bugün

balık

'buraya "balık" ile ilgili entry gir'iyorum. peki.

yani, yine de kıyamıyor, yine de aklını başına devşiremiyor insan, bir şekilde deneyiveriyor. arabesk bir ruh hali içinde, mutlu ol yeter'cilik oynuyor. balığın göz yaşı denizde belli olmaz diye avutuyor kendini ama, yalan söylüyor.

"but it's ok to eat fish
cause they haven't any feelings"
kurt cobain. *

"sevmiyordur, ama zamanla sevecektir."

"kızlar ve balıklar arasındaki 24 benzerlikten birisi: ikisi de parlak objelerin cazibesine kapılırlar."
barney stinson. *

e aslında hepimiz aynı bokuz?!

"takıl ağıma canım, tadına bakacağım"
kaan tangöze. *

yaşamak bazen böyle bir şey. çok büyük balık var, çok olta yemi var, hafızan kısıtlı, unutuyorsun. yapamam deyip, en kralını yapıyorsun. zaman geliyor, en iyi balığın oltanın ucundaki olduğunu sanıyorsun. zaman geliyor okyanustan çekiniyor, korkuyorsun, güvenli bir liman arıyorsun. bilmiyorsun ama, gerçekten bilmiyorsun, sen o akvaryuma girdiğinde, yine okyanusun içine konulacak ve eskiden gezdiğin sulara bakacaksın akvaryum camının arkasından.

"afiyetle yenmişim"
fazlı teoman yakupoğlu. *

ve yaşıyoruz güzelce, güya "oh ne rahat". başka türlü bir şey'i her arayan bulacaktır sonunda, bunu da biliyoruz. yine de ki, ben o yine de'nin ağzına sıçayım, gitmek değil, kalmaktan ziyade problemler var, yol uzun, yol meşakatli ama gerçekten yolu seviyorum. gidiyorum da bir yandan, daha doğrusu kalmıyorum.

"why should i stay here?
why should i stay?"
jonny greenwood. *

kıyamıyor ama ulan bir yandan da kızıyorum işte bazı şeylerin böyle adice olmasına. gelmişler, görmüşler, avlanıp, gitmişler. büyük balık, küçük balığı yer demişler, afedersin ama bence bok yemişler.
susmayı beceremiyorum, allah belamı versin. senin için söylüyorum desem yemezsin ama küçük balığı afiyetle yemişsin maşallah. akvaryumunda başarılar, kirli suyunda parıltılar. hadi eyvallah.

"balık hafızaya iyi gelir"
demet dökmeci. *