arayış, bir alüminyum merdiven korkulukçusunda işe başlayış.

lise hayatı: alüminyum korkulukçuda yazları ve okullar açıkken de cumartesileri aralıksız 3 yıl çalışmak.

lise son: sırf iki katı maaş veriyor diye vefaya ihanet edip demir sac doğrama fabrikasında işe başlayış. sırf anne sözü dinlediği için içi eski iş yerindekileri yalnız bırakmanın verdiği elemle kavrulurken...

üniversiteyi kazanış.

üniversite hazırlık: sultan ahmet madoda yarı zamanlı garsonluk.

üniversite 1. sınıf: rem dershanesi stajyer matematik öğretmenliği. maaş alamaktan dolayı ayrılış. 3 aylık işsizlik... küçükbakkalköy seviye dershanesinde işe başlayış...

üniversite 2-3-4 sınıflarda, dershane öğretmenliğinin yanında özel dersler...

mezuniyet.

bankacılık sektörüne giriş.

bir yıllık aradan sonra matematik yüksek lisansına başlayış.

yüksek lisans dolayısı ile başlayan mobing..

farklı bankaların müfettiş yardımcılığı sınavlarına girip sınav başarısına rağmen internal refference olmadığ için müfettişliğe kabul edilmeyiş.

kariyerine ivme kazandırmak için kpss sonra devlet banksı...

matematik yüksek lisansı ve ekonomi yüksek lisans. şimdi doktora başvuruları yapıyor...

gelsin hayat bildiği gibi

DOĞUM GÜNÜM YAKLAŞIRKEN SÜREKLi

şimdi boşuna bakma saate zaman geç oldu,
dün annem elimi tutarken bugün 29'da doldu,
vakit can almaz ancak can yakar,
fakat bir bekle bak, nakavt olursan çok sakat,
mücadeleyle geçen hayatta son round,

KISMI AKLIMIN iÇERiSiNDE YANKILANAN ESKi CEZANIN GÜZiDE PARÇASI...

her güzel şeyin bir sonu vardır

bazı güzel şeyler sonsuza dek sürer...

konya nın önüne gelmesi gereken sıfatın ne olduğu

sadece konyanın başına türlü bela açtığını sanan kurukafaya cevap:

akp nin 254 milletvekilinin sadece 11 i konyadan. o 11 kişi chp de olsaydı chp iktidar mı olacaktı?

sadece kaslarını değil birazda aklını geliştir.

çomaristan dediğin sürece, anadoluyu küçümsediğin sürece, saydığın maddeleri yaşamak zoran kaldığımız için asıl bu işin indirekt müsebbibi sensin.

edit: entryi silmiş.

konya nın önüne gelmesi gereken sıfatın ne olduğu

Kurtuluş savaşında kastamonudan sonra en en fazla şehit veren il (4787)
çanakkale de bursadan sonra en fazla şehit veren il (2488)
türkiyede üretilen tahılın (konya yöresi için aksaray-karaman-konya) yaklaşık %30'unu karşılayan il
ortalama yıllık toplam kamu harcamalarının sadece %1,25'inin yapıldığı il.

insanlarına gelince, akp ye oy veriyorlar. rte ciler. muhafazakarlar. ama bu insanlar bu memlekete emeği geçen isimsiz kahramalar... yediğiniz ekmekten, giydiğiniz yerli malı ayakkabıya her birinde alın terleri var.

toptancı hareketle, yok sübyancıymış yok çomarmış. geçin bunları. çomar diyen hayatının geri kalanında ekmek yemesin kardeşim. çomarın buğdayını al ekmek yap, üreten %1 kar edebilmek için yağmur duasına çıksın, sonra yobaz de. bence yobaz bunu diyen kişinin kafasında kendine benzemeyen herkesi küçümsemek aşağılamak için kullandığı bir tanım.

plaza katlarında klimalı ofislerde bilgisayar başında çalışıpta kendini bir bok yaptı zannedenlerin kullanığı çomar ifadesindeki kişiler sizi gördüğünde saygı duyuyor diye bir bok sanıyor diye götünüz kalkıyor. ömür boyu o çomarın ekmeğini domatesini yiyorsun. hayatında üretmek namına tek kalemin yok. sadece tüketiyorsun. klavyeden yazarken de gönül rahatlığıyla çomar diyorsun.

çomarın oğlu gidiyor askerde şehit düşüyor. sen bedelini ödeyip o rahat götünü rahatsızlıktan kurtarıyorsun. ama ezdiğin kesim de askerlik yapmasa seninde boynuna tasma takıp it gibi gezdirmek için bekleyen ağzından salyalar akan bir sürü devlet var etrafında.

türkiye cumhuriyetinin anayasasının temelinde vatandaşların eşitliği ve özgürlüğü vardır. başka başlıklar altında eşitlikden atatürkçü düşünceden özgürlükten bahsediyorsun. ama komple bir ilin varlığı nasıl rahatsız ediyorsa sizi konya deyince çomaristan sübyankonya yazıyorsun. sonra da muhafazakar insanların neden akp gibi diktatörlüğü desteklediğinden bahsediyorsun. ulan kendinden utanmıyorsun. annenden babandan utanmıyorsun. vatanından da utanmıyorsun. o zaman çekil git be kardeşim. atatürkçülük yapıpda moralimizi bozma.

bunu yapanların hiçbiri atatürkçü düşünce sisteminin zerresini anlayamamış kendini bir bok sanan ama sadece bir bok olan gerzekler takımı. atatürk sizi görse suratınıza tükürürdü.

bu memleket bir bütündür. ya bunu böyle kabul edin ya da siktirolup gidin.

atatürk dirilse atacağı ilk tweet

Ey Türk Gençliği!

Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.

Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. istikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. istiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evlâdı! işte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk istiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!

23 07 2017 ikea rezaleti

basurlu yazar, entry görünüyor...

23 07 2017 ikea rezaleti

evlilik ve düğün işleri içerisinde olanlar bilir. zaman çok ama çok önemlidir. bununla beraber paranın su gibi akıp gittiği günlerdir. tasarruf ve kontrollü hareket etmenin ne denli önemli olduğu da kolayca anlaşılabilir.

şimdi gelelim olaya:

saat 10.35 bayrampaşa ikea'ya giriş.

rezaletin 1. evresi:

çok ama çok önceden müstakbel eşimle birlikte beğendiğimiz bir köşe dönme koltuk vardı. bunu almaya karar verdik. pahalı da bir ürün ama küçük salonumuzu dolu göstersin rahat olsun felan istedik bunu seçtik alalım dedik. showroom da görevli bize bir liste verdi. bunlar klasik standart şeyler. ya 50 tl vereceksin birisi sana toplayacak, yahut kendin gidip paşa paşa toparlayacaksın. (şunu belirtmeliyim ki bu tip bir satıcılık ile türkiye gibi bir memlekette bunca yıldır tutunmuş olmalarına hayret etmemek mümkün değil.) şimdi adam eline listeyi veriyor ama listede bir malzeme var, değil ben ve eşim, 2 kişi daha lazım ki raftan onu arabaya koyalım. ağırlığını bir kenara bırakıyorum, raf 4 katlı bina yüksekliğinde ve alacağımız ürün de 3. kat seviyesinde. * şimdi; satacağın ürünleri, böylesi tehlike dolu ortamlara bırakıyorsun, insanlara da o kadar pahalı ürünü almalarına rağmen raftan 50 tl ye indiririz diyorsun. ulan çok sinirlenmeme rağmen ses etmedim. o koltuk takımının iskeleti benim üzerime düşebilirdi, eşimin üzerine düşebilirdi, orada olan herhangi bir başkasının üzerine düşebilirdi. allahtan sadece yere düştü ve bu 3. kattan düşen şeyi satmaya zorladılar. çok ciddi kavgalardan sonra onu almayıp sinirli ilk okul mezunu kod 500 de (problem var) bana yenisini indirdi, ve faturaya 50 tl yazdırdı.

birincisi ortam hiç güvenli değil, üzerinize 250 kg ağırlığında katı bir cisim düşebilir.

rezalet devam ediyor 2. evre:

geldik elimizde tonlarca ağırlığında ürünle kasaya. kasada, yakasına eğitimdeyim yazan çömez bir kız çocuğu. sıranın zaten bize gelmesi 30 dakika. bu 30 dakika boyunca da bankada hesabı kontrol etmeler, banka çağrı merkezini arayıp günlük çekim limitini sormalar felan baya bir zaman bekledik. burada bir sorun yaşamamak adına zaten tüm itinamıza rağmen 3 defa herşeyi kontrol ettik ve sıra bize geldi. çömezimizin ürünleri barkod okuyucudan geçirmesi bir dert, yan çevir doğrult, indir kaldır resmen oyuncak gibi oynadı bizimle. sonunda tüm ürünleri okuttuktan sonra verdim kartı çekmeye çalışıyor pos cihazından hata kodu 52 veriyor. çekmeye çalışıyor hata kodo 26 veriyor. ben de bankacı sayılırım, dedim ki bu cihazda sorun var, başka bir pos getirin. o tıfıl sesini yükselterek bana dediki (en az 10 yaş büyüğüm bu kız çocuğunda) "hayır beyefendı sorun sızın kartınızda hesabınızda para yok bankanızla görüşün ışlemi ıptal eduyorum".

gerçekten çıldırmamak elde değil. yanımda kayınpeder var babam var, onlarda kart uzatma savaşı veriyorlar birbirlerine. ürünlerle beraber kasanın arkasına geçtik aradım bankayı patladım. çağrı merkezinde karşıma çıkan kişiye demedik laf bırakmadım. hıncımın kurbanı oldu gariban. sorun görünmüyor felan dedi. kapattık tekrardan sıraya girdim aynı tıfılın kasasında. bekledik bir müddet daha ve sıra bize geldi tekrardan barkod okuyucu saçmalıklarını yaşadıktan sonra kartı verdim eline çekemedi haliyle, bu defa müdürünü çağır çok pis olay çıkarıcam burada yoksa dedim. gitti biriyle geldi. adam kavga etmeye gelmiş sorunu çözmeye gelmemiş belli. direk babama diyor ki oğlunuzda terbiye yok mu bu yaşta kızı azarlıyor. ulan sen kimsin ya, beni babama şikayet ediyorsun!!!!!!!!!! terbiyeni takın dedim, zaten çevredeki kendini high society sanan dümbükler felan bakıyorlar ayıplayarak delirmemek elde değil. bu gerzek abi kartı aldı, posa baktı, kıza döndü sinirli bir bakış attı. işlemi yaptık hatalı olduklarını anladıkları halde adam hala bana laf sokmanın derdinde. sakinliğimizi koruyalım toplumda çıkıntılık hoş karşılanmıyor felan gibi laflar ettikten sonra artık daha fazla dayanamdım ve patladım. adamın yakasından tuttum çektim kendime doğru. ulan sen kimsin sümüklü böcek dedim. sonra araya girmeseler ağzına patlatacaktım bir tane araya girdiler elimden aldılar. oradan ayrıldığımızda saat 16.45 ti ve alışverişe katılan herkes yorgunluktan bitmiş vaziyetteydi. alınan da 50 dükkandan 150 parça nişan bohçası değil sadece bir köşe dönme idi...

sonuç:

ikea gibi düşük iq lu personelleri çalıştıran, müşterisine 1 gram değer vermeyen bir firmanın böyle bir ülkede hala varlığını sürdürüyor olması sorunsalıdır.

ikeaya girip de canınızı tehlikeye atmayın.

modoko, masko, inegöl varken, gidip de benim düştüğüm duruma siz de düşmeyin.

sözlük yazarlarından kapitalist olup da ikeadan yana tavır alacak varsa mesaj atmasın.

neden aldın vazgeçseydin diye soranlar bu sorunun cevabını evlenecekleri zaman kendilerine sorsunlar.

bayramda ücret ödenen 15 temmuzda ücretsiz olan

herkesin de hatırlayacağı gibi, ramazan bayramında akbil basılan, metro marmaray, metrobüslerde 15 temmuz şehitler ve demokrasi gününde ücret alınmaması hadisesidir.

söz gelimi kuranı kerimden ayetler okuyanların gün geldiğinde insana bayramı zehir etmesi durumudur. ayrıca durum içerisinde bir deli dumrul hikayesi de yer almaktadır.

bu başlığı açmamak ve bu entry'i girmemek için kendimi çok zor tuttum ve şuan itibarı ile de artık daha fazla dayanamayacağıma karar verdim.

buyrun olayı anlatayım:

istanbulda yaşayan kişiler bilir, trafik tam bir zaman kaybı yorgunluk ve stres yüküdür. istanbulda yıllardır yaşıyorum nereden baksan 15 yıl. her zaman okulların kapanması ile birlikte trafik rahatlar insanlar sıcaklardan bunalırken bir de trafik sıkıntısı çekmezlerdi. lakin 2014 yılından beri yani bu 3. sene, istanbulda her sene bir sebeple köprüler (ücreti az olanlar tabi) trafiğe kapatılıyor. ben yeniliğe, ihtimama karşı değilim. eğer bir bakım yapılacaksa bu kesinlikle ve en iyi şekilde yapılmalıdır. ancak yapılmalıdır.

tarih: 25.06.2017 yer edirnekapı e5 karayolu,

trafik akıcı şekilde devam ederken, haliçi geçmemle beraber yoğun bir trafiğin içerisinde kaldım. açıkçası ibb trafikten trafik durumunu kontrol etmemiştim. çünkü 1. si yaz aylarında olmamız, 2. si bayramda tatilcilerin şehri terk etmiş olması sebepleri ile kendime de güvenerek yola koyulmuştum. yanımda çeşitli şehirlerden gelme akraba ve arkadaşlarım yer almaktaydı. hedefimiz boğaz kenarına gidip bir çay içmekti.

trafiğin sıkışması ile birlikte aklıma dank etti, köprüdeki çalışmaya ara verilmemişti, daha sonra başka şeyler de anladım. örneğin ibb cep trafiğe bakınca tek yol avrasya tüneli görünüyordu. ben inat ettim ve köprüye kadar gidip o çalışmamayı yerinde görmek istedim. köprüye varmamız yaklaşık olarak 3 saat sürdü. anlayacağınız deli inadı olan tek ben değildim.

köprüye geldiktüm köprü üzerinde 3 adet işçi vardı, saat 16.30 civarı idi ve bu gariban kuklalar da köprü üzerine kurdukları tentenin altında telefonla uğraşıp vakit öldürüyorlardı. avrasya tünelinden geçenlerin sayısını artırıp tünelin işletmecilerine çifte bayram yaşatmak isteyenler o köprü trafiğinde saatlerini kaybeden binlerce vatadaşa bayramı zehir etmeyi başarmışlardı. ya parayı bayılıp avrasyadan geçeceksin, yada köprüde yapılmayan çalışma nedeni ile saatlerini ve gününü bırakacaksın. bu da yeni nesil deli dumrul davranış tipidir. rezalettir.

diğer duruma gelince, şehitlerimiz son derece önemlidir, vatanının varlığının yegane sebebidir. kimsenin türkiye cumhuriyeti için ölene kem laf etmesine müsade etmem. bu konuda tanıyabileceğiniz en şovanist kişilerden birisiyimdir. ancak sorsanız kendinize, dini bayram mı daha önemli yoksa 15 temmuz mu diye? ben hiç tereddüt etmeden dini bayramı tercih ederim. islamcı sağcı, dar görüşlü birisi değilim. cehapeli yada kürt değilim. akape ye mensup değilim. gözümde tüm siyasetçiler aynıdır. bir kişi hariç hiç bir başbakanın vatan severlik duygusunun kendi çıkarlarından öne geçtiğine inanmam. şahsi fikrimdir. ancak bir dini bayram bin yıldan fazla zamandır kutlanmakta iken, ilk kez kutlanacak milli bir bayramı bundan önemli kılmak bence dini duruşla hiç bir şekilde örtüşmemektedir.

şehadet kelimesi türklere islamla birlikte girmiştir. öncesinde benzer duyguların olduğunda kuşku yok tabi. ancak dini bir ananeden sonuçlanan halkın duygusunu kullanarak oluşturulan milli (bakın ırk anlamında demiyorum millet kelimesi ümmet kelimesinden gelir) bir bayramı dini bayramın önüne koymak bence dini duruşa uygun düşmez. kabul de edebilirsiniz red de.

tamamen kişisel görüşümdür. ülkemin daha iyi günler yaşayabilmesi dileği ile...

küresel ısınma

Küresel ısınma ya da iklim değişikliği üzerinde çeşitli spekülasyonlar bulunur:

birinci ve hemen hemen kronolojik olarak ilki yeni ama pahalı bir enerjinin kullanımına yasal ve etik zemin oluşturmak:

bu teoriye göre söz gelimi abd geliştirdiği yeni nesil bir enerji çeşidinin, ki bunun temiz olduğu düşünülüyor, insanlar tarafından daha pahalı olsa da dünyayı kurtarmak için kullanılmasını sağlamak. ve döngü başladığında yüksek kar marjı olan yeni ürünü tüm dünya kullanırken bu ürünün üretim maliyetlerinin düşürülmesi için gerekli adımların atılacağından felan bahsediliyor.

başkaları ise, çin, hindistan gibi yüksek nüfuslu ve gelişmekte olan ülkelerin üretimlerini dizginlemek ve pazarları koruyabilmek için böyle bir yalan atıldığı ve dünya nüfusunun algısının yönetildiği yönünde bazı teoriler üretiyorlar. hatta bazı skolastik kafalı kişiler de bunu tetiklemek için haarp gibi mitolojik cihazlarla tüm dünyadaki iklimin değiştirebildiğinden bahsediyorlar.

şimdi bunların gerçek olduğunu kimse bilemez. belki böyle mevsimsel döngüler vardır 100 yılda bir sıcak 100 yılda bir soğuk olan. bu yüzyılda sıcak yüzyıldır. birisi çıkıp deseydi ki, co2 tamam ısıyı atmosferden dışarı salmıyor ama, gelen güneş ışığının da %15'ini uzaya yolluyor bu da dünyada ağaçların yeterince fotosentez yapmasına mani oluyor, birbirini tetikleyen bu süreçte dünyanın soğumasına sebep oluyor deseydi. kim nasıl bu teoriye karşı çıkacaktı. bunu anlatırken öyle babalar gibi görselliği çok iyi ve söyleneni destekleyici grafikler de koysan, saftirik iki profesörü de kandırıp buna inandırsan o zaman insanları bu defa sıcaklığa sebep co2 diye inandırdığı gibi eğer soğuk yüzyılda olsaydık soğuğa sebep olarak da co2 diye söyleyebilirlerdi...

tüm bu komplo teorileri bir yana mevsimsel değişiklik olduğu gerçekten fiziksel olarak hissediliyor. bakıyorsunuz, marmara denizinde hortum çıkıyor, ani şiddetli yağışlar hiç beklenmedik yerlerde cereyan ediyor. tropik bölgelere has bir takım kuraklık ve aşırı yağışlar dengesiz şekilde mevsimsel ortalamaları alt üst ediyor. daha geçenlerde antartikada 10 milyon kilometre kare boyutunda bir buz kütlesi anakaradan ayrıldı. kuzey kutbunda 50 bin - 100 bin yıl önce buza dönüştüğü tespit edilen buzullar eriyor. liste uzadıkça uzar.

geçenlerde daily mailde geçmiş tarihli haberlere bakıyordum ve ilgimi çeken bir haberle karşılaştım. haberin linki şu

`http://www.dailymail.co.u...unprecedented-detail.html`

haber konusunu daha detaylı araştırdım ve geçmişte böyle şeyler var mı bunu anlayabileceğimiz kanıtlayabileceğimiz somut delil var mı diye de biraz baktım. hatta bu konuda fazla makale olmadığını ve spekülasyonların olayı yönettiğini de söyleyebilirim. ben bu konuya hiç kimsede görmediğim bir açıdan yaklaşıp bu entryi okumaya zahmet eden, zaman ayıranlara farklı bir fikir sunacağım.

şimdi bu haber linkindekileri okuyamayanlar için olayı anlatayım konu South Atlantic Anomaly yani güney atlantik anomalisi. bu anomali temelde dünyanın kabuğunda yer alan ve öz kütlesinin ve sıcaklığının çok yüksek olduğu tahmin edilen nikel alaşımının, ki bu bizim ay dedemiz kadar bir küresel bir şey ve dünyanın çekirdeği deniyor buna, içerisinde bir girdap barındırdığı ve şeklinin de öyle çok küresel olmadığından bahsediyor.

ayrıca bu girdabın insan algısına göre son derece yavaş bir hareket içerisinde olduğundan, bu hareketle kutuplara yakın olan yerlerin daha yüksek yoğunlağa sahip bir hacimde nikel içeriği olduğundan bahsediliyor. bunun nasıl olduğunu ben kendi şahsi değersiz fikrimce güneşin dış yüzeyinde oluşan girdaplarla karşılaştırarak anladım. malum güneşin dış kabuğu kor halinde bir madde, ve içeride bir girdap oluştuğunda bu kabuğun olduğu yerler şişiyor ve uzun vadede güneş patlamaları meydana geliyor, herhalde bu bizim çekirdekteki girdapta böyle bir şey olsa gerek. patlayamıyor ama, dışarı o kadar güçlü itiş vermesine uygun ortam yok ama şiştiği gerçek (kutup bölgelerinde). kutup bölgelerindeki bu yoğunluk yine benim fikrim dünyanın geoit şeklinde olmasına da sebep oluyor olabilir. sonuçta kutuplar dediğiniz buz orada yokken sudan müteşekkildi ve derinliği henüz belli değil.

bu haber konusu aslında yerin derinliklerinde değilde çok yukarıda, yörüngede bir yerde yaşanan bir takım hadiselerden
sonra anlaşılmış bir anomali. belli bölgeden geçen uzay araçlarının elektronik aletlerinde yaşanan sorunlar, astronotların anlamsız flaş görmeleri vs. bunu çözmek için de adamlar o bölgeden geçerken tüm elektrik ekipmanlarını kapatıyorlar.

yapılan çalışmalarda bu bölgede dünyanın manyetik alanının zayıf olduğu tespit edilmiş ve kutup gösteren pusulalardaki bozulmalarla bu ikisini birleştirdiklerinde kutup bölgesinin hareket ediyor olabileceğini anlıyorlar. jeolojik çalışmalarda kuzey yönünün ortalama 700 bin yılda bir tamamen değiştiğini kanıtlıyor. ancak son 800 bin yıldır bunun geciktiği düşünülüyor.

hareket eden bu manyetik değişimin zıddının da yani yüksek manyetik alan kuvvetinin olduğu bölgeyi de asya stepleri olduğunu tespit etmişler. bu hereketli alan olması gerekenden yaklaşık olarak %7 bin daha hızlı gerçekleştiği tespit edilmiş.

şimdi diyelim ki bu çekirdek hareket ediyor ve kutuplar değişiyor. buradan ne çıkarılabilir:

1. ozon tabakasındaki delik bu anomalinin gök yüzüne itmesi gereken bir takım zararlı güneş ışınlarını, parçacıkları itemediği için oluşuyor olabilir. ve bu durum doğal bir fenomen ise normaldir.

sonuç: ozon tabakası delinmiyordur.

2. kutupların yer değiştirmesi bir süreçse, ve bu süreç yaşanırken eğer mesela düşünün kutup çekim alanının ekvatorda bir yerlerden geçtiğini, gel gitleri, ve dünyadaki ısı dengesini bir düşünün. dünyada ısı değişiminin ve tüm meteorolojik olayların bunlardan etkilendiği gerçek ve bu etmenler çok hızlı bir değişim içerisinde.

sonuç: küresel ısınma denen şey cüz'i insan faaliyetinden kaynaklanmıyor olabilir.

nitekim, güney atlantik anomalisi ve asyayı düşünürsek, yeni ekvatora göre türkiyemiz yaklaşık olarak bu ekvatorda yer alıyor. en azından şuankine göre mısır seviyesinin biraz daha altında.

evet anlattıklarım tamamen kendi çıkarımlarım olup ciddi bilimsel temellere dayanmamaktadır.

askeri birliklere mescit yapılması

evet betonarme zihniyeti, tanesi 1 milyondan her kışlaya klübe nev'inden mescit inşaa edelim. varsa yıkalım neticede yapanların abdesti olmayabilir. yıkar yenisini yaparız...

anma töreni bahane akp mitingi şahane

adalet mitinginde, bir parti adı, bir parti söylemi, bir düşmancıl kutuplaştırıcı söylem gören varsa, bunun akp mitingi olmasını savunsun buna doğru desin. 15 temmuza gelene kadar bu ülkeye demokrasi gelsin diye şehit olan asılan milyonlarca insanı anın. bunun günü 15 temmuz değildir. 30 ağustostur, 23 nisandır, 19 mayıstır, 29 eylüldür...

tabi bir de satılmış medya var.

türk silahlı kuvvetleri

küresel güçlerin oyun sahası.

(bkz: #37204925)