bugün
- tukenmis favorilerim36
- en sevilen su markası30
- chp'nin şero'ya cenaze töreni düzenlemesi12
- sözlük erkeklerinin ayakkabıları17
- sevgilisi olmayan sözlük kızları18
- telefon özelimdir diyen sevgili16
- sözlük hanımlarının bugünkü kıyafetleri14
- hiç yaladınız mı13
- pilotlu başlıklar kapansın kampanyası8
- tatli kabuslar8
- anın görüntüsü35
- sevgilim olur musun diyen müşteri16
- ortaokul anınızı anlatın14
- oruspuda sevgili şefkati arayıp hüzünlenmek17
- true'nun bir türlü evlenememesi18
- sözlük erkeklerinin bugünkü kombinleri9
- eksi ruyalar9
- kadınların kahve görseli paylaşma merakı9
- sevdiğiniz kızın babası 1 milyon tl teklif etse29
- ciğer sevmeyen insan9
- kız yeğen sahibi olmak12
- larisalisa11
- lise anıları8
- yazarların telefon faturası tutarı9
- israi le türkiye ve iran baş edebilir mi19
- sevgili olunan kızın çişini içmek24
- b'u r c u9
- yahudi olmak istiyorum18
- birleşmiş milletleri küçümseyen beyinsiz piç9
- son yapılan yemek17
- uzun saçlı erkek8
- menuet'in sufle yapıp beni çağırmaması8
- mariyya8
- doktor bir abiye sahip olmak8
- havaların soğuması21
- türkiyede gençler aile desteğiyle yaşıyor24
- uyumayın ulan9
- nervio16
- eloande11
- bütün uludağ sözlük yazarlarının boktan yazması31
- güzel bir kadın eli yalamak8
- arkadaşlar sizce bu alınır mı12
- sözlük yazarlarının tatlıları25
- bahar candan9
- piyangodan para çıkanların sonunda parasız kalması11
- bazı yetkili kadınların ağzının çok bozuk olması12
- frekansı yüksek insanlar19
- bikbikin sakalları9
- 26 eylül 2024 ajax beşiktaş maçı26
- kadınların gereksiz canlılar olduğu gerçeği18
imparatorluk yorgunuyuz hepimiz… Dilaver Cebeci'nin o ünlü Sitare adlı şiirinde dediği gibi, kâh şimdiki sınırlar içinden, kâh önceki sınırlar dışından "yığılıp kalmışız bu Anadolu toprağına…"
Başka ülkelerde, başka memleketlerde nasıldır bilmiyorum ama "memleket nere" sorusu çoğu zaman yeni tanışanların sohbete giriş cümlesi oluverir bizde... Bu soruya verilen cevapsa çoğu zaman o insanın ömrünün çoğunluğunu geçirdiği yer değil, doğduğu ve hatta çoğu zaman içinde büyüyemediği bir yer olur. Cevabın devamında "içinden mi" sorusu da sorulmadan geçilmez.
"Doğduğun yer mi, doyduğun yer mi" tartışması ülkedeki gereksiz tartışmalardan sadece biridir. Ha, bir de "baban nereliyse sen de oralısın" diyen "ataerkiller" vardır ki, sormayın gitsin... Bu şekilde baktığımızda olay ta ilk insana kadar gider elbette…
Bazıları "nerelisin" sorusuna leş gibi etnisite kokan bir eda ve gururla cevap verir, orayı öyle bir anlatır ki sanırsınız ömrü orada geçmiştir. Hâlbuki muhtemelen sadece doğduğu, hiç yaşamadığı bir yerdir ve şöyle bir basit gerçeklik vardır ki “gitmediğin yer senin değildir.”
O veya bu sebepten büyükşehirlerin delicesine göç aldığı bir yerde bu "sanal memleketperverlik", romantik bir hissedişten öteye gidemiyor elbette...
insanın köklerini bilmesi, tanıması, bir yere kadar güzel bir insanî duygu ama çoğu zaman "ekmek parası" sebebiyle yerleşilen yerlere yabancı kalınmasının da doğru olmadığını düşünüyorum.
Kişinin "şuralıyım" dediği, en iyi ihtimalle senede birkaç gün uğradığı yere zaten faydası yok; yaşadığı yeri de sevmediğinden oy vermek dışında o şehre de etkisi yok. Etki ve katkısı olmayı bir kenara bırakın; yaşadığı şehrin güzelliklerinden de habersiz, dar bir çevrede yaşayıp gitmekte…
Bununla beraber “Sıla-gurbet” düeti, edebiyatımıza ve müziğimize de konu olmuştur.
Ne diyor Yıldırım Gürses’in Uşşak şarkısında, Kemalettin Kamu:
Gurbet o kadar acı
Ki ne varsa içimde
Hepsi bana yabancı
Hepsi başka biçimde…
Ya da Yeni Türkü grubunun şarkısında:
Dönmek… Mümkün mü artık dönmek,
Onca yollardan sonra
Yeniden yollara düşmek…
Neresi sıla bize, neresi gurbet,
Yollar bize memleket…
Ansiklopedik bilgi olarak diaspora, “çok uzun bir zamandan beri bir kavim, ulus veya inanç mensuplarının ana yurtlarından koparak başka yerlerde azınlık olarak yaşamaları. Sözcük hem kopma eylemini hem de kopup azınlık olarak yaşayan kimseleri ifade eder.” Bizde hemen her şehirde rastladığımız “hemşeri dernekleri” gösteriyor ki, çoğu insan yaşadığı şehirde kendini “memleketim” dediği yerin diasporası olarak hissediyor.
Acı ama gerçek bu…
Şehirli olmak, büyükşehirde yaşamak, daha başka bir ifadeyle büyükşehirde ömür tüketmek zannedilir. Hâlbuki “şehirli olmak” yaşadığı yerin nüfus ya da yüz ölçümü ne olursa olsun ona sahip çıkma bilincine sahip olmak demektir. Bu da fiiliyata dökülmüş vatanseverliğin ilk adımıdır.
Bizdeki bu “yaşadığı yeri sahiplenmeme” durumu üzerine derin araştırmalar yapmak sosyologlara düşer elbette... Buna karşılık hem çeşitli belgesellerde hem Nürnberg ziyaretim sırasında gördüğüm kadarıyla, o insanların büyükşehirlerinden, en küçük köylerine kadar vurdukları düzenli, mamur ve hayata dahil, insanda “burası benim ve sonsuza kadar ben burada olacağım” hissi uyandıran damgalarını görünce ülkem ve insanım adına üzüldüğümü ifade etmem gerek…
Dedik ya, hepimiz imparatorluk yorgunuz. Hepimiz, kıtalarca yorulduktan ve hatta kırıldıktan sonra şairin ifadesi ile “yığılıp kalmışız bu Anadolu toprağına…”
Belki de sadece bu yüzden… Kim bilir?
Ne yazık ki buradan başka “yığılıp kalacak” yeri yok Türk Milletinin… Tıpkı artık yolları memleket edinme lüksünün olmadığı gibi…
Bilmem anlatabildim mi?
Alper Şirvan
Başka ülkelerde, başka memleketlerde nasıldır bilmiyorum ama "memleket nere" sorusu çoğu zaman yeni tanışanların sohbete giriş cümlesi oluverir bizde... Bu soruya verilen cevapsa çoğu zaman o insanın ömrünün çoğunluğunu geçirdiği yer değil, doğduğu ve hatta çoğu zaman içinde büyüyemediği bir yer olur. Cevabın devamında "içinden mi" sorusu da sorulmadan geçilmez.
"Doğduğun yer mi, doyduğun yer mi" tartışması ülkedeki gereksiz tartışmalardan sadece biridir. Ha, bir de "baban nereliyse sen de oralısın" diyen "ataerkiller" vardır ki, sormayın gitsin... Bu şekilde baktığımızda olay ta ilk insana kadar gider elbette…
Bazıları "nerelisin" sorusuna leş gibi etnisite kokan bir eda ve gururla cevap verir, orayı öyle bir anlatır ki sanırsınız ömrü orada geçmiştir. Hâlbuki muhtemelen sadece doğduğu, hiç yaşamadığı bir yerdir ve şöyle bir basit gerçeklik vardır ki “gitmediğin yer senin değildir.”
O veya bu sebepten büyükşehirlerin delicesine göç aldığı bir yerde bu "sanal memleketperverlik", romantik bir hissedişten öteye gidemiyor elbette...
insanın köklerini bilmesi, tanıması, bir yere kadar güzel bir insanî duygu ama çoğu zaman "ekmek parası" sebebiyle yerleşilen yerlere yabancı kalınmasının da doğru olmadığını düşünüyorum.
Kişinin "şuralıyım" dediği, en iyi ihtimalle senede birkaç gün uğradığı yere zaten faydası yok; yaşadığı yeri de sevmediğinden oy vermek dışında o şehre de etkisi yok. Etki ve katkısı olmayı bir kenara bırakın; yaşadığı şehrin güzelliklerinden de habersiz, dar bir çevrede yaşayıp gitmekte…
Bununla beraber “Sıla-gurbet” düeti, edebiyatımıza ve müziğimize de konu olmuştur.
Ne diyor Yıldırım Gürses’in Uşşak şarkısında, Kemalettin Kamu:
Gurbet o kadar acı
Ki ne varsa içimde
Hepsi bana yabancı
Hepsi başka biçimde…
Ya da Yeni Türkü grubunun şarkısında:
Dönmek… Mümkün mü artık dönmek,
Onca yollardan sonra
Yeniden yollara düşmek…
Neresi sıla bize, neresi gurbet,
Yollar bize memleket…
Ansiklopedik bilgi olarak diaspora, “çok uzun bir zamandan beri bir kavim, ulus veya inanç mensuplarının ana yurtlarından koparak başka yerlerde azınlık olarak yaşamaları. Sözcük hem kopma eylemini hem de kopup azınlık olarak yaşayan kimseleri ifade eder.” Bizde hemen her şehirde rastladığımız “hemşeri dernekleri” gösteriyor ki, çoğu insan yaşadığı şehirde kendini “memleketim” dediği yerin diasporası olarak hissediyor.
Acı ama gerçek bu…
Şehirli olmak, büyükşehirde yaşamak, daha başka bir ifadeyle büyükşehirde ömür tüketmek zannedilir. Hâlbuki “şehirli olmak” yaşadığı yerin nüfus ya da yüz ölçümü ne olursa olsun ona sahip çıkma bilincine sahip olmak demektir. Bu da fiiliyata dökülmüş vatanseverliğin ilk adımıdır.
Bizdeki bu “yaşadığı yeri sahiplenmeme” durumu üzerine derin araştırmalar yapmak sosyologlara düşer elbette... Buna karşılık hem çeşitli belgesellerde hem Nürnberg ziyaretim sırasında gördüğüm kadarıyla, o insanların büyükşehirlerinden, en küçük köylerine kadar vurdukları düzenli, mamur ve hayata dahil, insanda “burası benim ve sonsuza kadar ben burada olacağım” hissi uyandıran damgalarını görünce ülkem ve insanım adına üzüldüğümü ifade etmem gerek…
Dedik ya, hepimiz imparatorluk yorgunuz. Hepimiz, kıtalarca yorulduktan ve hatta kırıldıktan sonra şairin ifadesi ile “yığılıp kalmışız bu Anadolu toprağına…”
Belki de sadece bu yüzden… Kim bilir?
Ne yazık ki buradan başka “yığılıp kalacak” yeri yok Türk Milletinin… Tıpkı artık yolları memleket edinme lüksünün olmadığı gibi…
Bilmem anlatabildim mi?
Alper Şirvan
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar