bugün

sportif direktör

Başta Avrupa liglerinde ki takımlar olmak üzere tüm Dünya'da yeni bir iş kolu olmaktan çıkan bir meslek futbol direktörlüğü. ilk örnekleri Almanya ve Hollanda da başlayan ve başlamasının ardından bir çok başarı hikayesinin ortaya çıktığı ülkeler bunlar. Bizim ülkemizde de ilk örneği Aykut Kocaman tarafından başlatıldı fakat, Aykut Hoca tam bir futbol direktörü değildi. Futbol direktörünün işlerini yapmadı. Son olarak Adana Demirspor, Samet Aybaba'yı futbol direktörü olarak işe aldı. Bende ülkemiz futbolunda bir türlü gelişmeyen bu futbol direktörlüğünü anlatacağım bu yazımda.

Ne iş yapar bu futbol direktörü derseniz; bildiğiniz üzere artık futbol kulübü diye bir şey kalmadı neredeyse, her takım bir spor takımı olup birçok branşa bölündü. Futbol direktörü de, bir spor kulübünün futboldan sorumlu adamı demek kısaca. Onlarca yönetici ve başkanla idare edildiği sanılan bir spor dalı değil futbol. Avrupa kulüplerinde on yıllardır bir tane adam tarafından yürütülen bir iş futbol. Futbol takımından tutun masör ve malzemecisine kadar her türlü işi yapacak kişiyi belirler.

Futbol direktörü, ilk olarak futbol takımının hangi teknik adamla yönetileceğine karar verir. (Önder Özen'in Bilic'i getirmesi gibi.) Daha sonra takımın hangi oyuncular tarafından temsil edileceğine hocayla birlikte karar verir. Hangi bölgede kaç oyuncu olacak. Takımda ki oyuncu kurgusu nasıl olacak. Hocanın yanında kimler takımla antrenmana çıkacak, takımda ki oyuncular kimler tarafından eğitilecek bunlara karar verir. Takım nerede kamp yapacak. Hangi takımlarla hazırlık maçı yapacak. Hocanın eksik gördüğü noktalara transfer çalışması yapar. Bizim ülkemizde alışık olduğumuz başkan gider transferi yapar gelir. Öyle olmamalı. Başkan “Senin bütçen bu, bu sezon senin kurduğun takım şu hedefte olmalı” demeli. Eğer takım başarısız olursa ilk önce hoca değil, futbol direktörü gitmeli. Mourinho Real Madrid'in başına geçerken, Real yeni bir futbol direktörüyle anlaşma yapmıştı. Atletico Madrid Simeone'yi takımın başına geçirirken başkan tarafından değil, futbol direktörünün isteği üzerine tamın başına geldi. Örnekleri daha da çoğalta biliriz fakat mühim olan örnekler değil, yapılması gereken iş. Bir takım başarısız olduysa fatura hocaya değil futbol direktörüne kesilmeli. Ayda bir hoca değiştirmek başarı sağlamaz. Oyuncu ile hoca arasına sırf parası var diye yönetici olan kişiler girmemeli.

Futbol artık spor olmaktan çok küresel bir ekonomi haline geldi. Artık futbolun bir yüzü para, bunu inkar edemeyiz ama önemli futbol sahada oynanırken amatör ruh edilen şeyi kaybetmememiz lazım. Eğer amatör ruhumuzu, futbola olan sevgimizi sırf para uğruna kaybedersek, ülkemiz futbolu daha da aşağılara iner. Evet şuan ülkemiz futbolu Avrupa'nın en iyi 10 ligi arasında ama bunu hak etmeyerek orada. Milyon dolarlar verilip büyük isimler nedeniyle oradayız yoksa oyun kalitesi, alt yapı tesisleri, antrenörler gibi futbolun en önemli unsurları nedeniyle orada değiliz.

Türk futbolu ilerlemek istiyorsa, önümüzde birçok örnek var. Almanya'nın 900 milyonluk yatırımı. Hollanda'nın sadece futbol öğretmek için açtığı futbol liseleri. Topyekûn bir yenilenme gerekmektedir. Hollanda biliyorsunuz ki şu anda günümüzde oynanan total futbolun ilk yapı taşlarını atan ülke. Evet belki bir Dünya şampiyonlukları yok ama her zaman üst düzeyde kalıp, bir çok kulüp düzeyinde başarı aldılar. Bizim gibi hem sportif anlamda hem de ülke olarak gelişmekte olan ülkeler, başarı hikayeleri dinlemek yerine, kıssadan hisse çıkarıp kendi başarı öykülerimizi yazabiliriz.

Yeniden futbol direktörlüğüne dönecek olursak; Futbolu bilen insanlara bırakmak gerek. Herkes futbol direktörlüğü yapamaz. Teknik-taktik işlerini herkes mükemmel yapamaz. Bazıları bu işlerden anlayan insanlara iyi bir olanak sağlayıp başarı çıkarmalıdır. Örnek verecek olursak; Bilic son yıllarda gördüğüm en iyi taktisyenlerden birisi. Önder hoca ise, gerçekten oyuncu ruhundan anlayan, yıllarca antrenörlük yapmış birisiydi. böyle bir birlikteliğin devamlılığı sağlansaydı gerçekten en fazla 5 sene içerisinde bir Avrupa başarısı kaçınılmazdı.

Özetlemek gerekirse: Futbol direktörü futbolun olduğu yerde kaçınılmaz bir iştir. Futboldan anlayan adamlar bu işi ustaca yapıp başarı öyküler yazar. Eğer ülke olarak futbolda başarı istiyorsak, topyekûn bir yapılanma başlatmalı, işten anlayan adamları işin başına geçirmeliyiz.