bugün

ben bu yazıyı sana yazdım

ben bu yazıyı sana yazdım. sen kimsin? kendini biliyorsun. beni de biliyorsun. ben de seni biliyorum. birbirimizi bildiğimize göre devam ediyorum.

bunu belki okursun belki umrunda değilim artık. beni ilgilendiren şeyler değil bunlar. beni ilgilendiren şeyleri hiç bir zaman anlamadın zaten. ya da anladın ama beni ilgilendiren şeyler seni ilgilendirmiyordu belki de. evet bencilsin demiş olabilirim, olmayabilirim de. herkes her gün neler diyor, buna mı takılacağız şimdi. ben takılmayacağım, devam edeceğim. neye devam edeceğimi bile bilmediğim bu yazıma bir şekilde devam edeceğim.

ben bittim. çok önceden bittim. tam ne zaman olduğunu biliyorsun. bilmiyorsan zaten o andan sonra boşa zaman harcamışız. bittim, bittim, bittim, bir daha bittim. bitilecek yer kalmadığı an öyle bir bittim ki; allahın işine karışmamak gerekiyormuş dedim. zira çok güzel bittim.

kolay bi insan değilim, değildim. hiç bir zaman olmadım, biliyorum. sen de biliyorsun. her şeyi de biliyorsun. bir bana güvenmeyi bilemedin. bir beni anlamayı bilemedin. o da senin ayıbın olsun. senin ayıbın da artık beni ilgilendirmez zaten. o yüzden bu konuyu da geçiyorum.

günler hafta, haftalar ay olurken senden tek bir şey duymak istiyordum ben. çok eskiden tabi bu, yeni bişey değil. daha çocuktum o zamanlar, sen değildin. beni sen büyüttün de seni büyüteni unutamadın hiç. konumuz bu da değil. konumuz son söylediklerin. tir tir titreyen telefonumun ekranında ismini gördüğümde hissettiğim duygular o kadar garipti ki. insan heyecanlanır, özlediğini anlar, içine bir umut dolar belki. belki bir hayalde olduğunu sanar. bana bunlar olmadı. ben endişe hissettim, korku hissettim, garip bir şekilde peşime bir köpek sürüsü takılmış gibi kaçmak istedim. sadece telefonumun ekranında zamansız beliren bir isim. allahtan bile sırf saygısından korkan beni korkutmaya yetti. ne yaşattın ki bana bu kadar. cidden bilmiyorum. neden ve nasıl bu hale geldim, gelebildim.

sonra yazdın. 2 ay mı oldu? bilmiyorum. böyle şeyleri çok hatırlayamam bilirsin. not falan almam gerekir. ki o gün de pek not alacak halde değildim. anlarsın ya, ölmemek için kendimi zor tutmakla falan meşguldüm işte. uzuuuuun bir süre " öl dese ölürüm" dediğim insanın " gel " diyişine "gelmem" demek benim için pek kolay olmadı. gel demek de senin için hiç kolay olmamıştır o an. aramız pek misk kokan gül bahçeleri değildi sonuçta. sen cesaret ettin ağlamaklı " gel " dedin. ben insani bütün duygularımı öldürdüm " gelmem" dedim. o andan sonra da pek insan gibi hissedemedim zaten. ondan önce de pek insan gibi hissetmediğimi sanıyordum da meğer her şeyin daha kötüsü varmış işte.

ben bu yazıyı sana yazıyorum ama neden yazdığımı bilmiyorum. ne yazdığımı da dönüp ikinciye okumayacağım. bir gün belki bakarsın ve görürsün. görmemiş gibi davran. çünkü şu an kafam çok güzel ve senle dinlediğimiz bir şarkı çıktı karşıma. benim evde unuttuğun yüzüğünü buldum. her şey yazmamı söylüyordu ama sana yazmak istemedim ben de böyle bi yol buldum kendimce. ne sana yazıyorum, ne de sana yazma isteğimi yok sayıyorum.

ben bu yazıyı sana yazdım. ama sen bu yazıyı üstüne alınma olur mu?

ben bu yazıyı aklımda kalan sana yazdım. ben bu yazıyı zamanında sevdiğim sana yazdım. ben bu yazıyı beni cidden sevdiğini hissettiğim sana yazdım. şu anki senle pek alakası olmayan bir insan bu. ben ölene kadar içimde yaşayıp ben öldüğümde mezarımın üstünde yeşillenen otta, gelip o otu yiyen solucanda, solucanı kapan güvercinde o güvercinin uçtuğu gökyüzünde yaşayacak bir insan. benim fikirlerimden çıkıp sonsuzluğa gidecek bir insan. sen değil. asla değil.

belki de hiç bir zaman sevdiğim kişi sen olmadın. aklımda bir ideaydın. bir iz düşüm. var olması imkansız bir ütopya. hata yapmayan, yanlışı olmayan, beni üzmeyen, tek işi tek derdi beni sevmek olan bir varlık. sen asla var olmadın.

sen var oldun yanlış anlama. ya da anla. bu da beni ilgilendiren bir şey değil artık.

bundan yıllar yıllar önce, evvel zaman içinde kalbur saman içinde beni sevdiğini hissettiğim bir kaç an vardı. ben hep onu hatırlayacağım. gerisi umrumda değil. sen de umrumda değilsin.

ben bu yazıyı sana yazdım. bir gün denk gelir de okursan, okumamış gibi davran.