bugün
- jose mourinho57
- bulunduğunuz yerin hava durumu18
- albay kemalin sözlükteki yeri10
- albay kemal15
- devletin imanı arttıkça aklı azalır9
- anın görüntüsü11
- travesti ile aynı yatakta uyanmak10
- kadınlar konusunda bilmek istediğiniz ne var9
- trt de memesi gözüken kadın32
- magicovento13
- taksim'e ekran dikip kuran yayınlamak13
- albay kemal sözlükten atılsın kampanyası16
- türkiye cidden almanyadan daha iyi13
- porno setlerinde yaşanan vicdansızlıklar8
- suriyelilere karşı sorumluluklarımız19
- diyanetin bütçesi emekliye dağıtılsın9
- bütün sokak köpeklerini tehlikeli sanmak18
- icardi190519
- dünyanın patlama ile oluştuğuna inanmak20
- üstteki yazar tarzında entry gir14
- mfö'nün en güzel şarkısı12
- nihavend longa27
- neden evlenmiyorsunuz23
- sözlükte belindeki kemer olunacak kızlar10
- fethullah gülen öldü mü sorunsalı25
- ismet gurbuz 202414
- 2001 türkiyesinin en gelişmiş ülke olduğu gerçeği14
- 3 haziran 2024 hakkari'ye kayyum atanması12
- sözlükçülerin albay kemal'e bok atma sendromu8
- okan buruk12
- aleyna tilki10
- fenerbahçe12
- kocasına kahvaltı hazırlamayan kadın kusurludur16
- sözlükteki islamcılara alınması gereken önlem12
- 90 lı yıllara dair akılda kalanlar9
- gratis indirim günü kavgaları18
- yaşlılık belirtileri9
- kova burcu erkeği9
- seçme şansınız olsa hangi ülkede yaşardınız22
- sözlüğün en iyi 10 yazarı22
- insanoğlunu yerleşik hayata geçiren neydi9
- zalbert'in karşısında dans etmek8
- sözlük erkeklerinin şımarık laubali tipler olması17
- tecavüz ettiği kızlarını müge anlı da arayan baba8
- ateistlerin zeka seviyesi düşüktür11
- türkiye de intihar vakalarının artması8
- ismail kartal duruşu8
- jose mourinho nun fenerbahçe ye transferi13
- şimdiye kadar duyulan en güzel iltifat10
- eşcinsellik kendi kendini hadım etmektir10
lazımsın. sesin kulağımda, kokun burnumda. uzaksın ama görüyorum. görüyorum da dokunamıyorum. neymiş? istemezmiş. artık sevmiyormuş. eskisi gibi değilmiş. dedim herhalde delirmiş. hayır, öyle değilmiş.
neymiş? aklıselim her mahluk tadacakmış ölümü. lüzumsuz ise gömünüz, bastırmakla olmaz öyle. hep mi yüksekti bu dağlar? yoksa ben mi dipteyim? soru basit ama cevap değil.
gerek var mı? niye, neden, nasıl. bir boşluk ki her dala tutunduğum da iç çekerek 'en azından daha da düşebilirdin, düşmedin' dedirtir. delirtir en nihayetinde. kök salmış demek, o yüzden hepsi aynı yolda kesişir.
kaktüs mü sevilecek? ilkbaharın en güzellerini yaşadığım mevsimde. ne bileyim? belki insan istiyor ki canım yansın. dinç tutar. sıfırlanan özgüvenle birlikte vites boşta yokuş aşağı yardırırken, o sesin rüya olduğuna inandıramazlar.
kim onlar? belki en ucunda köprünün, tam geçilirken köprü, tam bitti derken tüm hengame; o da nesi? neymiş efendim gök görültüsüymüş, yağmurlarmış, depremlermiş. en büyük artçıyı insana insandan başkası mı yaşatacaktı? ne derece ufakken, nedir bu büyüklük taslamalar? derdim sevmekle dedi, bahçıvan. neymiş? kaktüs mü sevilecekmiş? su verirsin istemez, seveyim dersin dokundurtmaz. iyi bari aynı havayı solumakmış tek teselli.
o da mı satılacak? taksit taksit sevebilecek miyim? mümkün mü? 12 aya eşit dağıtsak. bir anda yüklenmesem. ne bileyim sonra işler karışıyor. olmaz demiş. yokmuş öyle bir izahı sevmemin. peki.
en yüksekten bakarken şehre, karınca kadar insanların üstüne basacak kocaman ayaklı bir hipopotam hayal et. ama kimsenin üstüne basmasın. korksunlar. yaşamanın tesadüf olduğunu anlayan tüm canlılar sonrasında birbirine sarılsın. öpüşsün. konuşsun. sorunları değil, çözümleri. olayları değil, hedefleri. geçmişi değil, geleceği. kabusu değil rüyayı.
neyse demiş o da dönmüş 'ayak basmadık yer bırakmayacağım.'
sevgi ile saygı el ele gezerken; aşk kafa göz tekme takılırmış. çünkü anlamsız duygusal patlamalarda insan her defasında bu ben miydim? der durur. bu kadar mı küçüldüm? bu kadar mı görmedim? bu kadar mı aptalım? bu kadar mı ahmaklık ettim? demiş. hiç
fil olsun. ya da yarı çıplak bir deli. hiçbir şekilde anlaşılmayan bir şey. sen oldun, biraz ben. biraz biz. ikimiz olduk ama ikimiz ölmedik. ayrı zamanlarda ölen iki insan olarak ölümleri yarıştırmak, ne acayip bir densizlik. öldüm öldüm dirildim demiş ama yine olsa yine koşardım, yine coşardım.
çocuk sen hasta mısın? evet demiş. sorunlarınızı başka kulaklara anlatıp başka omuzlarda ağlarken sizler ve bizler, aynı güneşi izledik en nihayetinde. saçın başın dağılır diye yüzüne bakmadığın rüzgardı benim tesellim.
Mevlana'ya göre dert, insanın mevcut duruma boyun eğmemesi ve var olan imkanlardan yararlanarak içinde bulunduğu konumu aşarak daha öteye gitmesi ve dünyaya hakim olan meselelere ve durumlara karşı tavır sergilemesine vesile olur. Acı, insan kişiliğini ve düşüncesini yeniden inşa etmesine zemin hazırlayan bir olaydır ve yaşamında aktif ve canlı olmasına vesile olur. ister adını aşk koyarsın, istersen ölüm.
neymiş? aklıselim her mahluk tadacakmış ölümü. lüzumsuz ise gömünüz, bastırmakla olmaz öyle. hep mi yüksekti bu dağlar? yoksa ben mi dipteyim? soru basit ama cevap değil.
gerek var mı? niye, neden, nasıl. bir boşluk ki her dala tutunduğum da iç çekerek 'en azından daha da düşebilirdin, düşmedin' dedirtir. delirtir en nihayetinde. kök salmış demek, o yüzden hepsi aynı yolda kesişir.
kaktüs mü sevilecek? ilkbaharın en güzellerini yaşadığım mevsimde. ne bileyim? belki insan istiyor ki canım yansın. dinç tutar. sıfırlanan özgüvenle birlikte vites boşta yokuş aşağı yardırırken, o sesin rüya olduğuna inandıramazlar.
kim onlar? belki en ucunda köprünün, tam geçilirken köprü, tam bitti derken tüm hengame; o da nesi? neymiş efendim gök görültüsüymüş, yağmurlarmış, depremlermiş. en büyük artçıyı insana insandan başkası mı yaşatacaktı? ne derece ufakken, nedir bu büyüklük taslamalar? derdim sevmekle dedi, bahçıvan. neymiş? kaktüs mü sevilecekmiş? su verirsin istemez, seveyim dersin dokundurtmaz. iyi bari aynı havayı solumakmış tek teselli.
o da mı satılacak? taksit taksit sevebilecek miyim? mümkün mü? 12 aya eşit dağıtsak. bir anda yüklenmesem. ne bileyim sonra işler karışıyor. olmaz demiş. yokmuş öyle bir izahı sevmemin. peki.
en yüksekten bakarken şehre, karınca kadar insanların üstüne basacak kocaman ayaklı bir hipopotam hayal et. ama kimsenin üstüne basmasın. korksunlar. yaşamanın tesadüf olduğunu anlayan tüm canlılar sonrasında birbirine sarılsın. öpüşsün. konuşsun. sorunları değil, çözümleri. olayları değil, hedefleri. geçmişi değil, geleceği. kabusu değil rüyayı.
neyse demiş o da dönmüş 'ayak basmadık yer bırakmayacağım.'
sevgi ile saygı el ele gezerken; aşk kafa göz tekme takılırmış. çünkü anlamsız duygusal patlamalarda insan her defasında bu ben miydim? der durur. bu kadar mı küçüldüm? bu kadar mı görmedim? bu kadar mı aptalım? bu kadar mı ahmaklık ettim? demiş. hiç
fil olsun. ya da yarı çıplak bir deli. hiçbir şekilde anlaşılmayan bir şey. sen oldun, biraz ben. biraz biz. ikimiz olduk ama ikimiz ölmedik. ayrı zamanlarda ölen iki insan olarak ölümleri yarıştırmak, ne acayip bir densizlik. öldüm öldüm dirildim demiş ama yine olsa yine koşardım, yine coşardım.
çocuk sen hasta mısın? evet demiş. sorunlarınızı başka kulaklara anlatıp başka omuzlarda ağlarken sizler ve bizler, aynı güneşi izledik en nihayetinde. saçın başın dağılır diye yüzüne bakmadığın rüzgardı benim tesellim.
Mevlana'ya göre dert, insanın mevcut duruma boyun eğmemesi ve var olan imkanlardan yararlanarak içinde bulunduğu konumu aşarak daha öteye gitmesi ve dünyaya hakim olan meselelere ve durumlara karşı tavır sergilemesine vesile olur. Acı, insan kişiliğini ve düşüncesini yeniden inşa etmesine zemin hazırlayan bir olaydır ve yaşamında aktif ve canlı olmasına vesile olur. ister adını aşk koyarsın, istersen ölüm.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar