bugün

entry'ler (45)

ege deyişleri

beni bi çay yap!

ege deyişleri

de gidi gocca egeli de!

notre dame de paris

belle dinlemekten bıkmadığım şarkılardan biridir. şarkıyı söyleyen 3 aşık erkeğin yüz ifadelerine dikkat ederseniz eser daha da etkileyici hale geliyor.

"dechire"yi de çok severim.

kadınların kocaman çantalarının içindekiler

parfüm, oje, ıslak mendil, toka, şarj vb şeylerin yanında
özel bir günde oturduğumuz masanın üzerinde bulunan ay, yıldız ve kalp şeklindeki 3 taş

ilginç yemek isimleri

evelik; sivas yöresine ait

en saçma şarkı sözleri

Aklım buz gibi yanına koştu
ellerim ellerine kaçtı
bu ziyaret amacını aştı
kaderim yolundan şaştı
benzeri kenan doğulu şarkısı

hüseyin nihal atsız

Ruh Adam kitabını çok etkileyici ve farklı buluyorum.

türkiye de yapılmış en berbat klipler

gökhan kırdarın dün akşam hayretle izlediğim klibi. kendisini çok severim. ama ne anlamsız klipti; fayton galiba şarkının adı."çek faytonuu, yarimee uzanalııım... " şarkı çok güzel ama klip korkunçtu. gökhan kırdar denizde yürüyüp dalgaları pışpışlıyordu filan, izlemeyenler izlemeli, şaşırmalı...

aşkın son şarkısı

" hasreti yanıma alırım giderim belki,
yüzüne son kez bakamam dönerim belki,
senden vazgeçmeden ölürüm belki..."
defalarca dinlenebilecek bir şarkı; bir film müziği olsa izleyende çok büyük etki yaratırdı.

barış akarsu başlığına entry girmeyen yazar

üzülmek,sevinmek,sevmek,kızmak,vb duygular ille de satırlara döküldüğü zaman anlam kazanmazlar, insan duygularını kendi içinde de yaşamak isteyebilir. bazı şeylerin de tarifi yoktur ayrıca, tarif edince içinizdekileri dilediğinizce anlatamayabilirsiniz, o yüzden susar ve yaşarsınız...

sözde ermeni soykırımı

Bir yaz günü Atatürk, Florya Köşkü'ne giderken bir aksaklık yüzünden otomobili Kumkapı civarında durur.Şoför arıza ile uğraşırken yakında oynayan bir grup çocuk merakla arabanın etrafını sarar. Aralarından biri Atatürk'ü tanır ve sevinçle ilerleyerek karşısında selam durur. Atatürk çocuğa ''Sen beni tanıyor musun?''diye sorar; çocuk''Elbette tanıyorum.'' der, ''Sen hepimizin babası Atatürk değil misin?'' Atatürk, ''Beni daha evvel hiç görmüş müydün?'' Çocuk,''Hayır,fakat annem senin resmini yatağımın başucuna astı. Senin gibi küçük ve fakir çocukların babası odur der. Seni resminden tanıdım.'' Atatürk, ''Peki senin adın ne?'' Çocuk, '' Adım Artin. Babam öldü...''
Atatürk öksüz bir Ermeni çocuğun kendisine bu kadar bağlı olmasına inanamayarak çocuğun söylediklerini tetkik ettirdiğinde söylenenlerin doğru olduğunu görerek çocuğu mükafatlandırır ve hayatı boyunca çocukla ilgilenir.
Tertemiz bir çocuğun içten tavırlarında somutlaşan düşünce, Ermeni soykırım iddialarına verilebilecek en sade fakat en etkili cevap değil midir? Nesilden nesile taşınan saygı ve dostluk hisleri bir Ermeni çocuğun zihninde tüm safiyetiyle böyle muhafaza edilmiştir.

sözde ermeni soykırımı

Bu iddiaların bizzat Ermeni cemaati tarafından çürütülmeleri iddiaların asılsızlığı kadar çarpıcıdır.Şöyle ki Kandilli Ermeni Kilisesi Başkanı Dikran Kevorkan 7 Ekim 2000 tarihinde katıldığı Kanal 6'daki Ceviz Kabuğu programında şu ifadeleri kullanmıştır:
''Bugün dünya üzerindeki Ermeniler'in en rahatlıkla en güçlü şekilde kendi kimliklerini muhafaza ettikleri ülke Türkiye'dir. Atatürk'ün emanet ettiği Kuvay-i Milliye ruhuna haksızlık yapılmaktadır. Bütün bunlar dışarıdakilerin oyunudur. Ermeniler akıllıysa maşa olarak kullanılmasınlar.''

metroda kitap okuyan artist

kişi başına 1 kitabın bile değil ortalama "6" sayfanın düştüğü bir ülkede, kitap okuduğu için "artist" olarak nitelendirilen kişidir.

artistlik yapmak isteyen kişinin aklına kitap okuma yöntemi gelmez, çünkü onun lugatında kitap kavramı yoktur. marka giyerek artistlik yapar, cep telefonunu ayda bir değiştirir, karşısındakine bağırırsa haklı olacağını düşünür, kendini geliştirmez, hayata dair hedefleri yoktur ama her konuda ahkam keser, .... liste uzatılabilir. artistlik kriterleri farklıdır bence.

hocaya adiyla hitap etmek

öğrenciler kendi aralarında konuşurken böyle yaparlar. ali' nin dersi var şimdi vb. ya da ders programına dersin adını değil direk hocanın adını yazar, sene boyunca dersin adını bile bilmezler. "yarın dokuzda ayşe var, 11 de fatma."

güzel ve dahi

kızların verdikleri cevaplar karşısında bir süre dehşete düştüm fakat bence yarışmanın konsepti gereği kızlara böyle davranmaları öğütlenmiştir. "hiçbir soruya doğru cevap vermeyin, hatta alakasız şeyler söyleyin." denmiştir. kızlar da bu tarz bir yarışma sayesinde gündemi aylarca meşgul edeceklerini bildiklerinden kayıtsız şartsız söylenenleri yaparlar. "ünlü" olmak için "aptal" sayılmayı göze alırlar.

yakında bbg de başlıyor, yaz ekranının neye benzeyeceği anlaşıldı.show tv'nin bu programlarından sonra diğer tv'ler de bu tarz yarışmalar hazırlarlar hemen ; maliyeti düşük, izleyicisi çok, izleyenin gözetleme güdüsünü yasal yoldan tatmin eden yapımlar.

otobuste yaslilara yer vermeyen saygisiz

altın gününden dönen teyzeler bütün gün yiyip içip; gülüp eğlenip
, dönüşte de yorgun argın işten dönen benden ısrarlı bakışlarla yer isterlerse yerimi vermem doğrusu. ama asla yaşlı bir insanın ayakta kalmasına dayanamam, dayananları da kınarım.

televizyondaki saçma reklamlar

tefal reklamıydı galiba, ergenlik bunalımında gibi görünen bir kız çocuğu, tencerenin kapağını kapatmasını isteyen annesine "ama benim ellerim yok kii.." diyordu. anlamsız bir reklamdı kanımca.

rte nin ustunden dustugu at

o günden sonra gören olmamıştır.artistlik yaptığı için anasını da alıp gitmiştir bu diyarlardan...

melih gökçek

emin çölaşan'la katıldığı tartışma programından inciler:
" Melih Gökçek yakaladı mı bırakmaz. birkaç el enseden sonra tuş."
" Bunlara alışacaksın emin, ya da ben alıştıracağım. çünkü ben senin belediye başkanınım."
"Bak emin bunları köşende tıklamazsan seni televizyonda öyle bir tıklayacağım ki yüzyıl akılda kalacak."
Bu diyaloglar böyle sürdü gitti,çok güldüm çok...

ölmeden önce görülmesi gereken yerler

efes(selçuk).