bugün

yüzyüzeyken konuşuruz rezaleti

aslına bakarsanız ''rezalet'' içerikleri başlıklara karşıyım arkadaşlar, çok şımarık ve abartmayı seven kişi kelamı gibi tını sahibi kulağımda ama n'apayım en doğru kelime bu. konuya giriyorum direk fazla dırdır etmeden...
26 şubat 2016 tarihli yüzyüzeyken konuşuruz ve deniz tekin konserine gitmeyi uzun süredir bekliyordum ancak okulumuz şile'de olduğundan bir türlü arkadaşlarımı ikna edemiyordum. dil döktüm, bolca uğraştım bir arkadaşımı ikna ettim, sonunda gitmeye karar verdik. okuldan sonra istanbul'a gitmek de zor iş, şile merkeze git, eve çık, yemek hazırla, hazırlan, okula dön, istanbul servisine yetiş, trafik zaten allah'ın emri, 4. levent'te inip tekrar metro yap, bronx pi'ye yürü derken biz 17.00'de direk koşuşturmaya başladık, kapı açılışı 21.00'de, biz biraz geç vardık,21.20 gibi bronx'taydık. dönüş servise de 00.00'da ama yüzyüzeyken konuşuruz ve deniz tekin'i biz çok seviyoruz ya, iki- iki buçuk saat için değer diyoruz, öküz gibi de vize var haftaya ama boş ver diyoruz. dediğim gibi 21.20'de vardık bronx'a, çıktık yukarı, başlamamış daha, bir sigara içelim dedik, sigara içtik, içeri girdik, yine başlamamış, sorun yok diyoruz başlar birazdan. bir hobbit gelip arada ses kontrolü yapıp gidiyor, heyecanlanıyoruz tabii biz de. oturduk bir ara yere, sıkıldık, içki de sevmeyiz pek elinde biraları dolaştırıp satmaya çalışan tipe sorduk ''çay yoktur di mi'' diye. ellerinde çayla gezenler var, onlar kulistenmiş, çay yokmuş,ben o sırada çay olsa çok rahatlayacağım ama neyse çay da içemedik. bir ara arkadaşımla yae ne kadar yalnızız, milletin hep sevgilisi var muhabbeti falan yaptık, öyle sıkıldık... Saat oldu mu 22.40? Millet huzursuz, bizim gitmemize 1 saat kalmış, hala hobbit gelip ses kontrolü yapıyor falan neyse el yaptı bize son 5 dk diye... 22.45'de sahneye çıktılar gerçekten. bizim suratlar beş karış. kaan boşnak, evet havalı adam falan ama artık bokunu çıkarmış havalı olma kavramının. sahneye tamamen zom geldi. gözler açılmıyor, bayık bayık bakıyor, kitle genelde lise, herkesin kafası açık ama kaan bey zom ya triplere girip, müziği tribal yapmaya çalışıyor, tribal olamıyor maalesef basitleşiyor iyice. hem sesi çıkmıyor, hem tribal müziği beceremiyor ya, benim orada kafam atıyor iyice artık başlıyorum şikayet etmeye ;
1-) hadi zom olacaksın, trip yapacaksın, salak salak bayık tribe girme, biz senin sesindeki farklı tınıyı sevmişiz, sen gidip bizim okuldaki leş tayfın trip müziğini yapıyorsun bize, neden? çok herkesleşiyorsun, neden ulan neden? demet akalın tribini çekmek zorunda mıyım ben?
2-) ses kontrolü neden o saatte yapılıyor? ben onu beklemek zorunda falan değilim? niye sahneyi önden hazırlamıyorsunuz? tüm gün elinizde?
3-) somurtuk, somurtuk sahne yapacaksanız, neden sahneye çıkıyorsunuz, kimse sizin zom olma paranızı ödemek zorunda değil.
4-) insanları 1 saat 45 dakika bekletmek nedir?en çok bunu anlamıyorum! nedir insanı 1 saat 45 dakika bekletmek?
5-) sizin dinleyici kitleye saygınız yok mu hiç?

Not: biz mecbur şile'ye dönmek için çıkınca, dayanamadım, güvenliğe sordum. Kapı açılış saati 21.00 madem, neden sahne saati koymuyorsunuz diye. bu kadar geç kalacaklarını bilsek, gelmezdik, şile'den geliyoruz diye. ben yazabildiğim her yerde bu olayı duyuracağım diye. adamın suçu değil tabi, sadece belki iletilir diye ona söyledim. adam bana açıkladı işte sanatçılar kafalarına göre karar veriyormuş, taksim'de genelde böyle yürürmüş, evet, keşke biletix'e sahne saatlerini koysalarmış, ama bilemedikleri için sahne saatini koymuyorlarmış, istersek bize başka etkinlikler için bilet verebilirmiş çünkü o da bu durumumuza üzülmüş falan, konuştu baya.

Ben bu yazıyı neden yazdım?
Çünkü sizi uyarmak istedim, bronx pi böyle, haberiniz olsun diye. Yüzyüzeyken konuşuruz'un dinleyiciye saygısı yok bilin diye. Size hitap etmek için değil, o akşam ceplerine içeceklerinin parası çıksın diye çıkıyorlar o sahneye, bilin istedim. Evet, duman grubunun da konsepti bu şekilde sahneye çıkmak ama onlar hep dinleyiciye hitap ettiler, ben kaan tangöze'nin konserlerinden hep çok iyiydi ulan diyerek çıktım, hep nabzı tutabildi adam. seyirciyle hep iç içe, göz gözeydi. seyirci için oradaydı, seyirciye karşı değil. tek taraflı konuşsa da hep muhabbet etti mesela bizle. neyse arkadaşlar çok bozuğum, sizinle bu yüzden paylaştım, benim kadar bozulmayın, hiç uğraşmayın, sözlükte bir şeyler yazın bu gruba gideceğinize.