bugün

hz ibrahim

allahın (c.c.) halilim (dostum) dediği peygamberi. hz ibrahim (a.s.) küfre karşı tek başına bir ordudur.

Kur'an'da Hz. ibrahim için "Tek başına bir ümmet." deniliyor; bu ne anlama gelmektedir ?

Hz. ibrahim (as), bir ümmetin, bir milletin yapacağı işleri tek başına gerçekleştirmiş, onlarca imtihan geçirmiş ve kazanmıştır. Tevhit inancının bayrağını tek başına asmış, Allah’ın evini/Kabe’yi inşa etmiştir. Allah’ın kelimesinin yüceltilmesi uğruna ölüme meydan okumuş, en cebbar zalimlerin önünde boyun eğmemiştir.

ibrahim Aleyhisselam, birkaç peygamber dışında Kur'an’da geçen bütün peygamberlerin hem babası, hem mürşidi olmuştur. Bütün bu iyiliklerin ve kahramanlıkların mükâfatı olarak Allah tarafından kendisine “özel dost” payesi verilmiştir.

Böylece bir ümmetin, bir milletin topyekûn ortaya koyduğu erdemlerden daha fazla bir performans ortaya koymuş ve tek başına bir ümmet olmuştur.

Çünkü, insanın kıymeti himmeti nispetindedir. Himmeti, ümmeti/milleti olan bir insan tek başına bir ümmet, bir millet demektir.

Onun bir ümmet olduğunu ifade eden ayetlere bakıldığı zaman, onun bu unvanı niçin aldığı hususu daha iyi anlaşılacaktır.

ilgili ayetlerin mealleri:

“Gerçekten ibrahim, hak dine yönelen, Allah’a itaat üzere bulunan, tek başına bir ümmet idi. O hiçbir zaman müşriklerden olmadı. Allah’ın nimetlerine şükreden bir zat idi. Allah onu seçmiş ve doğru yola iletmişti.” (Nahl, 16/120 ve 121)

Zemahşerî, ümmet kelimesinin burada iki anlama gelebileceğini belirtmektedir:

a) ibrahim (as)'in, sahip olduğu bütün güzel nitelikler sebebiyle âdeta tek başına bir ümmet kadar büyük ve önemli bir zat olduğunu ifade eder;

b) Burada ümmet, "bir toplumun kendisini iyilik konusunda önder ve rehber (imam) edindiği, peşinden gittiği kişi" anlamına gelir. Nitekim başka bîr âyette bildirildiğine göre Allah Teâlâ ona, "Ben seni insanlara önder (imam) yapacağım." buyurmuştu. (Bakara 2/124)

Kur'ân-ı Kerîm'de âdeta Hz. ibrahim (as)'in ismiyle özdeşleştirilen hanîf kelimesi ise "şirk kuşkusu taşıyan her türlü sapık görüşten uzaklaşarak, Allah'ın birliği inancını benimseyen ve ihlâslı bir şekilde yalnız O'na kulluk eden" anlamını ifade eder ve Allah'ın, başlangıçtan itibaren insanlara bildirdiği, insanın tabiatına en uygun olan tevhid dininin genel bir niteliği olarak geçer. (Bilgi için bk. Bakara 2/135) Muhtemelen Mekke putperestleri, kendi helâl haram telakkilerinin ataları Hz. ibrahim (as)'den geldiğini ileri sürdükleri için burada ibrahim (as)'in gerek inanç gerekse yaşayış olarak onlarla hiçbir ilgisinin bulunmadığı vurgulanmaktadır. (Taberî, XIV, 190)

Önceki ayetlerde müşriklerin Allah'a karşı nankörlükleri üzerinde durulmuş; burada ise Hz. ibrahim (as)'in özellikle tevhid inancına bağlılığı ve Allah'ın nimetlerinden dolayı şükür vecîbesini yerine getirme özelliği öne çıkarılmakta ve bu suretle Mekke putperestlerinin gerek inançta gerekse yaşayışta ondan ne kadar uzakta oldukları ortaya konmaktadır. (Kur’an Yolu:III/394)

http://m.sorularlaislamiyet.com/index.php?oku=181172