bugün

tarihte isa ve musa diye peygamber olmaması

peygamberlikten çok, hz. isa ve hz. musa kişilerinin varlığından duyulan şüpheden bahsediyorum. zira tarihte var olduklarına dair tek kanıt kutsal kitaplarıdır. birazcık düşünülünce de altınları eritip inek yaptıktan sonra tapan bir ırkın kutsal kitap yazıp onu kendine inandırması da zor bir ihtimal değildir.

tüm bunların dışında;

--spoiler--
Misir tarihinin en iyi bilinen bölümü, Yeni Krallik, özellikle de 17. Hanedan ve sonrasidir. Bir yigin belge, papirüs, mektup ve resmi metin yardimiyla kronolojisi çok büyük oranda kesinlestirilen böylesi bir dönemde, binlerce insanin Firavun'un arzusu hilafina ülkeyi terketmesi ve onlari yok etmek üzere artlarina düsen askerlerin Kizildeniz'de bogulmalarina iliskin bir tek satir bile destekleyici veriye ulasilamamis olmasi, sasirticidir. Bu denli büyük ve önemli bir göç hareketi, dahasi, din temelli bir siyasi isyan, nasil olur da Misir'da lehte ya da aleyhte hiçbir yanki bulmaz? Bu nokta üzerine giden tarihçiler, Yahudilerin Misir'dan çikisi diye bir olayin hiçbir zaman yasanmadigini, çünkü bu ulusun Misir'da kalici bir yerlesime gitmedikleri, baslangiçtan beri Kenan ülkesi dolayinda yasayan göçebe çobanlar olduklari ve firsatini bulduklari anda da bu ülkeyi ele geçirerek Yahudi Kralligi'ni kurduklarini vurgulamaktadirlar. Buna karsi ilahiyatçilar, Misir belgelerinde Hapiru ya da Apiru adiyla anilan Yakindogulu göçebe isçilerin aslinda Ibraniler oldugunu ve Ibrani anlamina gelen "Hebrew" sözcügünün Hapiru'dan türedigini savunurlar. Ancak, Misir'da statü sahibi biriyken Hapirularin basina geçip onlari "Vaat edilen topraklar"a götüren Musa adli bir lider üzerine onlar da hiçbir bulgu ileri sürememektedirler. Orta yolcu bir görüs, Misir'da I.Ö 1650 dolayinda yasanan "Hiksos" istilasi sirasinda Yakindogu'dan bu ülkeye gelen insanlarin arasinda Yahudilerin agirlikta oldugunu, yüz elli yil sonra Hiksos devri bitip yönetim Teb prenslerinin eline geçtiginde "magdur ve istenmeyen" duruma düsen Yahudilerin Kenan'a geri döndüklerini ileri sürmektedir ama Musa'nin varligini ve Exodus'u dogrulayacak veri hala eksiktir.
Ayni durum, Tevrat'in ilk bölümü olan "Genesis - Yaratilis" sayfalarinda daha farkli bir biçimde belirir: Bu ilk tektanrili dinin kutsal kitabinda anlatilan olaylarin (insanin yaratilisi, cennetten çikis, Büyük Tufan) hiçbirinin özgün olmayip en az iki bin yil daha eski olan Sümer mitlerinden alindigi, geçen yüzyilda yapilan arkeolojik çalismalar sirasinda net olarak ortaya çikmistir. Yahudilerin 2000 yil önceki tarihlerine, yani hiristiyanligin baslangicina iliskin veriler ve Incil (Yeni Ahit) bölümleri de ayni destek eksigiyle karsi karsiyadir. Birinci yüzyilin hemen basinda Yahudi Kralligi'nin durumu ve Kral Herod'a iliskin yeterli bilgi vardir. Israil'deki yahudilerin bir "Mesih" arayisinda olduklari da bilinmekte ve hatta radikal dini akimlarin Roma isbirlikçisi olarak gördükleri kralliga sirt çevirdikleri, isyan denemelerine giristikleri de bilinmektedir. Ayni sekilde, bölgede Roma Imparatorlugu'nun valisi olarak Pontius Pilatus'un yetkili oldugu da belli belgelerde ortaya çikmaktadir. Ama birinci yüzyilin büyük Yahudi ve Romali tarihçilerinin hiçbirinin yazdigi belgelerde, "Nasirali Isa" adiyla bilinen birinin ülkei boydan boya dolasip vaazlar verdigi ve insanlari pesine takarak imparatorluk için bir tehlike olusturduguna iliskin tek satir yoktur. Dahasi, Isa diye birinin yasadigina iliskin tek belge, Incil'dir. Vali Pilatus'un isyankar bir yahudiyi Kudüs'te çarmiha gerilmeye nahkum ettigi yolunda bir tek Roma belgesinin bulunmamasini da bu veri eksikliklerine ekleyebiliriz.
--spoiler--