bugün

acı çekmek

**
az önce ne kadar salağım diye haykırırken buldum kendimi. salak mıydım gerçekten? yoksa bu sözleri söylememe neden olan başka birşey mi vardı? yitik bitmiş ezik bir halde gibiydim. neler mırıldandığımın farkında bile olmadan içimde hissettiğim acının büyüklüğünü ölçmek için geçmişime attım kendimi. kıyaslama yapmalıydım, trafik kazası yapmış ölümden dönmüştük, terör denen illeti içimize bıraktığı korku ile yaşamıştım bir kaç yıl, aşk acısının ise önü arkası yoktu. yaptığım hatalar aklıma geldi.ne kadar cok dönüm noktasından geçmiştim, ne ağır kararlar almıştım, yaşamıma yön verme konusunda ne zor dönemlerden geçmiştim. acaba bunların hepsi bir hatamıydı yoksa doğru olanı mı yapmıştım? sorular arka arkaya sıralanırken içinden çıkılamaz bir hal alan duygu düşünce fikir karmaşası beynimin hücrelerini harap etmekle meşgulken kalbim sanki mengenenin demirleri arasında sıkışmışcasına atmakta zorlanıyordu. hava sıcak lakin beynim tenime üşüme emri veriyor, kanım akmamakta direniyor, gözyaşlarım bezelerinin içine sığamıyor, kaslarımın beynimle irtibatını çoktan koparmış, titreme nöbeti sarmış bedenimi. neydi bunun anlamı? o ana kadar birçok soru sormuştım kendime? hangisinin cevabı vardı? bu soruya da cevap bulamamış kısır döngüye sarmalanmıştım. çıkamıyordum işin içinden. herzaman olduğu gibi katı kurallarla dolu yeni kararlar alarak mı çıkacaktim işin içinden. zamana bırakmak çözümün küçücük bir parçası bile değildi, umursamamak unutmaya çalışmak bir hiçti. bir topluiğnenin tasvirini sayfalarca yapabilecek olan ben, bir anda hissettiklerime minnacık bir anlam veremiyordum. biraz kendime gelmiştim. düşüncelerimi gözden geçirirken farkettim ki birşeyler eksikti. eksik olan şeydi bu acı veren. zıt duygular pekiştirirmiş birbirlerini. sevginin olması için nefret şartmış. hani aşk hikayeleri de öyle biter ya. seven iki insandan biri bırakınca diğerinin sevgisi nefrete dönüşümüş. sevginin karşıtı vardı lakin acının karşıtı neydi? tabiki tatlı değildi o duygunun zıttı var mıydı benim mi aklıma gelmiyordu. acı çekmek tatlı çekmek. acı çekmek mutlu olmak? yok yok mutlu olmak da değildi acı çekmenin karşılığı. mutlu olmakla acı çekmek aynı duygulardı. mutluyken bile acı çekilir benim nazarımda. mutlu olmak için feda ettiğiniz şeyler acı verir. acı çekerken kazandığınız şeyler ise mutluluk verir. allahım bulamıyordum ne eksikliği ne eksik olanın zıttını.
anladım çıkamayacağım bu işin içinden. an be an saniye saniye sıraladım olanları. şu olmuştu, sonra da bu olmuşsu en son olarak da şöyle oldu. anlamsızdı olanlar. anlamını bulmaya çalıştığım şey de anlamsızdı. beynimize o kavram yerleştirilmemişti zira. olmayan şeyi bulmaya çalışmaktı benimkisi. olmayanı ortaya çıkarmak, ona bir anlam yüklemek, var hale getirmekti. kendini yollara adamış kaşifler gibi yeni birşeyler bulmaya çalışırken, yeni bulunacaklar olacaktı sonum. hissedemediklerim hissedebildiklerimden fazla gibi geliyordu. sadece benim için değil herkes için geçerliydi bu. herkes sevdiği zaman karşısındakine seni en çok ben seviyorum der, çocugu olan baba dünyanın en mutlu babası benim der, bir sevdiğini kaybeden an çok ben üzüldüm hissine kapılır, herkes hayatında bir kere bile olsa kaderim bana acı bir oyun oynadı demiştir. bunlar doğru mu peki. gerçek anlamda dünyanın en mutlu insanı olabildik mi hiç, en acı çekeni en heyecanlısı, en seveni en sevileni? dünyada kim ne için yaşıyor? ve kim ne için nefes alıyor? ve sonuç olarak; asıl acı çekmek ne demek biliyor musunuz? düşündükçe batmak, batıp çıkamamak...