bugün

iş gününü iş yapmadan geçirme yolları

tanım: iş yerinde hiç bir iş yapmadan akşama kadar free takılma yollarıdır.

işbu yazı, özel sektöre bağlı bir ofiste, masabaşı işi yapan kişilere yöneliktir, kendi tecrübelerimden ve tespitlerimden yola çıkılarak uzun bir süre zarfında yazılmıştır. ilk defa burada yayınlanmaktadır. (bkz: tv de ilk kez) başka yerde görürseniz bilin ki, kaynak uludağ sözlüktür.

devlet bünyesinde aynı tip bir işte çalışan kişilerin bu yazıyı okumaya ihtiyacı yoktur. zira onlar bizim the elders diye tabir ettiğimiz üstadlardır. elimizi uzatıp da dokunamadığımız yıldızlar gibidirler.

yasal uyarı: bu entryde yazılanlar kesinlikle ama kesinlikle insanlık dışı şeyler olup, uygulanması tarafımca tavsiye edilmemektedir. yine de türk gençliğine ve gelecek nesillere armağanımdır.

kulağa çok hoş gelen bir söz öbeğidir işten kaytarmak. herkesin hayalidir. ama herkesin yapamayacağı, yapmak için ustalık sahibi olmayı gerektiren bir durumdur. bu yola baş koyan pek çok kişi, daha günü yarılayamadan kendisini amirinin karşısında azar işitirken bulmuştur. çok tehlikeli bir aktivitedir. tıpkı mayın tarlasında yürümeye benzer. ama akşam paydos saati geldiğinde geriye bakıp, günü hiç bir iş yapmadan geçirmiş olduğunu görmek kadar insana haz veren başka bir şey yoktur.

öncelikle vicdan, iş ahlakı, kul hakkı gibi primitif olgulardan bünyenizi arındırmanız gerekmektedir. kendinizi psikolojik olarak hazırladıktan sonra aşağıdaki başlıklar altında topladığım tavsiyeler size yol gösterecektir.

işe giriş çıkış saati: eviniz iş yerine ne kadar yakın olursa olsun, işe sabah 15-20 dakika geç gelin. trafik sıkışıktı, otobüs gelmedi, metro arıza yapmış gibi bahaneler ve bir kaç tane destekleyici anektodla ofistekileri duruma inandırın. bu usül periyodik aralıklarla uygulanır ve devamlı başarı şansı sunmaz. şüphe çekmeye başladığınız anda, iğneleyici laflar duymaya başladığınız vakit(patrondan duymanız önemli değil, sekreterden bile duysanız) hemen işe tam vaktinde veya 5 dakika erken gelmeye başlayın. ortam tekrar normale döndüğünde, tekrar aynı moda dönün. akşamları ise asla ama asla erken çıkmayın. çoğunluğu takip edin.

profesyonel görünüm: her zaman ama her zaman olmadığınız kadar profesyonel görünün. saç-sakal traşınızı aksatmayın. kıyafetleriniz devamlı resmi olsun. ofis içerisinde suratınızda hep gergin ve stresli bir ifade olsun. masanızın başından ayrılırken elinize devamlı ya şirketin antetli bir yazışma kağıdını, bir faks çıktısını ya da bir dosya klasörünü alın. ofiste dolaşırken hep telaşlı gözükün ve hızlı adımlarla yürüyün. "imaj hiçbirşeydir, kaytarmak herşey" sözü götünüze patlar. unutmayın, imaj herşeydir!

patronu takibe alın: gözünüz devamlı üzerinde olsun. sözlükte takılırken veya facebook'ta saçma sapan fotoğraflara yorum yaparken, hemen alt+tab çakıp uydurk bir excel sayfasına geçmek için vaktiniz olsun. gerekirse masanıza arkanızı görebilecek bir ayna yerleştirin. patronunuzun yaptıklarını devamlı takip altında tutun. telefonda konuşurken kulak kabartın. dışarıya toplantıya falan gidecekse, gideceği saati, dışarıda kalacağı süreyi tam öğrenmeye çalışın. onun toplantı planına göre, siz de kaytarma planınızı hazırlayacaksınız. özellikle ofiste bir kırtasiye deposu falan varsa, burada uygun bir ortam oluşturulup mükemmel bir uyku çekilebilir. tecrübeyle sabittir.

okumayı seviyorsanız sabahtan hazırlığınızı yapın: eğer okumayı seven bir bünyeyseniz, sabahtan okumak istediğiniz şeylerin çıktısını alın. bu çıktılar için bir dosya açın ve dosyanın üzerine "raporlar" vs türü bir şey yazın. monitöre de kıytırık bir excel dosyası açın. dosyadaki yazıyı okurken elinizde bir kalem veya tippex olsun. arada bir de monitördeki anlamsız excel sayfasına bakın ki, sanki dosyadaki verilerle bilgisayardaki verileri kontrol ediyormuşsunuz havası oluşsun. bilgisayarınız sote bir mekandaysa buna ihtiyacınız olmaz. istediğiniz şeyi netten okursunuz.

iş yönlendirmesi: size yapılması gereken bir işle ilgili şirket içi yazışma veya faks geldiyse, bu belge üzerinde sizle alakalı ibareleri önce tippex ile silin, sonra da fotokopisini çekip başkalarına yollayın. bırakın uğraşsın ibneler. yanlız bu çok riskli bir iştir. departmanınızın ve şirketin personel mevcudu çok büyük ise ve belgenin size ulaştığını sizden başka kimse bilmiyorsa uygulayın. aksi takdirde bir kaç hafta sonra "sana geçen verdiğim iş ne oldu?" diye tepenize dikilirler, kıvıramazsınız.

sömürü düzeni: avrupalılar, amerikalılar nasıl ucuz işgücü için çin, hindistan veya tayvan'a yöneliyorlarsa, siz de elinizin altındaki bedava işgücünü kullanın. departmana yeni gelmiş çömezlerle veya stajyerlerle yakınlık kurun. onlara kendinizi patronun en has adamı gibi tanıtıp, kendilerine abilik yapacağınız izlenimini verin. ama aralarından cool tipli heriflerden ziyade, nerd tiplileri seçin. çünkü cool herifler de büyük ihtimalle kaytarma niyetindedirler. size yüklenen işi bunlara verin. sizden medet umdukları için, verdiğiniz işi cillop gibi yaparlar.

arkadaşlık ilişkileri: her departmandan muhakkak birer arkadaşınız olsun. elinizde alakasız bir belgeyle ofis içinde dolaşırken, diğer departmanlara doğru yürüyüşe çıkar, bu kişilerin yanında vakit öldürebilirsiniz. bu kişilere karşı her zaman çok ama çok nazik olun. yalakalıkta sınır tanımayın. yarın bir gün "bu ibne çalışmıyor" diye söylenti çıkarsa, sizi savunurlar veya en azından sizi satmazlar.

toplantılar: toplantılar en mükemmel zaman geçirme unsurudurlar. toplantı yapmayı devamlı öneren kişi siz olun ve haftalık toplantılardan maksimum derecede faydalanın. bir kere toplantı gündemi denen saçmalık burada çok büyük öneme sahip. burada belirlenen gündem maddelerini inceleyin ve bu maddelerden nasıl uzun tartışmalar çıkaracağınızı düşünün. toplantının olayı tartışmadır çünkü. her gündem maddesi tartışıldıktan sonra mümkün olduğunca uzatma amaçlı yorumlar yapın veya fikirler beyan edin. toplantının en önemli bölümü ise son bölümüdür. "evet başka bir şey var mıydı belirtmek istediğiniz?" sorusu geldiği anda önceden hazırladığınız atom bombasını bırakın. öyle bir bomba olsun ki, toplantı bir saat daha uzasın. mesela bizzat kendimin yaptığı bir olaydan bahsedeyim. toplantıyı tüm uzatma girişimlerime rağmen, 1 saat geçmişti ve toplatı bitmek üzereydi. sonra toplantıyı yöneten firma sahibi "başka bir şey var mı?" diye sordu. söz istedim ve dedim ki "x bey, malum yaz geldi. akşam çıkış saatlerinde bir değişiklik olmayacak değil mi?". bu soruyu sormamın nedeni patronun akşam çıkış saatini 7'ye alma planı olduğunu bilmemdi. kendisi "valla 7'ye almayı düşünüyoruz" cevabını verince ortalık felaket karıştı. bomba patlamıştı. toplantı 1 saat daha uzadı ve çıkış saatleri de aynı kaldı.

öğle yemeği: eğer şirket içinde yemekhane varsa, pek bir şansınız yok. ama sodexhocuysanız öğle yemeğine asla diğer personelle beraber çıkmayın. işiniz olduğunu söyleyin. millet dışarıdayken nette takılın, oyun falan oynayın. millet öğle paydosundan yavaş yavaş dönerken siz yemeğe çıkın. geç çıktığınızı herkes görsün. sonra 1 saat yemeğinizi yiyin, kafanıza göre takılın.

çay kahve molaları: diğer bir önemli olayımız da çay kahve molalarıdır. çay kahve molaları hakkındaki en önemli şey, molaya patronunuzun bir iş için yerinden ayrıldığı anda başlamanızdır. çay içseniz de içmeseniz de, bu zaman dilimini kullanmak sizin hakkınız. eğer yakınlarda starbucks veya türevi mekanlar varsa, ofistekileri oralarda satılan allengirli ürünlere alıştırmaya çalışın. sonra molalarda "ulan canım acayip caffe mocha çekti mnakoyim, gidip alacam. isteyen var mı?" diye sorarsınız. tabi ofistekiler de duyunca canları çeker ve isterler. sizi dönene kadar idare etmelerini söylersiniz. seve seve idare ederler. en az yarım saat daha buhar olup uçar. sigara kullanmıyorsanız zaten kesin başlamanız lazım. özellikle patron da tiryakiyse, sigara molalarının uzamasına göz yumar. hatta bazı şirketlerde bina içinde sigara içilecek yerler olmadığı için dışarıda içiyor personel. değerlendirirseniz altın değerindedir.

izin mazeretleri: genelde hastalıklar ve ölüm en iyi mazeretlerdir.
en güzel hastalık bel ağrısıdır. sık sık izin almanızı sağlar. tedavisi de yoktur. sadece şirkette biraz rol kabiliyeti sergilersiniz. sandalyenize bir yastık koyarsınız. olur biter. kanal tedavisi yine çok süper bir kaytarma hastalığıdır. çok uzun sürer ve bir çok kez dişçiye gitmek zorunda kalırsınız. kimse sizin ağzınızı kontrol edecek değildir. sadece ofise dönünce kelimeleri geveleyerek konuşun ve içecekleri pipet kullanarak için yeter. başta da dediğimiz gibi, bir diğer yol da, hayali akrabalarınızı öldürerek cenaze izni almanızdır. mümkün mertebe ailenizi tanımayanlarla aynı ortamdaysanız yapın bu numarayı.

evet sevgili uludağ sözlük sakinleri. bu listeye daha niceleri eklenebilir. ilerleyen yıllarda daha "çalışkan" kardeşlerimiz daha bir çok yöntem bulacaklardır. bundan eminiz.

şimdi bu listeyi görüp de "ulan bunları yaparsam işten kovulurum" demeyin. çünkü bilimsel olarak ispatlanmıştır ki, "yeni bir iş bulmak, mevcut işi elde tutmaktan daha zordur". çünkü işverenler ellerindeki personelin verimsiz çalışmasını, işe yeni personel alma zahmetine tercih ederler. bunu aklınızdan çıkarmayın. ayrıca bu yazdıklarımı adamakıllı uygularsanız, sizi kimse işten kovamaz.

bir sonraki faideli bilgiler kuşağında görüşünceye dek, esen kalın...