bugün
- cenk tosun11
- arda güler18
- barış alper yılmaz13
- 26 haziran 2024 çek cumhuriyeti türkiye maçı18
- anın görüntüsü18
- bel çantası kullanan erkek13
- diyanet işleri başkanlığı24
- kazara evlilik teklif etmek9
- türkçe ezan zulmü13
- sözlüğün en hanımefendi yazarı48
- karınızın kapanmak istemesine ne dersiniz31
- etle beslenmenin her zaman ucuz olması19
- kuranda tomurcuk göğüslü kızlar ifadesi geçmiyor14
- butun erkeklerin ayni olmasi22
- özgür özel'in giydiği akp ceketi18
- true yu izmir'e bırakıp kaçmak8
- ismi uğur olanların uğruna inanmak11
- kimseyle konuşmak istememek19
- et yemesinler ot yesinler diyen gurbetçi9
- arkadaşlar sizce bu pantolon nasıl8
- yürürken kollarımızı niçin sallıyoruz8
- astrolojiciler bi bitmediniz amk10
- galatasaray lobisi10
- zengin bir kayınbaba bulup piyasadan çekilmek8
- menemen soğanlı mı yenir soğansız mı14
- sporcu motorcu müzisyen uzun boylu olmayan erkek10
- hacca gitmek çok mu önemli19
- sevgilisi olduğunu belli etmeye çalışan insan15
- gideon reid morgan jj25
- rafa silva9
- bik bik ve insan olmaya ceyrek kala dansı16
- bir isme yazılmış en güzel şarkı10
- hangi dizinin başrollerinden olmak isterdiniz8
- onu çok seviyorum ne yapmalıyım14
- cennette ne var15
- okumak istediğiniz kitaplar9
- en sevdiğin pozisyon8
- whatsapp da engellenen kişi durumu nasıl görür9
- geri dönülmek istenen tarih10
- düşün ki o bunu okuyor8
- bayanlar hakkında bilmedikleriniz10
- ekonomiden bir bok anlamayıp önüne gelene sallamak11
- tekno faşizm çağına herkes uyanmalıdır15
- erkeklerde ses tonu14
- selahattin demirtaş adam gibi adamdır15
- kasap dükkanına saldıran koyun11
- karınızın mini giymesine izin verir misiniz25
- 2 kişilik yiyorum hihihi diyen hamile12
- arabaya temmuz zammı11
- sahip olunan ilk otomobil19
sizi olduğunuz gibi sevmeyen sevgiliye sevgili denir mi diye soran birkaç satır yazıyı okuyunca yazmak istedim. Deniyor elbet, hepimiz diyoruz.
Siz hiç dağınık saçlarınızla ekmek almaya gider gibi çıktınız mı sokağa? Ve ayaklarınız sizi sevdiğinize götürdü mü o anda mesela?
Ve o... Öyle samimi, öyle içten ve öylesine kendi gibi karşılayıp da sizi kabul etti mi hayatına? Yani yanında “yalınayak” hissedebileceğiniz kimseniz oldu mu sizin?
Bu soruların cevabı evetse eğer, şanslısınız.
Bizler, unvanlarımızdan, gelir düzeyimizden, kıyafetlerimizden, yaşadığımız bu hayattan sıyrılamıyoruz ilişkilerimizde, buna izin verilmiyor. Ve hayat deniz kumu misali, parmaklarımızı ne kadar sıkı kaparsak kapayalım bir boşluk buluyor, hiçbir hatayı telafi etmemizi beklemeden akıp gidiyor avuçlarımızdan.
Hayal bile kuramıyor, yanlış yapmaktan korkan sıradan bir ömrün orta yerinde tekdüze alışkanlıklarınız ve tekdüze hayatımızla kalakalıyoruz.
iki sene öncesi... bir mezar taşına sarılıp ağlıyorum. Dünyanın en mutsuz insanı olduğuma kendimi inandırdığım, dertleşmek için bir avuç toprağı, soğuk mermer taşlarını seçtiğim bir an. Telefonum çalıyor. Açmam ya, açıyorum bu sefer. Eski zaman aşk mektuplarının naifliğinde bir ses tonuyla halimi hatrımı soruyor.
Ben mi? Ben, güneşin altında bir mezar taşına oturmuş beni bu hayatta yalnız bırakıp gittiğine kızarak ağlıyorum. O mu? O, o mezar taşını buluyor. Başucuna bir ağaç dikiyor. Yaklaşık bir sene sonrası,ağacı onun diktiğini, bir sene boyunca suladığını öğreniyorum. güneşte kalmama dahi tahammülü olmayacak kadar çok seven birinin varlığı şaşırtıyor beni. Sonrası mı? Sonrası bana kalsın...
Siz hiç dağınık saçlarınızla ekmek almaya gider gibi çıktınız mı sokağa? Ve ayaklarınız sizi sevdiğinize götürdü mü o anda mesela?
Ve o... Öyle samimi, öyle içten ve öylesine kendi gibi karşılayıp da sizi kabul etti mi hayatına? Yani yanında “yalınayak” hissedebileceğiniz kimseniz oldu mu sizin?
Bu soruların cevabı evetse eğer, şanslısınız.
Bizler, unvanlarımızdan, gelir düzeyimizden, kıyafetlerimizden, yaşadığımız bu hayattan sıyrılamıyoruz ilişkilerimizde, buna izin verilmiyor. Ve hayat deniz kumu misali, parmaklarımızı ne kadar sıkı kaparsak kapayalım bir boşluk buluyor, hiçbir hatayı telafi etmemizi beklemeden akıp gidiyor avuçlarımızdan.
Hayal bile kuramıyor, yanlış yapmaktan korkan sıradan bir ömrün orta yerinde tekdüze alışkanlıklarınız ve tekdüze hayatımızla kalakalıyoruz.
iki sene öncesi... bir mezar taşına sarılıp ağlıyorum. Dünyanın en mutsuz insanı olduğuma kendimi inandırdığım, dertleşmek için bir avuç toprağı, soğuk mermer taşlarını seçtiğim bir an. Telefonum çalıyor. Açmam ya, açıyorum bu sefer. Eski zaman aşk mektuplarının naifliğinde bir ses tonuyla halimi hatrımı soruyor.
Ben mi? Ben, güneşin altında bir mezar taşına oturmuş beni bu hayatta yalnız bırakıp gittiğine kızarak ağlıyorum. O mu? O, o mezar taşını buluyor. Başucuna bir ağaç dikiyor. Yaklaşık bir sene sonrası,ağacı onun diktiğini, bir sene boyunca suladığını öğreniyorum. güneşte kalmama dahi tahammülü olmayacak kadar çok seven birinin varlığı şaşırtıyor beni. Sonrası mı? Sonrası bana kalsın...
güncel Önemli Başlıklar