bugün

anlamamız gereken dönem tanzimat

Öncelikle birkaç genç osmanlı'nın çıkıp bana türkçülük dersi vermesini istemiyorum sayın arkadaşlar amacım aydınların ileri görüşlülüğünü, özgürlükçü, demokratik yaklaşımını vurgulamak, günümüz internet gençliğinin kafasını karıştırmak belki biraz olsun-haddim olmadan- gözlerini açmak. Susturulmuş, iş istemeyen, aş istemeyen insanlar olmayı bi kenara bırakıp sesimizi çıkartmamız gerekliliğini fısıldamak belkide.

Bunu yapmak için neden tanzimatı seçtiğime gelince;

Siyasi alanda yapılmış bir devrim niteliği taşımasının yanı sıra edebiyattada çok büyük yenilikler yapılmıştır. Dönemin insanları-görüşlerinize karışamam elbette kesinlikle bunu söylemek istemiyorum- kararlılıklarıyla, düşünce tarzlarıyla, yaşam biçimleriyle örnek alınması gereken kişilerdir. Bir devlet adamı olmanın yanında insan olduklarını unutmayan insanlardan daha iyi bi örnek gelmedi aklıma..

Peki sana ne kardeşim bunu neden yapıyorsunun cevabına gelince;

Kendimi topluma karşı zerre sorumlu hissetmiyorum ancak modern toplum insanları, yaşayış tarzları gerçekten sinir bozucu ve içlerinden birine bile azıcık olsun acı verirsem yahut kafasını karıştırırsam zevk alacağım birader.

3 kasım 1839, tahtta Abdülmecit, Gülhane'de ise Mustafa Reşit Paşa!

Osmanlı Devleti demoktarikleşme yolundaki ilk adımı attı o gün. O gün iktidar saraydan alınıp bürokrasiye bırakılıyordu, padişahların yetkileri kişi ya da kurumlara devrediliyordu. Tanzimat Fermanı okunuyordu ya da Gülhane Hatt-ı Hümayunu ancak bana sorarsanız en uygun isim Tanzimat-ı Hayriyedir.

Tanzimat dönemimnin en büyük özelliği yenilikçi, içe kapanıklıktan kurtulunmuş bir mentaliteye sahip olunmasıdır. Dönemin devlet adamları bilgili, kültürlü, kendilerini her alanda geliştirmiş donanımlı insanlardı. Keçecizade Fuat Paşaya bakalım mesela. Siyaset hayatı boyunca sadrazamlık, hariciye nazırlığı yaptı. Bunun yanı sıra başkumandanlık mevkiinde dahi bulundu. Tanzimat aydınları böyleydi zaten, görev insanıydılar. Keçecizade Fuat Paşa bulunduğu bu ciddi konumlara rağmen kıvrak zekası sayesinde yaptığı ince nüktelerlede ün salmıştı. Kendileri yalnızca bir noktada değil, tüm alanlarda geliştiriyorlardı Tanzimat aydınları. Keçecizade Fuad Paşa mevlevi tarikatine mensuptu. Onun ne kadar açık fikirli, hoşgörülü bir yapıya sahip olduğunu mevlevilik tarikatinin mottosu haline gelmiş şu dizelerden anlayabiliriz.

Gel, gel, ne olursan ol yine gel,
ister kafir, ister mecusi,
ister puta tapan ol yine gel,
bizim dergahımız, ümitsizlik dergahı değildir,
yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel...


O kadar ileri görüşlüydü ki Fuad Paşa kışın gittiği Fransa ziyaretinden dönemeyeceğini dahi hissetmişti ve arkasında şu beyitleri bırakmıştı.

Ey zâir-i sahip nefes, Hubb-u sevdâdan meyli kes, Dünyada kalmaz hiç kes, Allah-ü bes, bâki heves.
Her ten biter bir derd ile, Geh germ ile geh serd ile, Uğraşmaya bir ferd ile, Değmez bu dünyay-ı ahes.
Ben Fuad-ı asr idim, Mesned-i ruh-u devlet idim, Nakş-ı Hümayun sadr idim, Gösterdi cahr ruyu âbes.
Dil hata oldu bir zaman, Tedrîç ile bitti tüvan, Uçtu nihâyet mürg-ü cân, Çünkü harâb oldu kafes.

Tanzimat ile özdeşleşmiş en tanıdık tanzimat aydını ise Mustafa Reşit Paşadır. Sadece Gülhanede elinde bulunan fermanı okumakla yetinmedi Mustafa Reşit Paşa, onun uygulanması, daha çağdaş daha demokratik bir toplum için de elinden geleni yaptı. Mustafa Reşit Paşa da tam bir görev adamıydı. Altı kez sadrazamlık, hariciye nazırlığı, Londra ve Paris elçiliklerinde bulundu. Çok yönlü kişiliği sayesinde Tanzimat Fermanının gerekliliklerini yerine getirmeye çalışırken bir yandan da bulunduğu memleketlerdeki problemlerle yakinen ilgileniyordu. Mısır ve Kırım sorunlarının çözülmesinde Mustafa Reşit Paşa'nın payı büyüktür.

Mustafa Reşit Paşa'nın dönemin ünlü pozitivist düşünürü Auguste Comte ile bir tanışıklığıda vardı. Auguste Comte ile sıklıkla mektuplaşıyorlardı. Mustafa Reşit Paşa herkes tarafından ilerici bir adam olarak görülüyordu. Dönemin ünlü şairlerinden Şinasi Mustafa Reşit Paşa için kaleme aldığı bir kasidesinde onun kıvrak zekasından bahsetmiştir ve onu "medeniyetin peygamberi" olarak nitelendirmiştir. Hatta Şinasi Mustafa Reşit Paşa'yı dünyada bir eşi daha olmayan bir insan olarak görmektedir eğer böyle bir durumla karşılaşırsa dahi tenasüh-i ruha (reenkarnasyon,ruhun beden değiştirmesine) inanmak zorunda kalacağım demiştir.

"...Bu sırr-ı hikmeti fehme, gerektir akl-ı Reşid
Ki akl-ı külle verir hayret andaki te'sir

Tasavvur eyle hidîv- â celâl ü izzetini
Seninle etmededir iftihâr tâc u serîr..."

x x x

"...Aceb midir medeniyyet resûlü dense sana
Vücûd-ı mu’cizin eyler taassubu tahzîr..."

x x x

"...inanmayım mı gönülden tenâsüh-i rûha
Eğer bu âleme gelmiş denirse sana nazîr

Huzûrun encümen-i dâniş olmuş ehl-i dile
Kim anda nüsha-yı zâtın olunmada tevkîr

Yeni fidan gibi gars-i yemîn-i devletinim
Kim eyledi beni mihr-i teveccühün teshîr..."

Tanzimat Döneminin üç büyük aydını arasında gösterilen bir diğer isim ise Mehmed Emin Ali Paşa. Mehmed Emin Ali Paşa da diğer tanzimat aydınarı gibi yeniliğe açık bir insandı. Devlet kurumlarını Avrupadaki kurumları örnek alaraka tekrar düzenledi. Dış politikasıysa Osmanlı Devleti'nin varlığını dış ülkeler karşısında sürdürmesi temeline dayanıyordu. Ayrıca Mehmed Emin Ali Paşa, Tanzimat Dönemi sonrasında Osmanlı Devletini içine düştüğü çöküşten çıkartman için hazırlanan Islahat Fermanının hem yapımının hemde yürürlüğe konulmasının baş kahramanıdır.

Tanzimat Döneminin başıca yenilikleri arasında;
Tüm vatandaşların can, mal ve namus güvenliğinin sağlanması,

Veride adalet

Yargılamada açıklık

Özel mülkiyet ve miras hakkı

Rüşvetin kaldırılmasını sayabiliriz.

Tanzimat için batılı devletlerin Osmanlı'nın iç işlerine karışmasını engellemek amacıyla yapılmış olan siyasi, sosyal ve ekonomikiyileştirmelerdir diye biliriz ancak sanırım bu çok yavan kalacaktır. Tanzimat yeni bir bakış açısıydı, Tanzimat tabuları yıkmaktı, "Padişahım çok yaşa" zihniyetinden kurtulmanın ilk adımıydı, özgür düşüncenin temeliydi, Tanzimat ataerkil bir topluma " sen ne düşünüyorsun ? " diye sormaktı.

Eee tabi bunun yanında diyalektiğinden bahsetmemekte olmaz. Tanzimat kendi çöküşünü içinde taşıyordu. Avrupanın senelerce verdiği mücadeleleri vermeden, özgürlüğü adeta tepeden inme bir şekilde getirmenin, osmanlı'nın başta aile yaşantısı, hiyerarşik yapısı olmak üzere bir çok sosyal dinamiğine aykırı olması başarısız olacağının en belirgin göstergeleriydi.