bugün

dostoyevski

Ecinniler’deki toplantı sahnesiyle anarşistlerin trajikomik hâllerini şahâne resmetmiştir.

(M-me Virginskaya:
— Ben sadece: “Biz toplantıda mıyız?” sorusunun oya konulmasını teklif ediyorum, dedi.
Sesler duyuldu:
— Ben de iştirak ediyorum, ben de.
Virginski:
— Sanırım ki daha ziyade intizam olur, diye tasdik etti.
Ev sahibesi:
— Öyleyse oya geçiyoruz, diye ilâve etti. Lyamşin, rica ederim piyanonun başına geçin: oyunuzu oradan da verebilirsiniz.
Lyamşin:
— Gene! diye bağırdı; size yeteri kadar çaldım.
— Sizden ısrarla rica ediyorum, oturun çalın; davaya faydalı olmak istemiyor musunuz?
— Sizi temin ederim ki, Arina Prohorovna, dışarıdan kimse dinlemez. Bu sadece sizin kuruntunuz. Hem pencereler de yüksek, hem zaten dinleyecek bile olsalar bir şey anlayamazlar ki.
Bir ses:
— Meselenin ne olduğunu kendimiz bile anlamıyoruz, diye homurdandı.
— Bense her zaman ihtiyatlı olmak gerek, diyorum. Yani olur da hafiyeler dinlerse, diyerek manalı manalı Verhovenski’ye baktı, varsın bizde doğum günü kutlandığını ve müzik çalındığını duysunlar.
Lyamşin:
— Hay, Allah kahretsin! diye küfretti, piyanonun başına geçti ve tuşlara hemen hemen yumruklarıyla vurarak boşuna bir vals çalmaya başladı.
M - me Virginskaya:
— Toplantı olmasını isteyenlerin sağ ellerini havaya kaldırmalarını teklif ediyorum, dedi. Bazıları kaldırdı, bazıları kaldırmadı. Ellerini önce kaldırıp sonra yine indirenler, indirdikten sonra yine kaldıranlar oldu.
Bir subay:
— Hay Allah kahretsin! Ben bir şey anlayamadım, diye bağırdı.
Bir başkası:
— Ben de anlamadım, diye bağırdı.
Üçüncüsü:
— Hayır, ben anlıyorum, dedi evet ise el havaya kalkacak.
— iyi ama evet ne demek?
— Toplantı olsun demek.
— Hayır, olmasın demek.
Lise talebesi, M-me Virginskaya’ya:
— Ben toplantı için oy verdim, diye bağırdı.
— Öyleyse niçin elinizi kaldırmadınız?
— Hep size bakıyordum, siz elinizi kaldırmayınca ben de kaldırmadım.
— Ne manasızlık, ben teklif sahibi olduğum için elimi kaldırmadım. Baylar, yeniden aksini teklif ediyorum: toplantı olmasını isteyenler, varsın yerlerinde otursunlar ellerini de kaldırmasınlar, istemeyenler sağ ellerini kaldırsınlar.
Liseli:
— istemeyenler mi? diye tekrar sordu.
M-me Virginskaya öfke içinde:
— Siz mahsus mu yapıyorsunuz? diye bağırdı.
— Hayır, müsaade buyurun, isteyenler mi, yoksa istemeyenler mi, bunu daha açıkça belirtmek gerek.
— istemeyenler, istemeyenler.
Bir subay:
— Peki ama ne yapmamız gerek istemeyen olursa elini kaldıracak mı, kaldırmayacak mı? Diye bağırdı.
Binbaşı:
— Hey gidi, anayasaya henüz alışmadık! diye işaret etti.
Topal öğretmen:
— Bay Lyamşin, öyle hızlı çalıyorsunuz ki kimse bir şey duymuyor, diye işaret etti.
Lyamşin:
— Vallahi, Arina Prohorovna kimse dinlemiyor, diyerek yerinden fırladı. Hem çalmak istemiyorum, ben size misafirliğe geldim, davul çalmaya değil!
Virginski:
— Baylar, diye teklif etti, hepiniz cevap verin: biz toplantı halinde miyiz değil miyiz?
Her yandan:
— Toplantı, toplantı, diye bağırıştılar.
— Öyleyse oya koymaya lüzum yok, yeter. Memnun musunuz, baylar, koymak lâzım mı?
— istemez, istemez, anladık!
— Belki toplantı olmasını istemeyenler vardır?
— Hayır, hayır, hepimiz istiyoruz.
Bir ses:
— iyi ama toplantı ne demek? diye sordu, ona cevap vermediler.
Her yandan:
— Başkan seçmek gerek, diye bağırıştılar.
— Ev sahibini, tabii ev sahibini!
Seçilen Virginski:
— Baylar, mademki öyle, demin yaptığım ilk teklifimi ortaya atıyorum: işle daha yakın ilgisi olan bir şey söylemek veya açıklama yapmak isteyen varsa zaman kaybetmeden hemen başlasın.
Herkes sustu. Herkesin gözü yine Stavrogin ile Verhovenski’ye çevrildi.
Ev sahibesi doğrudan doğruya:
— Verhovenski bir şey söylemek istemiyor musunuz? diye sordu.
Öteki oturduğu sandalyede gerinerek:
— Hiçbir şey, dedi. Ama bir kadeh konyak isterdim.
— Stavrogin siz istemiyor musunuz?
— Teşekkür ederim, içki içmem.
— Konyak değil bir şey söylemek istemiyor musunuz?
— Neye dair konuşacağım? Hayır, istemiyorum.
Ev sahibesi, Verhovenski’ye:
— Size konyak getirecekler, diye cevap verdi.)

*Dünya Edebiyatından Tercümeler, Rus Klâsikleri:73, Ecinniler III, Dostoyevski, M.E.B. Yayınları, 11. ve 14. sayfalar arası.