bugün
- peter parker'ın mutsuz olması16
- bayburtta picasso'ya ait ünlü tablo yakalandı19
- gecenin şarkısı8
- izmir 3 koşuda hangi at gelir9
- zeynep bastık'ın beyaz külodu20
- birlikte diyete başlayalım mı9
- yazarların romantiklik seviyesi25
- realite manipülasyonu19
- profesörün sokak köpeği saldırısına uğradığı ülke26
- dini bütün bir kızı etkilemenin yolları21
- yazarların kendilerini tanımlama şekli13
- anın görüntüsü14
- kanka olmak istediğiniz yazarlar25
- menzil cemaatinin 17 milyar serveti olması22
- yazarların gurur duydukları özellikleri16
- filistin meselesi bizim milli meselemizdir20
- chatgpt9
- kadınların katlandığı eziyetler14
- sözlük yazarlarının akşam yemekleri11
- izmirde 5 çocuğun öldüğü yangın13
- gül gibi kokan sözlüğün ağır abisi21
- belediye konserleri yasaklansın9
- mesai saatlerinde entry girenleri cimere bildirmek8
- israfa son vermek için yapılması zaruri olan 3 şey31
- müslüman diye hamas'ı savunmak9
- judas'ın ölmesi8
- 17 yaşında bmw vs 3 yaşında egea9
- kedimi kim yedi1'in ölmesi13
- güvenmemeyi nasıl öğrendin10
- reis deyince akla ilk gelen23
- günün sözü9
- mel mel vs eylulsabahi40
- özlem zengin21
- gece yatarken kurulan hayaller16
- tanışmak istediğiniz yazar14
- bazlama açmayı bilmeyen kız10
- bir erkeğin bağımlılık yapabilecek özellikleri8
- ölsem helvamı hangi yazar yapar22
- sana şimdi ne mesajlar geliyordur17
- eskiamaeksikbiri21
- b12 takviyesi10
- yazarların en çok sevdiği aylar22
- puura11
- sözlük kızlarının bugünkü kombinleri22
- sigara içen insan aptaldır17
- thusnelda10
- amk diyen kezo8
- sevgilisinden yeni ayrılan kız11
- şalgam suyu10
- sokakta görülen kediye naber lan demek9
evlilik ve düğün işleri içerisinde olanlar bilir. zaman çok ama çok önemlidir. bununla beraber paranın su gibi akıp gittiği günlerdir. tasarruf ve kontrollü hareket etmenin ne denli önemli olduğu da kolayca anlaşılabilir.
şimdi gelelim olaya:
saat 10.35 bayrampaşa ikea'ya giriş.
rezaletin 1. evresi:
çok ama çok önceden müstakbel eşimle birlikte beğendiğimiz bir köşe dönme koltuk vardı. bunu almaya karar verdik. pahalı da bir ürün ama küçük salonumuzu dolu göstersin rahat olsun felan istedik bunu seçtik alalım dedik. showroom da görevli bize bir liste verdi. bunlar klasik standart şeyler. ya 50 tl vereceksin birisi sana toplayacak, yahut kendin gidip paşa paşa toparlayacaksın. (şunu belirtmeliyim ki bu tip bir satıcılık ile türkiye gibi bir memlekette bunca yıldır tutunmuş olmalarına hayret etmemek mümkün değil.) şimdi adam eline listeyi veriyor ama listede bir malzeme var, değil ben ve eşim, 2 kişi daha lazım ki raftan onu arabaya koyalım. ağırlığını bir kenara bırakıyorum, raf 4 katlı bina yüksekliğinde ve alacağımız ürün de 3. kat seviyesinde. * şimdi; satacağın ürünleri, böylesi tehlike dolu ortamlara bırakıyorsun, insanlara da o kadar pahalı ürünü almalarına rağmen raftan 50 tl ye indiririz diyorsun. ulan çok sinirlenmeme rağmen ses etmedim. o koltuk takımının iskeleti benim üzerime düşebilirdi, eşimin üzerine düşebilirdi, orada olan herhangi bir başkasının üzerine düşebilirdi. allahtan sadece yere düştü ve bu 3. kattan düşen şeyi satmaya zorladılar. çok ciddi kavgalardan sonra onu almayıp sinirli ilk okul mezunu kod 500 de (problem var) bana yenisini indirdi, ve faturaya 50 tl yazdırdı.
birincisi ortam hiç güvenli değil, üzerinize 250 kg ağırlığında katı bir cisim düşebilir.
rezalet devam ediyor 2. evre:
geldik elimizde tonlarca ağırlığında ürünle kasaya. kasada, yakasına eğitimdeyim yazan çömez bir kız çocuğu. sıranın zaten bize gelmesi 30 dakika. bu 30 dakika boyunca da bankada hesabı kontrol etmeler, banka çağrı merkezini arayıp günlük çekim limitini sormalar felan baya bir zaman bekledik. burada bir sorun yaşamamak adına zaten tüm itinamıza rağmen 3 defa herşeyi kontrol ettik ve sıra bize geldi. çömezimizin ürünleri barkod okuyucudan geçirmesi bir dert, yan çevir doğrult, indir kaldır resmen oyuncak gibi oynadı bizimle. sonunda tüm ürünleri okuttuktan sonra verdim kartı çekmeye çalışıyor pos cihazından hata kodu 52 veriyor. çekmeye çalışıyor hata kodo 26 veriyor. ben de bankacı sayılırım, dedim ki bu cihazda sorun var, başka bir pos getirin. o tıfıl sesini yükselterek bana dediki (en az 10 yaş büyüğüm bu kız çocuğunda) "hayır beyefendı sorun sızın kartınızda hesabınızda para yok bankanızla görüşün ışlemi ıptal eduyorum".
gerçekten çıldırmamak elde değil. yanımda kayınpeder var babam var, onlarda kart uzatma savaşı veriyorlar birbirlerine. ürünlerle beraber kasanın arkasına geçtik aradım bankayı patladım. çağrı merkezinde karşıma çıkan kişiye demedik laf bırakmadım. hıncımın kurbanı oldu gariban. sorun görünmüyor felan dedi. kapattık tekrardan sıraya girdim aynı tıfılın kasasında. bekledik bir müddet daha ve sıra bize geldi tekrardan barkod okuyucu saçmalıklarını yaşadıktan sonra kartı verdim eline çekemedi haliyle, bu defa müdürünü çağır çok pis olay çıkarıcam burada yoksa dedim. gitti biriyle geldi. adam kavga etmeye gelmiş sorunu çözmeye gelmemiş belli. direk babama diyor ki oğlunuzda terbiye yok mu bu yaşta kızı azarlıyor. ulan sen kimsin ya, beni babama şikayet ediyorsun!!!!!!!!!! terbiyeni takın dedim, zaten çevredeki kendini high society sanan dümbükler felan bakıyorlar ayıplayarak delirmemek elde değil. bu gerzek abi kartı aldı, posa baktı, kıza döndü sinirli bir bakış attı. işlemi yaptık hatalı olduklarını anladıkları halde adam hala bana laf sokmanın derdinde. sakinliğimizi koruyalım toplumda çıkıntılık hoş karşılanmıyor felan gibi laflar ettikten sonra artık daha fazla dayanamdım ve patladım. adamın yakasından tuttum çektim kendime doğru. ulan sen kimsin sümüklü böcek dedim. sonra araya girmeseler ağzına patlatacaktım bir tane araya girdiler elimden aldılar. oradan ayrıldığımızda saat 16.45 ti ve alışverişe katılan herkes yorgunluktan bitmiş vaziyetteydi. alınan da 50 dükkandan 150 parça nişan bohçası değil sadece bir köşe dönme idi...
sonuç:
ikea gibi düşük iq lu personelleri çalıştıran, müşterisine 1 gram değer vermeyen bir firmanın böyle bir ülkede hala varlığını sürdürüyor olması sorunsalıdır.
ikeaya girip de canınızı tehlikeye atmayın.
modoko, masko, inegöl varken, gidip de benim düştüğüm duruma siz de düşmeyin.
sözlük yazarlarından kapitalist olup da ikeadan yana tavır alacak varsa mesaj atmasın.
neden aldın vazgeçseydin diye soranlar bu sorunun cevabını evlenecekleri zaman kendilerine sorsunlar.
şimdi gelelim olaya:
saat 10.35 bayrampaşa ikea'ya giriş.
rezaletin 1. evresi:
çok ama çok önceden müstakbel eşimle birlikte beğendiğimiz bir köşe dönme koltuk vardı. bunu almaya karar verdik. pahalı da bir ürün ama küçük salonumuzu dolu göstersin rahat olsun felan istedik bunu seçtik alalım dedik. showroom da görevli bize bir liste verdi. bunlar klasik standart şeyler. ya 50 tl vereceksin birisi sana toplayacak, yahut kendin gidip paşa paşa toparlayacaksın. (şunu belirtmeliyim ki bu tip bir satıcılık ile türkiye gibi bir memlekette bunca yıldır tutunmuş olmalarına hayret etmemek mümkün değil.) şimdi adam eline listeyi veriyor ama listede bir malzeme var, değil ben ve eşim, 2 kişi daha lazım ki raftan onu arabaya koyalım. ağırlığını bir kenara bırakıyorum, raf 4 katlı bina yüksekliğinde ve alacağımız ürün de 3. kat seviyesinde. * şimdi; satacağın ürünleri, böylesi tehlike dolu ortamlara bırakıyorsun, insanlara da o kadar pahalı ürünü almalarına rağmen raftan 50 tl ye indiririz diyorsun. ulan çok sinirlenmeme rağmen ses etmedim. o koltuk takımının iskeleti benim üzerime düşebilirdi, eşimin üzerine düşebilirdi, orada olan herhangi bir başkasının üzerine düşebilirdi. allahtan sadece yere düştü ve bu 3. kattan düşen şeyi satmaya zorladılar. çok ciddi kavgalardan sonra onu almayıp sinirli ilk okul mezunu kod 500 de (problem var) bana yenisini indirdi, ve faturaya 50 tl yazdırdı.
birincisi ortam hiç güvenli değil, üzerinize 250 kg ağırlığında katı bir cisim düşebilir.
rezalet devam ediyor 2. evre:
geldik elimizde tonlarca ağırlığında ürünle kasaya. kasada, yakasına eğitimdeyim yazan çömez bir kız çocuğu. sıranın zaten bize gelmesi 30 dakika. bu 30 dakika boyunca da bankada hesabı kontrol etmeler, banka çağrı merkezini arayıp günlük çekim limitini sormalar felan baya bir zaman bekledik. burada bir sorun yaşamamak adına zaten tüm itinamıza rağmen 3 defa herşeyi kontrol ettik ve sıra bize geldi. çömezimizin ürünleri barkod okuyucudan geçirmesi bir dert, yan çevir doğrult, indir kaldır resmen oyuncak gibi oynadı bizimle. sonunda tüm ürünleri okuttuktan sonra verdim kartı çekmeye çalışıyor pos cihazından hata kodu 52 veriyor. çekmeye çalışıyor hata kodo 26 veriyor. ben de bankacı sayılırım, dedim ki bu cihazda sorun var, başka bir pos getirin. o tıfıl sesini yükselterek bana dediki (en az 10 yaş büyüğüm bu kız çocuğunda) "hayır beyefendı sorun sızın kartınızda hesabınızda para yok bankanızla görüşün ışlemi ıptal eduyorum".
gerçekten çıldırmamak elde değil. yanımda kayınpeder var babam var, onlarda kart uzatma savaşı veriyorlar birbirlerine. ürünlerle beraber kasanın arkasına geçtik aradım bankayı patladım. çağrı merkezinde karşıma çıkan kişiye demedik laf bırakmadım. hıncımın kurbanı oldu gariban. sorun görünmüyor felan dedi. kapattık tekrardan sıraya girdim aynı tıfılın kasasında. bekledik bir müddet daha ve sıra bize geldi tekrardan barkod okuyucu saçmalıklarını yaşadıktan sonra kartı verdim eline çekemedi haliyle, bu defa müdürünü çağır çok pis olay çıkarıcam burada yoksa dedim. gitti biriyle geldi. adam kavga etmeye gelmiş sorunu çözmeye gelmemiş belli. direk babama diyor ki oğlunuzda terbiye yok mu bu yaşta kızı azarlıyor. ulan sen kimsin ya, beni babama şikayet ediyorsun!!!!!!!!!! terbiyeni takın dedim, zaten çevredeki kendini high society sanan dümbükler felan bakıyorlar ayıplayarak delirmemek elde değil. bu gerzek abi kartı aldı, posa baktı, kıza döndü sinirli bir bakış attı. işlemi yaptık hatalı olduklarını anladıkları halde adam hala bana laf sokmanın derdinde. sakinliğimizi koruyalım toplumda çıkıntılık hoş karşılanmıyor felan gibi laflar ettikten sonra artık daha fazla dayanamdım ve patladım. adamın yakasından tuttum çektim kendime doğru. ulan sen kimsin sümüklü böcek dedim. sonra araya girmeseler ağzına patlatacaktım bir tane araya girdiler elimden aldılar. oradan ayrıldığımızda saat 16.45 ti ve alışverişe katılan herkes yorgunluktan bitmiş vaziyetteydi. alınan da 50 dükkandan 150 parça nişan bohçası değil sadece bir köşe dönme idi...
sonuç:
ikea gibi düşük iq lu personelleri çalıştıran, müşterisine 1 gram değer vermeyen bir firmanın böyle bir ülkede hala varlığını sürdürüyor olması sorunsalıdır.
ikeaya girip de canınızı tehlikeye atmayın.
modoko, masko, inegöl varken, gidip de benim düştüğüm duruma siz de düşmeyin.
sözlük yazarlarından kapitalist olup da ikeadan yana tavır alacak varsa mesaj atmasın.
neden aldın vazgeçseydin diye soranlar bu sorunun cevabını evlenecekleri zaman kendilerine sorsunlar.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar