bugün
- espresso lab10
- kendini esmer sanarken birden sarışın olan kız14
- anın görüntüsü9
- saraçhane14
- nervio'nun estetikli burnuna yumruk atmak11
- özgür özel28
- akp bitmiştir32
- öcalanın mektubunun kürtçe okutulmamasına ceza8
- nervio14
- kent lokantalarinı kapatan kayyum15
- güzel kızların ortak özellikleri10
- karınız için kas yapar mısınız10
- true'nin çaylak olması16
- seni bu sözlükte yaşatmayız8
- oy kullanmak için yeterlilik testi10
- true için saraçhaneye gidiyoruz8
- cennet te sadece oruç tutanların geçeceği kapı12
- kurumsal boykot listesi15
- akepeli kayyumun kent lokantalarını kapatması20
- sıradaki hedef mansur yavaş18
- masum gençler8
- sen dahil 10 hatuna daha günaydin yazan erkek9
- sözlükteki yaşlılar29
- cici bebe bisküvisi10
- fotokopici bi erkek12
- türk milliyetçisi cumhurbaşkanı istiyoruz14
- ekrem imamoğlu39
- türk dizilerinin insanlara öğrettikleri9
- memeler baş kaldırırsa tutuklanır mı16
- melih gökçek13
- yolda kendi halinde yürüyen kadını coplamak10
- küresel ıkınma13
- v a m p i r o v8
- sözlük yazarlarının ruh hali13
- doktor dövülür ama polis kutsaldır16
- güzel kızları piyasadaki 3 5 erkeğin götürmesi10
- sahurdayız uludağ sözlük13
- 28 şubat ta polislerin başörtülüleri coplaması15
- akp'nin insanı zorla chp'li yapması9
- ben botum9
- sözlükte kimliğin deşifre olması13
- mod geldi mod geldi9
- evde süt kaynatmayıp yoğurt pahalı demek13
- idrarın bulanık renkte olması9
- bedava olan ve insanı mutlu eden şeyler8
- ibda c'nin şehzade caminde toplanması9
- akp'lilerin asıl istediği şey10
- arkadaşlar bi bakar mısınız16
- konsolun önemli olması11
- devletimin yanındayım11


entry'ler (49)
dün akşamdan beri bana engel olan oyun.
kalınan level den devam etme gibi bir hile mi var henüz çözemedim biri bana anlatsın.
kalınan level den devam etme gibi bir hile mi var henüz çözemedim biri bana anlatsın.
dün akşam kurs çıkışı bi sigara içelim dedik kızlarla gitmeden derken motorsikletli bir bey geldi önümüzde durdu bizim kızlardan biri çığlık çığlığa meğer sevgilisiymiş neyse bu gitti. ardından baktım diğeri bir noktaya kilitlenmiş ağzı kulaklarında herifin biri geldi sarılmacalar o da gitti. ben de öyle elimde yanmayan sigaramla kaldım zaten çakmağımda yoktu efkarım bile yarım kaldı.
sıkıcı değiliz en azından.
sirke denir.
iyi örtün.
sosyal medya hesaplarımı kapatıp ferahladım. sayılır mı?
kirpiklerim hala ıslak fazla geçmiş olamaz.
aslında hiçbir şeyin önemi yok.
40 ve üzeri 37 de olabilir bilemiyorum.
çok yavaş konuşan ve ağzı kokan insanlar.
gayet normal sıradan gelmesi gereken görüntüler aslında bu performansı izleyip neden gurur duyuyoruz onu düşünmek lazım bence biraz.
Siz ne görüyorsunuz bilmiyorum ama ben pırıl pırıl tertemiz çocuklar görüyorum. Atatürk' ün hayalini kurduğu gençlik bu diye düşünüyorum. Kadına değer verip önünde eğilen adamlar hem de zerafetle. Çok güzelsiniz çocuklar.
Siz ne görüyorsunuz bilmiyorum ama ben pırıl pırıl tertemiz çocuklar görüyorum. Atatürk' ün hayalini kurduğu gençlik bu diye düşünüyorum. Kadına değer verip önünde eğilen adamlar hem de zerafetle. Çok güzelsiniz çocuklar.
Tümüyle güvendiğiniz bir şeye asla kendinizi adamazsınız. Kimse yarın güneşin doğacağını fanatik bir biçimde haykırmaz. Çünkü güneşin yarın doğacağını herkes bilir. insanlar,politik ya da dinsel inançlar ya da başka tür dogmalar ya da amaçlara kendilerini fanatikçe adıyorsa bunun nedeni daima, bu dogmaların ya da amaçların kuşkulu olmasıdır.
Robert Maynard Pirsig / "Zen ve Motosiklet Bakım Sanatı"
Robert Maynard Pirsig / "Zen ve Motosiklet Bakım Sanatı"
bir izmir' li olarak üzülerek söylüyorum : boyoz.
yüzyüzeyken konuşuruz - ne farkeder.
spinelli
görsel
görsel
Marcel Proust.
25. yılı hatırına ülkemizde başka sinema kapsamında vizyona girmiş başyapıt.
geç kaldığımı düşünüp başta hayıflandım kendi kendime. sonra daha önce izleseydim muhtemelen anlamayıp, izlediğim için de dönüp bir daha bakmayacağımı farkettim. bu yüzden aslında bana tam zamanında ulaştığını düşünüp sevindim.
renkler, müzik, atmosfer, arkaplanda hissedilen düşük doz gerilim... bir rüyanın içindeymiş gibi tüm ayrıntıların bir anlamı olduğunu bilip dikkat kesilerek tanık oldum iki veronika'nın yaşamına da. film bitince de görülen rüyanın etkisiyle uyanmış gibi dolaştım bir süre. filmin içeriğiyle ilgili gerekli bütün spoiler lar verilmiş zaten o yüzden hiç oralara değinmeyeceğim. bana hissettirdikleri böyleydi en azından.
geç kaldığımı düşünüp başta hayıflandım kendi kendime. sonra daha önce izleseydim muhtemelen anlamayıp, izlediğim için de dönüp bir daha bakmayacağımı farkettim. bu yüzden aslında bana tam zamanında ulaştığını düşünüp sevindim.
renkler, müzik, atmosfer, arkaplanda hissedilen düşük doz gerilim... bir rüyanın içindeymiş gibi tüm ayrıntıların bir anlamı olduğunu bilip dikkat kesilerek tanık oldum iki veronika'nın yaşamına da. film bitince de görülen rüyanın etkisiyle uyanmış gibi dolaştım bir süre. filmin içeriğiyle ilgili gerekli bütün spoiler lar verilmiş zaten o yüzden hiç oralara değinmeyeceğim. bana hissettirdikleri böyleydi en azından.
dünyanın en karizmatik adamı olabilir. zihnimde house karakteri ile yer ettiği için başka yapımlarda izleyince adapte olamıyorum.
eggs ve kitchen stories gibi sanat filmlerini tv8' de izlemiştim.
Güçlü bir el silkeledi beni sonra
Sanırım Tanrı’nın eliydi.
Sayamadım kaç ah döküldü dallarımdan.
Binlerce yeşil gözü olan bir zeytin ağacı gibi,
Çok şey görmüşüm gibi,
Ve çok şey geçmiş gibi başımdan,
Ah...dedim sonra
Ah!
iç ses, diye söylendim
Çocukken şöyle dua ederdim Tanrı’ya:
Tanrım bana hiç erimeyen,
Kırmızı bir bonbon şekeri yolla.
Eski tül perdelerden gelinlik biçerdik
Kardeşimle kendimize durmadan,
Olmayan çayları,
Olmayan fincanlardan içerdik.
Olmayan kapıları açardık,
Olmayan ziller çaldığında.
Siyah papyonlu olurdu mutlaka
Resim defterimizdeki damat.
Yedi günde yarattığımız dünya
Mutlu olurduk pastel koksa.
Ve şimdi şöyle dua ediyorum Tanrı’ya:
Olanlar oldu tanrım
Bütün bu olanların ağırlığından beni kolla!
Kaybolmak istemiştim bir zamanlar
Kapının arkasında yokum demiştim
Ve divanın altında da.
Bulamazsınız ki artık beni,
Hayatın ortasında.
Kaybolmak istemiştim bir zamanlar
Beni kimse bulamazdı
Tanrı’nın arkasına saklansam.
O Kocamandı, en kocamandı o.
Bir kız çocuğunun hayalleri kadar.
Bir zamanlar kendimi
Bulunmaz Hint kumaşı sanmıştım.
Kaç metredir benim yokluğum?
Benden daha çok var sanmıştım.
Benim yokluğumdan dünyaya
Bir elbise çıkar sanmıştım.
Dünyanın çıplaklığına bakmaya utanmadan
Sonunda ben de alıştım.
Ah...dedim sonra,
Ah!
Güzin Ablası kitaplar olan bir kızdım,
içim sıkılmasa o kadar
Tek bir satır bile okumazdım.
Taş bebeğim ters çevrilince ağlardı
Bir derdi var derdim.
Derdimi demeyi ben taşbebeğimden öğrendim.
Ninni derdim, ninni bebeğim!
Cam gözlerini kapardı, naylon kirpiklerini.
Plastik gözkapaklarının ardında,
Bilirdim rüyaları yoktu bebeğimin,
Gözyaşları da.
Ağladıkça tükürüğümden sürerdim gözaltlarına.
Bu kadar kolay harcamazdım rüyalarımı,
Kırmızı çantamda bayram harçlıklarım olmasa.
insan çıtır ekmeği ısırdığında,
Kırıklar dolar kucağına,
işte orası umudun tarlasıdır.
Ve orada başaklar ağırlaştığında,
Sayısız ah dökülür toprağa.
iç ses, diye söylendim
Ve ah dedim sonra,
Böyle ah demeyi beli bükük bir ahlat ağacından öğrendim
Didem Madak.
Sanırım Tanrı’nın eliydi.
Sayamadım kaç ah döküldü dallarımdan.
Binlerce yeşil gözü olan bir zeytin ağacı gibi,
Çok şey görmüşüm gibi,
Ve çok şey geçmiş gibi başımdan,
Ah...dedim sonra
Ah!
iç ses, diye söylendim
Çocukken şöyle dua ederdim Tanrı’ya:
Tanrım bana hiç erimeyen,
Kırmızı bir bonbon şekeri yolla.
Eski tül perdelerden gelinlik biçerdik
Kardeşimle kendimize durmadan,
Olmayan çayları,
Olmayan fincanlardan içerdik.
Olmayan kapıları açardık,
Olmayan ziller çaldığında.
Siyah papyonlu olurdu mutlaka
Resim defterimizdeki damat.
Yedi günde yarattığımız dünya
Mutlu olurduk pastel koksa.
Ve şimdi şöyle dua ediyorum Tanrı’ya:
Olanlar oldu tanrım
Bütün bu olanların ağırlığından beni kolla!
Kaybolmak istemiştim bir zamanlar
Kapının arkasında yokum demiştim
Ve divanın altında da.
Bulamazsınız ki artık beni,
Hayatın ortasında.
Kaybolmak istemiştim bir zamanlar
Beni kimse bulamazdı
Tanrı’nın arkasına saklansam.
O Kocamandı, en kocamandı o.
Bir kız çocuğunun hayalleri kadar.
Bir zamanlar kendimi
Bulunmaz Hint kumaşı sanmıştım.
Kaç metredir benim yokluğum?
Benden daha çok var sanmıştım.
Benim yokluğumdan dünyaya
Bir elbise çıkar sanmıştım.
Dünyanın çıplaklığına bakmaya utanmadan
Sonunda ben de alıştım.
Ah...dedim sonra,
Ah!
Güzin Ablası kitaplar olan bir kızdım,
içim sıkılmasa o kadar
Tek bir satır bile okumazdım.
Taş bebeğim ters çevrilince ağlardı
Bir derdi var derdim.
Derdimi demeyi ben taşbebeğimden öğrendim.
Ninni derdim, ninni bebeğim!
Cam gözlerini kapardı, naylon kirpiklerini.
Plastik gözkapaklarının ardında,
Bilirdim rüyaları yoktu bebeğimin,
Gözyaşları da.
Ağladıkça tükürüğümden sürerdim gözaltlarına.
Bu kadar kolay harcamazdım rüyalarımı,
Kırmızı çantamda bayram harçlıklarım olmasa.
insan çıtır ekmeği ısırdığında,
Kırıklar dolar kucağına,
işte orası umudun tarlasıdır.
Ve orada başaklar ağırlaştığında,
Sayısız ah dökülür toprağa.
iç ses, diye söylendim
Ve ah dedim sonra,
Böyle ah demeyi beli bükük bir ahlat ağacından öğrendim
Didem Madak.