bugün

rolex

dünyanın en ünlü saati. Hiç şüphesiz. Dünyanın ikinci el piyasası en iyi saati.

Ama dünyanın en iyi saati değil. Hangi yönden? Hiçbir yönden değil.

Rolex dünyanın en sağlam saatlerini satmıyor. En iyi mekanizmalar rolex’te değil. En iyi cam, en iyi işleme, en iyi kordon, en iyi kasa rolex’te değil. En nadir saatleri üretmeyi bırak, yıllık ortalama üretim miktarı 1 milyonun üzerinde. Birkaç model dışında limited edition yanı da yok.

Ancak dünya lüks saat piyasasının açık ara lideri. Öyle ki, kendinden sonraki en yüksek cirolu 9 isviçre markasının toplamından daha büyük bir ciro yapıyor; 11-12 milyar dolar. (Philippe patek’in toplam piyasa değerine tekabül ediyor.)

Neden?

işin pazarlamacılık kısmını bir kenara bırakırsak (onu richard mille’de konuşabiliriz) rolex bu yukarıda saydığım özelliklerin hiçbirinde en iyi olmasa da, her birinde çok iyi.

Bir özellik diğerine göre hiçbir zaman ciddi oranda geride kalmadığı gibi her bir özellik ayrı ayrı dünyadaki sıralamada her zaman ilk 4-5 içinde. Bir rolex satın aldığında, hangi model olursa olsun, vasat bir mekanizma beklemezsin, vasat bir cam işçiliği beklemezsin, vasat bir bilezik/kasa beklemezsin. “Her şeyi iyi ama şu pek olmamış” demezsin. Her zaman her şeyiyle iyidir.

Tasarımı bir audemars piquet değildir, sağlamlığı bir vacheron konstantin değildir, philippe patek kadar ikonik değildir ama her zaman her bir özelliği diğerleriyle bir anılır. Ki diğer saydıklarım ikonik modellerini 200-300 bin dolardan piyasaya sürerken rolex 6 ila 50 bin dolar aralığında satış yapar.

Senede 1 milyon saat satan bir marka olmasına rağmen internetten siparişle rolex satın alamazsın. Gider bayisinde talebini dile getirirsin varsa alırsın yoksa sıraya girersin ki, bekleme süresi 8 yılı bulabilir. (Bu yüzden bazı modellerin ikinci eli aynı modelin güncel piyasa değerinden yüksek olur)

işte buna mühendislikte optimizasyon deniyor.

Mevcut bağlamda, Tek tek hiçbir şeyde en iyi olmayıp ortalamada en iyiyi yakalamak, diyebiliriz.

Pazarlama stratejilerinde sınırlı üretim var mı? Tabi ki var. Bu çoğunlukla talebe yetişememekle ilgili olsa da, bazı durumlarda ülkelere belirgin kotayı kesinlikle aşmıyorlar. Arz-talep dengesine yapay dokunuşlar elbette var.

Bir de rolex satın alıp kısa zamanda sattığını duydukları/bildikleri (yani ticaretini yapan) kişilere de sıra hiç gelmiyor. Satın alması imkansız değil tabi ama zorluk derecesi ayarlanıyor, diyebiliriz. Ayrıca, ilk defa rolex satın alacak birinin daytona bulma olasılığıyla yıllardır rolex müşterisi olan birinin bulma olasılığı aynı değil. Datejust ya da submariner’ın baz versiyonlarını bulmak daha olası. Hulk, pepsi, starbucks, batman gibi ikonikleşmiş olanları bulmaksa aşırı zor.

Rolex, piyasaya somut bir tüketim nesnesi sürüp böylesi bir başarı elde etme açısından sadece saat piyasasında değil, bütün piyasalarda tek örnek olabilir. Rakiplerinle kıyaslandığında en kaliteli değilken, rakiplerinin yüzlerce katı üretirken, limited edition’a yaslanmadan rakiplerinden onlarca kat fazla ciro ve kar yapıp hala ikonik/lüks bir arzu nesnesi olabilmek çok büyük bir başarı. Bunu sadece, rolex’in tarihiyle, otomatik saat piyasasındaki bazı ilklere imza atmış olmasıyla açıklamak da mümkün değil.

Lüks tüketimin yaygın olduğu Otomotiv veya elektronik piyasasında böyle bir örnek yok mesela. (Ki, otomatik saat piyasasında planlı eskitme stratejisinin uygulanmadığına dikkatinizi çekmek isterim, bilakis, 150 yıldır çalışan bir saat o markanın gurur kaynağıdır)

aşırı lüks tüketim moda markalarında dahi böyle bir örnek yok.

Bu nedenle rolex her zaman rolex’tir.