bugün
- sarılma ihtiyacı9
- türklere peygamber gönderilmemiş olması12
- jose mourinho42
- sokak ortasında ilişkiye giren muhafazakar çift20
- havalar ısınınca orospu gibi giyinen kadınlar19
- kaç tane gerçek istanbullu tanıdınız17
- biz bu hayata çalışmaya mı geldik9
- sözlüğün bağımlılık yapması11
- anın görüntüsü10
- türk kadınlarındaki en büyük sorun19
- türk polisinin güzel kızlara karşı olan nezaketi21
- merve boluğur11
- nude isteyen kız12
- güçlü kadınların ortak özellikleri17
- şanlıurfa da damattan istenilenler listesi13
- kocasına kahvaltı hazırlamayan kadın kusurludur26
- zalbert ramstein17
- sözlüğün en iyi iki erkek yazarı12
- gizli samyel15
- icardi190516
- kemalistlerin insanları atatürk ten soğutması20
- magicovento13
- sözlüğün en iyi iki kadın yazarı34
- içinde hiç'a harfi geçmeyen bir cümle yazınü12
- liselilerin arkadaşına yaptığı doğum günü şakası9
- kadıköy de pidecide yediğimiz efsane kazik16
- yazarlar neden bu nickleri kullanıyor10
- sözlüğün en yaşlı yazarları8
- küçük memeli kadınlar9
- arkadaşlar bik bik geldi12
- heykel sanatını putla bağdaştıran yobaz14
- uludağ sözlük'ün en çekici erkeği kim12
- insanoğlunu yerleşik hayata geçiren neydi14
- eşcinsellere hasta diyen hastalıklı insanlar21
- yazarların sevdiği şehirlerarası yollar8
- istan ekini türkçeden kaldırmak8
- albay kemal15
- 3 haziran 2024 hakkari'ye kayyum atanması16
- sözlükçü kemalistlerin mide bulandırması9
- hadise'nin parasız erkeklere tepkisi39
- yazdan nefret etmek10
- a haber için 3 kelime yakıştır9
- sözlükte artık yazılamayacağı gerçeği8
- erkeklerin meme tercihi11
- osman gökçek8
- üstteki yazarın sevdiği iki şey8
- mfö'nün en güzel şarkısı14
- kadınları öldüren bir virüs yaratıp dünyaya salmak20
- hazır olun yeni pandemi geliyor13
- 8 bin lira maaş teklif edilen öğretmen12
entry'ler (72)
konuşulduğu zaman olaya ''fransız kalmak'' söz konusu kalmadığım dil. kürtçe biliyor musun? sorusuna ''çat pat'' diye cevap verdiğim dildir.
türkçe, ispanyolca, ingilizce ve arapça gibi halis muhlis ve kayda değer bir dildir. köken olarak beslendiği dil farsça'dır. türkiye, suriye, iran ve ırak ülkelerinde bir bölge olan mezopotamya da konuşulur.
gırtlak dilidir, serttir.
işin en acı tarafı ise; toplum içerisinde ecnebilerin dili konuşulduğunda veya öğrenilmeye çalışıldığında bir meziyet ve üstünlük olarak görülür. bahse konu olan iş bu dil mevzu oldu mu ''tu kaka!''...
el insaf türk milleti...
binlerce yıllık kardeşlikten söz edilir. ama gel gelelim kimse bu dil ile bir ''nasılsın?'' kelimesini bilmez. bu nasıl bir kardeşlik muhterem? insan ''kardeş'' olarak tanımladığı; yanı başındaki kültüre ve dile neden bu kadar yabancı?
bir de bunun resmi statüko tarafından ele alınışı var ki; ironik mi ironik!
90'lı yıllar ve öncesi, resmi kurum ve kuruluşlar bir yana sokakta dahi konuşmak yasaktı. konuşulduğu zaman toplum içerisinde psikolojik bir savaşa muhattap kalınırdı. toplum psikolojik savaş ile yetinmeye çalışırken, devletin asayiş ve güvenlik kuvvetleri şiddet içeren bir tutuma sahipti.
son yıllarda şahsımı ve çevremi en şaşırtan olay ise; geçtiğimiz günlerde istanbul taksim meydanı'nda ismek çadırları için kurulmuş ve dev kolonlardan kürtçe şarkılar söylenmiştir.
demek ki ne imiş? no panic!
son kelam için;
allah (c.c buyuruyor ki;)
göklerin ve yerin yaratılması ile dillerinizin ve renklerinizin ayrı olması, o´nun ayetlerindendir. şüphesiz bunda, alimler için gerçekten ayetler vardır. (30/22)
türkçe, ispanyolca, ingilizce ve arapça gibi halis muhlis ve kayda değer bir dildir. köken olarak beslendiği dil farsça'dır. türkiye, suriye, iran ve ırak ülkelerinde bir bölge olan mezopotamya da konuşulur.
gırtlak dilidir, serttir.
işin en acı tarafı ise; toplum içerisinde ecnebilerin dili konuşulduğunda veya öğrenilmeye çalışıldığında bir meziyet ve üstünlük olarak görülür. bahse konu olan iş bu dil mevzu oldu mu ''tu kaka!''...
el insaf türk milleti...
binlerce yıllık kardeşlikten söz edilir. ama gel gelelim kimse bu dil ile bir ''nasılsın?'' kelimesini bilmez. bu nasıl bir kardeşlik muhterem? insan ''kardeş'' olarak tanımladığı; yanı başındaki kültüre ve dile neden bu kadar yabancı?
bir de bunun resmi statüko tarafından ele alınışı var ki; ironik mi ironik!
90'lı yıllar ve öncesi, resmi kurum ve kuruluşlar bir yana sokakta dahi konuşmak yasaktı. konuşulduğu zaman toplum içerisinde psikolojik bir savaşa muhattap kalınırdı. toplum psikolojik savaş ile yetinmeye çalışırken, devletin asayiş ve güvenlik kuvvetleri şiddet içeren bir tutuma sahipti.
son yıllarda şahsımı ve çevremi en şaşırtan olay ise; geçtiğimiz günlerde istanbul taksim meydanı'nda ismek çadırları için kurulmuş ve dev kolonlardan kürtçe şarkılar söylenmiştir.
demek ki ne imiş? no panic!
son kelam için;
allah (c.c buyuruyor ki;)
göklerin ve yerin yaratılması ile dillerinizin ve renklerinizin ayrı olması, o´nun ayetlerindendir. şüphesiz bunda, alimler için gerçekten ayetler vardır. (30/22)
ebeveynine can-ı gönülden sabır dilediğim kardeşim. ki evlat acısı zordur, katlanılmazdır, unutulmazdır.
rabb günahlarını affetsin, mekanı adn cenneti olsun...
türkiye de ilk converse ayakabıyı giyen kişi.
minik ali'nin ''at avrat silah'' üçlemesi baz alınarak ders gördüğü ilk fiştir.
sivilceli halden ilticasıyla birlikte üçlemenin diğer can alıcı derslerine muhattap kalacaktır.
daha sonracığıma:
kader mahkumu olmasını radyo istasyonlarının istek parçası programından öğrenilecektir.
bu parça kader mahkumlarına gelsin:
(bkz: batsın bu dünya)
sivilceli halden ilticasıyla birlikte üçlemenin diğer can alıcı derslerine muhattap kalacaktır.
daha sonracığıma:
kader mahkumu olmasını radyo istasyonlarının istek parçası programından öğrenilecektir.
bu parça kader mahkumlarına gelsin:
(bkz: batsın bu dünya)
pilav, güveç, kızarmış patates.
elin kafasını yemeyen, kendi kafasını buldozer sanar.
siyonizm aldatmacası.
ki kadının cinsel çekiciliğini tarihte ilk defa yahudiler tarafından kullanılmıştır. israiloğulları para, makam, şöhret ve ademsi pozitif kazanç için kadının meta olarak kullanmışlardır ve hala mütemadiyen kullanmaktadırlar.
adi bir taktik.
ki kadının cinsel çekiciliğini tarihte ilk defa yahudiler tarafından kullanılmıştır. israiloğulları para, makam, şöhret ve ademsi pozitif kazanç için kadının meta olarak kullanmışlardır ve hala mütemadiyen kullanmaktadırlar.
adi bir taktik.
peşinen aleykumüsselam...
sadede gel himmet!
sadede gel himmet!
savaş halinde asker mevzideyken, hücum borusu çalar çalmaz, tüm askerler Allah Allah nidalarıyla düşmana karşı atağa kalkar...
iş bu madde iç hizmet kanununda yer alır.
işin en ironik yanı ise; sulh ve refah zamanında asker yemek duasında (gbkz: tanrımıza hamdolsun milletimiz var olsun) der. ya arkadaş bir Allah ın kulu çıkıpta hop kardeşim savaş halinde Allah diyorduk bu ne iş?! diyemiyor mu?
ne güzel istanbul be!!!
işine geldimi tanrı, işine geldi mi Allah!...
buralar eskiden pancar tarlasıydı..
(bkz: yersen)
iş bu madde iç hizmet kanununda yer alır.
işin en ironik yanı ise; sulh ve refah zamanında asker yemek duasında (gbkz: tanrımıza hamdolsun milletimiz var olsun) der. ya arkadaş bir Allah ın kulu çıkıpta hop kardeşim savaş halinde Allah diyorduk bu ne iş?! diyemiyor mu?
ne güzel istanbul be!!!
işine geldimi tanrı, işine geldi mi Allah!...
buralar eskiden pancar tarlasıydı..
(bkz: yersen)
sivilceli ergenlerin, karelendikleri foto.
--spoiler--
Herhangi biri. Ya da çok özel biri.
Yüzleri çok tanıdık ama adları bilinmeyen insanlar vardır hayatın bir yerinde. Varlıkları sadece başkalarının varlığını güçlendirmekle tanımlanan insanlar vardır. Herhangi birileri, falanca ya da filanca. Adı, soyadı hiç önemli değil. Başkalarının statüleri uğruna aşağılanan, itilen, hırpalanan gerektiğinde ölümlere gidip gelen insanlar.
Ya da figüranlar diyelim biz bunlara. Perdenin hazin yüzleri.
Adları sinema afişlerine yazılmayanlar. Yüzleri tanıdık, isimleri bilinmeyen insanlar. Belki de kahvedekilere en çok benzeyenler. Yeşilçam'da da kahvede oturmazlar mı iş beklemek için. inşaat işçilerine ne çok benzerler. Bir yapımcının kahveye girip de iş dağıtmasını beklemek.
Makyajsızlar...
Senaryoyu okuma ihtiyacı olmayanlar. Filmin bir yerinden girip, öylece yok olanlar. Dayak yiyip, ölüp, çay dağıtıp, durakta bekleyip filmden kopup gidenler. Hayatın ıssız sokaklarında gezip, filmin ayrıntı karelerinde yer bulanlar. Makyaja ihtiyaç duymayan figüranlar.
Onlardan biriydi Yadigar...
iri gövdeli, uzun boylu, seyrek dişli, çirkin bir adam. Kötüler hep çirkin olmalıdır değil mi?
Filmlerde eşşek sudan gelinceye kadar dayak yerken tanıdık bu iri adamı. Bazen Cüneyt Arkın dövüyordu bazen de Kemal Sunal. Şaban'dan dayak yemesi ne kadar da trajiktir. Eğer günlük hayatta olsa hepsini dövebilecek niteliktedir Yadigar. Gel gör ki dayak yemek için para almaktadır. O da dayağın en iyisini yer.
O dayak yerdi biz gülerdik. Kahramanımız gözümüzde büyürdü ona dayak atarken. O kadar iri bir adamı dövebilmesine hayran olurduk kahramanımızın. O ise sesini çıkarmadan içtenlikle yerdi dayağı. Hep kötü bir babanın adamıydı Yadigar. iyi insanlara saldırır, kötülüğe hizmet eder, haince kahkahalarla gülümserdi.
Sahiden o kadar kötü olabilir miydi?
Diğer figüranlar onun kadar iri olmadığı için onun dayak yemesinin ayrı bir anlamı olurdu. işi daha önemli hale getirirdi. En son o dayak yerdi. Final döğüşü olurdu. Onu dövmenin önemi hepsinden çoktu. Çünkü en dövülemez olanı oydu.
Bu sahneler hiç değişmedi. Yani onun bir kez olsun dövebildiğini ve böylece filmin bittiğini görmedik. Senaristler hiç sürpriz yapmadılar bu iri adama. Günlük hayatın akışı, kaderin tecellisi hiç değişmedi. ismi anılmayanlar, makyajsızlar hiç finalde tutunamadılar. Filmin acı karelerine malzeme olup, yitip gittiler öylece.
Yeşilçam'ın figüranlar kahvesinin kasvetli havası sinmişti Yadigar'ın üzerine. Gülümsemiyordu koca adam. Günler boyu iş beklemek sonra filme girip bir ton dayak yiyip çekip gitmek. Yediremiyordu kendine ama ekmek parası işte. Emekçisi olmuştu sinemanın. Öyle bar köşelerinde değil filmin içinde emeğini konuşturuyordu Yadigar. Türk sinemasının binlerce karesine görüntü vermişti. Varsın ismi de bilinmesindi.
Gerçi hayat zordu. iki film yapıp imaj yapanlar, soyunanlar, dünkü çocuklar parayla oynarken yılların sinema emekçisinin karnı günlük doyuyordu.
Bugün doyuyor yarını bekliyordu koca adam.
Son zamanlarda işleri iyi değildi Yadigar'ın. Parasızlık çekiyordu. Birileri ün, para, imaj peşinde koşarken Yadigar'ın durumu gitgide kötülüyordu.
Hey gidi koca adam.
Her yanını utanç kaplamıştı. Dayak yemekten büyük bir utanç. iyice parasız kalmış karnını doyurmakta güçlük çekiyordu. Kirasını ödemeyeli çok zaman olmuştu. Tek göz bir odaydı kaldığı. Buna rağmen kira parası bulmakta güçlük çekiyordu.
Bir gün evinden çıkardılar Yadigar'ı. Kimi kimsesi yoktu istanbul'da. Buz gibi soğuk bir gece vakti Taksim'e çıktı birkaç parça eşyasıyla.
Havada hain bir soğuk kol geziyordu. Kimsecikler yoktu koca meydanda.
Buralarda ne kadar çok dolaşmıştı.
Bir banka uzandı. Ellerini bacaklarının arasında ısıtmaya çalıştı.
Öksürüyordu epeydir koca adam. Uyku girmedi önce gözlerine. Yarını düşünüyordu.
Sonra yorgunluk çöktü. Ağır ağır kapandı gözleri.
Bir uyudu, bir daha uyanmadı.
Bir uyudu, bir daha dayak yemedi kimseden.
Bir uyudu kimseler bilmedi ismini.
Bir öldü yalnız Taksim Meydanı ağladı koca adama. Sokak köpekleri tuttu yasını.
Yaşamın son karesini asillere yakışır bir onurla oynadı adam.
Bir figüran gibi öldü; kimsesiz, yalnız, gözyaşı dökmeden....
--spoiler--
Herhangi biri. Ya da çok özel biri.
Yüzleri çok tanıdık ama adları bilinmeyen insanlar vardır hayatın bir yerinde. Varlıkları sadece başkalarının varlığını güçlendirmekle tanımlanan insanlar vardır. Herhangi birileri, falanca ya da filanca. Adı, soyadı hiç önemli değil. Başkalarının statüleri uğruna aşağılanan, itilen, hırpalanan gerektiğinde ölümlere gidip gelen insanlar.
Ya da figüranlar diyelim biz bunlara. Perdenin hazin yüzleri.
Adları sinema afişlerine yazılmayanlar. Yüzleri tanıdık, isimleri bilinmeyen insanlar. Belki de kahvedekilere en çok benzeyenler. Yeşilçam'da da kahvede oturmazlar mı iş beklemek için. inşaat işçilerine ne çok benzerler. Bir yapımcının kahveye girip de iş dağıtmasını beklemek.
Makyajsızlar...
Senaryoyu okuma ihtiyacı olmayanlar. Filmin bir yerinden girip, öylece yok olanlar. Dayak yiyip, ölüp, çay dağıtıp, durakta bekleyip filmden kopup gidenler. Hayatın ıssız sokaklarında gezip, filmin ayrıntı karelerinde yer bulanlar. Makyaja ihtiyaç duymayan figüranlar.
Onlardan biriydi Yadigar...
iri gövdeli, uzun boylu, seyrek dişli, çirkin bir adam. Kötüler hep çirkin olmalıdır değil mi?
Filmlerde eşşek sudan gelinceye kadar dayak yerken tanıdık bu iri adamı. Bazen Cüneyt Arkın dövüyordu bazen de Kemal Sunal. Şaban'dan dayak yemesi ne kadar da trajiktir. Eğer günlük hayatta olsa hepsini dövebilecek niteliktedir Yadigar. Gel gör ki dayak yemek için para almaktadır. O da dayağın en iyisini yer.
O dayak yerdi biz gülerdik. Kahramanımız gözümüzde büyürdü ona dayak atarken. O kadar iri bir adamı dövebilmesine hayran olurduk kahramanımızın. O ise sesini çıkarmadan içtenlikle yerdi dayağı. Hep kötü bir babanın adamıydı Yadigar. iyi insanlara saldırır, kötülüğe hizmet eder, haince kahkahalarla gülümserdi.
Sahiden o kadar kötü olabilir miydi?
Diğer figüranlar onun kadar iri olmadığı için onun dayak yemesinin ayrı bir anlamı olurdu. işi daha önemli hale getirirdi. En son o dayak yerdi. Final döğüşü olurdu. Onu dövmenin önemi hepsinden çoktu. Çünkü en dövülemez olanı oydu.
Bu sahneler hiç değişmedi. Yani onun bir kez olsun dövebildiğini ve böylece filmin bittiğini görmedik. Senaristler hiç sürpriz yapmadılar bu iri adama. Günlük hayatın akışı, kaderin tecellisi hiç değişmedi. ismi anılmayanlar, makyajsızlar hiç finalde tutunamadılar. Filmin acı karelerine malzeme olup, yitip gittiler öylece.
Yeşilçam'ın figüranlar kahvesinin kasvetli havası sinmişti Yadigar'ın üzerine. Gülümsemiyordu koca adam. Günler boyu iş beklemek sonra filme girip bir ton dayak yiyip çekip gitmek. Yediremiyordu kendine ama ekmek parası işte. Emekçisi olmuştu sinemanın. Öyle bar köşelerinde değil filmin içinde emeğini konuşturuyordu Yadigar. Türk sinemasının binlerce karesine görüntü vermişti. Varsın ismi de bilinmesindi.
Gerçi hayat zordu. iki film yapıp imaj yapanlar, soyunanlar, dünkü çocuklar parayla oynarken yılların sinema emekçisinin karnı günlük doyuyordu.
Bugün doyuyor yarını bekliyordu koca adam.
Son zamanlarda işleri iyi değildi Yadigar'ın. Parasızlık çekiyordu. Birileri ün, para, imaj peşinde koşarken Yadigar'ın durumu gitgide kötülüyordu.
Hey gidi koca adam.
Her yanını utanç kaplamıştı. Dayak yemekten büyük bir utanç. iyice parasız kalmış karnını doyurmakta güçlük çekiyordu. Kirasını ödemeyeli çok zaman olmuştu. Tek göz bir odaydı kaldığı. Buna rağmen kira parası bulmakta güçlük çekiyordu.
Bir gün evinden çıkardılar Yadigar'ı. Kimi kimsesi yoktu istanbul'da. Buz gibi soğuk bir gece vakti Taksim'e çıktı birkaç parça eşyasıyla.
Havada hain bir soğuk kol geziyordu. Kimsecikler yoktu koca meydanda.
Buralarda ne kadar çok dolaşmıştı.
Bir banka uzandı. Ellerini bacaklarının arasında ısıtmaya çalıştı.
Öksürüyordu epeydir koca adam. Uyku girmedi önce gözlerine. Yarını düşünüyordu.
Sonra yorgunluk çöktü. Ağır ağır kapandı gözleri.
Bir uyudu, bir daha uyanmadı.
Bir uyudu, bir daha dayak yemedi kimseden.
Bir uyudu kimseler bilmedi ismini.
Bir öldü yalnız Taksim Meydanı ağladı koca adama. Sokak köpekleri tuttu yasını.
Yaşamın son karesini asillere yakışır bir onurla oynadı adam.
Bir figüran gibi öldü; kimsesiz, yalnız, gözyaşı dökmeden....
--spoiler--
mazlum karakteri ile sükse yapan; 100'ün üzerinde filmde yardımcı oyuncu olarak rol alan türk sinemasının emektar oyuncusu. 14 Ocak 1992 tarihinde, ev kirasını ödeyemediği için evinden çıkartılmış, geceyi geçirmek için gittiği Taksim parkında, bir bankın üzerinde donarak hayata veda etmiştir.
taksim meydanı, çiçek satıcılarının bulunduğu cadde üzerinde çekilen reklam filmi.
peşinen alekümüsselam! sadede gel mayk!
realist bir refleksle bakıldığında haklı bir önerme.
zira duruşu, sunuşu, mizacı, ses tonu ve görsel her bir yanı ile ilkokul müfettişlerini andırmaktadır. kitleleri harekete geçiren bir vasfa haiz değildir. tipik chp mentalitesine sahiptir. genel başkanlık koltuğuna bile; kendi hür iradesi ve atılganlığıyla değil birirlerinin önermesi/gaz vermesi ile gerçekleştirmiştir. zira eski genel başkanın arkasından timsah gözyaşları dökmüş ve aday olmadığını dile getirmişti. daha sonra ne oldu, ne bitti bilinmez, adaylığını açıkladı.
liderlik zor zanaat reis.
zira duruşu, sunuşu, mizacı, ses tonu ve görsel her bir yanı ile ilkokul müfettişlerini andırmaktadır. kitleleri harekete geçiren bir vasfa haiz değildir. tipik chp mentalitesine sahiptir. genel başkanlık koltuğuna bile; kendi hür iradesi ve atılganlığıyla değil birirlerinin önermesi/gaz vermesi ile gerçekleştirmiştir. zira eski genel başkanın arkasından timsah gözyaşları dökmüş ve aday olmadığını dile getirmişti. daha sonra ne oldu, ne bitti bilinmez, adaylığını açıkladı.
liderlik zor zanaat reis.