bugün

fulya nın mert ve begüm den aldığı intikam

şimdi burada klişeleşmiş davranışlardan değil, hayatın acı gerçeklerinden bahsetmek gerek. ben de öyle yapacağım. ne yapayım, kötü biriyim ben...

birincisialdatılan kız fulya. hikaynin en hüzünlü yerinde sen yer alıyorsun bebek malesef. mert'in kamerasını satman, topunu satman, hatta onun özel resimlerini paylaşmanın mert e çok büyük zarar verir mi sanıyorsun? en fazla "vay amına kodumunun orospusu" der sana. biraz daha küfür eder belki, hepsi o. sonra begüm gelir onun omuzlarına bir masaj yapar, sakin ol hayatım, sinirlenme der. kurtuldun o salaktan işte der, artık ben varım hayatında der. haydi ikinci ayımızın şerefine sevişelim der falan. sen orda sattığın makina ve toptan aldığın üç lira ile magnum classic emerken, begüm ohooo...

sonra bak fulyacım, sana hayatın gerçeklerini hatırlatayım yine. gözlerinden nefret akıyor. ünlü düşünür rabbit ne der biliyor musun: "hate is a kind of care!"

yani nefret etmek, aslında bir çeşit umursamaktır. aslında hala aşkın bitmediğini, sadece şekil değiştirdiğini gösterir. yani gururun olmasa (ki var mı ondan da emin değilim), o çocuk sana geri dönmek istediğinde nasıl koşa koşa giderdin burdan görmek hiç de zor değil. ama gururun el vermez o ayrı. ben içinden bahsediyorum; için gidiyor çocuğa belli. eminim şimdi bir köşede oturmuş, belki depresyon haplarının himayesinde, onunla geçirdiğiniz güzel günleri hatırlayıp hüzünleniyorsundur. eski hatıralar canını yakıyordur. ve sen bunları ört pas edebilmek için kötülük yapmaya karar vermişsin. pinhani bir şarkısında diyordu ya: "kötü olmak seni geri getirir mi acaba?" ... getirmez kızım, malesef, kıçını da yırtsan eleman gitti, bu acı gerçeği de kafana sok. ve benden sana son tavsiye; bir insanı cezalandırmanın en iyi yolu, onu unutmaktır. ama gerçekten unutmak! onu umursadığın sürece kaybeden hep sen olacaksın. hayatın ondan ibaret olmadığını iddaa edebilirim oysa ben sana. çünkü zaman en iyi iyileştirici venutturucudur. ve ilerledikçe zaman, hislerin hafifleyecektir, şiddetini kaybedecektir. ilerde karşına başkaları da çıkacak emin ol aşık olacağın. ha bu merti ömrün boyunca unutamayacaksın o ayrı. ortak paylaştığınız birşeyle karşılaştığında aklına geliverecek birden. ama mesele şu; onu aklından ömür boy atamayacak olsan da, kalbiden bir an önce atmalısın. gittikçe kendini daha da rezil edeceksin yoksa.

ikincisi mert. fotoğraf makinene, kıza aldığın elbiseye akılırsa zengin piçisin mert, onu anlıyoruz. muhtemelen fulya nın göğüslerinin küçük olması seni ondan soğutmuş gibime geliyor. fiziken başka bir kusuru yok çünkü kızın. ama asıl soğutan şey kızın mal olması, orası ayrı. onu hepimiz görebiliyoruz. iki yıllık süreciniz kafamda şöyle canlanıyor: önce kızdan çok hşlanmışsındır kesin, güzel kız çünkü. sonra sevgili olmuşunuzdur ve sen ilk başlarda aşık olmuşsundur kıza. sonra her ilişkide olduğu gibi aşk yerini alışkanlığa bırakınca, işin içine cinselliği sokarak yeni heyecanlar kovalamışsınız. bunu kızın sana ait çektiği özel fotolarından çıkarabiliyorum; resmen fantezi yapmışınız ulan. sonra 2 yılın sonunda, artık cinsel olarak da heyecan bitince, my darlings hot friend olayına girmişsin. ıssız adamlığa özenmişsin, yeni heyecanların peşine düşmüşsün falan. fotoğraf makinen ve topun gitti, baya da bir rezil oldun ama sanki keyfin yerindeymiş gibime geliyor burdan bakınca. yine de dikkatli ol, yaptıkların yanına kar kalmaz kanımca, bir yerlerinden çıkar bu kızın ahı, demedi deme.

üçüncüsü , begüm gelelim sana. işte sen var ya, erkeklerin kızlardan korkma sebebisin, hatta kızların da. sinsilik sana uydurabildiğim en uygun sıfat. saman altından su yürütmüşsün. tamam mertten hoşlanmış olabilirsin falan sözüm yok; ama ulan kaşar (fulyanın deyimi bu), insan aşkından ölse, en iyi arkadaşının sevgilisine yan gözle bakmaz. hadi şimdi sie, gözüme gözükme...