bugün
- arkadaşlar sizce bu pantolon nasıl10
- laz kit filmine giden 75 kişi8
- küresel ıkınma22
- denize bir akpli bir chpli bir mhpli düşse27
- sapanca daki bungalovda gizli kamera23
- yaşlı yuzır hastalıkları8
- kaldırımda yavaş yürüyen gavat26
- okullarda 1 öğün ücretsiz yemek verilmesi18
- dublajcısıyla bütünleşen ünlüler10
- sırrı süreyya önder47
- sözlük yazarlarının mezun olduğu üniversiteler29
- karınızdan dayak yer misiniz9
- rasim ozan kütahyalının serbest bırakılması17
- anın görüntüsü16
- bir yazarın evinde misafir olmak istiyorum15
- pilav şehriyeli mi olmalı şehriyesiz mi19
- kocanızın evde mangal yapmasına izin verir misiniz18
- banyoda yıkanan sözlük yazarları18
- 3 farklı erkekle duş alan kadın22
- banka 250 bin tl'yi şak diye verir mi18
- telefonu açmayan 81 yaşındaki kız kanka10
- dindar geçinip zina yapan erkek9
- beraber dus almak14
- karınızı eleştirir misiniz10
- sevişmek istediğiniz yazarlar11
- sevdiğim yazarlar12
- akp'nin oyunun yüzde 30'a düşmesi17
- chp ye kayyum atanması21
- mezuniyet töreni8
- istanbulda kullanılacak en güzel otobüs rotaları11
- erkeklerin kız düşürmek için yaptığı şeyler9
- yapay zeka denet illet10
- testis kokusu10
- 2009 i20 vs 2012 getz8
- balıklar suyu görebiliyorlar mı14
- fransa denilince akla gelenler8
- günün videosu9
- sürekli dinle uğraşmak15
- kemal sunal'ın r tayyip erdoğan'a verdiği ayar9
- kaynanasını hamile bırakan damat24
- rasim ozan kütahyalı13
- sevgilinin ilk kez görüldüğü an10
- mesut yılmaz'ın kumarhanede dayak yemesi31
- gulmekicinyaratilmis35
- füzeye benzeyen banyo kazanı8
- 16 nisan 2025 real madrid arsenal maçı10
- evinizde beyaz kedi besler misiniz10
- hangi yazarla aşk yaşamak istersiniz12
- sicarkentitreyenadam26
- fatma zehra kınık11


entry'ler (49)
dün akşamdan beri bana engel olan oyun.
kalınan level den devam etme gibi bir hile mi var henüz çözemedim biri bana anlatsın.
kalınan level den devam etme gibi bir hile mi var henüz çözemedim biri bana anlatsın.
dün akşam kurs çıkışı bi sigara içelim dedik kızlarla gitmeden derken motorsikletli bir bey geldi önümüzde durdu bizim kızlardan biri çığlık çığlığa meğer sevgilisiymiş neyse bu gitti. ardından baktım diğeri bir noktaya kilitlenmiş ağzı kulaklarında herifin biri geldi sarılmacalar o da gitti. ben de öyle elimde yanmayan sigaramla kaldım zaten çakmağımda yoktu efkarım bile yarım kaldı.
sıkıcı değiliz en azından.
sirke denir.
iyi örtün.
sosyal medya hesaplarımı kapatıp ferahladım. sayılır mı?
kirpiklerim hala ıslak fazla geçmiş olamaz.
aslında hiçbir şeyin önemi yok.
40 ve üzeri 37 de olabilir bilemiyorum.
çok yavaş konuşan ve ağzı kokan insanlar.
gayet normal sıradan gelmesi gereken görüntüler aslında bu performansı izleyip neden gurur duyuyoruz onu düşünmek lazım bence biraz.
Siz ne görüyorsunuz bilmiyorum ama ben pırıl pırıl tertemiz çocuklar görüyorum. Atatürk' ün hayalini kurduğu gençlik bu diye düşünüyorum. Kadına değer verip önünde eğilen adamlar hem de zerafetle. Çok güzelsiniz çocuklar.
Siz ne görüyorsunuz bilmiyorum ama ben pırıl pırıl tertemiz çocuklar görüyorum. Atatürk' ün hayalini kurduğu gençlik bu diye düşünüyorum. Kadına değer verip önünde eğilen adamlar hem de zerafetle. Çok güzelsiniz çocuklar.
Tümüyle güvendiğiniz bir şeye asla kendinizi adamazsınız. Kimse yarın güneşin doğacağını fanatik bir biçimde haykırmaz. Çünkü güneşin yarın doğacağını herkes bilir. insanlar,politik ya da dinsel inançlar ya da başka tür dogmalar ya da amaçlara kendilerini fanatikçe adıyorsa bunun nedeni daima, bu dogmaların ya da amaçların kuşkulu olmasıdır.
Robert Maynard Pirsig / "Zen ve Motosiklet Bakım Sanatı"
Robert Maynard Pirsig / "Zen ve Motosiklet Bakım Sanatı"
bir izmir' li olarak üzülerek söylüyorum : boyoz.
yüzyüzeyken konuşuruz - ne farkeder.
spinelli
görsel
görsel
Marcel Proust.
25. yılı hatırına ülkemizde başka sinema kapsamında vizyona girmiş başyapıt.
geç kaldığımı düşünüp başta hayıflandım kendi kendime. sonra daha önce izleseydim muhtemelen anlamayıp, izlediğim için de dönüp bir daha bakmayacağımı farkettim. bu yüzden aslında bana tam zamanında ulaştığını düşünüp sevindim.
renkler, müzik, atmosfer, arkaplanda hissedilen düşük doz gerilim... bir rüyanın içindeymiş gibi tüm ayrıntıların bir anlamı olduğunu bilip dikkat kesilerek tanık oldum iki veronika'nın yaşamına da. film bitince de görülen rüyanın etkisiyle uyanmış gibi dolaştım bir süre. filmin içeriğiyle ilgili gerekli bütün spoiler lar verilmiş zaten o yüzden hiç oralara değinmeyeceğim. bana hissettirdikleri böyleydi en azından.
geç kaldığımı düşünüp başta hayıflandım kendi kendime. sonra daha önce izleseydim muhtemelen anlamayıp, izlediğim için de dönüp bir daha bakmayacağımı farkettim. bu yüzden aslında bana tam zamanında ulaştığını düşünüp sevindim.
renkler, müzik, atmosfer, arkaplanda hissedilen düşük doz gerilim... bir rüyanın içindeymiş gibi tüm ayrıntıların bir anlamı olduğunu bilip dikkat kesilerek tanık oldum iki veronika'nın yaşamına da. film bitince de görülen rüyanın etkisiyle uyanmış gibi dolaştım bir süre. filmin içeriğiyle ilgili gerekli bütün spoiler lar verilmiş zaten o yüzden hiç oralara değinmeyeceğim. bana hissettirdikleri böyleydi en azından.
dünyanın en karizmatik adamı olabilir. zihnimde house karakteri ile yer ettiği için başka yapımlarda izleyince adapte olamıyorum.
eggs ve kitchen stories gibi sanat filmlerini tv8' de izlemiştim.
Güçlü bir el silkeledi beni sonra
Sanırım Tanrı’nın eliydi.
Sayamadım kaç ah döküldü dallarımdan.
Binlerce yeşil gözü olan bir zeytin ağacı gibi,
Çok şey görmüşüm gibi,
Ve çok şey geçmiş gibi başımdan,
Ah...dedim sonra
Ah!
iç ses, diye söylendim
Çocukken şöyle dua ederdim Tanrı’ya:
Tanrım bana hiç erimeyen,
Kırmızı bir bonbon şekeri yolla.
Eski tül perdelerden gelinlik biçerdik
Kardeşimle kendimize durmadan,
Olmayan çayları,
Olmayan fincanlardan içerdik.
Olmayan kapıları açardık,
Olmayan ziller çaldığında.
Siyah papyonlu olurdu mutlaka
Resim defterimizdeki damat.
Yedi günde yarattığımız dünya
Mutlu olurduk pastel koksa.
Ve şimdi şöyle dua ediyorum Tanrı’ya:
Olanlar oldu tanrım
Bütün bu olanların ağırlığından beni kolla!
Kaybolmak istemiştim bir zamanlar
Kapının arkasında yokum demiştim
Ve divanın altında da.
Bulamazsınız ki artık beni,
Hayatın ortasında.
Kaybolmak istemiştim bir zamanlar
Beni kimse bulamazdı
Tanrı’nın arkasına saklansam.
O Kocamandı, en kocamandı o.
Bir kız çocuğunun hayalleri kadar.
Bir zamanlar kendimi
Bulunmaz Hint kumaşı sanmıştım.
Kaç metredir benim yokluğum?
Benden daha çok var sanmıştım.
Benim yokluğumdan dünyaya
Bir elbise çıkar sanmıştım.
Dünyanın çıplaklığına bakmaya utanmadan
Sonunda ben de alıştım.
Ah...dedim sonra,
Ah!
Güzin Ablası kitaplar olan bir kızdım,
içim sıkılmasa o kadar
Tek bir satır bile okumazdım.
Taş bebeğim ters çevrilince ağlardı
Bir derdi var derdim.
Derdimi demeyi ben taşbebeğimden öğrendim.
Ninni derdim, ninni bebeğim!
Cam gözlerini kapardı, naylon kirpiklerini.
Plastik gözkapaklarının ardında,
Bilirdim rüyaları yoktu bebeğimin,
Gözyaşları da.
Ağladıkça tükürüğümden sürerdim gözaltlarına.
Bu kadar kolay harcamazdım rüyalarımı,
Kırmızı çantamda bayram harçlıklarım olmasa.
insan çıtır ekmeği ısırdığında,
Kırıklar dolar kucağına,
işte orası umudun tarlasıdır.
Ve orada başaklar ağırlaştığında,
Sayısız ah dökülür toprağa.
iç ses, diye söylendim
Ve ah dedim sonra,
Böyle ah demeyi beli bükük bir ahlat ağacından öğrendim
Didem Madak.
Sanırım Tanrı’nın eliydi.
Sayamadım kaç ah döküldü dallarımdan.
Binlerce yeşil gözü olan bir zeytin ağacı gibi,
Çok şey görmüşüm gibi,
Ve çok şey geçmiş gibi başımdan,
Ah...dedim sonra
Ah!
iç ses, diye söylendim
Çocukken şöyle dua ederdim Tanrı’ya:
Tanrım bana hiç erimeyen,
Kırmızı bir bonbon şekeri yolla.
Eski tül perdelerden gelinlik biçerdik
Kardeşimle kendimize durmadan,
Olmayan çayları,
Olmayan fincanlardan içerdik.
Olmayan kapıları açardık,
Olmayan ziller çaldığında.
Siyah papyonlu olurdu mutlaka
Resim defterimizdeki damat.
Yedi günde yarattığımız dünya
Mutlu olurduk pastel koksa.
Ve şimdi şöyle dua ediyorum Tanrı’ya:
Olanlar oldu tanrım
Bütün bu olanların ağırlığından beni kolla!
Kaybolmak istemiştim bir zamanlar
Kapının arkasında yokum demiştim
Ve divanın altında da.
Bulamazsınız ki artık beni,
Hayatın ortasında.
Kaybolmak istemiştim bir zamanlar
Beni kimse bulamazdı
Tanrı’nın arkasına saklansam.
O Kocamandı, en kocamandı o.
Bir kız çocuğunun hayalleri kadar.
Bir zamanlar kendimi
Bulunmaz Hint kumaşı sanmıştım.
Kaç metredir benim yokluğum?
Benden daha çok var sanmıştım.
Benim yokluğumdan dünyaya
Bir elbise çıkar sanmıştım.
Dünyanın çıplaklığına bakmaya utanmadan
Sonunda ben de alıştım.
Ah...dedim sonra,
Ah!
Güzin Ablası kitaplar olan bir kızdım,
içim sıkılmasa o kadar
Tek bir satır bile okumazdım.
Taş bebeğim ters çevrilince ağlardı
Bir derdi var derdim.
Derdimi demeyi ben taşbebeğimden öğrendim.
Ninni derdim, ninni bebeğim!
Cam gözlerini kapardı, naylon kirpiklerini.
Plastik gözkapaklarının ardında,
Bilirdim rüyaları yoktu bebeğimin,
Gözyaşları da.
Ağladıkça tükürüğümden sürerdim gözaltlarına.
Bu kadar kolay harcamazdım rüyalarımı,
Kırmızı çantamda bayram harçlıklarım olmasa.
insan çıtır ekmeği ısırdığında,
Kırıklar dolar kucağına,
işte orası umudun tarlasıdır.
Ve orada başaklar ağırlaştığında,
Sayısız ah dökülür toprağa.
iç ses, diye söylendim
Ve ah dedim sonra,
Böyle ah demeyi beli bükük bir ahlat ağacından öğrendim
Didem Madak.